Mezopotamya: Tarihi, Medeniyetleri, Dini ve Sanatı

İnsanlar Mezopotamya'ya ilk olarak Paleolitik çağda yerleşti. MÖ 14.000 yılına gelindiğinde bölge halkı küçük yerleşim yerlerine inşa ettikleri dairesel evlerde yaşıyordu.

Yazar Burcu Kara
mezopotamya

Mezopotamya, insan uygarlığının başlangıcına ev sahipliği yaptı. İnsanlar, Dicle ve Fırat nehir sisteminde yer alan güneybatı Asya'ya ait bu bölgenin bereketli ikliminden ve coğrafyasından yararlandılar. Mezopotamya tarihine, zaman kavramı, matematik, tekerlek, cam, yelkenli, haritalama ve yazının icadı gibi dünyayı değiştiren birçok önemli icat damgasını vurdu. Mezopotamya'nın kontrolü binlerce yıl boyunca farklı bölgelerden ve şehirlerden gelen yöneticiler arasında el değiştirmiştir. Bugün çoğu kısmı çöl olsa da antik zamanlarda sık sık taşkınlar yaşanan bir bölgeydi.

Mezopotamya neresi?

Mezopotamya, güneybatı Asya'nın bazı kısımlarını ve Doğu Akdeniz çevresindeki toprakları içeren ve günümüzde Orta Doğu olarak bilinen bölgede yer alıyor. Bu bölgedeki ilk toplumlar aynı zamanda yeryüzündeki bilinen en eski insan uygarlıkları arasında yer aldılar. Mezopotamya bu nedenle "Uygarlığın Beşiği" olarak bilinen Bereketli Hilal'in parçasıdır.

"Mezopotamya" kelimesi, nehir anlamına gelen "potamos" ve arasında veya ortasında anlamına gelen antik "mezo" kelimelerinden oluşuyor. Dicle ve Fırat nehirleri arasındaki verimli vadilerde yer alan bu bölge günümüzde Irak, Kuveyt, Türkiye ve Suriye'ye ev sahipliği yapmakta.

Mezopotamya haritasına bakıldığında kuzeyden güneye Washukanni, Ninova, Hatra, Assur, Nuzi, Palmira, Mari, Sippar, Babil, Kiş, Nippur, İsin, Lagaş, Uruk, Charax Spasinu ve Ur görülür.
(Goran tek-en/Wikimedia Commons/CC BY-SA 4.0)

Mezopotamya haritasına bakıldığında kuzeyden güneye Washukanni, Ninova, Hatra, Assur, Nuzi, Palmira, Mari, Sippar, Babil, Kiş, Nippur, İsin, Lagaş, Uruk, Charax Spasinu ve Ur şehirleri görülür.

Mezopotamya medeniyeti

İnsanlar Mezopotamya'ya ilk olarak Paleolitik çağda yerleşti. MÖ 14.000 yılına gelindiğinde bölge halkı küçük yerleşim yerlerine inşa ettikleri dairesel evlerde yaşıyordu.

Beş bin yıl sonra bu evler çiftçi toplulukları haline geldi. Bunda özellikle Dicle ve Fırat nehirlerinin yakınlığı nedeniyle icat edilen sulama tekniklerinin payı büyüktür ve hayvanlar evcilleştirilmiştir. Bu faktörler tarımı geliştirdi.

Tarımsal ilerleme, kendisinden önceki Halaf kültürünü örnek alan Ubeyd kültürünün eseriydi.

Antik Mezopotamya

Antik Mezopotamya'daki en eski medeniyet Sümerlerdi
Antik Mezopotamya'daki en eski medeniyet Sümerlerdi.

Dağınık haldeki tarım toplulukları eski Mezopotamya bölgesinin kuzey kesiminden başlayıp güneye yayıldılar. Çiftçi topluluklar gelişmeye devam etti. Sümer halkının bilinen ilk şehirleri inşa etmesine henüz bin yıl vardı.

MÖ 3200'lerde ortaya çıkan Uruk, bilinen ilk şehirdir. Uruk, ticaret ve fetihlerden getirilen zenginliklerle inşa edilen, kamusal sanat eserleri, devasa sütunlar ve tapınaklar içeren kerpiçten yapılma bir metropoldü. Tarihte en fazla 50.000 kişilik bir nüfusa sahip oldu.

Sümerler ayrıca ayrıntılı kayıtlar tutmak için kullandıkları en eski yazı dili olan çivi yazısını da icat etmiştir.

MÖ 3000'de Mezopotamya sıkı şekilde Sümer halkının kontrolü altındaydı. Sümer halkı birkaç ademi merkeziyetçi şehir devletinden oluşuyordu: Eridu, Nippur, Lagaş, Uruk, Kiş ve Ur.

Sümer toplumları birleşince ilk kralları Kiş'li Etana oldu. Etana'nın gerçekten var olup olmadığı bilinmiyor. Çünkü MÖ 2100 civarında hazırlanmış Sümer Kralları Listesi'nde yer alan hükümdarların çoğunun kanıtları yoktur. Hepsi Sümer mitolojisinde yer alır.

Etana'dan sonra şehir devleti Uruk'un kralı Meskiaggasher geldi. Lugalbanda adlı bir savaşçı MÖ 2750 civarında kontrolü devraldı.

Gılgamış

Gılgamış Destanı'nın efsanevi karakteri olan Gılgamış'ın Lugalbanda'nın oğlu olduğu söylenir. Gılgamış'ın MÖ 2700 civarında Uruk'ta doğduğuna inanılıyor.

Gılgamış Destanı en eski büyük edebiyat eseridir ve kutsal kitaplarda geçen olaylardan söz etmesi ilgi çekici bulunur. Destansı şiirde Gılgamış, Mezopotamya mitolojisinde tanrıların ülkesi olan Sedir Ormanı'nda bir arkadaşıyla maceraya çıkar. Arkadaşı öldürüldüğünde, Gılgamış sonsuz yaşamın sırrını keşfetmek için arayışa girer ve şuna karar verir: "Aradığınız hayatı asla bulamazsınız. Çünkü tanrılar insanı yarattığında ölümü ona pay ettiler ve yaşamını ise kendi ellerinde tuttular."

Kral Lugalzagesi MÖ 2334'te Semitik bir halk olan Akkad'lı Sargon'a yenilmiş Sümer'in son kralıydı. Bir bakıma müttefiklerdi, birlikte Kiş şehrini fethetmişlerdi. Ancak Lugalzagesi'nin paralı Akad ordusu özünde Sargon'a sadıktı.

Sargon ve Akadlar

Akad İmparatorluğu MÖ 2234-2154 yılları arasında var oldu. Büyük Sargon adı verilen bir önder tarafından yönetildi. Merkezi hükümete sahip dünyanın ilk çok kültürlü imparatorluğu olarak kabul edilir.

Sargon'un geçmişi hakkında çok az şey biliniyor. Ancak hikaye itibariyle Musa peygamberin anlatısına benzer bir kökene sahiptir. Bir dönemde Kiş kralı için çalışan bir subaydı. Sargon, Akadya şehrini kurmuştur. Uruk şehri Kiş'i işgal ettiğinde Sargon, Kiş'i Uruk'tan aldı ve buradan yeni fetihlere başladı.

Sargon, imparatorluğunu askeri yollarla genişletti. Tüm Sümer'i fethetti ve şimdi Suriye olan yere kadar geldi. Sargon döneminde, Mezopotamya ticareti sınırların ötesine büyüdü ve mimari daha sofistike hale geldi. Özellikle zigguratların sayısı attı – piramit gibi görünen, tepesi düz, basamaklı binalar

Gutiler

Akad İmparatorluğunun son kralı Şar Kali Şarri MÖ 2193'te öldü ve Mezopotamya'yı yönetmek isteyen grupların yarattığı huzursuzluk bir asır sürdü.

Bu gruplar arasında Gutiler ve Zagros Dağları'ndan barbarlar vardı. Gutilerin kurduğu yönetimin Mezopotamya imparatorluğuna ciddi gerileme getirdiği kabul edilir.

Ur Nammu

Bir sanatçının Uruk şehri tasviri.
Bir sanatçının Uruk şehri tasviri. (Jeff Brown Graphics)

MÖ 2100'de Ur şehrinde yeni bir imparatorluk ve hanedan kurulmaya çalışıldı. Uruk şehrinin lideri Utu hegal'in Gutileri mağlup etmesinin ardından Ur şehrinin kralı Ur Nammu, Sümerleri tekrar kontrol altına aldı.

Ur Nammu yönetimi altında tarihte bilinen ilk hukuk kuralı olan Ur Nammu Kanunları ortaya çıktı. Ur Nammu, hem Elamitler hem de Amoriler tarafından saldırıya uğradı ve MÖ 2004'te yenildi.

Babilliler

Başkent olarak Babil'i seçen Amoriler yönetimi ele aldı ve Babil'i kurdu.

Krallar tanrı kabul edildi ve bunların en ünlüsü, MÖ 1792-1750 arasını yöneten Hammurabi idi. Hammurabi imparatorluğu genişletmek için çalıştı ve Babilliler neredeyse sürekli savaş halinde oldu.

Hammurabi'nin en ünlü katkısı bugün Hammurabi Yasası olarak bilinen ve MÖ 1772 civarında tasarlanan kanunlar listesidir.

Hammurabi'nin yeniliği yalnızca yasa yazmak değildi, imparatorluktaki herkesin aynı yasal kuralları takip etmesini ve farklı bölgelerdeki valilerin kendi yasalarını çıkarmamasını sağladı. Kanunlar arasında her vatandaşın aynı adalete sahip olmasını sağlamak için oluşturulmuş çeşitli cezalar da yer alıyordu.

MÖ 1750'de Elamitler Ur şehrini fethetti. Bunun ardından Amorilerin yönetime geçmesiyle Sümer kültürü sona yaklaşmış oldu.

Hititler

Anadolu ve Suriye merkezli olan Hititler MÖ 1595 dolaylarında Babillileri fethettiler.

İzabe (dökmecilik) Hititlerin getirdiği önemli bir teknolojiydi. Bu sayede imparatorluğun daha da genişlemesine yol açan sofistike silahlar yapılabildi. Hititlerin, teknolojilerini kendilerine saklama girişimleri başarısız oldu ve diğer imparatorluklar da onlara yetişti.

Hititler, Babil'i yağmaladıktan kısa bir süre sonra geri çekildiler ve Kassitler şehrin kontrolünü ele aldılar. Mezopotamya'nın doğusundaki dağlardan gelmişlerdi ve hakimiyet dönemlerinde bölgeye Hindistan ve Avrupa'dan göçmenler getirdiler. At arabası kullanımı ile seyahatler hızlandı.

Kassitler, birkaç nesillik hakimiyetten sonra kendi kültürlerini terk ettiler ve kendilerini Babil uygarlığına adadılar.

Asurlular

Mezopotamya'da Asur İmparatorluğu'nun muzaffer generalinin kabul töreni.
Mezopotamya'da Asur İmparatorluğu'nun muzaffer generalinin kabul töreni. (Stefano Bianchetti/Corbis/)

Asur-uballit liderliğindeki Asur İmparatorluğu MÖ 1365 civarında Hititler ve Kassitler tarafından kontrol edilen topraklardan yükseldi.

MÖ 1220 civarında, Kral Tukulti-Ninurta tüm Mezopotamya'yı yönetmeyi arzuladı ve Babil'i ele geçirdi. Asur İmparatorluğu, sonraki iki yüzyıl boyunca genişlemeye devam ederek günümüzdeki Filistin ve Suriye'ye doğru ilerledi.

884 yılında II. Aşurnasirpal'ın yönetimi altında yeni imparatorluk başkenti Nimrud oldu. Şehir fetih ve vahşetle gelen ganimetlerden inşa edilmişti ve bu da II. Aşurnasirpal'ı nefret edilen bir kişilik haline getirdi.

Oğlu Şalmanezer, saltanatının çoğunu Suriye, Babil ve Mısır arasında kurulan ittifakla savaşarak ve İsrail'i fethederek geçirdi. Oğullarından biri kendisine isyan etti ve Şalmanezer bunun üzerine onunla savaşması için diğer oğlu Şamşi-Adad'ı gönderdi. Üç yıl sonra topraklara Şamşi-Adad hükmetmeye başladı.

II. Sargon

MÖ 722'de II. Sargon iktidarı ele geçirdi ve de Mezopotamya'da yeni bir hanedanlık kuruldu. Kendine Büyük Sargon'u örnek aldı ve imparatorluğu vilayetlere böldü; ayrıca barışı korudu.

Kaldeliler topraklarını istila etmeye başlayınca felaket geldi. II. Sargon onlarla ittifak kurmaya çalıştı. Ancak Kaldeliler, Elamitler ile ayrı bir ittifak kurdu ve birlikte Babil'i ele geçirdiler.

II. Sargon Kaldelilere yenildi ancak bu kez Suriye, Mısır ve Gazze'nin bazı bölgelerine saldırmaya başladı. Hızını alamayıp bir fetih çılgınlığı başlattı; Rusya'daki Kimmerlere kadar varıp onlara da savaş ilan etti ve savaşta öldürüldü.

II. Sargon'un torunu Esarhaddon MÖ 681'den 669'a kadar hüküm sürdü. Etiyopya, Filistin ve Mısır üzerinden amansız fetihler yürüttü. Şehirleri önce yağmaladı sonra yok etti. Esarhaddon, genişleyen imparatorluğunu yönetmekte zorlandı. Paranoyak bir liderdi. Sarayındaki birçok kişinin kendisine karşı komplo kurduğundan şüphelenip onları öldürdü.

Oğlu Asurbanipal, Asur imparatorluğunun son büyük hükümdarı kabul edilir. 669'dan 627'ye kadar hüküm sürdü ve Mısır'da bir isyanla karşı karşıya kaldı. İsyanı çıkaran Babil kralı kardeşiydi ve bölgeyi kaybetti. Ancak sonradan kardeşini mağlup etti. Asurbanipal, şimdi Ninova, Irak olan yerde Mezopotamya'nın ilk kütüphanesini kurmasıyla biliniyor. Dünyada bilinen ilk kütüphanedir ve İskenderiye Kütüphanesi'nden birkaç asır eskidir.

Nebukadnezar

626'da taht Babil'in kamu görevlisi Nabopolassar tarafından ele geçirildi. Nabopolassar, Kaldea'lı Semitik hanedanın yönetimini getirdi. 616'da Asur'u almaya çalıştı ama başarısız oldu.

Mezopotamya: Antik Dünyanın Harikaları arasında yer alan Babil'in asma bahçeleri.
Antik Dünyanın Harikaları arasında yer alan Babil'in asma bahçeleri. (Universal History Archive/Universal Images Group/)

MÖ 614'te Med kralı Siyaksares tarafından yapılan ve Asurluları daha da öteye savuşturan bir istilanın ardından oğlu Nebukadnezar Babil İmparatorluğu'nda hüküm sürmeye başladı.

Nebukadnezar süslü mimariye verdiği önemle biliniyor. Özellikle Babil'in Asma Bahçeleri, Babil Duvarları ve İştar Kapısı ile tanınır. Onun yönetimi altında kadın ve erkekler eşit haklara sahip oldu.

Nebukadnezar aynı zamanda MÖ 586'daki Kudüs'ün fethinden de sorumludur. Sakinlerini esir almış ve ardından şehri yıkmıştır. Bu eyleminden dolayı adı Eski Ahit'te geçer.

Pers İmparatorluğu

Pers İmparatoru II. Kiros MÖ 539'da Nabonidus döneminde iktidarı ele geçirdi. Nabonidus o kadar sevilmeyen bir kraldı ki Mezopotamyalılar işgale karşı ayaklanmadılar.

Babil kültürünün Pers egemenliği altında son bulduğu düşünülür. Bu dönemde kültürün çivi yazısı gibi toplumu yansıtan ögelerde yavaş yavaş daha az yer bulmaya başladığı görülür.

Büyük İskender, MÖ 331'de Pers İmparatorluğu'nu fethettiğinde, Mezopotamya'nın büyük şehirlerinin çoğu artık mevcut değildi ve kültür çoktan değişmişti. Bunun ardından bölge MS 116'da Romalılar ve son olarak 651'de Arap Müslümanlar tarafından alındı.

Mezopotamya tanrıları

Mezopotamya'nın dini çok tanrılıydı. İnsanlar birkaç ana tanrıya ve binlerce küçük tanrıya tapardı. Üç ana tanrı bilgelik ve büyü tanrısı Ea (Sümerce: Enki), gökyüzü tanrısı Anu (Sümerce: An) ve toprak, fırtına ve tarım tanrısı ve kaderin belirleyicisi Enlil (Ellil) idi. Ea, hem Gılgamış Destanı'nda hem de Büyük Tufan'da insanlığın yaratıcısı ve koruyucusu olur. Ea insanları çamurdan yaratmıştır ancak Tanrı Enlil bir sel yaratarak insanlığı yok etmeye çalışır. Ea insanlara bir gemi yaptırır ve insanlık kurtulur.

Bu hikaye size de tanıdık gelmiş olabilir; Cennet Bahçesi, Büyük Tufan ve Babil Kulesi'nin Yaratılışı gibi Mezopotamya dinindeki olaylar Tevrat, İncil ve Kuran'da da geçmektedir. Yahudiliğin MÖ 2000'lerde başladığı ve Mezopotamya dininin ise MÖ 3500'lerde geliştiği düşünülür.

Mezopotamya sanatındaki detay seviyesi şaşırtıcıdır: Tanrıça İştar ya da onun kız kardeşi Ereşkigal bazı gececi canlılarla birlikte (MÖ 1775).
Mezopotamya sanatındaki detay seviyesi şaşırtıcıdır: Tanrıça İştar ya da onun kız kardeşi Ereşkigal bazı gececi canlılarla birlikte (MÖ 1775).

Her Mezopotamya şehrinin kendi koruyucu tanrısı veya tanrıçası vardı ve onlar hakkında bilinenlerin çoğu Mezopotamya dini inançlarını ve uygulamalarını anlatan kil tabletlerden aktarılmıştır. MÖ 1775'ten kalma boyalı pişmiş toprak levha Babil sanatının karmaşıklığına iyi bir örnektir. Levhada tanrıça İştar ya da onun kız kardeşi Ereşkigal'ın resmedildiği düşünülür.

Mezopotamya sanatı

Sanat Mezopotamya'daki medeniyetten de öncesine dayanır. Ancak Mezopotamya'nın getirdiği yenilikler arasında sanatın genellikle görkemli ve karmaşık mimariler içinde daha büyük ölçekli icra edilmesi vardır. Sıklıkla metal işçiliği kullanılır.

Mezopotamya sanatında metal işçiliğinin ilk örneklerinden biri olan elinde kap tutan diz çöken boğa.
Mezopotamya sanatında metal işçiliğinin ilk örneklerinden biri olan elinde kap tutan diz çöken boğa. (Joseph Pulitzer Bequest, 1966)

Sanatta metal işçiliğinin en eski örneklerinden biri MÖ 3000 yıllarında yapılmış diz çökmüş bir boğanın gümüş heykelciğidir. Heykel, Güney Mezopotamya'dan geliyor. Bundan öncesinde en yaygın sanat formları boyalı seramikler ve kireçtaşıydı.

Bir başka metal temelli eser, arka ayakları üzerinde duran ve bir ağacın dallarına yaslanan keçidir. Diğer birkaç malzemeyle birlikte altın ve bakırdan tasarlanmış ve Ur'daki Büyük Ölüm Çukuru'nda bulunmuştur. MÖ 2500'de yapıldığı ölçülür.

Mezopotamya'da sanat sık sık liderleri ve gösterişli hayatlarını tasvir etmek için kullanıldı. Ancak MÖ 2500 civarında Ur'da yapılmış Ur Standardı gibi farklı eserler de vardır. Savaş ve barış tarihini tasvir eder ve karmaşık resimsel anlatının ilk örneklerindendir. Kabuk ve kireçtaşı ile yapılmış olmasıyla dikkat çekiyor.

MÖ 2230'da Akad Kralı Naram Sin'in Zagros Dağları'ndaki askeri zaferini tasvir eden ve Naram Sin'i ilahi bir karakter olarak sunan kireçtaşı üzerine çizilmiş ayrıntılı sanat eserleri de var.

Mezopotamya sanatının en dinamik biçimleri arasında Asur krallarının saraylarındaki rölyefler var. Özellikle de Asurbanipal'in MÖ 635 yıllarında hüküm sürdüğü rölyefler öne çıkar. Nimrud'daki sarayındaki ünlü bir rölyefte kanatlı tanrı Assur eşliğinde bir orduyu savaşa götürürken gösteriliyor.

Asurbanipal ayrıca sık sık aslan avcılığı faaliyetini tasvir eden çok sayıda kabartmada da yer alır. II. Nebukadnezar döneminde MÖ 585'te yapılan İştar Kapısı'nda etkileyici bir aslan görüntüsü yer alır ve sırlı tuğlalardan yapılmıştır.

Irak'taki bu paha biçilmez müzelerin buradaki çatışmalar sonucu yağmalanmasıyla Mezopotamya sanatı 21. yüzyılda büyük hasar gördü. Bir Akad kralının 4.300 yıllık bronz maskesi, Ur'daki mücevherler, som altından Sümer arpı, 80.000 çivi yazılı tablet ve çok sayıda yeri doldurulamaz eşya ortadan kayboldu.