1968'de dünya nüfus artış hızı yüzde 2'den fazlaydı yani kayıtlı tarihin en yüksek düzeyindeydi. Şu anda dünyada 1968'dekinin iki katından fazla insan, tarihte hiç olmadığı kadar rahatlık ve refah içinde yaşıyor. Nüfusumuz artmaya devam etse de artış hızı 1968'den bu yana yarı yarıya azaldı.
Mevcut nüfus tahminleri değişkendir ancak genel görüş bu yüzyılın ortalarında zirveye ulaşacağı ve ardından keskin biçimde düşeceği yönünde. 2100'e gelindiğinde dünya nüfusu şimdi olduğundan daha az olabilir. Çünkü bugün çoğu ülkede -yoksul olanlar dahil- artık doğum oranı ölüm oranının çok altında. Bazı ülkelerde nüfus yakında mevcut değerin yarısına inecek. İnsanlar artık yetersiz nüfus konusunda endişeleniyorlar.
İnsan Neden Yok Olmaya Mahkum?
Memeli türleri oldukça hızlı biçimde yayılıp yok olma eğilimindedir. Yaklaşık bir milyon yıl içinde ortaya çıkar, gelişir ve yok olurlar. Dünya'da yaşamış türlerin yüzde 99,9'unun yüzleştiği kader budur ve bizim için de farklı değil. İnsan türleri daha önce de yok oldu: Tıpkı Neandertaller, Denisovalılar veya Homo erectus gibi ve geriye yalnız Homo sapiens kaldı. Modern insanlar kaçınılmaz olarak yok olmaya doğru ilerliyor. Soru, soyumuzun tükenip tükenmeyeceği değil, ne zaman tükeneceği.
Fosil kayıtları Homo sapiens'in en az 315.000 yıldır var olduğunu gösterir ancak türümüz bu zamanın çoğunda nadirdi – hatta o kadar nadirdi ki, birden fazla kez yok olmaya yaklaştık. Bizim gibi büyük, sıcak kanlı hayvanlar ekolojik bozulmalara karşı hassastır. Küçük, soğukkanlı kaplumbağalar ve yılanlar yemek yemeden aylarca yaşarken bizler öyle değiliz. Bu durum bizi volkanlar, küresel ısınma, buzul çağı veya asteroit çarpışmasıyla kışın tetiklenmesi gibi felaketlerin neden olduğu kısa süreli gıda zinciri bozulmalarına savunmasız bırakıyor.
Dahası yerimizi yeni bir insan türü bile alabilir. Bugün oksijenin sınırlı olduğu Himalaya gibi aşırı uçlu noktalarda yaşayıp diğer tüm insanlardan daha iyi hayatta kalma becerilerine sahip insanlar var.
İnsanlardaki Zayıf Genetik Çeşitlilik
İnsanlığın sonunun tohumlarını eken şey çok küçük olan nüfusumuzun çok hızlı bir biçimde büyümesi oldu. Sonuç ise H. sapiens'in bir tür olarak olağanüstü biçimde birbirinin aynı olmasıdır. Şempanzelerde bile tüm insan popülasyonundan daha fazla genetik çeşitlilik var. Genetik çeşitliliğin olmaması bir türün hayatta kalmasını zorlaştırıyor.
Dahası son on yıllarda nedeni kesin olarak bilinmeyen biçimde insan sperminin kalitesi büyük ölçüde düştü ve daha düşük doğum oranlarına yol açtı. Çevrenin insan tarafından bozulmasının bir yan ürünü olan ortaya çıkan kirlilik bunun nedeni olabilir. Bir diğeri de strestir. Uzun süre başka insanlara yakın yaşamanın stresi tetikleyebileceği düşünülüyor. İnsan evriminin çoğunda insanlar dağınık gruplar halinde yaşadı. Kentlerde neredeyse üst üste biçimde (apartmanlarda) yaşama alışkanlığı çok yeni bir gelenektir.
Kötüleşen Yaşam Standardı
Nüfus artışındaki düşüşün bir başka nedeni de ekonomiktir. Politikacılar amansız bir ekonomik büyüme için çabalıyor, ancak kaynakların sınırlı olduğu bir dünyada sürdürülebilir değil. H. sapiens dünyadaki net üretimin %25 ila 40'ını kendisine ayırıyor yani bitkilerin hava, su ve güneş ışığıyla yarattığı organik maddeler. Bu durum gezegenimizdeki milyonlarca tür için kötü haber olmakla birlikte, böyle bir soyutlama insanın ekonomik refahı üzerinde zararlı sonuçlara sahip.
İnsanlar günümüzde ebeveynlerinin yaşam standardına sahip olabilmek için daha çok ve daha uzun süre çalışmak zorunda. Gerçekten de son 20 yılda ekonomik üretkenliğin küresel olarak durduğuna ve hatta azaldığına dair kanıtlar var. İnsanların çocuk sahibi olmayı ertelemesinin ve doğurganlığın azalmaya başlamasının bir nedeni bu olabilir.
Nüfus artış hızının azalmasındaki bir diğer faktör, henüz son yüzyılda ortaya çıkan yeni bir konudur: Kadınların ekonomik, üreme ve politik özgürlüğü. Son yüzyılda başladı ancak işgücünü iki katına çıkarıp genel olarak insanların eğitim başarısını, uzun ömürlülüğünü ve ekonomik potansiyelini iyileştirdi. Gelişmiş doğum kontrolü ve daha iyi sağlık hizmeti sayesinde kadınların artık bebeklik dönemini aşma zorluğundan endişe ederek çok çocuk doğurması gerekmiyor. Ancak daha az çocuğa sahip olmak ve bunu daha sonraya ertelemek insan nüfusundaki küçülmeyi hızlandırıyor.
Yok Olma Borcu
İnsanlığa yönelik en sinsi tehdit, "yok olma borcu" olgusudur. Her türün soyunun tükenmesinin kaçınılmaz olacağı bir zaman vardır ve buna gelişiyor gibi görünenler de dahildir. Bu noktada ne yaparlarsa yapsınlar yok olmayı önleyemezler. Soy tükenmesinin nedeni genellikle habitat kaybına geç tepki vermektir. En çok risk altında olanlar insan müdahalesindeki habitatlarda yaşayan ve başka yerlere göç etmek zorunda kalarak dağılan türlerdir. İnsanlar aşağı yukarı tüm gezegende yaşıyor ve içinde yaşadığımız bu küresel habitatın büyük kısmını kendimize ayırmış olmamız bizi yani H. sapiens'i halihazırda yürüyen ölü bir tür yapıyor olabilir.
Ekolojide yok olma borcu, geçmişteki olaylar nedeniyle türlerin gelecekte yok olmasıdır. Ölü soyun yürüyüşü ve iyileşme olmadan hayatta kalma ifadeleri de aynı fikri ifade etmektedir
İnsan türünün bir gün yok olup olmayacağını anlamak için işaretler halihazırda var. Habitatlar artık bize daha az kaynak sunacak biçimde bozulduğunda; doğurganlık azalmaya başladığında; doğum oranı ölüm oranının altına düştüğünde; ve genetik kaynaklar sınırlı olduğunda tek yol insan türünün yok olması olacak. Soru insanın ne kadar hızlı yok olacağıdır.
İnsan Ne Zaman Yok Olacak?
Bulgular insan nüfusunun yakında yalnızca küçüleceği değil aynı zamanda çöküşe uğrayacağı yönünde. Kesin bir tarih vermek zor ancak konu Dünya'yı yaşanabilir bir gezegen halinde tutmak için fedakarlık yapmaya geldiğinde insanlar buna istekli değildir. Yine de her şey olumsuz değil. İnsan türünün devam edebileceğine dair olasılıklar da var.
Pandemi veya nükleer savaş gibi milyarlarca kişilik nüfusun %99'unu ortadan kaldıracak bir olay yaşansa bile milyonlarca insan hala yaşıyor olacağından uygarlığı yeniden inşa etme şansı bulabilirler. Dahası dinozorlar gibi kısıtlı beslenme seçeneği olanların aksine neyin mevcut olduğuna bağlı olarak bizler otçul, balık obur, etobur veya hepçil olabiliyoruz. Homo sapiens en az 300.000 yıldan fazla bir sürede buzul çağlarından, volkanik patlamalardan, salgın hastalıklardan ve dünya savaşlarından (I. Dünya Savaşı ve II. Dünya Savaşı) sağ çıktı. Buna göre henüz çok uzun bir süre daha yaşamayı başarabiliriz.
İnsanın Yok Olması ile İlgili Sık Sorulanlar
Yok olma borcu nedir ve nasıl ortaya çıkar?
Yok olma borcu, geçmişte meydana gelen çevre değişiklikleri nedeniyle bir türün yok olmasının gecikmesi anlamına gelir. Bir türün mevcut habitatında artık hayatta kalamadığı, ancak sonunda nesli tükenmeden önce bir süre daha varlığını sürdürdüğü zaman ortaya çıkar. Bu gecikme, türün küçük, izole popülasyonlar halinde varlığını sürdürebilmesinden ya da çevresel değişikliklerin popülasyon büyüklüğü üzerindeki olumsuz etkilerinin gecikmesinden kaynaklanmaktadır.
Yok olma borcu Homo sapiens için nasıl geçerlidir?
Yok olma borcu Homo sapiens için çeşitli şekillerde geçerli olabilir. Ormansızlaşma, aşırı avlanma, kirlilik ve iklim değişikliği gibi insan faaliyetleri dünya çapında birçok türün ve habitatın azalmasına neden olmuştur. Bazı türler bozulmuş veya parçalanmış habitatlarda hayatta kalmaya devam etse de, uzun vadede yaşayabilir popülasyonları sürdüremeyebilirler. Buna ek olarak, birçok tür tozlaşma, tohum dağıtımı veya besin döngüsü gibi bozulmamış habitatlar tarafından sağlanan ekosistem hizmetlerine bağımlıdır. Bu faydalar azaldıkça, ekosistemdeki diğer türler üzerinde basamaklı bir etkiye yol açarak bu türlerin nihai olarak yok olmasına neden olabilir.