Birkaç on yıldır bilimin ve özellikle astronominin önemli bir kısmı en temel felsefi sorulardan birini aramaya adanıyor: Evrende yalnız mıyız? Arama uzun süredir devam ediyor ve birçokları neden henüz bir şey bulamadığımızı merak ediyor. TONLARCA şey bulduk ancak hiç uzaylı bulamadık. Peki ama neden? Uzaylılar var mı? Varsa onları neden bulamıyoruz?
Uzaylılar Gerçekten Var mı?
Bu durum, eğer evren göründüğü kadar akıl almaz düzeyde büyükse neden hala hiç kimseyle tanışmadığımız fikrine işaret eden Fermi Paradoksu deneyini akla getiriyor. Paradoksun olası olmadığı kabul edilebilir ancak ana fikre göre eğer bugün bizim gibi yıldızlar arasında dikilen birilerini bulmaya çalışsaydık sonsuza dek elimiz boş dönme olasılığımız olurdu.
Telsiz sinyallerimiz çok zayıf ve teleskoplarımız yeterince hassas değil. Hubble Uzay Teleskobu evrendeki en eski gökadaları gözetleyebiliyor ancak henüz gezegenlere iniş yapanları gösteremiyor. Büyük kozmik karanlıkta biz de efektif anlamda körüz. Örneğin, Dünya'dan 1,6 kat büyük olan ve Güneş gibi ısıtıcı bir gezegenin etrafında hareket eden Kepler-452b en iyi seçeneklerimizden biri ve hakkında hiçbir şey bilmiyoruz!
Yine de bu durum sonsuza dek devam etmeyecek. Bugün kaderine terk edilen Kepler Uzay Teleskobu yüzlerce dış dünya buldu ama az sayıda gezegeni atmosferinde ne olduğunu anlayabilecek kadar hassasiyetle inceleyebildi. Atmosfer incelemeleri uzaylı yaşam arayışındaki bir sonraki büyük adımlardan biri olabilir.
Radyo sinyalleri, özellikle de neredeyse bir yüzyıldır gönderdiğimiz çok yönlü sinyaller uzayda birer fısıltıdan ibarettir. Sinyallerimiz henüz son zamanlarda yaşam için uygun atmosferlere sahip olabilecek yakınlardaki gezegenlere ulaşmaya başladı. Şu anda, birçok ekzoplanetin nerede olduğunu ve hangilerinin ebeveynlerinin yaşanabilir bölgelerinde bulunduğunu biliyoruz. Örneğin, Venüs, Dünya ve Mars arasındaki en önemli fark yalnızca büyük ölçüde farklılaşmış atmosferleridir.
Dünya Muazzam Dengelerin Nadir Bir Örneği
Venüs çok kalın bir atmosfere sahip. Bu atmosfer neredeyse tüm hayatları boğacak ve henüz gelişimini tamamlamamış organizmaları sülfürik asitle yok edecek kadar geniştir. Mars'ınki ise çok ince ve Dünya gibi büyük bir biyosferi olmadığından üzerinde hiçbir şey yetişmiyor. Öte yandan Dünya her şeyiyle tam olarak doğru özellikte ancak bir fark ile — atmosferimiz inanılmaz derecede "doğal".
Periyodik tablodaki en reaktif (yani faydalı) kimyasallardan biri olan oksijen gezegenimizde inanılmaz derecede boldur. Buna karşılık kayalara bağlanma ve metali paslandırma gibi özellikleri var. Öyle ki eğer Dünya'nın uçsuz bucaksız bitki ve alg nüfusu olmasaydı sahip olduğumuz oksijen konsantrasyonunu bu kadar uzun süre koruyamazdık. Her şey toprağa geri dönerdi.
Bu yüzden uzaylı yaşamı bulmak istiyorsak bir gezegenin atmosferinde neyin olduğunu anlamamız çok önemli. Atmosfer uzaylı yaşama dair çok fazla fikir veriyor. Eğer bir gezegende metan ve hatta su buharı gibi organik moleküller tespit edersek olası yeni dünyamızı ve hatta uzaylı yaşamı bulmuş olacağız. Bugün bu değerlendirmeleri yapmamızı sağlayacak teknik donanıma sahibiz. Sadece yeni nesil mekanik gezegen avcılarına ihtiyacımız var.
Uzaylı Araştırmalarına Yeni Başladık
NASA'nın Transiting Exoplanet Araştırma Uydusu (TESS) bu tür projeler arasında yer alıyor. Uzaylı yaşamı bulmak adına 300 ışık yılı içerisindeki yeni gezegenleri arıyor. Bu aralık içinde bulunan ekzoplanetlerin atmosferik spektrumlarının en azından bir kısmını tespit edebileceğiz. Yine de arama alanındaki binlerce yıldız düşünüldüğünde bu bir ön arama olacak. Yakın dönemdeki projelerden James Webb Uzay Teleskobu oldukça heyecan verici. Bunun yanında Hawaii'de planlanan bir 30 metrelik yer teleskobu var. Bunlarla diğer gezegenleri doğrudan görüntüleyebilecek ve tam olarak ne barındırdıklarını anlayabileceğiz.
Uzaylı yaşam arayışına farklı bir yönden yaklaştığımız projeler arasında Square Kilometer Array gibileri var. Bu projeyle, verileri şaşırtıcı derecede hızlı işleyebilen bir teleskop ağı oluşturulması amaçlanıyor. Dizi şeklinde olacağı için aşamalara bölünmüş durumda. Aşama 2 hala erken planlamada. Yine de şu anda çekirdek sistem kullanılıyor ve tamamlandığı takdirde 2013'te internetin ürettiği verinin tamamından daha fazla veri üretecek. Ancak bunun gibi canavar projelerle bile uzaylı yaşam belirtileri yanıltıcı veya nadir olabilir.
Ancak pek çok bilim insanı uzaylı yaşamı bulacağımıza inanıyor. Çünkü yaşam bir kez başladıktan çok kısa süre sonra oksijen üretme aşamasına geçti. Bugün birçok gezegenin uzaylı barındıracak bu tür biyosferleri var. Ama uzaylı yaşamın başlayacağı o küçük dilime dek hala milyonlarca evrim yılı geçmesi gerekebilir. Uzaylı yaşamı keşfetme yolunda teknolojik olarak henüz çok başlardayız ve evrenin gerçekten ıssız ve kurak bir kozmos olduğunu düşünmek için hiçbir neden yoktur. Yani uzaylılar büyük olasılıkla var ve onları bir gün bulacağız.