Okyanusya Mitolojisi: Avustralya Yerlileri ve Polinezya

Okyanusya Mitolojisi, Pasifik Okyanusu'nun adalarında yaşayan halkların inançlarını ve geleneklerini içeren bir mitoloji türüdür. Bu mitoloji, Polinezya, Melanezya, Mikronezya ve Avustralya'nın yerli halkları tarafından oluşturulmuştur.

Yazar Burcu Kara
bunyip

Okyanusya Mitolojileri Ne Demektir?


Okyanusya mitolojileri, Avustralya, Yeni Zelanda ile Mikronezyalıların, Melanezyalıların ve Polinezyalıların yaşadıkları adaları da kapsayan Pasifik adalarının yerli halklarına ait mitolojilerdir.

Avustralya'nın Yerli Halkı Kimdir?

Avustralya yerlilerine genellikle Aborjinler denir. İnsanların Afrika'dan göç etmesinden sonra dünyadaki bütün insanlar arasında belli bir toprağa en uzun süre bağlı kalanların Aborjinler olduğu ileri sürülebilir. DNA, Afrika'yı ilk terk eden insan dalgasıyla doğrudan bir bağlantıyı gösterir ve tahminler değişmekle birlikte, Aborjinlerin en azından 40.000 yıldır Avustralya'da oldukları ve yedinci yüzyılda Avrupalıların varışına kadar, gen havuzlarının temelde saf kalmış olabildiği görülmektedir.

Avustralya Mitolojisinin Temeli Nedir?

Avustralya'nın çeşitli yerlerinde yaşayan farklı Aborjin grupları vardır ve her grubun da kendine özgü mitolojisi mevcuttur. Bu gruplar arasındaki ortak silsile, Düş Görme ya da Düşler Zamanı denen kavramdır.

Düş Görme (Düşler Zamanı) nedir?

Aborjinlerin "Düş Görme" kavramını gerçek anlamda kapsayacak bir kelime yoktur. Burada Düş Görme, ruhların veya kutsal ataların dünyayı yarattığı "Düşler Zamanı"na işaret eder. "Düş Görme" bir grubun birtakım inançlarına ya da animist veya spiritüel temeline de işaret edebilir. Birçok Avustralya yerlisi, yaratılış zamanından "Düşler Zamanı" olarak da bahseder. Düşler Zamanı, yerli halkın yaşam örüntüsünü oluşturmuştur. Bu kavram, yerlilerin tanrıları ve yaratılış mitlerinde daha anlaşılabilir hale gelir.

Avustralya Panteonu Var mı?

Birçok yerli grubu olduğu için birçok da tanrı grubu vardır fakat örneğin, Yunanistan'da ya da Mısır'daki gibi karmaşık aile düzenine sahip tanrılara nadiren rastlanır. Aşağıdakiler, en önemli Aborjin tanrılarından bazılarıdır.

Güneş, çoğunlukla erkek tanrılarda kişileştirilir fakat Japonya'da olduğu gibi, Aborjinler'de de güneş, dişi bir tanrıça tarafından temsil edilir. Bazı bölgelerde adı Alinga, diğerlerinde Wuriupranili'dir. Avustralya'nın en güneyinde o, Düşler Zamanı'nda, ortalık henüz karanlıkken oğlunu kaybeden Gnowee'dir. Bir meşale yakıp, gökyüzüne tırmanır ve her gün oğlunu arar. Kuzey Avustralya'da güneş tanrıçası her gün gökyüzü boyunca yolculuk yapan Wala'dır. Batıda Bila, yamyamlık eğilimleri olup, her gün insanları ateşte kızartarak dünyayı aydınlatan bir güneş tanrıçasıdır. Kertenkele Adam Kudnu ile Geko Adam Muda, insanları kurtarmak için ona bir bumerang atıp, yaralamıştır, bu da onun bir ateş topuna dönüp kaçmasına ve dünyayı karanlıkta bırakmasına neden olmuştur. Kudnu birkaç bumerang daha atarak sonunda ateş topunu, her gün dünyaya ısı ve ışık getirmek için geri döndüğü doğuda bir noktada yakalamıştır.

Çoğu mitolojide olduğu gibi, yaratıcı tanrı birçok yerli mitolojisinde de önemli yer tutar. Güneydoğu Avustralya'da Biame yaratıcıdır. Aranda'daki Bandicoot kabilesinde yaratıcı Karora'dır. Kuzeyde bazı gruplar Ana Tanrıça Eingana'nın yaratıcı olduğunu iddia ederler. Düşler Zamanı'nda suları, karaları ve hayvanları yaratan yılan tanrıçadır. İlk başta Eingana'nın vajinası yoktur ve yaratma süreci onun iyice şişmesine ve acı çekmesine yol açar; sonra tanrı Barraiya mızrağıyla onun vücuduna bir vajina açıp acısını hafifletir. Hindistan'da ana tanrıçanın ifadeleri olan Kali ve Durga gibi, Eingana da bir ölüm tanrıçasıdır, ölüm olmasaydı yaratılış devam edemezdi.

Başka birçok önemli Düşler Zamanı tanrısı vardır. Anjea Queensland'de bereket tanrıçasıdır. Kuzeydeki Julunggul bir diğer bereket tanrıçasıdır; o da, Eingana gibi bir yılandır.

Kuzeydoğu Arnhem'de Djanggawul Kardeşler önemlidir. Djanggawul ile iki kız kardeşi güneşin çocuklarıydı. Üç Djanggawul, ağaç kabuğundan yapılma bir kanoyla ülkede dolaşırlardı. Djanggawul'un çok uzun, sünnetsiz ve süslü bir penisi, kız kardeşlerinin de abartılı klitorisleri vardı. Karaya yanaşınca yürüyerek gezindiler ve sürüklenen üreme organları yerde kutsal izler bıraktı(?), o izler günümüzde hala mevcuttur. Djanggawullar, hikâyeler, törenler ve erkek kardeşin penisinin süslü direkler şeklindeki modellerini de kapsayan "düşler" de bıraktılar. Her durdukları yerde Djanggawul kız kardeşleriyle ilişkiye girdi ve insanlar doğdu. Hint Vedalar'ında ve dünyanın her yerindeki mitolojik kaynaklarda olduğu gibi, yaratılışın ilk safhalarındaki ensest, Avustralya Aborjinleri'nde de ortak bir temadır. Bazıları, Djanggawul ile kız kardeşlerinin, aşırı büyük üreme organlarının bazılarından kurtulmak için sünnet geleneğini çıkardıklarını söylerler.

Kuzeydeki iki kız kardeş, Düşler Zamanı'nda dünyayı dolaşıp, yaratıkları ve bitkileri isimlendiren Wawalag Kardeşlerdir. Yılan tanrı Yurlunger önce onları yutmuş, sonra da kusarak çıkarmıştır. Kuzeydeki Gunwinggu halkının bildiği diğer bir çift de ilk erkek Wurugag ile aslında bizzat dünyayı doğuran Ana Tanrıça olan ilk dişi Waramurungundi'dir. Aborjinler de de düzenbaz karakteri bulunur. Kuzey bölgesinde dünyanın diğer yerlerindeki düzenbazlar gibi, yaratıcı güçlerini bir tür anti-kültür kahramanı gibi kullanan, ensest suçu bile işleyen, ahlaksız bir nifak odağı Bamapana, popüler düzenbazdır. Wurundjeri halkında daha yardımsever bir düzenbaz, Düşler Zamanı'nda ateşi çalıp, Bataklık Atmacası ve Kartal gibi diger hayvanlara oyun oynayan Karga'dır.

AVUSTRALYA YARATILIŞ VE TUFAN MİTLERİ


Avustralya'ya Özgü Yaratılış Mitleri

Tüm Avustralyalı Aborjin tanrılar, Düşler Zamanı ve yaratılış ile o ya da bu şekilde ilgilidir. Belirtilmiş mitlere ilaveten kuzeydeki Karraur halkının Yaratıcı Tanrıçası Yhi'yi içeren mit gibi karmaşık yaratılış mitleri de vardır. Yhi, dünya yaratılmadan önce onu uyandıran garip ıslık sesini duyduğunda karanlık Düşler Zamanı'nda uzanmış, uyuyordu. Gözlerini açınca dünya apaydınlık oldu. Güneş tanrıçası olarak, ışığı ve sıcaklığıyla dünyaya bolluk getirdi. Düşler Zamanı'nın ayinsel yürüyüşünü yaparak ayak bastığı her yere bitkiler bıraktı, kısa süre sonra dünya bir bitki cenneti haline geldi. Yhi, oturup etrafına bakındı. Bitkilerin bir yere kıpırdayamayacağını anlayınca hareket edebilecek bir şeyler yaratmaya ihtiyaç duydu. O zaman güneş tanrıçası, tıpkı Mezopotamya mitindeki İnanna gibi, yeryüzünün altındaki yere indi. Orada kötü ruhlar, Yhi'yi yok etmeye çalıştılar, fakat onun ışığı ve sıcaklığı üstün geldi, bu sıcaklıkla ışıktan dans eden güzel şekiller (kelebekler ve sinekler) çıktı ve Yhi'yi üst dünyaya götürdüler.

Sonra güçlerini yüksek dağlardaki buz mağaralarına yöneltti ve balıkla dolu sular dünyaya aktı. Kuşlarla diğer hayvanlar, mağaralardan kurtarıldı. Yhi, yeni yaratıkları kutsadı ve onlara, artık kendi dünyasına döneceğini söyledi. O uzaklaşınca dünyayı karanlık kapladı ve yeni yaratıklar korktular, fakat uyku geldi, sonra da Yhi gökyüzüne tırmanırken şafak söktü ve yaratıklar mutlu oldular. Bu örüntü yaratıklar tatminsizlik duyana kadar Düşler Zamanı boyunca devam etti. O zaman Yhi, bir kez daha yere indi ve yarattıklarına onları rahatsız eden şeyin ne olduğunu sordu. Tüm yaratıklar kendilerinde olmayan bir şeyi istiyorlardı. Yarasa kanat istedi, denizaslanı yüzmek istedi, hepsi de yeni bir şey istedi, böylece Yhi onlara istediklerini verip gökyüzüne döndü. Yhi bir erkek insan yaratmıştı fakat erkeğin bir kadına ihtiyacı olduğunu anladı. Bir gün erkek uyurken Yhi, bir çimen ağacının üstünde güzel bir çiçek yarattı. Yhi'nin gücüyle yıkanan çiçek, erkeği çekti. Çiçek, bir kadın haline geldi ve ilk kadınla ilk adam el ele tutuştular.

Avustralya Tufan Mitleri

Avustralya Aborjin kabilelerinin çoğunda tufan miti vardır. Örneklerde biri, güneydoğudan gelir. Görünen o ki, dünya kuşlar, sürüngenler ve diğer hayvanlarla o kadar dolmuştu ki, uygun bir çözüm için bir konferans düzenlendi. Konferans, Mavi Dağda yapıldı. Kaplan Yılanı, kuşlarla kolay hareket edebilen hayvanların başka bir ülkeye taşınmasını önererek başladı. Ertesi gün, yağmur yağdırmayı bilen kertenkeleler harekete geçmeye karar verirler. Arzuları, dünyayı ornitorenklerden kurtarmaktı. Tüm ailelerine tam yeni aydan önce yağmur töreni yapmalarını söylediler. Kertenkeleler, dağların tepelerine kaçtılar fakat aşağıdaki toprakları bir sel kapladı ve dünyanın çoğu yok oldu. Tufan sonunda bitti, hiç ornitorenk kalmamıştı.

Fakat daha sonra, karabatak, devekuşuna nehrin kenarında bir ornitorenk gagasının izini gördüğünü söyledi. Aslında ornitorenkler, diğer mahluklardan saklanıyorlardı. Kanguru, diğer hayvanları topladı ve ornitorenk aramaya çıkmayı önerdi. Bir süre sonra Avustralya pitonu, ornitorenklerin yuvasını keşfetti. Kanguru, hayvanları yine topladı ve kertenkele, zalimliği nedeniyle sürgüne gönderildi. Hayvanlar da o ya da bu şekilde ornitorenkle ilişkili olduklarını anladılar. Ornitorenkler geri çağırıldı ve onlara kadim ruhani liderler gibi davranıldı. Sonunda ornitorenklerin başı, Bandikut ailesiyle evlendi. Fakat ornitorenkler, diğer hayvanlarla asla rahat edemediler.

Avustralya'daki Mitolojik Kahramanlar

Çin mitolojisinde olduğu gibi Avustralya mitolojisinde de tanrıları kahramanlardan ayırmak zordur. Aborjinler arasında gerçek insan mit kahramanına en yakın olanlar, Queensland'deki I'wai ile New South Wales'deki Warrunna gibi kültür kahramanlarıdır. Bu figürler, insanlara, kurallara göre nasıl yaşayacaklarını ve nasıl hayatta kalacaklarını öğreten geleneksel kültür kahramanı rolünü oynarlar. Victoria'daki Bunjil, her şeyi yapar ve aynı zamanda yaratıcıdır, dolayısıyla da bir tanrıdır; Düşler Zamanı'nda, insan kültür kahramanı gibi, bir mağaraya sığınmıştır ve o mağara günümüzde de kutsal bir yer olarak kalmıştır.

POLİNEZYALILAR: YENİ ZELANDA'DAN HAWAİİ YE KADAR


Polinezyalılar Kimlerdir?

Tahiti, Samoa, Tonga, Fiji ve Hawaii'nin yerli halkı ile Yeni Zelanda'nın asıl yerlileri Maori halkı, Polinezyalıları oluştururlar. Kökeni Yunancaya daya han "Polinezyalı" terimi "birçok ada" anlamına gelir.

Polinezya Mitolojisinin Esas Karakteri Nedir?

Polinezya mitolojisi, genelde, deniz ve doğal çevreyi içeren bir gerçeği yans tır. Tanrılar, doğanın özelliklerini ve faaliyetlerini yansıtırlar. Polinezyalılar için mitoloji, yaşamın tüm yönlerinin tinsel gücü, yani mana' yı içerdigi animist bir anlayışı ifade eder.

Polinezyalılar Nereden Gelmiştir?

Polinezyalıların kökeni, her zaman için tartışmalı bir konu olmuştur. Hakim teoriye göre, Polinezya dillerinin de bir üyesi olduğu Avustronezya dil ailesinden dilleri konuşan insanlar MÖ 4500'lerde Güney Çin'den göç etmeye başlamışlardır. Sonunda şimdiki Yeni Zelanda ve Pasifik Adaları denen yerlere göç eden insanların ilk olarak Tayvan'a yerleştiği düşünülmektedir. Diğer bilim insanları, Papua Yeni Gine ve diğer adalarda insanların çok daha uzun zaman öncesinden beri bulunduğunu ileri sürmektedirler.

Yine de diğerleri, Pasifik adalarında önceden beri bulunan kadim Melanezyalılar ile Avustronezyalıların karışımının günümüzde Polinezyalılar dediğimiz halkları oluşturdu gunu öne sürmektedirler. Kökenleri ne olursa olsun, Polinezyalilar yetenekli denizciler olduklarını ve adadan adaya çift-tekneli kanolarla göçlerinin bu becerilerine bağlı olduğunu biliyoruz. MS 1250'lerde, kuzeyde Hawaii, doğuda Paskalya Adası ve güneyde Yeni Zelanda'yı da içeren Polinezya üçgeninde Polinezya kültürünün hakim olduğunu biliyoruz.

POLİNEZYA PANTEONLARI


Polinezya Panteonu

Adalar arasındaki büyük mesafeler göz önüne alındığında yüzyıllar içinde çeşitli Polinezya mitolojilerinin ve kültürlerinin doğmuş olması şaşırtma değildir. Bununla birlikte bu mitolojiler ve özellikle panteonları arasında belirgin ilişkiler vardır. Maori panteonu Rangi (Gök Baba) ve Papa (Toprak Ana) tarafından yönetilir. Hawaii'de, Rangi ile Papa'nın eşdeğerleri, Ao ile Po'dur. Tahiti'de Rangi'nin eşdeğeri olan yüce erkek tanrı Ta'aroa idi.

Polinezyalılar arasında deniz tanrıları önemliydi. Maorilerde bu Rangi ile Papa'nın oğlu Tangaroa idi. Diğer Polinezyalılar ona Tangaloa derlerdi. Hawaiililer, onu Kanaloa olarak bilirlerdi. Tawhiri, Maorilerin fırtına tanrısıydı ve ilk Gök-Yer çiftinin bir diğer oğluydu. Tu veya Tumatauenga, Maori Savaş tanrısıydı Tane, Orman tanrısıydı. Hawaii de ona Kane denirdi. Hawaii'de, en popüler ilahlardan biri, Hintli Kali gibi büyük şiddet kapasitesine sahip olan volkan tanrıçası Pele idi. Tüm Polinezya tanrıları içinde en popüler olanı Maui idi. Panteonun aile yapılarının ilave ayrıntıları, yaratılış hikâyelerinde daha belirginleşir.

Pele Miti Nedir?

Pele, Gök ile Yer'in çocuklarından biriydi. Gücünün yegane rakipleri, onun volkanik öfkesini frenlemeye çalışan deniz ve karla kaplı dağların tanrıçaları olan ablalarıydı. En sevdiği kız kardeşi, Hi'iaka, Pele'nin zamanı gelene kadar kolunun altında sıcak tuttuğu bir yumurtadan çıkmıştı. Pele ile Hi'iaka, tehditkar ablalarının erişemeyeceği uzaklıkta, Büyük Ada'daki denizden yüksek, ateşli Kilauea kraterinde yaşarlardı. Bir gün Pele rüyasında davul ve dans sesleri duydu ve sesler o kadar cazip geldi ki, ruhunu onları izlemeye (ta Kauai'ye) gönderdi. Oradaki harika müziği ve dansı görünce güzel bir genç kadın görünümüne girip, onlara katıldı. Biraz sonra Lohiau adlı yakışıklı reisin dikkatini çekti ve ikisi sevgili oldular.

Fakat Pele'nin ruhunun Büyük Ada'da uyumakta ve düş görmekte olan bedenine geri dönmesinin vakti gelmişti, aksi takdirde volkanin ateşi sönerdi. Bu yüzden ruhu, Lohiau'yu terk etti. Fakat şimdi de sevgililer birbirlerinin özlemini çekiyorlardı. Pele, erkek kardeşi Lono'yu Hi'iaka'ya gönderip, Lohiau'yu ona getirmesini istedi. Hi'iaka, canavarların ve diğer denemelerin üstesinden gelip, Kauai'ye gitmeyi başardı. Orada, Lohiau'nun öldüğünü öğrendi ama onu diriltmeyi başardı. Bazıları, Hi'iaka ile Lohiau'nun bir ilişki yaşadıklarını düşünen Pele'nin sabırsızlanıp, ateşiyle onlara saldırdığını söyler. Hikâyenin bir başka çeşidinde, aslında Hi'iaka ile Lohiau Pele'nin öfkesine rağmen sonunda sevgili olmuşlardır.

POLİNEZYA YARATILIŞ VE TUFAN MİTLERİ


Polinezya Yaratılış Mitleri Nelerdir?

Polinezya'daki toplumların sayısı kadar Polinezya yaratılış miti vardır. Aynı toplumun içinde bile değişik şekilleri mevcuttur. Adaların çoğunda değişik versiyonlarıyla bulunan yaratılış miti, bu Maori mitidir. Bu mite göre başlangıçta var olanlar Rangi ile Papa idi. Rangi, evren de gökyüzü ve aydınlıkla ilgili olan eril güçtü. Eşi Papa, yeryüzünün ve karanlığın dişil gücüydü. Yunan, Mısır ve daha birçok yaratılış mitinde olduğu gibi, ilk ebeveynler birbirlerine o kadar yakınlardı ki, yaratılışın devam edebilmesi için bir ayrılık gerekliydi. Açmazın çözülmesi için bir şeyler yapmak, Rangi ile Papa'nın çocuklarına düştü. Oğulları Savaş Tanrısı Tu (Tumatauenga), ebeveynlerinin öldürülmelerini önerdi.

Diğerleri bunu kabul etmediler ve ebeveynlerinin ters yönlere itilmeleri gerektiğine karar verdiler. İlk önce, Ekili Besin tanrısı Rongo, ayrılığı gerçekleştirmeye çalıştı ama başaramadı. Sonra, Deniz tanrısı Tangaroa, kardeşi Yabani Besin tanrısı ile birlikte denedi ve başaramadı. Sonunda başaran, Orman tanrısı Tane idi. Sırtüstü uzanıp, bacaklarıyla ebeveynini yukarı itince ilk çift acıyla çığlık attı. Fakat artık, yaratımın devamı için yer açılmıştı. Bununla birlikte, Rangi ile Papa'nın çocukları arasındaki "gökyüzü savaşı" içinde yer mevcuttur.

Bir Hawaii mitinde, yaratılış için daha çok Kane'e itibar edilir. Düşüp de ikiye ayrıldığı yerde Gökyüzü ile Yeryüzü'nü oluşturan bir sukabağını havaya atarak Rangi (Ao) ile Papa'yı (Po) yaratan Kane'dir. Bazı Maori mitlerinde, Rangi ile Papa'yı yoktan (hiçbir şeyden) var eden Kane'in eşdeğeri İo'dur. Hawaii versiyonunda Kane, sonradan doğal dünyanın çeşitli özelliklerini kardeşlerine vermişti. Örneğin, Kanaloa denizi kontrol ederdi, Ku da ormanları. Sonra tanrılar, ilk adamla ilk kadını kilden yarattılar.

Polinezya Gökyüzü Savaşı

Çoğu mitolojide olduğu gibi Polinezya'nın birçok grubunun yaratılış süreci gökyüzü savaşını da içerir. Bu arketipin Maori versiyonu, Rangi ile Papa'nın ayrılışının hemen ardından cereyan eder. Fırtına tanrısı Tawhiri, anne babasının ayrılmasına kızdığı için kardeşlerinden ayrılıp, gökyüzünde babasına katılmaya gitti. Orada, çocukları rüzgârlar ve bulutlarla birleşip, Tane'nin ormanlarına saldırdı ve Tangaroa'nın denizlerini dağıttı. Ayrıca, ekili ve yabani besinlere adanmış kardeşlerine de saldırdı. Onun saldırıları, kardeşlerinin birbirleriyle de savaşmalarına neden oldu. Sonunda, Tawhiri'ye karşı duran ve gökyüzünde barışı sağlayan savaş tanrısı Tu idi. Bu savaş, Papa'nın dünyevi varlığında gerçekleştiği için gökyüzü dünyayla aynıydı.

Polinezya Tufan Mitleri

Birçok Polinezya tufan miti mevcuttur. Tahiti'de, bir balıkçının balık kancaları saçlarına takılınca deniz tanrısı işe karışmıştı. En yüksek dağların tepeleri hariç, tüm dünyayı kaplayacak bir sel yollamıştı. Samoalılar, ateş ve su tanrıları birbirleriyle savaşırken bir tufan olduğunu söylerler. Maoriler, asalete kızıp, çocuklarını bir kanoya çekerek kanoyu okyanusta batıran kadın, Ruatapu'yu anlatırlar. Sadece Paikea adlı bir adam bir şekilde hayatta kalmıştır. O zaman Ruatapu, tanrıların dünyayı yok etmek üzere büyük bir sel yollamalarını sağlamıştır. Nuh gibi arketipik bir tufan kahramanı olan Paikea, tanrıçanın yardımıyla bir dağın tepesine çıkarak kurtulmuştur.

Polinezyalı Kahramanlar Kimlerdir?

Polinezya mitolojisinde, Avustralya Aborjinlerinde ve Çinlilerde olduğu gibi, kahramanları, tanrılardan ayırt etmek zordur. Bununla birlikte, tanrısal kahramanlar ile bazen tanrı gibi betimlendiği halde kesinlikle insan olan kültür kahramanları da vardır. Bu figürlerden en meşhuru, tüm Polinezyalılara ait olan Maui'dir.

KAHRAMAN VE DÜZENBAZ MAUI


Maui Kimdi?

Maui bir düzenbazdı, Avustralya Aborjinlerinin mitolojisinde olduğu gibi, bir kültür kahramanı rolü de oynamıştı. Bu bağlamda, candan ziyade bir tanrısal kahraman olarak düşünülebilir.

Maui'nin Hikâyesi Nedir?

Öyküsü çeşit çeşit olan Maui, mucizevi hamilelik ve doğumla başlayan arketipik kahraman özelliklerini üstlenir. Aynı zamanda, yaratılış sürecinde ve insanlarının uygarlaşmasında rol oynayan bir kültür kahramanıdır. Ve tıpkı Kuzey Amerika'daki Kır Kurdu ve Afrika'daki Anansi gibi, eylemleri dünyada zorluklar yaratan, hatta yaratılışa ölüm getiren bir düzenbazdır. Mitin birinde, Maui'nin, bir kadın yükselen güneşe baktığı sırada ana rahmine düştüğü söylenir. Maoriler, Maui'nin annesinin prematüre bir oğlan doğurduğunda, bebeği topuzundan (tikitiki) aldığı bir bukle saça sarıp, denize attığını söylerler. Güneş Rangi, yani muhtemelen babası, onu kurtarıp, gökyüzünde büyütmüş fakat büyüdüğünde denizden Maui Ti'tit'i olarak çıkmıştır. Hawaii'deki Maui adası ismini ondan almıştır.

Çıkışının akabinde kültür kahramanı / düzenbaz olmuştur. Çoğu Polinezya adasında, güneşi yakalayıp, yavaşlatmakla insanlara çalışabilecekleri daha çok zamanı sağlayarak yardımcı olduğuna ve adaları denizin derinliklerinden yukarı çıkardığına inanılır ki, bu da onu yeryüzüne dalan tipte bir yaratıcı yapar. Maui'nin en büyük başarılarından biri, ateş tanrıçasını oyuna getirip, bu elementin sırrını açıklamasını sağlamak olmuştur. Samoa'da, Maui'nin ateşi geri almak için Yeraltı Dünyası'na indiği söylenir (bu evrensel bir kahramanlık eylemidir).

Maui, dişi canavar ve ölüm tanrıçası Hine-nui-te-po'nun vajinasından girip ağzından çıkarak hakkından gelmeye çalışırken ölmüştür. Bu durumda canavar kazanmış, Maui ise iki parçaya ayrılmıştır. İnsanlar için ölümsüzlüğü arayan Maui, ölümle, ölümün dünyaya girmesine meydan vermiştir.

Diğer düzenbazlarınki gibi, Maui mitleri de çoğunlukla çok fazla cinsellik içerir ve üreme organları üzerine odaklanır. Ünlü bir hikâye, bize Mezopotamyalı İnanna ile âşığı Dumuzi'nin kadim hikâyesini hatırlatan bir bereket miti olarak görülebilir. Güzel tanrıça (bazılarına göre insan) Hina, yılan balığı Tuna (Te Tuna) ile birlikte yaşamaktaydı. Te Tuna'dan memnun olmayan Hina, daha tatminkâr bir aşk arayışına çıktı. Erkek Öz Kabilesi'nin topraklarına varınca kendini "aşk arayan utanmaz kasık parçası" olarak tanıttı. Yine de adamlar Te Tuna'dan korktukları için onu yolladılar.

Artık daha çaresizce aşk arayan Hina, Maui Kabilesi'nin topraklarına geldi. Maui, annesinin israrlarına razı olup, Hina'yı karısı olarak aldı. İkisi beraber yaşadılar ve bazı kişiler Te Tuna'ya gidip neler olduğunu anlatana kadar büyük aşk yaşadılar. Te Tuna, insanlara Maui'yi sorunca insanlar kahramanın penisinin küçük olduğunu söylediler. İnsanlar Maui'yi Te Tuna'nın intikam almak için geldiğine dair uyardılar, Te Tuna denizden yanaştı ve ortaya o kadar büyük bir penis çıkardı ki, büyük bir gelgit dalgasına neden oldu.

Maui'nin annesi Te Tuna'ya karşı kendi penisini çıkarması için oğlunu kışkırttı. Maui, gelen dalganın önünde kendi organını kaldırdı. Büyük bir çarpışmada Maui, Te Tuna'nın yanındakileri öldürüp, onu sağ bıraktı. Bir süre iki rakip, Hina ile birlikte yaşadılar fakat sonunda onu tek başına kazanmak için çarpışmaya karar verdiler. Cinsellik içeren bir mücadelede rakipler birbirlerinin içine girdiler, sonunda Maui, Te Tuna'nın kafasını kesip, gömdü (bazıları, gömme işlemini Hina'nın yaptığını söylerler). Çok önceleri yapılan bu "dikimden" şimdi hindistancevizi ağacı dediğimiz büyük bir ağaç yetişti ve insanlar hindistan cevizi besininden günümüzde hâlâ yararlanmaktadır.

Bu Mitteki Belirgin Cinsellik Ciddiye Alınmalı mı?

Bazı mitlerin açıkça eğlendirme amacıyla yaratıldığı doğrudur. Örneğin, Ares ile Afrodit'in zina sırasında Hephaistos tarafından teşhir edildikleri Yunan miti için bu doğrudur. Çok cinsellik içeren diğer mitler, önemli bir kültürel inancın aktarımını amaçlar. İnanna'nın bereket tanrıçası rolünü yerine getirme arzusunu ifade etmek için bariz biçimde cinsellik içeren bir dil kullandığı Mezopotamya hikâyesi, böyle bir mittir. Cinsellik, genellikle düzenbaz figürüyle de bağdaştırılır. Maui mitinde mizah yönü de vardır fakat Maui'nin, eril özün kişileşmiş hali Rangi'nin oğlu olduğunu hatırlarsak, bu özün sembolünü, o cinsel gücü, gelgit dalgasını durdurmak için kullanması şaşırtıcı değildir.

İki erkeğin, Hina'nın temsil ettiği tek dişiyi paylaşmalarına ve sonra onun için kavga etmelerine gelince, bu olay, söz konusu mitin sadece erkekle kadın arasındaki uygun ilişkinin kültürel açıdan taşıdığı anlamı yansıtmakla kalmayıp, iki erkeğin aynı kadına sahip olmasının bir tabu olmasına dair geçmişten gelen ve çoğu toplumun poligamiyi yasaklamasıyla ilgili kültürel bir karar olduğunu da yansıtır (bu muhtemelen kültür kahramanı tarafından koyulan bir kuraldır). Mit sadece bir kültür kahramanı olarak değil, büyük mahareti olan bir düzenbaz olarak da Maui'nin gücünü övmektedir.

Kaynaklar:

  • "Oceanic Mythology" (Okyanusya Mitolojisi) – Roland B. Dixon
  • "The Oxford Handbook of Polynesian Mythology" (Polinezya Mitolojisinin Oxford El Kitabı) – Martha Beckwith ve Te Ahukaramū Charles Royal
  • "Myths and Legends of the Polynesians" (Polinezlerin Efsaneleri ve Mitleri) – Johannes C. Andersen