IV. Antiokhos: Zeus olduğuna inanan Suriye kralının hikayesi

Yazar Burcu Kara
IV. Antiokhos

MÖ 175'teki sosyopolitik huzursuzluğun ortasında yeni bir hükümdar IV. Antiokhos, Greko-Suriye tahtına çıktı. Pek çok hükümdar gibi o da adına Epifanis ("Tanrı'nın Dışavurumu") unvanını ekledi. Ancak birçok kişi ona "Deli" Antiokhos Epifanis lakabını taktı. İktidara gelir gelmez önceki hiçbir Seleukos kralının başaramadığı Mısır'ı fethetmeye karar vermişti. Romalılar doğuya doğru ilerliyor ve imparatorluklarını genişletiyordu. Antiokhos Mısır'ı fethedip ilhak edebilseydi krallığının büyüklüğü ve gücü önemli ölçüde artacak ve Romalılara karşı koyabilecekti. Ancak bunu yapmadan önce kendi ülkesini istikrara kavuşturması ve farklı kültürel, sosyal ve dini unsurları birleştirerek siyasi desteği pekiştirmesi gerekliydi. Büyük İskender döneminde Helenleştirme kültürel çeşitliliğe izin veren bir hareketti ancak IV. Antiokhos ile Helenleştirme büyük bir değişime girdi ve kültürel totalitarizm halini aldı. Antiokhos buna karşı çıkan Yahudileri katletti ancak karşılığında toprağını ve prestijini de kaybetti.

IV. Antiokhos kimdi?

Dini bağnazlık ve hoşgörüsüzlüğün bir örneği olan Antiokhos, tanrısı Zeus'un bir tezahürü olduğuna inanıyordu ("Tanrı'nın Dışavurumu" unvanı bu yüzdendi). Suriye'deki hükümdarlığında yaptıkları etnik mirasını, dinini, kültürünü veya ideolojisini tepeden dayatmayı ve başkalarının inançlarına saygısızlık etmeyi seçenlere uyarı niteliğindedir. IV. Antiokhos'un yönetiminde kıyım ve zulüm gören Yahudilerin onun halefi I. Dimitrios'a (MÖ 187-150) karşı MÖ 164'te kazandığı zafer bugün Hanuka bayramı (Işık bayramı) olarak kutlanır.

Antiokhos, IV. Seleukos Filopator'un ölümünden sonra iktidara geldi. Apamea barışını takiben MÖ 188'de Roma'da tutsak alınmış ancak daha sonradan Suriye'nin I. Demetrios'u olacak Selekuos'un oğlu ve varisi karşılığında serbest bırakılmıştı. Bu durumdan faydalanan Antiokhos, kendisini Seleukos'un diğer oğluyla, bebek Antiokhos ile eş naip ilan etti. Birkaç yıl sonra da ölümünü sağladı.

IV. Antiokhos topraklarını genişletmekte hırslıydı ve Mısır'ı gözüne kestirmişti. O zamanlar Batlamyus Hanedanı tarafından yönetilen ülkeye sonunda bir sefer düzenledi ve neredeyse avuçlarına alacakken Romalıların tehdidi sonucu hevesi kursağında kaldı. IV. Antiokhos, Büyük İskender'in Helenleştirme politikasını benimsiyordu ancak daha tehditkardı ve daha çok gözünü Yahudilere dikmişti. Babasının Yahudileri Helenleştirmeden ayrı tutma yaklaşımını hiçe saydı. Yaptıkları Makkabilerin ayaklanmasına ve sonunda oğlu V. Antiokhos Eupator'un yerini almasına neden oldu.

Kendini Zeus olarak gördüğünden var olan tüm toprakların üzerinde gücü olduğunu düşündü. Yahudilerin inancını sistematik olarak değiştirmeyi amaçladı. Musa'nın kanunları yerine Yunan inançlarını benimsetmeye çalıştı. Kudüs'te gymnasium'lar (spor tesisleri) inşa etti. Böylece papazlar, kendi inançlarını öğrenmek yerine Yunan tarzında güreş yarışmalarına tutulmuştu. Yani çıplaklardı. Sünnetli olanlar bunu gizlemeye çalışırdı. Antiokhos, Helenleştirme çalışmalarının parçası olarak Tevrat'ı ve diğer Yahudi metinlerini Yunan kozmolojisini içerek şekilde değiştirdi. Yazılı kayıtlara göre, Tevrat okuduğu görülenler cezalandırılır ve hatta öldürülürdü. Yahudilerin dinlenme günü olan cumartesi (şabat) yasaktı ve sünnet olmak ölüm cezasına sebepti.

Neden Mısır'ı hedef seçti?

 IV. Antiokhos

Mısır hükümdarı VI. Batlamyus'un tarihte Coele-Suriye bölgesi olarak geçen bugünkü Bekaa Vadisi bölgesine işaret eden alanı geri almak istemesi IV. Antiokhos'un bir önlem olarak Mısır'ı ele geçirmeyi istemesine neden olmuştur. İskenderiye hariç her yeri ele geçirdi ve Batlamyus'u önce tutsak aldı ancak daha sonra kukla kral olarak serbest bırakmayı kabul etti. Böylece Roma alarma geçmeyecekti.

Ardından kardeşi VIII. Batlamyus'u yeni kral atadı. Antiokhos'un yokluğunda Batlamyus kardeşler ülkeyi ortak yönetmeye başladı. Bunun üzerine Antiokhos MÖ 168'de ülkeyi yeniden işgal etti ve Kıbrıs adası dahil ancak yine İskenderiye hariç her noktayı fethetti. İskenderiye'ye yaklaşırken karşılaştığı Roma elçisi ona derhal Mısır ve Kıbrıs'tan çekilmesini söyledi. IV. Antiokhos bunu konseyiyle görüşmesi gerektiğini söyleyince elçi Antiokhos'un etrafındaki kuma bir daire çizdi ve çekilmeyi kabul etmeden daireden dışarı adım atarsa Roma ile savaşta olacağını söyledi. Antiokhos çekilmeyi onayladı.

Kudüs'e saldırması

Fetih hevesi kursağında kalan IV. Antiokhos intikam ruhuyla Kudüs'e karşı sefer düzenledi. Topraklardaki çok sayıda sakini çok acımasız bir şekilde öldürdü. Bu noktadan sonra Makkabiler birleşerek bağımsızlık savaşı vermeye başladı ve kendilerine gönderilen Antiokhos ordularını yenerek başarı elde ettiler. Buna öfkelenen Antiokhos bizzat Makkabilere karşı yürümüş ve ulusu tamamen yok etmekle tehdit etmiştir. Ancak sefere çıktığı yolda ölüm onu aniden yakaladı (MÖ 164). Bu başarılı isyan bugün Hanuka bayramı olarak kutlanmaya devam ediyor. Suriye kralı son yıllarını doğu sınırında yükselen Part İmparatorluğu'na karşı savaşarak geçirmişti. Bir başarı yakaladıysa da ölümüyle seferleri yarım kaldı.

IV. Antiokhos'un hükümdarlığı Suriye'deki Helenistik imparatorluğun güç kazandığı bir dönem olmuştu ancak bazı açılardan da imparatorluğun yıkımını başlattığına inanılır. Çünkü tahtı zorla ele geçirmişti ve bıraktığı küçük erkek çocuk varis olmaya hazır değildi. Ölümünden sonra hanedan savaşları başladı.

Ulusu dini yolla sömürme stratejisi

Yahudiler, Antiokhos'un Helenleştirme stratejisinin açık hedefleri arasındaydı. Çünkü Mısır'da başarılı olması için topraklarındaki Yahudi etkisini bozması gerektiğini anlamıştı. Kudüs'teki Kohen Gadol (baş rahip) III. Onias'ın yerine Yunanlılara sadık Onias'ın erkek kardeşi Joshua'yı getirerek Kudüs'teki rahipliği ele geçirdi. Joshua baş rahip oldu ve adını hemen Jason olarak değiştirdi.

Antiokhos'un planı bir ölçüde işe yaramıştı. Jason kralın iradesine uydu ve Antiokhos'un yeni totaliter doktrininin uygulanmasına öncülük etti. Kudüs, Antioch'un (Antakya) küçük bir versiyonu halini aldı. Spor alanları ile dolan şehirde Yahudi halk genellikle çıplak halde Yunan sporlarını icra eder olmuştu. Bunlar olurken Kral IV. Antiokhos Kudüs'ün Tapınak hazinesine erişti ve Mısır'ı fethetmesi için gerekli askeri gücü finanse edecek kaynağı buldu.

Tüm bu yaşananlar dindar Yahudi köylülerin öfkesini toplamıştı. Ancak IV. Antiokhos, Menelaus'un (bir Tobiad yani Makkabilerden Yahudi asisi) baş rahip pozisyonunu satın almasına izin verince öfkeleri ateşlendi. Menelaus'un konum olarak Jason'ı geçtiği bu hareket hem dine aykırıydı hem de seçilen kişi inanışa göre Musa'nın kardeşi Harun'un soyundan (kohen) gelmiyordu.

Antiokhos, Menelaus'u atamasının bir koşulu olarak vergi gelirini artıracağına söz almıştı. Bunu yapamayınca kralın huzuruna çıkması için çağrıldı. Yola çıkan Menelaus yerine kardeşi Lysimachus'u bıraktı. Lysimachus bu esnada Tapınak'ın kutsal sayılan hazinelerini soymaya devam etti. Bu hareketi sokak ayaklanmasına neden oldu. Jason taraftarları, Menelaus taraftarlarıyla çatıştı.

Yahudiliği yasaklaması

Bunlar yaşanırken MÖ 169-168'de gerçekleşen savaştan sonra Antiokhos, Mısır'ı Suriye'ye ilhak etmenin eşiğine gelmişti. Ancak Roma ordusu da zaferle doğuya doğru ilerliyordu ve aynı şekilde gözünü Mısır'a dikmişti. Antiokhos, krallığını bu yönde genişletmemesi konusunda uyarıldı. Hala güçlü Roma İmparatorluğu'na meydan okuyacak kuvvette değildi. Fetih hırsının yarıda kesildiğini gören Antiokhos öfkesini, yönettiği insanlara döndürecek ve onlara karşı daha saldırgan hale gelecekti.

Antiokhos uzaktayken Jason, Kudüs'ü Menelaus'tan geri almayı başardı. Antiokhos'un öldüğü söylentisi üzerine yapılmış bir hareketti. Ancak hükümetin kontrolünü ele geçiremedi ve ülkeden kaçmak zorunda kaldı. İsyana öfkelenen Antiokhos, Kudüs'e döndü, binlerce insanı katletti ve Menelaus'u yeniden baş rahipliğe yerleştirdi. Ayrıldıktan sonra ikinci bir isyanın patlak verdiğini duyan Antiokhos, Yahudiliği yasakladı. Yasakladığı uygulamalar arasında sünnet ayini, Tevrat okunması ve kaşrut (Yahudi beslenme yasaları) vardı.

IV. Antiokhos burada durmadı ve Yahudilerin Süleyman Mabedi'ne kendi kraliyet inancını yansıtan tanrı Zeus'un heykelini yerleştirdi ve sunağın üzerinde domuz kurban etti. Kutsal Kitap'ta geçen yedi kollu altın menora dahil tapınağın değerli eşyalarını, gümüş ve altın sikkelerini çalmıştı.

Kapak görseli: Gary Dorning/La Trompeta