Işığı kaydetmek hakkında konuşacağız. Yaklaşık bin yıl önce Arap bilim insanı İbn-i Heysem, karanlık bir odada Güneş'in görüntüsünün nasıl oluşturabileceğini açıkladı. Işık, bir duvardaki küçük delikten geçiyor ve karşısındaki diğer duvarda görüntü oluşuyordu. 1660'larda, mercekleri, kağıt ekranları ve hatta odaklama mekanizmaları olan taşınabilir "Camera Obscura" lar tasarlandı. Latince "Karanlık Oda" anlamına gelen "Camera Obscura" o sıralarda, Güneş'i görmek ve manzaralara, sokaklara bakmak için kullanılan yaygın bir deyimdi.
Aslında, modern fotoğraf makinelerinde olan bütün parçalar bu aletlerde mevcuttu ancak henüz oluşturdukları görüntüyü kaydetmek için bir yol bulunamamıştı. Nicéphore Niepce'nin ışığı kaydetmek için bir yöntem geliştirmesi ve böylelikle gerçek anlamda fotoğrafçılığın ortaya çıkmasından bu yana 150 yıldan uzun bir süre geçti.
Işığı Kaydetmek
Pratik fotoğrafçılık, William Fox Talbot ve Loius Daguerre tarafından neredeyse aynı tarihlerde icat edildi. Ancak Daguerre'nin yöntemi bugün kullanılan bir yöntem değildir. Modern fotoğraf makineleri, 1830'larda Fox Talbot'un (1800-1877) geliştirdiği yöntemi kullanıyor. Talbot, fotoğraf kağıdını, ışığa maruz kaldığında kararan bir kimyasal olan gümüş klorünün içinde ıslatmış; kağıdın üzerine ışığı düşürdüğünde de bir negatif görüntü elde etmişti. Aynı yöntemi negatiften görüntü çoğaltmak için kullandığında ise sınırsız sayıda pozitif elde etmişti.
Işığı Kullanarak Görüntü Oluşturma
Fotoğrafçılık ile ilgili ilk denemeleri sırasında William Fox Talbot, büyükçe bir kutudan bir fotoğraf makinesi yaptı. Bu, 1835 yılında yaptığının deneysel bir versiyonuydu ve ters görüntü oluşturan bir merceğe sahipti. Talbot, kutunun arka tarafına yerleştirdiği ışığa duyarlı kağıdın üzerine bir saatten daha uzun bir süre ışık düşürdü. Ancak, sonuç hayal kırıklığıydı. Kağıdın üzerine düşen ışık miktarı yeterli olmamış ve görüntüde çok az detay çıkmıştı. Talbot, bu kez çok daha küçük, 6 cm2'den biraz büyük bir fotoğraf makinesi kullanmayı denedi ve mercekleri kağıda çok yakın yerleştirdi, böylece kağıdın üzerine düşen ışık çok daha yoğun olacaktı. Talbot, bu minik makinelerden biriyle yukarıda görülen ünlü negatifi elde etti. Görüntü, Talbot'un evinin penceresini gösteriyordu.
Kalıcı İlk Fotoğraflar
1822 yılında Joseph Niepce (1765-1833), penceresinden gelen görüntüyü, ışığa duyarlı katranla kaplı kalay-kurşun alaşımı bir tabakanın üzerine odakladı. Sekiz saat sonra tabakayı petrolle yıkadığında ışığın düştüğü yerler hariç katranın temizlendiğini gördü. Geriye kalan katranlı bölge bir fotoğraf oluşturmuştu.
Dagerreyotipi
1830'ların başlarında Louis Daguerre (1789-1851), tarihte ilk fotoğrafı çeken Nicéphore Niepce ile beraber çalıştı. Bakır plaka üzerine görüntüyü kaydetmek için deneyler yapan Daguerre, gümüşle kapladığı plakaları ışığa duyarlı hale getirmek için iyoda maruz bıraktı. Başlangıçta şansı yaver gitmedi, ancak bir gün tesadüfen bir şey keşfetti. Plaka, civa buharına 15 dakika gibi kısa bir süre maruz bırakıldığında bile bir görüntü oluşturabiliyordu. Daha sonra, görüntüyü nasıl sabitleyebileceğini buldu. Görüntünün kalıcı olması için gümüşün ışığa artık tepki göstermemesi gerekiyordu. Bundan sonra popüler olan Dagerreyotipi, satışan sunulan ilk fotoğraf makinesi oldu.
Mini Fotoğraf Makineleri
Bu minik fotoğraf makineleri, 1934 yılında plastiğin ilk formu olan bakalitten yapılmıştır. Minik rulo filmler kullanan bu makinelerin sabit odaklı mercekleri ve ayrı vizörleri vardı ve bir kibrit kutusundan biraz daha büyüklerdi.
Hayalet Görüntüler
İlk fotoğraf makineleri çok fazla ışığa gereksinim duyuyorlardı; öyle ki, dakikalarca hatta saatlerce ışığa maruz bırakılmaları gerekiyordu. Eğer bu sırada herhangi bir şey hareket etmişse, hayaletsi, belli belirsiz görüntüler ortaya çıkıyordu. Modern fotoğraf makinelerinin çok daha kısa "poz süreleri" olduğundan bu türden sorunlar yoktur.