Moğol Türk Han'ı Cengiz Han kimdi? Moğol boyları 1206 yılında güçlü önderleri Temuçin'i "Cengiz Han" (Evrensel Önder) ilan ettiler. Cengiz'in böylece bütün Moğolların lideri olarak tanınması, bir uçtan bir uca 4800 km boyunca uzanan, tarihin gelmiş geçmiş en büyük kara imparatorluğunun kurulmasına yol açtı.
Cengiz Han'ın Ortaya Çıkışı
Birkaç yıldır Temuçin'in bir zamanlar gururlu Moğol boylarının başına getirileceği zaten biliniyordu; bu boylar nesillerdir Orta Asya çayırlarına dağılmış, koyun, at, deve ve sığır yetiştirirlerdi. Cengiz Han Moğolları, düşmanları Tatarlara yenik düşüp zayıflatılmadan ve birbirlerine düşürülmeden önceki güçlerine kavuşturmayı kafasına koydu. Özellikle de savaş ve yağma yoluyla Moğolları eski zenginliklerine yeniden kavuşturmayı hedefledi.
Başlangıçta Moğollar içindeki rakiplerine, sonra da başka boylara, özellikle de eski düşmanları Tatarlara girişilen seferlerle geçen yirmi yılın sonunda Temuçin, düşmanlarına gösterdiği acımasızlık ama dostlarına gösterdiği hak bilirlikle ün kazandı.
40'lı yaşlarında Cengiz Han olarak bütün Moğol kabilelerinin lideri olunca, görülmedik güçte bir ordu yaratma işine koyuldu. Kabile reislerinin otoritesini hiçe sayarak ve arkasından didişmeyi sürdürenlere ölüm cezası koyarak askerliği zorunlu kıldı ve (15 ile 60) yaş arası her erkek askerlik yapacaktı ve sadakate dayalı bir sisteme işlerlik kazandırdı. Her erkeğin emrinde birkaç güçlü Moğol midillisiyle kendi silahları vardı.
Cengiz adamlarını on kişilik küçük birimlerden mevcudu 10000'e çıkan savaşçı topluluklara kadar onarlık birimler halinde örgütledi. Ordusunun çekirdeğini alay benzeri "binler" oluşturuyor, bunların komutanlarını da Cengiz seçiyordu. 10000 kişilik bir seçme birlik de hem gizli servis, hem de onun kişisel koruma birliği oluyordu. Bir yıl içinde 120000 kişiden oluşan silahlı süvari gücü yaratmıştı.
Bunu yayılma izledi. Cengiz ilk iş yanına, 1400 yıl önce Hunlara karşı bir savunma tedbiri olarak inşa edilen büyük Çin Seddi boyunca yayılmış Ongut (Aktatar) boylarını aldı. Sonra Kuzey Çin'in içlerine doğru yavaş yavaş ilerleyen, çetin bir sefer başladı. Sefer 1214'te bugün Pekin olan Zhongdu'nun kuşatılmasıyla önem kazandı.
Ölümsüz Gök Tanrı, Cengiz Han'ı ve onun soyunu seçti ve bize doğudan batıya toprağı armağan etti
Hülagu, Cengiz Han'ın torunu
Pekin kuşatması, uzun süren, bıkkınlık veren bir harekat oldu. Arkalarında yakıp yıkılmış bir ülke bırakan Moğollar kendi ölülerini yemek zorunda kaldılar. Sonunda Cengiz, 3000 at, 500 çocuk köle ve adamlarının taşıyabileceği kadar altın, gümüş ve ipek karşılığında kuşatmadan çekildi. Ertesi yıl, düşmanlarından öğrendiği kuşatma taktikleriyle deneyim edinmiş olarak, son darbeyi indirmek için döndü. Bu kez şehir düştü. Bir aylık yağma süresince binlerce insan öldürüldü.
Harezmşahlar Devleti'nin İşgali
Çok geçmeden tüm Kuzey Çin ve Kore, Cengiz ordularına yenik düştü. Sonra Cengiz Çin'den batıya döndü. Ona hala düşman olan bir boya karşı giriştiği sefer, ordularını İran ve Afganistan'a yayılmış Alaeddin Muhammed'in Harizmşahlar (Harzemşahlar) devletinin sınırına getirdi. Bunu izleyen dört yıllık sefer boyunca Cengiz'in orduları gittikçe daha ustaca ve daha da acımasızca savaşmayı öğrendiler.
Sultanın 300000 kişilik ordusuna karşılık Cengiz'in 150000 kişilik ordusu vardı ne var ki Alaeddin Muhammed kuvvetlerini sözde alınması olanaksız üç şehir arasında bölmüştü ve Cengiz bunları teker teker ele geçirdi. Ama Derya Irmağı kıyısındaki Ürgenç'te zanaatçılar dışında tüm erkekler öldürüldü. Zanaatçılar da kadınlarla birlikte köle yapıldılar. Semerkand'da halktan 50000 kişi teslim oldu; direnen 30000 kişi öldürüldü. Teslim olan Buhara'da ise erkekler köle olarak alındılar.
Bin yıllık kültür alevler içinde yok olurken Sultan Alaeddin, geri çekilirken ordunun komutasını oğlu Celaleddin'e bırakarak kaçtı. Cengiz Celaleddin'i Afganistan'ın bir ucundan diğer ucuna kovaladı. Kasım 1221'de İndus Irmağı'nda ona yetişip 50000 kişilik ordusunu yok etti. Celaleddin atını bir tepeden ırmağa mahmuzlayarak kaçtı. Cengiz onun kaçmasına izin verdi, sadece "Bir babanın ancak böyle oğulları olmalı" demekle yetindi.
Cengiz fethettiği toprakları yönetmek için yeni bir yönetim düzeni yarattı. Bir takım geleneksel yasalar Cengiz Han'ın koyduğu hükümlerle tamamlanıyor ve bunlar, Büyük Yasa adı verilen yazılı bir kanun olarak korunuyordu. Cengiz Han 1227'de öldüğünde tarihinin en yaygın kara imparatorluğunun temelini atmış bulunuyordu. Toprakları Büyük İskender'in dört, Roma İmparatorluğu'nun iki katı genişliğindeydi.
Cengiz Han Kimdi? Büyük liderin Özellikleri
Cengiz Han bir gün bir dostuna ona göre hayattaki en büyük zevkin ne olduğunu sormuş; dostu da "Şahinle avcılık" yanıtını vermiş. "Yanılıyorsun" demiş Cengiz Han, "insanın en büyük zevki, düşmanını kovalamak ve yakalamak, varına yoğuna el koyduktan sonra kadınlarının bedenlerini kullanmaktır." Bunlar o yıllarda Asya bozkırlarında özgürce yaşayan korkusuz bir bahadırdan beklenecek sözcüklerdi.
Ama Cengiz sadece pervasız bir savaşçıdan çok daha ileri biriydi. Onun acımasızlığı zekasıyla, esnekliğiyle, hak bilirliği ve cömertliğiyle at başı gidiyordu.
Cengiz'in önüne geçilmez hırsının kökeni çocukluğunda aranmalıydı. 1162 yılında Yesügey adında bir savaşçının oğlu olarak dünyaya gelmişti ve babasının esir almış olduğu bir düşmanın, Temuçin'in adı verilmişti ona. Temuçin dokuz yaşına geldiğinde babası Yesügey düşmanları tarafından zehirlendi. Obanın yönetimi şimdi başka bir aileye geçtiğinden ölen Han'ın dul karısı ve çocukları kovuldular, kamptan uzakta, avlanarak ve bulabildikleri yiyeceklerle karın doyurarak umarsız bir yoksulluk içinde zor şartlarda yaşamak zorunda bırakıldılar. Temuçin'in Hazar Kasar, Kaçiun ve Temüge adında üç erkek kardeşi ve Temulin adında bir kız kardeşi vardı. Ayrıca Bekter ve Belgütey isimli iki üvey kardeşi vardı.
Delikanlı yaşa gelen Temuçin, toplum dışında bırakılmanın ne demek olduğunu iyi biliyordu. Eski bir baba dostu olan komşu bir kabilenin reisinin emrine girdi. Kısa zaman sonra, bir akın sonucu kendi savaşçı birliğini kurmaya yetecek kadar ganimet elde etti. Genç Temuçin, güçlü olmanın ve hayatta kalmanın, sadakat karşılığında ödüllendirilme ve başarısızlık karşısında yaman cezalandırılma esasına bağlı bir askeri komuta yapısına bağlı olduğunu öğrenmişti.
Moğolların önderi olarak yeni adıyla "Cengiz", fiziki olarak iri yarı, gösterişli ve bir Moğol için hiç de alışılmadık bir durum, uzun sakallıydı. Güçlüydü, dayanıklıydı, at üstünde yaşamaya alışmıştı. Kedi gözüne benzeyen büyüleyici gözleri vardı. Gerektiğinde çok daha sakin olabiliyordu. Zaman zaman, düşmanları ondan öylesine korkuyordu ki kendiliğinden ona katılıyorlardı. İçgüdüsel bir liderlik gücü vardı. Rahatına düşkün değildi, adamlarının çetin yaşam biçimini paylaşırdı. "Sığır ve at bakıcılarıyla aynı giysileri giyer, aynı yiyeceklerden yerim." derdi. Hükümdarlığı boyunca kendi yoksul çocukluğunu unutmayarak dullara, yetimlere ve yoksullara bakmak için vergiler koymuştu.
Cengiz Han son derece soğukkanlı olabilen, kendine hakim olmayı çok iyi başaran ve insanları çok iyi tanıyan bir adamdı. Başkalarından ve çok zaman da düşmanlarından çok şey öğrenecek kadar zeki ve azimliydi. Çin Uygurlarından alfabelerini aldı; Çinlilerden kuşatma savaşı sanatını, Müslümanlardan da şehir yaşamının değerini öğrenmişti. Avrupalı gezgin Marco Polo'nun da işaret ettiği gibi, Moğolların Cengiz Han'a tanrı gibi tapınmalarına şaşmamalıydı.
Moğol Atlısı Neden Bu Kadar Ustaydı?
Moğol için binicilik en yüce ustalık demekti. Çocuklar ata binmeyi yürümeyi öğrenir gibi öğrenirlerdi. Bugün bile, Moğol at yarışlarında ata çocuklar biner. Her erkek bir düzine ya da daha çok at sahibi olduğundan, elinin altında daima kısrak sütü ve dinlenmiş atlar olurdu. Böylesine bir yaşam hem gözü peklik hem de bağımsızlık getirir. Savaşçı olarak, Cengiz'in orduları işlerinin ustasıydı. Kısa, sağlam yayları 275 metreye kadar ok atabiliyordu. Her askerin iki ayrı çeşitten 60 kadar oku bulunurdu; hafif ve uzun menzilliler ile daha yakına atmak için ağır uçlu olanlar. Ayrıca her askerin bir kılıcı, bir baltası, koluna sarılmış bir hançeri ve bir kalkanı olurdu. Su geçirmez eyer çantasında çamaşır, yem, balık, oltası, bir kap ve deri mataralar bulunurdu. Bu mataralar sımsıkı kapatılınca ırmağı geçmek için cankurtaran simidi olarak da kullanılabilirdi.
Moğollar bir aradayken piyadelere ve yarı şehirli çiftçilere saldırıda büyük başarı kazanırlardı. Issız bir ufukta bir serap gibi gözden yitebilir ya da ansızın sürüler gibi patlayabilirlerdi. Ancak kendi ana vatanlarının çayırlarının ötesinde ormanlık ve dağlık bölgelerde hünerlerini göstermeleri zor olurdu.
Moğol İmparatorluğu'nun Örgütlenmesi
Cengiz, bir imparatorluk kurmak ve denetimi altında tutmak için birbirine çok bağlı, son derece hareketli boyları bir ordu ve bir yönetime dönüştürmek, perçinlemek zorundaydı. Eski kabile töreleri aşılmış, yerine iktidarın merkezde toplandığı ve herkesin yerini bildiği bir siyasal sistem kurulmuştu. Aileler ondalık birimlerden üç katlı bir piramit olarak olarak ya da on, yüz, binlere bölünmüşlerdi. Bir kez yeri belli olunca hiçbir aile izinsiz kıpırdayamazdı. Fetihlerin asıl amacı ganimet elde etmekti. Ganimetin dağıtımını askeri komutanlar ve sivil yöneticiler sağlardı.
Cengiz emirlerini kayda geçirmek ve vergi toplamak için, okumaya meraklı bir oğlunu evvelce yazısı olmayan Moğolca yerine Uygur Türklerinin yazısını benimsemek için görevlendirdi. Haberleşme, Han'ın 10000 kişilik kişisel muhafızlarının elindeydi. Bu adamların desteklediği "oklu biniciler" bir tür zincirleme haberleşme sistemi oluşturur, her binici yaklaşık her kırk kilometrede at değiştirerek günde 160 km'ye kadar yol alırdı.
Zinanın Cezası Ölüm
Cengiz Moğollar arasındaki kontrolsüz rekabetle, geleneksel yasaları güçlendirerek ve onları yeni hükümlerle tamamlayarak başa çıktı. Birçok yasa askere alınma, alınan şehirlerin yeni düzeni, sivillere davranış ve savaştaki kurallar gibi, askerlik durumlarıyla ilgiliydi "Kim kaçarsa öldürülür" diye buyurmuştu Cengiz, "genel bir geri çekilme emri dışında."
Hırsızlık büyük suçtu. Her iki cinsten zina yapanlar idam ediliyordu. Bununla birlikte bir yabancıyla zina yapmak hoş görülüyordu, çünkü ev içindeki uyuma zarar vermeyeceği düşünülebilirdi. Daha hafif suçlar dayak cezasıyla cezalandırılırdı. Bununla birlikte Cengiz, sarhoşluk suçuna daha hoşgörülü yaklaşıyordu.
"Bir adam ayda üç kez sarhoş olabilir. Ama ayda iki kez sarhoş olursa daha iyi sayılır" diyordu. "Hiç içmemesinden daha iyi ne olabilir ki? Ama hiç içmeyen adamı nerede bulacağız?"
Cengiz Han ve Yok Olan Mirası
Cengiz Han'ın ölümünden sonraki 70 yıl boyunca mirasçıları dünyayı fethetme amacı peşinde koşmayı sürdürdüler ve imparatorluk sınırları daha da ötelere vardı. Doğuda, Kuzey Çin'in tümü düştü; uzak batıda, Cengiz'in torunu Batu Han, Volga'dan Rusya'nın içlerine ilerledi, 1240'ta Kiev'i yerle bir etti, sonra da Polonya, Doğu Almanya ve Macaristan'a yürüdü.
Cengiz'in diğer torunu Hülagu, Moğol ordularını İran'dan geçirip Akdeniz'e kadar indirdi. Ancak 1260'ta Mısır'da hüküm süren Memlüklüler tarafından durduruldu. Uzakdoğu'da bir başka torun Kubilay Han, 1279'da Çin'i ele geçirdi ve tüm Moğol İmparatorluğu'nun Han'ı oldu. Kubilay iki kez de Japonya'yı istilaya kalkıştıysa da, gemilerinin bir fırtınayla, kamikaze ya da "ilahi rüzgarla" dağıtılması yüzünden başarısız oldu.
Cengiz yaşadığı sürede çıktığı seferlerden büyük ganimetlerle dönmüştü. Ölümünden sonra imparatorluk daha da gelişince bu zenginlik Çin'den, İran'dan, Rusya'dan ve Avrupa'dan akan altın, gümüş ve ipekle büsbütün arttı. Köle zanaatçılar Moğollar'ı o güne kadar, ondan sonra da hiç bilmediği, görmediği görkemli yapılarla ve hazinelerle donattılar.
Cengiz'in Torunu Çin İmparatoru Olur
Karakurum'da başka bir torun Ögeday Han, çok gösterişli bir saray yaptırdı. ama asıl gösteriş, Çin'deki sarayları Karakurum'u gölgede bırakan Kubilay'la geldi. Pekin'de bir sarayı vardı, Güney Moğolistan Shangdu'da bir yazlık sarayı. Burası, Coleridge'in şiirsel rüyasında Kubilay'ın "görkemli bir zevk kubbesi" diye adlandırdığı" Xanadu'ydu. Kubilay, Yuan Hanedanı'nı kurmuştu ama 1294'te öldü. Yuan Hanedanı Çin kültürüne hiçbir zaman sağlam kök salamadı ve 1368'de devrildi. Orta Asya'da da yeni hükümdarlar esas amaçları olan Hindistan'ı ele geçirme konusunda başarılı olamadılar.
14. yüzyıla gelindiğinde İslam dinini benimsemişlerdi ve Moğol köklerinden uzaklaşmaya başlamışlardı. 1290'larda İran hanları kendilerine sultan dediler. İslam'ı benimsediler ve Moğolistan'ı unuttular. Kökleri, daha sonra Babürlüler diye adlandırılan ve 16. yüzyıldan 19. yüzyıla kadar Hindistan'da hüküm sürdüren Türk-Moğol hanedanıyla sürdü.
Güney Rusya'da, Cengiz Han'ın Berke adındaki bir başka torunu sonradan Altın Orda adını alacak devletin hükümdarı oldu. Berke de İslam dinini benimsedi. Altın Orda çok geçmeden bağımsızlığını kazanınca tüm Moğol öğeleri yerel kültür içinde eridi gitti.
Cengiz'in ölümünden bir yüzyıl sonra, kimseye boyun eğmeyen imparatorluk dağılmış ve Moğollar gerisin geri, o geniş ve bomboş çayırlarına dönmüşlerdi. Bugün, Cengiz'in gerçek mirası olan Moğolistan, usta binici çobanlarının altı yüzyıl sonra bile eski hünerlerini koruduğu, bağımsızlığına düşkün bir cumhuriyettir.
Cengiz Han Hakkında Sık Sorulan Sorular
Cengiz Han'ın erken dönem hayatı nasıldı?
Cengiz Han, Temuçin olarak Moğolların soylu bir klanında dünyaya geldi. Dokuz yaşındayken babası Yesügei zehirlendi ve Temuçin eski destekçileri tarafından esir alındı. Daha sonra kaçtı, üvey kardeşini öldürdü ve gençlik yıllarında destekçi ve insan gücü toplamaya başladı.
Cengiz Han nasıl iktidara geldi?
Klanının başına geçtikten sonra Cengiz Han diğer klanlarla ittifaklar kurdu, mevcut klan soylularını yok etti ve Tatarlar gibi düşman kabileleri alt etti. 1206 yılında bir liderler meclisi onu Moğol bozkırının evrensel imparatoru (chinggis khān) ilan etti.
Cengiz Han en çok ne ile tanınıyordu?
Cengiz Han en çok Moğol bozkırlarını, Çin'deki güçlü Jin hanedanına meydan okuyabilecek ve Hazar Denizi'ne kadar batıdaki toprakları ele geçirebilecek büyük bir imparatorluk altında birleştirmesiyle tanınır.
Cengiz Han ne zaman öldü?
Cengiz Han 18 Ağustos 1227'de Tangut krallığı Batı Şia Hanedanı'na karşı düzenlenen bir sefer sırasında öldü.