Samiler ve Babil Mitolojisi

Her iki mitoloji de, dünya ve insanların yaratılışı, doğa olayları, insani ilişkiler ve ahlaki değerler gibi konularda önemli bilgiler içerir.

Yazar Burcu Kara
Mushhushshu-dragon, Symbol of the God Marduk, 604 - 562 BCE

Samiler Kimlerdi ve Kimlerdir?


Samiler, Hint-Avrupa dil ailesinden olmayan Sami dillerini konuşan çeşitli gruplardır. Akadlar, Amoritler, Aramiler, Kenanlılar (Fenikeliler dahil), Asurlular, Babilliler, eski İsrailliler ya da İbraniler ve Araplar, hepsi de ana dilleri sırasıyla İbranice ve Arapça olan günümüz Yahudileri ve Arapları gibi Sami ırkındandır. Anlatılanlara göre, Samiler, Kutsal Kitap'ın ilk bölümü Yaratılış'ta söz edilen Nuh'un ilk oğlu Sam'ın soyundan gelirler.

Akadlar Kimlerdi?

Akad bugün yeri tam olarak bilinmemekle birlikte günümüzdeki Bağdat kentine pek de uzak olmayan bir yerde bulunduğu sanılan bir kentti. İşte bu kayıp kentin kralı I. Sargon, Mezopotamya'nın çoğu kısmını MÖ 2390-2330 yılları arasında fethetmiştir. Sargon, sonradan arketip bir kahraman olarak mitleştirilmiştir: Bir bakireden doğduğu, bir sepete konup nehre bırakıldığı ve bir hizmetçi tarafından evlat edinildiği söylenmiştir.

Akadlar kendi Sami dillerini Sümerlerin çivi yazısıyla yazmışlar ve bu dil bütün bölgenin ortak dili haline gelmiştir.

Asurlular Kimlerdi?

Asurlular Mezopotamyalı bir Sami halkıdır. Halkın ve başkentlerinin adı panteonlarının başı olan tanrı Asur'dan gelir. Yirmi dördüncü yüzyıldan başlayarak örneğin İsrail dahil, geniş bölgeleri fethedip, Ortadoğu'da zaman zaman önemli bir güç olmuşlardır. Asurlular da Akadlar ve Babilliler gibi birkaç uyarlama yaparak Antik Sümer dinini benimsemişlerdir. Eski Asur uygarlığından kalanlar, günümüzde hala Suriye ve Irak'ta Doğu Asuri (Süryani) Kilisesi'nin uyguladığı Hristiyanlığı MS 4. yüzyıla kadar benimsememişlerdi.

Babilliler ve Babil Mitolojisi

MÖ 2. bin yılda Amoritler olarak bilinen Samiler, Babil'de, belki de Akadların kalıntıları üzerinde bir başkent kurdular. Eski Babil krallarının en ünlüsü, krallığının topraklarında yaşayan ırklar için birleştirici kanunlar çıkarmasıyla bilinen Hammurabi'dir (MÖ 1792-1750). Bu dönemde, Eski Sümer-Akad dili, Roma Katolik Kilisesinde sonradan Latincenin kullanıldığı gibi, az çok dini amaçla kullanılmıştır.

Bu dönem, Gılgamış Destanı'nın Babil versiyonunun ve Enuma Eliş olarak bilinen büyük yaratılış destanının yazıldığı dönemdir. Eski Sümer tanrıları, Sami isimleri verilerek korunmuş, öyküleri Babil devletinin önceliklerini yansıtacak şekilde bir nebze değiştirilmiştir. Antik Babil, Sami ırkından olmayan Hint-Avrupalı Hititler tarafından MÖ 1600'de fethedildi. Sonra MÖ 1225'te bölgeyi Asurlular ele geçirmiştir. Milenyumun sonunda Kral I. Nebukadnezar, Babil kanunlarını ve eski Sümerlere dayalı din ve mitolojiyi yeniden geçerli kılmıştır.

Babilliler artık Yeni-Babil uygarlığı olarak bilinene ve en meşhur kralı II. Nebukadnezar devleti başarıyla kurana (MÖ 605-162) kadar Asurlularla ve diğerleriyle olan savaşlar devam etmiştir. Bu dönem, ünlü Asma Bahçeler'i ve Kutsal Kitap'ta Babil Kulesi adı verilen zigguratın yapılışını ve Nebukadnezar'ın Kudüs'teki Yahudi Tapınağını yıkmasını takiben gerçekleşen İsraillilerin Esareti ya da Babil Sürgünü olayını içine alan dönemdir. Yeni-Babilliler, eski tanrılara tapmaya devam etmişlerdir. Bu tanrıları konu alan mitolojinin çoğu kısmı, özellikle tufan miti Kutsal Kitap anlatılarının doğuşunu kuvvetle etkilemiştir.

Babil Tanrıları Kimlerdi?

Babil panteonu, eski Sümer-Akad panteonu modelinde olup, isimler ve belli öykü gelenekleri açısından bazı kayda değer değişiklikler içerir.

Babillilerde Apsu (Sümerlerde Abzu) yani tatlı su, Tiamat (Nammu) yani tuzlu su ile eşleşerek ulu tanrısal varlıkları meydana getirmiştir. Bu tanrısal varlıkların ve çocuklarının en önemlileri Anu (An) gökyüzü tanrısı; Ea (Enki) bilgelik ve su tanrısı; Sin (Nanna) ay tanrısı; Enlil (Enlil) fırtına tanrısı; Şamaş (Utu) güneş tanrısı: İştar (İnanna) aşk ve bereket tanrıçasıdır. İştar'ın kocası Tammuz'dur (Dumuzi). Yeraltı Dünyası'ndaki kız kardeşi, Ereshkigal olarak kalmıştır. Panteonun yeni lideri Marduk, Babil şehrinin tanrısı Ea'nun oğlu ve Enuma Eliş'deki kahramandır.

Enuma Eliş

MÖ 12. yüzyılda oluşturulan Enuma Eliş ("Gökyüzünde iken") tarihsel dönemin ilk destanlarından biridir. Babillilerin yaratılış öyküsüdür ve koruyucu tanrı Marduk'u panteondaki hâkim güç olarak belirlemeyi hedefler (Asurlular, yaratılış destanında Marduk'un yerine Asur'u getirmiştir).

Bu antik mühürde, Marduk ejderhasıyla birlikte resmedilmiştir
Bu antik mühürde, Marduk ejderhasıyla birlikte resmedilmiştir

Destan, zamanın ortaya çıkışıyla ("yukarıdaki gökler hala isimsizken") başlar ve Apsu ile Tiamat'ın birleşmesi sonucu tanrıların yaratılışını anlatır. Yeni tanrılar o kadar gürültü yaparlar ki, baba Apsu onları ortadan kaldırmaya karar verir. Buna karşılık anne Tiamat, çocuklarının yok edilmesine itiraz eder. Çok sonra, Yunanistan'da ana tanrıçalar Gaia ve Rhea, eşleri Uranos ve Kronos ile benzer gerekçelerle mücadele edeceklerdir.

Burada Zeus rolünde olan Ea, sihirli güçlerini kullanıp Apsu'yu büyüleyerek karısı yeryüzü tanrıçası Damkina (Sümerler'de Damgalnuna) ile birlikte Marduk'u yarattıkları yeraltı sularında sonsuza kadar uyumaya gönderir. Yeni tanrı dört başlıdır ve çok fazla gürültü yapıp, rahatsızlık verir. Anu, rüzgârlarıyla gürültüyü artırır ve Tiamat bir şey yapması gerektiğine karar verir. Bu yüzden, Marduk ile birlikte gürültüyü yok etmek amacıyla, oğlu Kingu tarafından yönetilen bir canavarlar ordusu oluşturur. Tanrılar korkmuştur ve artık kendisi de ejderha benzeri bir canavar olan Tiamat ile savaşmaları için Ea ile Anu'ya başvurmuş ama reddedilmişlerdir. Ea, Marduk'un Tiamat ile savaşmasını önermiş, Marduk, eski tanrıların kendisini yeni kralları olarak tanımaları şartıyla buna razı olmuştur. Tanrılar, Marduk'un şartlarını kabul etmişlerdir.

Marduk ile Tiamat

Marduk, Tiamat'a yaklaşmış ve kendisini yutamaması için açık ağzını rüzgârla doldurmuştur. Sonra koca göbeğinden bir okla vurmuş ve bedenini yere atmıştır. Tiamat'ın bedeninden dünyayı yaratmıştır. Onun bedenini iki parçaya ayırmış, bir parçasını gökyüzü, diğer parçasını yeryüzü olarak düzenlemiştir. Kafası dağ haline gelmiş, gözleri Dicle ve Fırat, göğüsleri ise Babil tepeleri olmuştur. Marduk, Ea'ya, ölü Kingu'nun kanından insanlar yaratmasını emretmiştir. İnsanlar, aksi takdirde tanrıların yapması gereken işleri yapacaklardı.

Sonunda Marduk, Babil'i ve tanrıların oturması için de kentin tapınaklarını kurmuştur. Kendi tapınağı (muhtemelen Babil Kulesi) en önemlisi olacaktı.

Babilli Önemli İnsan Kahramanlar Var mıydı?

Akad-Babil-Asur mitolojisinde iki kahraman öne çıkar: Birincisi Etana, ikincisi ve en önemlisi ise Gılgamış'tır.

Bize İbrani kahramanı Davud'u hatırlatan Etana'nın (Sümerlerdeki Dumuzi gibi) çoban olduğu ve tanrılar tarafından Kiş kralı olarak atandığı söylenir. Etana ile karısı bir vâris yapamadıklarında güneş tanrısı Şamaş Etana'yı bir yılanın tutsak ettiği kartalı bulup sırtına binerek kraliçesi olduğu Göğe uçmaya yolladığını anlatır. Etana, İştar'dan Doğum Bitkisini ister. Etana emredildiği gibi yapmış ve karısı bir bebek doğurmuştur.

Marduk ile Tiamat Mitinin Anlamı Nedir?

Enuma Eliş'de Tiamat, Sümerlerdeki Nammu gibi, evrendeki en büyük gereksinim olan dişi doğum gücünü simgeler ve yok edilmesi gereken bir dişi canavara dönüşür.

Onun yenilgisi ve Marduk'un yükselişi, Mezopotamya mitolojisindeki ve temsil ettiği gerçeklik görüşündeki temel değişimin işaretidir. Dişinin güçlü ve doğurgan olması gereksinimine dayalı sistemin yerini kent merkezli ataerkil düzen ve onun kudretli tanrıları alır.

Gılgamış efsanesi, 2. bin yılın ortalarında Mezopotamya'da hayranlık duyulan bir kahramanla ilgili büyük Babil destanının parçasıdır. Görmüş olduğumuz gibi, Gılgamış, Sümerler döneminden beri bilinmekteydi ve büyük ihtimalle, Babil versiyonundan önce Sümer destanı vardı. Hitit Asur versiyonları da mevcuttur.

Aslında Gılgamış, MÖ 3. bin yılın ortalarında Unugʻun (Uruk) Sümerli kralıdır. Güneş tanrısı Utu (Şamaş) ve Etana gibi, Dumuzi (Tammuz) ile yakın ilişkidedir. Daha önceki bir Sümer öyküsüne dayalı olan başka bir öyküde kralın kızının hamile kalışı ve saray kahininin çocuğun kral olacağını tahmin edişi anlatılır. Bu, kralın kendini tehdit altında hissetmesine neden olur (İsa'nın öyküsündeki Herod ve kahramanlık efsanelerinde söz edilen birçok kral böyle hislere kapılmıştır) ve çocuğu bir kuleden attırır. Çocuk aşağı düşerken bir kartal onu kurtarır (kartalın müdahalesi Etana efsanesini hatırlatır), mütevazı bir çoban onu evlat edinir. Çocuk büyüyünce kral olur, bu da Davud, Etana ve Dumuzi'yi çoban-kral olarak birbirlerine bağlar.

Gılgamış Destanı ilk epik şiir ve Gılgamış da muhtemelen bilinen ilk hakiki kahramandır.