Okinawalıların Hayat Tarzları: Dünyanın En Uzun Yaşayan İnsanları

Asya'nın geri kalanından farklı olarak, Okinawa'nın başlıca mahsulü pirinç değil, ilk olarak 17. yüzyılda Hollanda'yla ticaret yaparak keşfedilen tatlı patatestir.

Yazar Burcu Kara
okinawalı insanlar

"Gençlik iksiri" arayışı yüzyıllarca devam etmiş ve farklı kıtalara yayılmıştır. Bu arayış son zamanlarda dikkatleri Doğu Çin Denizi'ne yayılan Okinawa Adaları'na çekmiş durumda. Okinawa yalnızca dünyanın en yaşlı insanlarını değil aynı zamanda en uzun yaşam süresine sahip bir halkı barındırıyor. Bu bölgenin yaşlılarının büyük çoğunluğu oldukça sağlıklı insanlardan oluşuyor. Yapılan araştırmalarda Okinawalıların uzun yaşamalarına neden olan etkenlerin başında yüksek karbonhidrat diyetinin geldiği bulundu.

Düşük Protein, Yüksek Karbonhidrat ve Uzun Yaşam İlişkisi

okinawa uzun yaşam uzun ömürlü insanlar
Okinawalı insanlar 90'lı yaşlarında dahi bağımsız yaşamayı sürdürüyorlar

Okinawalıların ne kadar uzun yaşadığına dair bir fikir vermek gerekirse; her 100.000 kişiden 68 Okinawalı 100 yaşını aşıyor. Bu oran ABD gibi ülkelere kıyasla en az üç kat daha fazla. Japonya standartlarına göre bile şaşırtıcı derecede yüksek: Bu bölgenin yerlileri yüzde 40 ihtimalle 100 yaşını aşıyor.

Bilim adamları, on yıllardır Okinawalıların ömrünün sırlarını ortaya çıkarmaya çalışıyor ve bunları hem genlerinde hem de yaşam tarzlarında arıyorlar. Son zamanlarda bilim adamlarının dikkatini çeken en heyecan verici detaylardan biri, Okinawa yiyeceklerindeki karbonhidratın proteine ​oranının çok yüksek olmasıydı. Bunun nedeni patates bolluğuydu. Zira aldıkları kalorilerin çoğunu patateste borçluydular.

Bu da akıllara, uzun yaşam için yüksek proteinli diyet önerilerinin geçersiz olabileceğini getirdi. Zira Atkins ve Paloe gibi diyetler oldukça meşhur ve bunlar tam aksine yüksek protein – düşük karbonhidrat yaklaşımını benimsiyorlar. Okinawaların yaptığı şey ise bunun tam tersi. Zira protein diyetlerinin uzun vadeli faydalarına dair yeteri kadar kanıt bulunmadığı bir gerçek.

"Okinawan Oranı" beslenmede 10'a 1 karbonhidrat – protein oranına işaret ediyor.

10:1 oranı karbonhidrat oranı uzun ve sağlıklı yaşamın anahtarı olabilir.
Her ne kadar yalnızca bir bölgeye dayanarak herhangi bir yaşam tarzı değişikliği yapmayı önermek için erken olsa da, insanlardan ve hayvanlardan elde edilen önceki kanıtlar, bu hipotezin ciddiye alınmaya değer olduğunu gösteriyor.

Bu bulgulara göre düşük protein, yüksek karbonhidrat diyeti kanser, kardiyovasküler hastalıklar ve alzheimer dahil olmak üzere bizi yaşa bağlı çeşitli hastalıklardan koruyan fizyolojik tepkilere yol açabiliyor. Okinawan Oranı (Okinawan Ratio) bu tepkileri elde etmek için en uygun diyet dengesini sağlıyor olabilir.

Araştırmanın Kökeni

okinawa uzun yaşam uzun ömürlü insanlar
Sosyal bağlar sağlığınızı korurken, yalnızlık günde 15 sigara içmek kadar hasar verici olabilir.

Bu araştırmanın büyük kısmı, 1975'ten beri yaşlanan nüfusun sağlığını takip eden Okinawa Centenarian Study (OCS)'den geliyor. OCS, 150'den fazla ada içeren Okinawa vilayetindeki sakinleri incelemeyi sürdürüyor. Merkez, 2016 yılına kadar 1.000 yaşını aşan 100 insanı ele aldı.

Bu insanlar bir hastalığa yakalanıp bununla uzun süre yaşamayı başarmıyor; tam aksine yaşlanmanın pek çok etkisini geciktirmiş görünüyor. 1.000 kişinin neredeyse üçte ikisi 97 yaşına kadar bağımsız yaşayabiliyor. 100 yaşını aşmış insanlarda tipik kardiyovasküler hastalık belirtilerine rastlanmıyor. En yaşlı sakinler ayrıca diğer ülkelerin yaşlanan nüfuslarına göre çok daha düşük kanser, diyabet ve demans oranlarına sahipler.

Okinawalıların Genetik Mirası

Genetik şans önemli bir faktör olabilir. Adaların coğrafyası sayesinde, Okinawa popülasyonu tarihlerinin büyük bir bölümünü görece soyutlanmış geçirdi. Bu da onlara eşsiz bir genetik profil vermiştir. İlk çalışmalar bunun, kalp hastalığı ve Alzheimer riskini arttırdığı bilinen bir gen varyantının (APOE4) azlığı ve metabolizma ile hücre büyümesinin düzenlenmesinde rol alan FOXO3 geninin koruyucu bir varyantının varlığı ihtimaline odaklanmıştır. Bu, daha kısa boya neden olur ancak kanser de dahil yaşa bağlı çeşitli hastalıkların riskini azaltır.

OCS, Okinawalıların, çoğu farklı popülasyondan daha az sigara içme eğilimi olduğunu ve ağırlıklı olarak tarım ve balıkçılıkla uğraştıklarından fiziksel olarak aktif olduklarını keşfetti. Sıkı sıkı sıkıya bağlı yapıları, sakinlerinin yaşlılıkta
aktif bir sosyal yaşam sürdürmelerine yardımcı oluyor. Sosyal bağların, vücudun zorlu olaylara verdiği stres tepkilerini azaltarak sağlığı ve uzun ömürlülüğü artırdığı bilinmektedir (Yalnızlığın, günde 15 sigara içmek kadar zararlı olduğu gösterilmiştir).

Okinawa Diyeti

karbonhidrat tatlı patates uzun yaşam uzun ömür
Tatlı patatesler geleneksel Okinawa mutfağındaki ana malzemelerden biridir.

Asya'nın geri kalanından farklı olarak, Okinawa'nın başlıca mahsulü pirinç değil, ilk olarak 17. yüzyılda Hollanda'yla ticaret yaparak keşfedilen tatlı patatestir. Ayrıca acı kavun gibi çeşitli yeşil ve sarı sebzeler ve birçok soya ürünleri de yerler. Domuz eti, balık ve diğer etleri yiyorlarsa da, bunlar genel olarak tüketimlerinin küçük bir kısmıdır; çoğunlukla bitki bazlı yiyecekler arasına girerler.

Okinawa diyeti buna göre antioksidanlar gibi vitamin ve minerali bol ve aynı zamanda kalorisi düşük yiyeceklerden oluşuyor. Hazır yiyecekler adaya girmeden önce halk, sağlıklı bir yetişkin için önerilenden yüzde 11 daha az kalori tüketiyordu.

Düşük Kalori Bedeni Genç Tutuyor

1930'lardan bu yana bazı doktorlar ve bilim insanları, alınan enerji miktarını düzenli olarak sınırlandırmanın, kilo vermenin ötesinde yaşlanma sürecinin yavaşlaması gibi yararları olabileceğini savunmuşlardır.

En zorlayıcı deneylerden birinde, ortalama maymundan %30 daha az kalori tüketen bir hint şebeği grubu, 20 yıllık süre boyunca yaşa bağlı hastalıklardan kaynaklı ölümlerde yüzde 63 gibi kayda değer azalma gösterdi. Ayrıca daha genç görünüyorlardı; kırışıklıkları daha azdı ve kürkleri griye dönmek yerine genç parlaklığını korudu. Pratik zorluklar nedeniyle insanlar üzerindeki uzun ömürlülük testleri henüz tamamlanmamıştır. Ancak ABD Ulusal Yaşlanma Enstitüsü tarafından finanse edilen yakın tarihli iki yıllık bir deney dikkat çekmiştir. Bu deneyde sınırlı miktarda kalori alan katılımcılar düşük kan basıncı ve kolesterol dahil olmak üzere daha iyi kardiyovasküler sağlığa sahip oldular.

Tahminler, kalori kısıtlamasının hücrelerin enerji sinyalini değiştirdiği yönündedir. Böylece vücut, metabolizmanın toksik yan ürünlerinden kaynaklanan 'oksidatif stres"ten uzaklaşır. Büyüme ve üremeden ziyade, DNA onarımı gibi koruma ve bakım için daha fazla kaynak ayırır. Hücresel zararlar azalır.

Okinawa Diyetine Paralel Bulgular

Daha önceki bir çalışmada hayvanların besin kompozisyonlarının yaşlanma üzerindeki etkileri incelenmiştir. Yüksek karbonhidratlı düşük proteinli beslenmenin çeşitli türlerin ömrünü uzattığı fark edilmiştir. Son çalışmalardan birinde beyindeki yaşlanma belirtilerinin azaldığını görülmüştür. Daha da iyisi, optimum oranın 1 protein'e 10 karbonhidrat olduğu bulunmuştur; yani Okinawan Oranı ile aynı.

İnsanlarda henüz herhangi bir kontrollü klinik çalışma olmamasına rağmen, dünyada benzer sonuçlara işaret eden epidemiyolojik çalışmalar olduğu belirtiliyor. Buna göre, uzun ömüre sahip diğer popülasyonların da nispeten düşük miktarda protein içeren diyet modellerine sahip oldukları görülmüş. Bunların arasında Papua Yeni Gine'deki küçük bir adada yaşayan Kitavanlılar, Güney Amerika Tsimane halkı ve Akdeniz diyetini tüketen topluluklar mevcut.

Mekanizmalar kesin olarak çözülemiyor ancak kalori kısıtlaması gibi düşük proteinli beslenme, hücre onarımını ve bakımını teşvik ediyor gibi görünüyor. Araştırmacılar, amino asit azlığının hücreleri eski maddeleri geri dönüştürmeye
(eski proteinleri sentezlemekten ziyade) teşvik edebileceğine inanıyor. Bunun, hücrelerde yaşlanma ile ilişkili protein birikimini önlediği düşünülüyor.

Ancak "Öyleyse herkes Okinawa diyetini uygulamalı" demek için henüz çok erken. Uzun yıllar daha araştırmalar yapılması şart. Ancak şimdiye kadar elde edilen bulgular düşük kalorili beslenmenin sağlıklı yaşam için anahtar olduğunu gösteriyor.