Baybars kimdir? 20 yılda kölelikten sultanlığa

baybars

Orta Asya bozkırında doğan açık tenli ve muhtemelen mavi gözlü Baybars, 40 yaşından önce Mısır Sultanı oldu. Uzun boylu ve tehditkar bir komutan olarak Moğol ordularıyla yüzleşti. Girişimleri Haçlıların Orta Doğu'dan tamamen atılmasının yolunu açtı. Baybars 19 yaşında köleleştirildi. Toplumun en alt basamağından yukarı çıkarak bir memlük oldu: Köle-asker veya kölemen. Askeri başarıları Mısır'da ilk Memlük hanedanlığını kurmasıyla sonuçlandı. Peki Baybars 20 yılda bir köleden sultana nasıl dönüştü?

Bozkırda yaşam

Baybars'ın kurgusal bir yorumu.
Baybars'ın kurgusal bir yorumu. [bilinmeyen sanatçı]

Baybars, Kore'den Macaristan'a uzanan Büyük Avrasya Bozkırı'nda Türk olarak doğdu. Ne doğum tarihi ne de kesin kökeni kesin olarak bilinmemektedir. Ancak ya 1223'te ya da 1228'de doğdu ve ya Volga ve Ural nehirleri arasındaki bölgeden ya da kuzey Kazakistan'dan geldi.

Bozkırda yaşam her zaman zor olmuştu ve 13. yüzyılın başları bu bölgede büyümek için özellikle tehlikeliydi. Cengiz Han bu dönemde batıya hücum ediyordu, Türk-Moğol ordusu yollarında buldukları hemen her şeye boyun eğdiriyordu. Baybars, Kıpçak Türkleri boyundandı ve Moğollar da devletlerini yıkmak istiyordu.

Baybars'ın ailesi Cengiz Han'ın korkutucu ününü duydukça daha fazla beklemeyip kaçmaya karar verdi. Muhtemelen Kırım'dan bir gemiyle Karadeniz ulaştılar ve Bulgaristan'a sığındılar. Her zaman kuzey Bizans sınırlarını tehdit edecek bozkır savaşçıları arayan Bulgarlar, Baybars'ın ebeveynlerini iyi karşıladı. Sonuçta burası Türk boyu Ön Bulgarların da yurduydu.

O zamanlar yeni gelişen Bulgar krallığı güvenli bir yer gibi görünüyordu. Ancak hız kesmeyen Moğol orduları, 1242'de Balkanlara indi ve toprakları işgal etti. Bulgaristan bir yıkımın kurbanı oldu.

Kıpçaklar özellikle hedef alındı. Baybars ailesinin gözleri önünde Moğollar tarafından öldürülüşünü gördü. Kendisi esir alındı ​​ve köle yapıldı. Son derece acımasız ve umutsuz bir sondu.

Köle olarak yolculuğu

Baybars'ın doğduğu sıralarda, Kıpçakların da üyesi olduğu Kuman Federasyonu. Moğollar bu bölgeye saldırırken ailesi Bulgaristan'a kaçtı.
Baybars'ın doğduğu sıralarda, Kıpçakların da üyesi olduğu Kuman Federasyonu. Moğollar bu bölgeye saldırırken ailesi Bulgaristan'a kaçtı. [Wikimedia kullanıcısı Photo Balkan tarafından yüklendi]

Baybars, Moğollar tarafından Anadolu Selçuklu Devleti'nde köle pazarında satıldı. Alıcısı, kendisini Suriye'de üst düzey bir Mısırlı yetkiliye daha yüksek bir fiyata satan bir aracıydı.

Bu ileri gelen adam Baybars'ı güçlü Eyyubi Sultanlığı'nın başkenti Kahire'ye getirdi. O zamanlar Mısır ve Suriye'nin çoğunu kontrol ediyordu ve ünlü kurucusu Selahaddin Eyyubi'nin soyadıyla "Eyyubiler" deniliyordu.

Baybars Kahire'ye vardıktan kısa bir süre sonra, efendisi Selahaddin'in büyük yeğeni sultanla tartışmaya girdi. Bu tartışma, köleleri dahil memurun tüm mallarına el konulmasına yol açtı. Baybars artık sultanın özel mülküydü.

Bu durum Baybars'ı Orta Doğu'nun en güçlü adamının evine getirdi. Eyyubi sultanları memlük denilen bir köle-asker kastına bağlı hale gelmişlerdi. Ve bunun için özellikle Orta Asya'dan Türk erkeklerini işe alıyorlardı çünkü Türkler boyun eğdiren savaşçı hünerleriyle ünlüydü.

Baybars bir Kıpçak Türkü olarak görev tanımına tam olarak uyuyordu. Büyük bir fiziksel yapıya sahip bir adamdı. Sadece iyi bir asker olmak için doğmamış, aynı zamanda yetkili bir lider olmak için biçilmiş kaftandı. Eyyubi Sultanlığı'na pek çok düşman akın ederken Baybars kısa sürede yeteneklerini göstermeye başladı.

Haçlı-Moğol ittifakı

Fransızlar, MS 1249'da kıyı kenti Dimyat'ı ele geçirdi. Kral Louis solda, altın miğferli.
Fransızlar, MS 1249'da kıyı kenti Dimyat'ı ele geçirdi. Kral Louis solda, altın miğferli. [14. yüzyıl el yazması, Bibliothèque Nationale de France, Paris]

Haçlılar, o zamanlar Mısır'ın ana düşmanıydı. Sultanın büyük amcası Selahaddin, kutsal Kudüs şehrini Hıristiyan işgalinden kurtarmış olsa da, Levant'ta hala Haçlı devletleri vardı. Bunun da ötesinde, Orta Doğu'ya güç dengesini değiştiren yeni haçlı seferleri gelmeye devam etti.

Bu bağlamda Kutsal Roma İmparatoru henüz Baybars küçükken bizzat Kutsal Topraklar'a gelmişti. İmparator, Eyyubi sultanı ile görüşmüş ve Kudüs üzerindeki Hıristiyan kontrolünü yeniden sağlamıştı. Yine de kısa sürmüştü: Baybars bir memlüğe dönüşürken, Eyyubiler şehri geri almıştı.

Bunun üzerine Avrupa'da kutsal alanların kurtarılması için çağrılar yapıldı ve bu durum Yedinci Haçlı Seferi'ni başlattı. Fransız kralı IX. Louis Levant'a askeri bir sefer başlattı. Kıbrıs adasında durdu ve tasarladığı dahiyane jeopolitik fikri harekete geçirdi.

Moğollar Orta Doğu'ya da hücum ederken Louis onların Eyyubileri yenmede iyi bir müttefik olacağını fark etti. Moğol hanına Kıbrıs'tan bir elçi gönderdi. Moğollar bu talebe candan cevap vermişler ama aynı zamanda taleplerde bulunmuşlardı.

Fransız diplomatlara, hanın müttefikleri olmadıkları, sadece vasalları oldukları söylendi. Bu nedenle, işbirliği yapmaları için hem kral Louis hem de papa, hanın otoritesine boyun eğmek zorunda kalacaktı. Louis Moğolları hiç tanımıyordu.

Fransız ordusu daha fazla vakit kaybetmeden tekrar gemiye bindi ve Mısır'a giderek Eyyubi Sultanlığı'na saldırdı.

Efendisi olmayan köleler

Fransız saldırısı ilk başta büyük başarı getirdi. Sultan uzaktaydı, Suriye'de sefer yapıyordu ve arkasında sadece Mısır'da bir memlük garnizonu bırakmıştı. 1.800'den fazla gemi ve tekneden oluşan ürkütücü Fransız filosuna dayanamayacak kadar yetersizdi.

IX. Louis yıldırım gibi kıyı kenti Damietta'yı işgal etti. Memlükler birkaç kilometre içerideki Mansura çevresinde savunmalarını güçlendirdiler.

Sultan nihayet geldiğinde, hastalandı ve öldü. Daha da kötüsü, Mısır'a dönmek için o kadar acele etmişti ki, oğlunu ve varisini Suriye'de bırakmıştı. Onu almak için bir heyet gönderildi, ancak birkaç hafta daha sürdü.

Merhum sultanın eşi olan annesi Mansura'daki ordu kampındaydı ve kocasının ölümünü sır gibi saklamaya çalıştı. Ancak, elbette, haber Fransızlara ulaştı ve Tanrı'nın düşmanlarını alt etmesi olarak gördükleri şeyle cesaretlenen Haçlılar, saldırmak için harekete geçtiler. Memlükler bir kez daha Mısır'ı savunmaktan sorumluydu – efendileri olmadan.

Memlük komutanı yıkanırken Fransızların ilerlediğini duymuştu. Aceleyle dışarı çıktı, atına atladı ve şehrin dışındaki şiddetli savaşa katıldı, ancak sefere katılan Tapınak Şövalyeleri tarafından öldürüldü. Tüm komuta şimdi sarışın, mavi gözlü bir Kıpçak Türk'üne düşmüştü: Baybars.

Baybars komutada

Memlük sultanı Baybars'ın Kahire, Mısır'daki büstü.
Memlük sultanı Baybars'ın Kahire, Mısır'daki büstü.

Fransızlar, Mansura'nın dışındaki memlüklere karşı önemli bir zafer kazansa da hala şehrin kendisini almamıştı. Fransız kralı pozisyonunu yeniden değerlendirmek için ordusunun yerinde kalmasını emretti. Ancak kardeşi ve Tapınakçılar yeni sultan gelmeden Mısırlıları yenmek istiyordu.

Bu arada Baybars, durumu tersine çevirmek için kurnaz bir plan yaptı. Şehir kapılarını açarak Louis'nin kardeşini ve Tapınakçıları Mansura'ya çekti. Mısırlıların teslim olduğunu düşünen Haçlılar sevinerek şehre koştular.

Kapılar arkalarından kapanırken, stratejik olarak yerleştirilmiş memlükler, Fransız süvarilerine çatılardan ve geçitlerden saldırdı. Alan düzen içinde savaşmak için çok dardı ve Haçlı atları dönemiyordu. Sonuç bir katliam oldu: Baybars'ın askerleri, Fransız kralının kardeşini ve 290 Tapınak şövalyesinden 285'ini öldürdü. Türk savaşçı hünerinin bir gösterimiydi.

Kral Louis ateşkes görüşmesi yapmaya çalıştı, ancak yeni sultan iki hafta sonra geldi. Saltanatı için desteği artırmaya kararlı şekilde hemen Fransızlara saldırdı. Salgın ve açlık Haçlı saflarını iyice zayıflatmışken Eyyubi ordusu ezici bir zafer kazandı.

Louis esir alındı ve Batı Avrupa saraylarını bir şok dalgası sardı. Yedinci Haçlı Seferi'nin tamamen yok edilmesiyle Mısır kurtuldu ve genç sultanın konumu güvende görünüyordu. Ancak Baybars'ın başka planları vardı.

Köle sultanı tahtından indirir

Yeni sultanın adı Turanşah'tı. Baybars'ın mensubu olduğu Memlük kabilesi Bahrilerini çabucak yabancılaştırdı. Bahri memlükleri Haçlılara karşı savaştaki fedakarlıklarıyla ödüllendirilmek yerine, yeni sultan az savaşmış başkalarını Sultan Muhafızları Komutanı gibi yüksek mevkilere getirdi.

Güçlerinin azaldığını hisseden Bahriler harekete geçmeye karar verdi. Turanşah, Fransız kralına karşı kazandığı zaferi ve ele geçirilmesini kutlamak için büyük bir ziyafet verdi. Bir yiyecek ve içecek tufanından sonra Baybars ve memlüklerinden birkaçı hücum ederek sultana saldırdılar.

Kargaşa içinde sultanın elini kesmeyi başardılar. Sultan olay yerinden kaçıp Nil nehrinin yanındaki bir kuleye sığındı. Baybars daha sonra memlükleriyle kuleyi ateşe verdi. Alevler Turanşah'ı aşağı indirdi ama kuleden kaçmayı başararak nehre daldı.

Anlatıya göre sudayken bir mızrak ve birkaç okla vurulmuştur. Hala hayattayken memlüklere canını bağışlamaları için yalvardı ve hatta tahttan çekilmeyi teklif etti. Baybars gösteriden bıkmış şekilde suya girdi ve Turanşah'ı öldürdü.

Yeni sultanın seçilmesine dair karmaşık süreç başladı. Annesi 80 gün hüküm sürdü ve sonra Türk kökenli Aybeg adlı bir memlükle evlenip onu sultan yaptı. Ancak askeri başarılarına rağmen memlükler kendilerini Mısır'ı yönetecek kadar güvende hissetmiyorlardı.

Sadece 5 günlük resmi yönetimden sonra, Aybeg bir Türk soylu unvanı olan atabey pozisyonuna yükselerek 6 yaşındaki bir Eyyubi prensini tahta çıkardı. Bu kukla bebek sultan tamamen Aybeg ve memlüklerin kontrolündeydi.

Suriye'de savaş

Baybars, sonraki birkaç yılını Suriye'de Aybeg'in yanında savaşarak geçirdi. Halep veya Şam gibi emirliklerin kontrolünde olan Eyyubi aile üyeleri, Aybeg'in Mısır'daki fiili saltanatını kabul etmedi. Baybars çoğunu yenerek Filistin'i ve Suriye kıyılarını Kahire'nin yönetimine geri getirdi.

Konumu güçlenen Aybeg, artık saltanat üzerinde hak iddia edecek kadar kendinden emin hissediyordu. Genç prensi kenara itti, onu halasının yanına gönderdi ve kendini ikinci kez sultan ilan etti. Bu köle-askerler Selahaddin Eyyubi'nin Mısır'daki soyuna resmen son vermişti.

Ama eğer bir memlük, Eyyubi meşruiyetine ihtiyaç duymadan tahtta hak iddia edebildiyse, diğer memlükler de edebilirdi. Aybeg hemen Türk kardeşlerini yönetime tehdit olarak görmeye başladı. Birçok Bahri klanının önde gelen üyelerini aynı anda saraya çağırdı.

Baybars yerleşkeye giderken bir uyarı aldı. Avludan kesilmiş bir kafa fırlatıldı ve Baybars'ın atının önüne düştü. Yakın bir arkadaşına aitti. Aybeg, saltanat üzerinde hak iddia eden rakiplerini ortadan kaldırmak için Bahrilere karşı tam baskıya geçmişti. Mesaj açıktı. Baybars atını çevirdi, dörtnala şehirden çıktı ve Suriye'ye gitti.

Moğollarla hesaplaşma

Baybars, yakın arkadaşlarıyla birlikte Aybeg'in Suriye'deki çıkarlarına zarar vermeye çalışırken, sultanın kuvvetleri onu yakalamaya çalıştı. Bu birkaç yıl devam etti. Aybeg'in yerine bir başka Türk kökenli asker Sultan Kutuz geçti ancak o da Baybars'a aynı derecede düşmandı.

Baybars artık Kahire'ye güvenli şekilde dönemeyeceğini anladığı bir sırada Mısır'ın varlığını tehdit eden devasa bir güç ortaya çıktı. Yeni bir Moğol hanı Cengiz'in imparatorluğunu devralmıştı. Ve Güneybatı Asya'yı fethetmekle ilgileniyordu.

Muazzam bir ordu toplamıştı ve muhtemelen gelmiş geçmiş en büyük Moğol ordusuydu. Hanın kardeşi Hülagü'nün komutasında Moğollar batıya yürüdü. Bu seferle Moğollar Persleri fethetmeyi, suikastçı Haşhaşileri yok etmeyi, Abbasi Halifeliği'ni bitirmeyi, Suriye'deki son Eyyubi emirlerini yenmeyi ve Mısır'daki Memlük Sultanlığı'nı ortadan kaldırmayı amaçlıyordu.

Hülagü Han 1253'te Moğolistan'dan ayrıldı ve 1260'a kadar bu beş hedeften ilk dördünü gerçekleştirerek hem Abbasi halifesini hem de son Eyyubi prensini öldürdü; Selahaddin'in soyunu tamamen ortadan kaldırdı. Moğollar, Ocak 1260'ta Halep'i ve 1 Mart'ta Şam'ı alarak son sürat ilerlemeye devam ettiler. Hülagü'nün Orta Doğu'daki tam egemenliğinin önünde artık yalnızca Memlük Türkleri duruyordu.

Mektup

Kendinden fazlasıyla emin olan Moğol hanı teslim olmaya zorlamak için Sultan Kutuz'a göz korkutucu bir mesaj gönderdi.

"Doğunun ve Batının Hanlarının Hanı, Büyük Han'dan, kılıçlarımızdan kaçmak için Memlük'e sığınan Kutuz'a,

Başka ülkelerin başına gelenleri düşünmeli ve bize boyun eğmelisiniz. Uçsuz bucaksız bir imparatorluğu nasıl fethettiğimizi ve dünyayı, onu kirleten düzensizliklerden nasıl arındırdığımızı duydunuz. Geniş alanları fethettik, tüm insanları katlettik.

Ordularımızın teröründen kurtulamazsın. Nereye kaçabilirsin? Bizden kaçmak için hangi yolu kullanacaksınız? Atlarımız hızlı, oklarımız keskin, kılıçlarımız şimşek gibi, kalplerimiz dağlar kadar katı, askerlerimiz kum kadar çoktur. Kaleler bizi alıkoyamaz, ordular bizi durduramaz. Tanrıya olan dualarınız bize fayda sağlamaz. Gözyaşları veya ağıtlar bizi etkilemez. Sadece korumamızı dileyenler güvende olacak.

Savaşın ateşi tutuşmadan çabuk yanıtınızı verin. Diren ve en korkunç felaketleri yaşayacaksın. Camilerinizi yerle bir edeceğiz, Tanrınızın aczini ortaya çıkaracağız ve sonra çocuklarınızı ve yaşlılarınızı birlikte öldüreceğiz. Şu anda üzerine yürümemiz gereken tek düşman sizsiniz."

Mengü Kağan'ın Mısır Memlük sultanı Kutuz'a mektubu.

Ayn Calut Savaşı

Kutuz acımasız bir şekilde cevap verdi. Moğol elçilerini ikiye böldü ve kafalarını Kahire kapılarının üzerindeki sivri uçlara taktı. Sultan Moğolların çok kızacağını biliyordu ama Hülagü'nün atlarını Orta Doğu yaz sıcağından korumak için Kafkasya'ya çektiğini de biliyordu. Moğollar ordularının yalnızca bir bölümünü Suriye'de bırakmıştı – yaklaşık 20.000 kadar. Kutuz adamlarını topladı ve onları karşılamak için yola çıktı.

Böyle bir tehditle yüzleşirken sultan Baybars'ın tahtı almasına izin veremezdi. Bu yüzden ona bir mektup yazdı ve Memlükler kazanırsa ona Halep valiliğini teklif etti. Hala ebeveynlerinin katliamının intikamını arayan Baybars bu teklifi kabul etti ve Kutuz'un güçlerine katıldı.

İki ordu günümüz İsrail'inde Ayn Calut (Golyat'ın Gözü) yakınlarında bir araya geldi. Memlükler Orta Asya'dan gelen Kıpçak Türkleri oldukları için Moğolların uyguladığı süvari temelli bozkır taktiklerine aynı şekilde cevap verebiliyordu. Üstelik Baybars ve Kutuz şaşırtıcı derecede iyi bir ikili olmuştu.

Baybars, gün boyunca Moğol birliklerini vur-kaç manevralarıyla vurarak onları takibe kışkırtmaya çalıştı. Kutuz ise çevredeki tepelerde pusuya yattı. Moğollar nihayet tepelere ulaştığında memlük savaşçıları aşağı indi ve düşmanı çaprazda yakaladı.

Mısırlılar da ağır kayıplar verdiler ancak günün sonunda neredeyse tüm Moğollar öldü veya ele geçirildi. Komutanları, Kutuz'un huzuruna getirildi ve şöyle dedi:

"Bu olaya bir an bile aldanmayın, çünkü benim ölüm haberim Hülagü Han'a ulaştığında, onun gazap okyanusu taşacak ve Azerbaycan'dan Mısır kapılarına dek Moğol atlarının toynaklarıyla sarsılacak."

Moğol komutanı, Ayn Calut Savaşı'ndan sonra Sultan Kutuz'a sesleniyor.

Sultan hiç etkilenmemiş görüntüsüyle generalin başını vurdu.

Kahire'ye dönüş yolu

Nadiren böylesine büyük bir yenilgi yaşamış olan Moğol ordularının güveni ciddi şekilde sarsıldı. Memlükler ise kendilerini yenilmez hissediyorlardı. Özellikle Kutuz artık saldırılamaz olduğunu düşündü ve kibirle şişerek Baybars'a söz verdiği Halep emirliğini reddetti.

Aralarındaki rekabet yeniden canlandı ancak Baybars bir daha Suriye kırsalına dönmemeye karar vermişti. Çünkü geçen sefer ona pek bir şey getirmemişti. Dahası ailesinin intikamını da almıştı. Bu yüzden Kutuz'un kararını şimdilik kabul etti ve onunla Kahire'ye döndü.

Ancak bir suikasta daha uğramaktan korkan Baybars, kendisini öldürmeden önce sultanı öldürmeye niyetliydi. Yolculuğun bir noktasında Kutuz çevredeki bölgede avlanmak için kısa bir mola verdi. Baybars ona katıldı ve Kutuz bir tavşanı kovalarken onu öldürdü.

Ordunun üst düzey komutanları bir araya gelerek Baybars'ı yeni sultan ilan ettiler. Türk bozkır geleneğinde hanı öldürerek başa geçmek yaygındı. O kişinin fiziksel yeteneklerinin ve yönetmeye uygun olduğunun kanıtıydı.

Memlüklerin desteğiyle Baybars Kahire'ye döndü ve tahta geçmek için kaleye girdi. Bu noktaya erişmek için iki sultanı öldürmüş ve pek çok savaşa katılmıştı. 20 yıldan kısa bir süre önce bir köleydi; şimdi ise Mısır Sultanı'ydı.

Baybars'ın bıraktıkları

Baybars tarafından kurulan Bahri hanedanı altındaki Memlük Sultanlığı'nın İspanyolca haritası. Hülagü'nun Moğol toprakları yeşil renkle gösterilir.
Baybars tarafından kurulan Bahri hanedanı altındaki Memlük Sultanlığı'nın İspanyolca haritası. Hülagü'nun Moğol toprakları yeşil renkle gösterilir. [Wikimedia kullanıcısı rowanwindwhistler]

Baybars'ın saltanatı, Eyyubilerden memlüklere uzanan karmaşık bir iktidar değişimiydi. Mısır 11 yılda beş hükümdar gördü: Turanşah (1249–50, Baybars tarafından öldürüldü), Aybeg (1250–57), oğlu (1257–59), Kutuz (1259–1260, Baybars tarafından öldürüldü) ve Baybars'ın kendisi. Yine de Baybars saltanata 17 yıllık bir istikrar getirdi ve 1277'deki ölümüne kadar hüküm sürdü.

Memlükler, Orta Çağ boyunca Mısır'ı yönetti. Baybars'ın egemenliği, Doğu Akdeniz'de Mısır egemenliği çağının başlangıcı oldu. Memlük sultanları düşmanlarının çoğunu yok etti.

Yüzyıl sona ermeden Baybars'ın torunları Haçlıları Levant'tan temelli olarak kovmuştu. Moğollarla yapılan mücadeleler bile çoğu zaman köle-askerlerin zaferiyle sonuçlandı. (Hülagü'nün komutanının Kutuz'u uyardığı Moğol intikam seferi gerçekten de geldi ancak Baybars öldüğünde)

Moğollar son halifeyi öldürüp Bağdat'ı yağmalayınca İslam'ın tek kalesi Kahire oldu. İslam'ı Moğol tehdidinden koruyacak tek yerdi. Hülagü'nün seferi Baybars ve hanedanının Müslümanlar arasındaki memlük otoritesini muazzam ölçüde artırdı.

Baybars bir sultan olarak savaşmaktan fazlasını yapabileceğini gösterdi. Kahire'yi camiler, kanallar ve güzel köprülerle süsledi. Bilim ve tıp araştırmalarını artırdı, Şam'a dört günde ulaşan bir mesaj aktarma sistemi kurdu ve hatta bir kedi bahçesi inşa etti.

Baybars bugün Mısır, Filistin, Suriye, Lübnan ve Kazakistan'da kahraman olarak anılan bir Türk savaşçıdır.