Mısır Yaratılış Mitleri, İnsanın Yaratılması ve Mısır Tufanı

Günümüzde dinlerin büyük bölümü binlerce yıl önceki anlatılardan alıntılar içermektedir. Tıpkı Mısır mitolojisinde olduğu gibi.

Yazar Burcu Kara
Mısır yaratılış mitleri, insanın yaratılışı ve Mısır tufanı

Çesitli Mısır anlatılarındaki yaratıcı tanrı, başlangıçtaki karanlığın içinde bulunan ilksel höyükten, su dolu kaostan ilk ışık, ilk bilinç olarak çıkan Nun'dur. Yaratılış, aydınlıkla karanlık, erkekle dişi, yüksekle alçak arasında farklılaşma olmasını gerektiriyordu. Bazı mitlerde yaratıcı, bu karşıtları kendinde barındırır; yani ilk başta hem erkek hem de dişidir. Memfis teolojisinde, tanrı Ptah, "kalp ve dil" ile (yani hakikati düşünerek ve onu söyleyerek) yaratmıştır ("Başlangıçta söz vardı"). Veya Khnum gibi, yaratılışı bir çömlekçi çarkında şekillendirerek bir yaratıcı zanaatkâr tanrı olarak davranmıştır.

Antik Mısır Yaratılış Mitleri

Antik Mısır'ın hakim mitolojisindeki yaratıcı, aynı zamanda güneş tanrısı Ra ile birlikte Atum-Ra olan Atum, ilk tanrıları, dolayısıyla da yaşamın kendisini, yoktan (yani hiçlikten ya da diğer bir deyişle, daha önceden var olan bir maddeden değil, kendi içinden) yaratmıştır. Piramit Metinleri, Atum'un Şu ile Tefnut'u (hava ile nem, yaşamın gereklilikleri), bir mastürbasyon eylemi ile yarattığını söyler. Teolojik açıdan söylersek, bu, her şeyin başlangıç şekline dair mantıklı bir anlayıştır çünkü yaratıcının yegâne eşi kendisidir.

Antik bir papirüs betimlemesi, çok daha belirgin ve çok daha mantıklıdır. Atum'un, mastürbasyon eyleminin doruğundayken penisini ağzına soktuğunu ve kendi uzvuyla birlikte yaşamın tohumunu aldığını ortaya çıkarır. Burada ağız, yaratılışın rahmi haline gelir. Piramit Metinleri, Atum'un sonunda, Atum Khepri olarak (yaratıcının bir diğer ismi) Şu ile Tefnut tükürdüğünü de söyler. Tabut Metinleri, Şu'nun Atum'un burnundan çıktığını söyler. Memfis mitleri bununla hemfikir olmakla birlikte, tohumlarını Şu ile Tefnut olarak değiştirenin Atum'un düşünceleri olduğunu vurgular. Her halükarda, ancak Şu ile Tefnut doğduğunda Atum, bir erkek ve baba olarak farklılaşır. Sonraki bir gelişmede, mastürbasyonun yaratıcı eyleminde kullanılan Atum'un Eli, bir tanrıça (çoğunlukla Hathor) olarak kişileştirilmiştir.

Tabut Metinlerinde Şu, yaşamın kendisi, Tefnut ise maat (ilahi düzen) olarak da görülmüşlerdir. Tefnut, maat olarak, yaratılışın, buna bağlı olarak da merkezi Mısır olan yeryüzündeki yaşamın esas prensibiydi. Şu ile Tefnut, babalarından bağımsız olduklarında, evrende bir erkek ile bir dişi varlığın arasındaki ilk cinsel eylem için bir araya geldiler. Sonuç, Geb ile Nut'un (Yeryüzü ile Gökyüzü) doğumuydu.

Mısır'da Dünya Ebeveynlerinin Zorunlu Ayrılığını Anlatan Bir Mit Var mıdır?

Sümerlerin sisteminde olduğu gibi, Yeryüzü ile Gökyüzü, bariz bir sonsuz cinsel birleşme eylemi içerisinde sürekli beraberlerdi. Fakat Sümer sistemindeki An ile Ki'nin (Gökyüzü ile Yeryüzü) durumunda olduğu gibi, yaratılan dünyaya aralarında yer açmak için ayrılmak zorundalar. Düşen çocuklarını ayırma sorumluluğunun Şu'da (Hava) olması yeterince mantıklıdır. Bu yüzden, Şu'nun, çoğunlukla cinsel açıdan uyarılmış Geb'in üstünde durduğunu ve Nut'u, yıldızlar ve diğer kutsal varlıklarla dolu gökyüzünü oluşturmak üzere yukarı ittiğini gösteren birçok çizim buluruz.

Artık, yaratıcının, güneş tanrısı Ra olarak yükselip, gökyüzünde güneş teknesine binerken dünyaya ışık ve ısı getirebileceği yer vardı. Ve Geb ile Nut'un çocukları doğabilirdi. Bu çocuklar yüce insan-tanrı Osiris, kız kardeşi-karısı İsis, kız kardeşleri Nephthys (Neftis) ve kötü kardeş-koca Seth, hepsi de MÖ 2400'den itibaren Mısır dinine ve mitolojisine hükmeden mit döngüsündeki tüm ana figürlerdi.

Güneş Teknesi (Saltanat Kayığı) Miti Nedir?

Kraliçe Nefertari
Kraliçe Nefertari

Güneş teknesi ya da Güneş Saltanat Kayığı, "Milyonların Teknesi" Atum-Ra tarafından her gün dünyaya ışık getirmek amacıyla gökyüzünde dolaşmak ve Yeraltı Dünyası'na geçmek için kullanılırdı. Saltanat Kayığı'nda ölülerin ruhları yolculuk edebilirdi ve Ra yaşlılığında, Osiris'i hâkim tanrı olarak bırakıp, gökyüzüne dönerken tekneyi kendisi kullanmıştı.

Bu mitin, olayın geçtiği söz konusu büyü içinde iletilmek istenen ruhani ya da teolojik mesaja bağlı olarak birçok değişik çeşidi bulunur. Bir versiyonda güneşin, tanrıça Nut'tan doğduğu söylenir. Güneşin çocukluğu sabahtı. Öğlende güneş, yüce şahin tanrıydı ve akşama yaşlanmıştı, muhtemelen kendini güneş sisteminden çıkarmak isteyen yorgun Ra idi.

Yorum ne olursa olsun, güneş tanrısı ile onun ka'sını yani ruhunu taşıyan güneş teknesi, Yeraltı Dünyası'na girip, ölümün yaşam için gerekli olduğunu vurgulayarak oranın nüfusuna yeni hayat getirir. Mitin bazı versiyonlarında geceleri güneş teknesinin yerini, güneş tanrısını Yeraltı Dünyası'nın karmakarışık kumlarına taşıyan bir ay teknesi alır. Bu zaman zarfında güneş tanrısı ile beraberindekiler, yani kıymetli ölüler ve belli tanrılar, kaosa karşı mücadele ederlerdi.

Bu kaos, güneş döngüsünün temsil ettiği ilahi düzeni daima tehdit eden ve her gün katledilip dirilen yılan Apofis'in önderlik ettiği korkunç canavarla temsil edilir. Bir mite göre, 110 metre uzunluğundaki Apophis, yaratılış esnasında tanrıça Neith'in tükürüğünden oluşmuştur. Apophis, Mısır mitolojisinde en büyük kötü ruh ya da Şeytan rolünü oynamaya en yakın figürdür.

Erken hanedanlar zamanında Nut'un, güneş tanrısını her akşam yutup, yerine yıldız tanrılarını bıraktığı söylenirdi. Sabah dirilen güneş tanrısı, yıldız tanrılarını yerdi, gün doğumu olarak gördüğümüz şey onların kanlarıydı.

Güneş Teknesi mitinin, Nil'in yıllık taşkınlarında olduğu gibi, Osiris'in ölümü ve dirilişi hikâyesinde de dışa vurulan ölüm gerçeğini ve dirilişi yan sattığı söylenebilir.

Misir Mitolojisine Göre Yaratılış Hikayesi

Mısır dini, insanlara ya da insan kahramanlara pek önem vermemiştir. Bütün Mısır kültür merkezlerinin esas ilgi alanı tanrısal varlıklardı. Yine de, bazı mitlerin kimi kısımları insanların yaratılışından söz eder. Tabut Metinlerinde, Atum bize, insanlar "Gözümün yaşından türedi" der. Burada "Göz" bir tanrıça olarak (örneğin Hathor veya Sekhmet) kişileştirilen Tek Göz'dür ve yaratılışın ilk safhalarında Atum-Ra tarafından çocukları Shu ve Tefnut kendisine geri getirmesi için dışarı yollanmıştır.

O zaman, Ra'nın Gözü, yaratılışta düzen oluşturulması için harcanan gayreti temsil eder çünkü Geb ile Nut'un (Yeryüzü ile Gökyüzü) bedenleri arasına konmuş Şu ve Tefnut (hava ile su) olmadan yaşama yer olmayacaktır. Gözün neden yaşardığı belirsizdir fakat en muhtemel neden, Göz, Şu ve Tefnut ile geri döndüğünde, ulu tanrının onun yerine yeni bir Göz (Güneş Gözü'nü, güneşi) aldığını keşfedince duyduğu öfke ve hayal kırıklığıdır. Atum, ilk Göz'ü yatıştırmak için onu, sembolü Mısır krallarının tacına oturtulan kobraya dönüştürür.

Yaratıcının insanlara verdiği armağanlardan biri, yıllık taşkınları ile Nil Nehri ve insanların öldükten sonra güneş teknesinde ona katılması ihtimalidir.

İsis, Osiris ve Horus Kültü

Mısır tanrısı Osiris, yanına karısı İsis ve oğlu Horus ile görülmektedir
Mısır tanrısı Osiris, yanına karısı İsis ve oğlu Horus ile görülmektedir

Ra yeryüzüyle gündelik ilişkisinden elini eteğini çektikten sonra oğlu Geb, yeryüzünün yöneticisi oldu. Sonunda Geb, yerini oğlu Osiris bıraktı. Osiris, karısı İsis ve oğulları Horus, mitolojik rollerini, diğer tanrılardan daha çok gökyüzü yerine yeryüzünde oynadılar. Osiris ve Isis, kültürel kahramanlar olarak davranıp, onlara tarımı ve genelde uygarlık sanatını öğreterek insanlıkla ilişkide bulundular.

İnsani yönleri Osiris, Isis ve Horus'un beraberce monomitik kahramanın mitolojik rolünü oynamalarını mümkün kıldı. Öykülerinde, mucizevi hamilelik ve doğum, kahramanın yaşamını tehdit altında olması, kahramanın ölümü ve kahramanın dirilip geri dönüşü temalarını görürüz. Osiris / İsis /Horus kültü, Mısır dininde yüzyıllar boyu esas olmuştur. İnsanları en doğrudan şekilde tanrılara bağlayan mit buydu. Bütün krallar Osiris gibi ölüp, Horus gibi taç giydiler (Osiris dirildi).

Osiris / Isis / Horus miti, Piramit Metinleri, Tabut Metinleri, Ölüler Kitabı ve MS 1. yüzyılın Yunan tarihçi ve biyografi yazarı Plutarkhos'un Moralia adlı eserindeki yazılarında farklı yorumlarla anlatılmıştır. Bu kaynaklarda nakledilen öykülerin bir kombinasyonu, mitin genel olarak kabul edilmiş, resmileşmiş halini ortaya koyar.

Osiris / İsis / Horus Kültünün Ardındaki Mit

Osiris ile kız kardeşi-karısı İsis'in hüküm sürdüğü devir, bir altın çağ idi. Kral ile kraliçenin baş refakatçisi, erkek kardeşleri Seth (Set veya Yunanlılara göre Typhon) ve kız kardeşleri, yani Seth'in karısı Nephthys (Neftis) idi. Ya Osiris ile Nephthys arasında olduğu söylenen geçici ilişkiyi kıskandığından ya da sadece hasetten Seth kardeşine düşman olmuş ve onu öldürmüştür. Bazıları, Osiris ölene kadar ayaklarının altında çiğnediğini söyler. Bazıları ise boğulmasına sebep olduğunu anlatır. En popüler (ve en şeytani eylemi içeren) yorum Plutarkhos tarafından bildirilmiştir. Bu yorumda, Seth, gizlice kardeşinin ölçülerini elde eder ve bu ölçülere uygun tabut benzeri güzel bir sandık yapar.

Onun içine tam olarak uyacak herhangi birine sandığı vermeyi vaat eder. Seth, pek çok kişiyi sandığı denemeye teşvik eder ama elbette sandık Osiris deneyene dek kimse ye tam olarak uymaz. Osiris sandığın içine girince Seth ve bazı destekçileri kral içindeyken kapağını çabucak kapatıp, mühürlerler ve onu Nil'e atarlar. Sandık yüzerek denize ulaşır.

İsis, kocasının ortadan kaybolduğunu ve öldüğünü öğrenince bütün dünyada onu arar ve sonunda yolu (günümüzde Lübnan sınırları içinde bulunan) Biblos'a düşer. Anlaşılan, tabut büyük bir ağaç haline gelmiş ve Biblos kralı onu bir sütun olarak sarayının inşaatında kullanmıştır. İsis, o sütunu ister, kral da verir. İsis, tabutu küçültüp, Mısır'a geri götürür. Fakat rakibinden kurtulma isteğinin gerçekleşmesine bir engel çıkmaması için Seth, geri dönen bedeni keşfeder, onu birçok parçaya böler ve parçaları Nil'e atar.

İsis yine Osiris'i aramaya çıkar ve bir balığın yuttuğu penisi hariç bütün parçalarını bulur. Kız kardeşi Nephtys'in yardımıyla, kocasının vücut parçalarını yeniden birleştirir. Kayıp penisin modellerini yapar ve bir söylentiye göre onları Mısır'ın bütün bölgelerine gömer, bu gömüler ise tahıl üretimi olarak sonuç verir. Öykünün bu yönü, Osiris'in, ölüp de dirilişleri insanlara besin kaynağı olan diğer kültürlerdeki ölen tanrılarla ilişkilendirir. Yunanistan'daki Dionysos da böyle bir tanrıdır ve üzüm üretir. İsa'nın ölümü, Hıristiyanlar için yeni bir ruhani besin olarak sonuçlanır.

Ölümünden Sonra Osiris'e Ne Oldu?

İsis ile Nephthys (Neftis), ayinsel ağıtlar ve büyüler vasıtasıyla Osiris'in bedenine göz kulak olurlar, ona, kuş biçimine girip onun üzerinde kanat çırpan İsis'i hamile bırakmasını sağlayacak kadar hayat verirler. Horus'un mucizevi bir şekilde rahme düşüşü budur. Bilim insanları, İsis'in, Osiris'in cinsel gücünü geri vermekteki rolünün, yaratıcı tanrının orgazm olmasını sağlayarak yaratılışa önayak olan Atum'un Tanrıça Eli ile benzer olduğuna dikkat çekmişlerdir.

Osiris'in "dirilişinin" Anlamı Nedir?

Ölü Osiris bütünlüğünün ve doğurganlığının iade edilme algısı, onun ilk mumya (belli ritüeller ve yöntemlerle ölümü yenme ihtimalinin simgelenmesi) olduğunu ima eder. Ayrıca, Nil'in taşkından sonra geri çekilmesi ve toprağın bereketi için bir benzetme oluşturur.

İlk mumya rolüne uygun olarak, Osiris'in vücudu, Anubis ile Thoth'un güçleri ve sihirleriyle korunur ve Osiris Yeraltı Dünyası'nda kral olur. O yüzden Osiris miti, mumyalamanın ardındaki teolojiyi sağlar. Yine bu yüzden bütün firavunların ardındaki ilahi özellik ebediyen muhafaza edilir: Firavun, Osiris gibi ölür ve selefi, Horus gibi tahta geçirilir. Gerçek hayatta olduğu gibi mitte de Firavun-Horus, ilahi düzen ile Seth'in temsil ettiği kaos arasındaki ebedi mücadeleyi sürdürmelidir.

Horus ile Seth Ne İçin Savaşıyordu?

Tanrısal çocuk Horus, İsis'ten, bereketli Mısır Deltasında doğdu. Mitoloji'deki tanrısal çocuk arketipinin birçok temsilcisi (örnek vermek gerekirse İsa ve Zerdüşt) gibi o da, burada Seth'in temsil ettiği kaos güçlerinin tehdidi altındaydı. İsis zorla uzaklaştırıldığında çocuk, Delta bataklıklarında saklanmış, orada ona süt annelik yapan yüce inek tanrıça Hathor tarafından beslenmiştir.

Seth'in yolladığı yılanın sokmasıyla zehirlenen Horus, Atum-Ra'nın gönderdiği tanrılar tarafından iyileştirilmiştir. Horus, çocukken Seth'in onu yok etmeleri için gönderdiği birçok temsilcisiyle (kötü sürüngenler ve diğer hayvanlarla) savaşır. Aslında, bu kahramanca arayışın amacı, babasının öldürülmesinin öcünü almak ve Seth'i bertaraf edip Mısır tahtına çıkmaktır.

Seth-Horus çekişmesiyle ilgili hikayenin esas kısmı alışılmadık cinselliktir. Horus, annesine, Seth'in kendisini cinsel açıdan beğendiğinden yakınır. İsis oğluna, Seth'e boyun eğmesini fakat bu süreç içindeyken onun sihirli gücünün bir parçasını çalmasını öğütler. Horus kabul eder ve cinsel ilişki sırasında kötü kralın spermini eline alır.

Horus, spermi annesine getirdiğinde İsis, oğlunun kirlenen elini kesip Nil'e atar ve ona yeni bir el yapar. Sonra kendi eliyle Horus'u uyarır ve yine yaratılıştaki El Tanrıça'nın başlangıçtaki yaratıcı rolünü oynayarak onu orgazma ulaştırır. İsis, Horus'un spermini kapıp, Seth'in bahçesindeki bitkilerin üzerine saçar. Seth, o bitkileri yediğinde hamile kalır ve bir güneş diski doğurur, Thoth bu diski, yaratıcı güneş tanrısı Atum-Ra'nın "gerçek oğlu" olduğunun nişanesi olarak Horus'a verir.

Seth ile Horus arasındaki fiziksel çarpışmada, Seth, çocuğun gözlerini oyar fakat Horus da Seth'i hadım eder. Mücadele o kadar şiddetli bir hal alır ki, tanrılar ilahi bir mahkemeyle müdahale ederler. Hikâyenin çoğu versiyonunda Seth, Yukarı Mısır ile (çöl arazisiyle) ödüllendirilir ve Horus Aşağı Mısır'ın efendisi olur. Yine de, nihayetinde, Horus bütün Mısır'ın kral olur.

Seth-Horus mücadelesi, yüzyıllar sonra birleşen Yukarı ve Aşağı Mısır arasındaki bölünmenin gerçek örüntüsünü yansıtır.

Aslında, Mısır'da insanlık mücadele ve düşmanlığa o kadar yatkındı ki, yüce tanrı, en az bir kez, tufanla sonuçlanan evrensel bir cezaya başvurmuştu.

Mısır Tufan Miti

Yaratılış'taki ve Mezopotamya'daki tufan öyküleri gibi, Mısır tufan miti de en yüce tanrının insan soyunun nankörce işlediği günahlara öfkelenmesiyle başlar. MÖ 3. bin yılın sonlarına ait bir mit, insanlığın, nasıl da Ra'ya karşı komplo düzenleyecek kadar ileri gittiğini ve Ra'nın, bu kendi Göz'ünün "çocuklarına" ne yapılacağına karar vermek için tanıları konseye çağırdığını anlatır. İnsanlar, bir tanrıçanın temsil ettiği onun Göz'ünün yaşlarından doğmuşlardır.

Bu durumda Göz, Sekhmet'tir yani (muhtemelen güneş gibi ateşli olan) dişi aslan tanrıçadır ve vicdansız çocuklarının yok edilmesine kararlı olarak insanların ve onların dünyasının üzerine inip şiddetli gazabını üstlerine salar. Yıkım o kadar büyüktür ki, Ra merhamete gelip, Göz'ünün yarattığı terörü durdurmaya karar verir. Arpa ve aşı boyasından bira yapar ve onu Mısır'ın tüm tarlalarına sel gibi akıtır. Sekhmet, birayı cazip bulur ve o kadar çok içer ki, sarhoş olup, yıkıcı görevini unutur. Böylece birkaç insan kurtulur ve yeni bir hayata başlayabilirler.

Diğer Mısır Mitleri ve Etkileri

MÖ 4. yüzyılda, tufan öyküsüne yol açan Ra'ya saldırı miti ile örtüşebilecek gerçek bir olay cereyan etmiştir. Firavun IV. Amenhotep, başkenti Teb'de (Luksor) eski güneş tanrısı Amon-Ra'nın egemenliğine meydan okumaya karar vermişti. Firavun, daha az bilinen bir güneş tanrısı olan Aten'i "eşiti olmayan tek tanrı" olarak ilan etmiş ve kendi ismini de Akhenaton ("Aten'in müridi") olarak değiştirdi. Akhenaton, tanrının onuruna Akhetaten (günümüzde Tell el-Amarna) ismini verdiği yeni bir başkent inşa ettirdi.

Akhenaton'un Aten'e tapması, bazı din bilginlerinin onu ilk tek tanrıcı olarak adlandırmalarına yol açmışsa da, Aten'in, bu yeni teolojide tanrılar içinde birinci ya da belki en önemlisi olarak görülmesi daha muhtemeldir. Her halükarda, firavun, Amon-Ra'ya tapmayı yasaklamış ve diğer tanrılara ibadeti de caydırıcı hale getirmişti. Hatta ölülerin Yeraltı Dünyası'na geçtiği fikri de inkar edilmişti. Yeni teolojinin merkezinde Akhenaton'un kendisi ve Aten'in ışınlarının onun vasıtasıyla dünyaya ulaştığı ana kraliçe, Nefertiti vardı.

Yine de, Amon-Ra, Akhenaton'un ölümüyle birlikte, rahipleriyle halkın Aten'in hâkimiyetine başkaldırıp, ölen firavunun yeni başkentini yıkarak eski teolojiyi geri getirmeleri sonucunda öcünü almış oldu. Akhenaton ile Nefertiti'nin oğulları, dünyanın Kral Tut olarak bildiği çocuk kral Tutankhaten'di (MÖ 1348-1339), babasının ölümünden sonra, Amun-Ra'yı onurlandırmak için ismini Tutankamon olarak değiştirmiştir.

İsis Kültü

Bazı antik Yunanlılar, Demeter ve Afrodit gibi tanrıça, İsis'in canlanması olarak görürlerdi ve Roma İmparatorluğu zamanında İsis, önemli bir kült karakteri olmuş, kocasının ölümünden sonraki gözyaşları Nil'in taşmasına neden olan bir ana tanrıça ve çocukların koruyucusu haline gelmişti. Roma'da İsis için bir tapınak vardı ve bazıları, bebek Horus'u emziren popüler İsis betimlemelerinin, benzer şekilde Hristiyanlık çağında Meryem'in bebek İsa'yı emzirme betimlemelerini etkilediğini öne sürmüşlerdir.

Mısır Mitolojisinin Antik Çağların Geç Dönemlerinde Yunan-Roma Dünyasının Dininde Oynadığı Rol

Böyle bir etki, esas olarak, ölen tanrı Osiris'in karısı Isis'in kültü vasıtasıyla olmuştur.