İslam medeniyetine ait ilk şehir Hz. Muhammed'in, İslami takvimde Hicri Yıl (Hicret) olarak bilinen MS 622'de hareket ettiği Medine idi. İslam imparatorluğu ile ilişkilendirilen yerleşimler ticaret merkezlerinden çöl kalelerine ve müstahkem şehirlere kadar uzanır. Aşağıda çok eski olmayan geçmişlere sahip, farklı özellikleriyle tanınmış İslam şehirlerinin küçük bir listesi yer alıyor.
İslam'ın İlk Şehirleri
İslam şehirleri Arapça yazıtlar, mimari detaylar ve İslam'ın Beş Temeli'ne yapılan göndermelerle bilinir: Yalnız tek tanrıya inanç; her gün Mekke'ye dönülerek beş kez kılınan namaz; Ramazan ayında tutulan oruç; her bir bireyin fakirlere kazancının %2,5 ila %10'unu vermesi ve yaşamında en az bir kez Mekke'ye Hacca gitmesi.
Timbuktu (Mali)
Timbuktu Afrika'nın Mali ülkesinde Nijer Nehri'nin iç deltasında yer almaktadır. Kentin tarihi 17. yüzyıl el yazması olan Tarikh al-Sudan'dan öğrenilmiştir. Timbuktu'nun MS 1100'de göçebeler için mevsimlik bir yerleşim yeri olduğu ve Buktu isimli yaşlı bir köle kadın tarafından tutulan kuyusu bulunduğu söylenir. Şehir kuyu etrafında genişledi ve Timbuktu, "Buktu'nun yeri" ismiyle tanındı. Timbuktu'nun sahil ve tuz madenleri arasındaki deve yolunda yer alması, altın, tuz ve köle ticareti ağı arasında önemli bir noktada olmasını sağladı.
Kozmopolit Timbuktu
Timbuktu o zamandan bu yana Faslı, Fula, Tuareg, Songhay'lı ve Fransız dahil bir dizi farklı başkan tarafından yönetildi. Timbuktu'da halen ayakta bulunan önemli mimari yapılar arasında üç Orta Çağ Butabu (kerpiç) cami var: 15. yüzyıldan kalma Sankore ve Sidi Yahya camileri ve Djinguereber camisi 1327'de yapıldı. 19. yüzyıldan kalma Bonnier Kalesi (şimdi Bekaye) ve Philippe Kalesi (şimdi jandarma) adında Fransız kaleleri de var.
Timbuktu'da Arkeoloji
Bölgedeki ilk önemli arkeolojik araştırma İngilizler tarafından 1980'lerde yapıldı. Kazıda MS 11. yüzyılın sonlarına işaret eden Çin seladonları ile MS 8. yüzyılın başlarına uzanan bir dizi siyah, cilalanmış geometrik çanak çömlek parçaları bulundu.
Başka bir İngiliz arkeolog 1990'lı yıllarda bölgede çalışmaya başladı ancak gerek uzun ve çekişmeli siyasi tarihinin ve gerekse yüzyıllardır süren kum fırtınası ve taşkınların çevresel etkisinden dolayı kazı alanlarında yüksek düzeyde yıpranmışlıkla karşılaştı. Eski İslam şehirleri arasında yer alır.
Basra (Fas)
Basra (ya da Basra al-Hamra) kendisiyle aynı adı taşıyan modern bir köyün yakınında Kuzey Fas'ta bulunur. Bu Orta Çağ İslam şehri Cebelitarık Boğazı'nın yaklaşık 100 kilometre güneyinde yer alıyor. Rif Dağları'nın güneyindeki kent 9. ve 10. yüzyıllarda bugünkü Fas ve Cezayir'i yöneten İdrisiler tarafından MS 800 dolaylarında kuruldu.
Basra'da darphane olması şehri MS 800 ve MS 1100 yılları arasında İslam medeniyeti için idari, ticari ve zirai bir merkez haline getirdi. Demir, bakır, seramik, cam boncuklar ve cam objeler dahil olmak üzere Akdeniz ve Sahra pazarlarında satılan çeşitli mallar burada üretti.
Mimari
En eski İslam şehirlerinden Basra, bugüne kadar sadece küçük bir kısmı kazılmış 40 hektarlık (100 dönüm) bir alana yayılıyor. Alanda ev kalıntıları, seramik fırınlar, yeraltı su sistemleri, metal atölyeleri ve metal işleme yerleri bulunuyor. Devlet darphanesi henüz bulunamamıştır; ilk şehir duvarla çevriliydi.
Basra'dan getirilen cam boncukların kimyasal analizi kentte renk ve parıltıya bağlı olarak en az altı çeşit cam boncuk imalatının yapıldığını göstermiştir. Zanaatkarlar, kurşun, silika, kireç, kalay, demir, alüminyum, potas, magnezyum, bakır, kemik külü veya diğer materyal türlerini camla karıştırarak parlatıyordu.
Samarra (Irak)
Modern İslam kenti Samarra, Irak'ta Dicle Nehri üzerinde yer alıyor; yerleşke ilk kez Abbasi döneminde İslam şehri halini aldı. Samarra, MS 836'da Abbasi hanedanı halifesi Mutasım (833-842 arası yönetti) tarafından kuruldu. Başkentini Bağdat'tan buraya taşıdı.
Samarra'daki Abbasi yapıları Mutasım ve oğlu halife Mütevekkil (847-861) tarafından yaptırılan çok sayıda ev, saray, cami ve bahçeye sahip planlı bir kanal ve sokak ağını içerir.
Bugün Halifenin konutundan arta kalanlar, atlar için iki yarış pisti, altı saray kompleksi ve Dicle'de 40 km kadar uzanan en az 125 büyük binayı içerir. Bir halife için lüks bu hayat dışında, Samarra'da hala göze çarpan diğer binalar eşsiz spiral minaresi olan bir cami ve 10. ve 11. imamların türbeleridir.
Kuseyr Amra (Ürdün)
Kuseyr Amra, Amman'ın yaklaşık 80 km doğusunda bulunan Ürdün'deki bir İslam kalesidir. MS 712-715 yılları arasında Emevi halifesi Velid tarafından tatil evi veya dinlenme yeri olarak kullanılmak üzere yaptırıldığı söylenir. Çöl kalesi hamamlarla donatılmıştır, Roma tarzı bir villaya sahiptir ve küçük bir ekilebilir arazisi vardır. Kuseyr Amra kalesi merkez salonu ve bağlantılı odaları süsleyen göz alıcı mozaikler ve duvar resimleri ile tanınıyor.
Binaların çoğu hala ayakta ve ziyaret edilebiliyor. İspanyollar tarafından yapılan kazılar daha küçük bir avlu kalesinin temellerini ortaya çıkardı. Gösterişli freskleri korumak için yapılan bir çalışmada ise tanımlanan renk pigmentleri arasında yeşil toprak, sarı ve kırmızı okra, zincifre, siyah kemik ve lapis lazuli vardı. İlk ve en eski İslam yerleşkelerinden biridir.
Hibabiya (Ürdün)
Hibabiya kuzeydoğu Ürdün çölünün ucunda bulunan en eski İslam köylerinden biridir. Alandan toplanan en eski seramikler, İslam medeniyetinin geç Bizans-Emevi (MS 661-750) veya Abbasi (MS 750-1250) dönemlerine aittir.
Bu alan 2008 yılında büyük bir taş ocağı işletmesi tarafından geniş ölçüde tahrip edildi. Ancak 20. yüzyılda yapılan bir araştırma ile toplanan bir avuç belge ve eserin incelenmesi, bilim adamlarının bölgeyi yeniden tanımlamasını ve yeni gelişen İslam tarihi çalışmalarına eklemesini sağladı. İlk İslam yerleşkeleri arasında kabul edilir.
Hibabiya'da Mimari
Alanla ilgili ilk yayımlar 1929'da İngilizlerce yapıldı. Bu eski İslam yerleşkesinin birkaç dikdörtgen evden oluşan bir balıkçı köyü olduğu ortaya çıkarıldı. Çamurlu gelgit düzlüğüne inşa edilmiş balık tuzakları ve çamurun kenarı boyunca 750 metre kadar uzanan en az iki ila altı odalı 30 ayrı ev vardı. Evlerin birçoğu iç avlulara sahipti ve bunlardan en büyüğü yaklaşık 40×50 metre ölçüsü ile çok büyüktü.
Avustralyalı arkeolog David Kennedy, 21. yüzyılda bölgeyi yeniden araştırdı ve önceki İngiliz arkeolog Rees'in "balık tuzağı" olarak adlandırdığı yapıyı gelgit sırasında gelen suyu kullanmak için inşa edilmiş duvarlı bahçeler olarak yeniden yorumladı. Hibabiya'nın Azrak Vahası ile Emevi/Abbasi dönemine ait Hallabat Kasrı arasındaki konumunun göçebeler tarafından kullanılan bir yolun üzerinde bulunmasından kaynaklandığını savundu. Zira Hibabiya, her mevsim göçebeler tarafından doldurulan bir köydü. Bu insanlar alandaki otlatma fırsatlarından ve tarım olanaklarından yararlandılar. Bölgede av hayvanlarını tuzağa düşürmek için kullanılan sayısız tepenin keşfedilmesi bu hipoteze destek vermiştir.
Essouk-Tadmekke (Mali)
Essouk-Tadmekke, Sahra ticaret yolundaki kervan rotası için önemli bir duraktı ve bugün Mali olarak bilinen Berberi ve Tuareg kültürlerinin merkeziydi. Berberiler ve Tuareg'ler Sahra Çölü'nde yaşayan göçebe toplumlardı ve İslam dönemi boyunca Sahra Altı Afrika'daki ticaret kervanlarını kontrol ettiler (MS 650-1500).
Arapça tarihi metinlerine göre, MS 10. yüzyıla kadar Tadmekke (Arapçada "Mekke'ye benzeyen" anlamına geliyordu), Batı Afrika'daki sahra ticaret şehirleri arasında en kalabalık ve varlıklı olanlarından biriydi. Moritanya'daki Tegdaoust ve Koumbi Saleh ile Mali'deki Gao'yu gölgesinde bırakıyordu.
Tarihçi yazar El-Bekrî, 1068'de Tadmekke'den bahseder; onu Berberiler tarafından işgal edilen ve kendi altın parası olan bir kral tarafından yönetilen büyük İslam kasabası olarak tanımlar. 11. yüzyıldan itibaren Tadmekke, Nijer Nehri'ndeki Batı Afrika ticaret bölgeleri ile kuzey Afrika ve Akdeniz arasındaki rotadaydı.
Arkeolojik Kalıntılar
Essouk-Tadmekke, evler ve ticari binalar ile kervansaraylar, camiler ve Arap epigrafisi içeren anıtlar da dahil olmak üzere çok sayıda yapı içerir. Bu erken dönem İslam şehrinde yaklaşık 50 hektar taş bina bulunuyor. Kalıntılar kayalık uçurumlarla çevrili bir vadide yer alıyor ve alanın ortasından bir nehir yatağı geçmektedir.
Essouk, 1990'larda Mali'deki sivil huzursuzluk nedeniyle diğer Sahra ticaret şehirlerinden çok daha sonra ilk olarak 21. yüzyılda keşfedildi. 2005 yılında yeni kazılar yapıldı. Essouk, Arapça'da "pazar yeri" anlamına gelir.
Hamdullahi (Mali)
Massina'nın İslam Fulani halifeliği başkenti olan Hamdullahi, 1820'de inşa ve 1862'de tahrip edilmiş müstahkem bir şehirdir. Hamdullahi, 19. yüzyılın başlarında Fulani çoban Seku Amadu tarafından kuruldu. Kendisi göçebe müritleri için bir yer inşa etmek ve Djenne'de gördüğünden daha sıkı bir İslamı uygulamaya koymak istedi. 1862 yılında bölge El Hadj Oumar Tall tarafından ele geçirilmiş ve iki yıl sonra terk edilmiş ve yakılmıştır.
Hamdullahi'deki mimaride Büyük Camii ve Sekou Ahadou sarayı yapıları yer alıyor. Her ikisi de güneşte kurutulmuş tuğlalardan yapılan Batı Afrika Butabu (kerpiç ev) formunda inşa edilmiş.
Hamdullahi ve Arkeoloji
Bu alan teokrasiler hakkında bilgiler edinmek isteyen arkeolog ve antropologların ilgi odağı olmuştur. Ek olarak, etnoarkeologlar Fulani halifeliğine olan etnik bağı nedeniyle Hamdullahi ile ilgilendiler.
Cenevre Üniversitesi'nden çalışanlar Hamdullahi'de arkeolojik araştırmalar yaptı ve Fulani insanlarının bu bölgede yaşadığını seramik çanak çömlek formları gibi kültürel unsurlardan çıkardılar. Bununla birlikte Fulanilerin yetersiz kaldığı alanlarda farklı unsurlara da (Somono veya Bambara toplumlarından gelen yağmur suyu olukları gibi) rastladılar. Hamdullahi, komşuları Dogon kabilesinin Müslümanlaştırılmasında rol oynayan kilit topluluklar arasında oldu.