Üç kız kardeş bir diktatörü nasıl devirdi? "Las Mariposas" ("Kelebekler") suikastı, modern tarihin en uzun ve en acımasız rejimlerinden birine karşı halkın öfkesini körükledi. 25 Kasım 1960'da, üç kız kardeşin – Patria, Minerva ve Maria Teresa Mirabal – bir "otomobil kazasında" öldüğü haber yapıldı. Raporlara göre bindikleri araba Dominik Cumhuriyeti'nde bir uçurumdan düşmüştü. 30 yıl önce askeri darbeyle ada ulusunun kontrolünü ele geçiren acımasız diktatör Rafael Trujillo hükümeti tarafından çıkarılan El Caribe gazetesine göre hikaye böyleydi. Ancak Mirabal kardeşler Trujillo rejimine karşı büyüyen yeraltı direnişinin aktif üyeleriydi ve herkes ölümlerinin kaza olmadığını biliyordu.
Trujillo'nun diktatörlüğünde büyümek
Birer orta sınıf kadın, eş ve anne olarak Mirabal kız kardeşler açıkça bir devrimci gibi görünmüyordu. Patria, Minerva ve María Teresa, kız kardeşleri Dedé ile birlikte Salcedo Eyaleti'nda bir kasabada büyüdüler. Ebeveynlerinin bir kahve değirmeni, marketi ve başarılı bir çiftliği vardı. La Vega şehrindeki Katolik yatılı okuluna giden Minerva daha sonra hukuk okumak için başkent Santo Domingo'daki üniversiteye başladı. O zamana dek Trujillo döneminin Dominik Cumhuriyeti'ndeki adaletsizliklerin giderek daha çok farkına varmıştı.
El Jefe (Patron) veya el Chivo (Keçi) olarak bilinen Trujillo, 1930'da iktidarı ele geçirmeden önce ordunun komutanıydı. Rejiminin ülkeye getirdiği refah, modernizasyon ve istikrarın bedeli ağır oldu: Trujillo tuz, et, tütün ve pirinç gibi malların üretimi dahil olmak üzere ülke ekonomisini ele geçirdi ve kârını kendi ailesine ve yandaşlarına kanalize etti. Sivil ve siyasi özgürlükler ortadan kalktı ve yalnızca tek bir siyasi partinin, Dominik Partisi'nin var olmasına izin verdi.
Trujillo'nun korkutucu gizli polisi, gözdağı verme, hapsetme, işkence, adam kaçırma, kadınlara tecavüz ve cinayet taktiklerini kullanarak muhaliflere korku saldı. Rejimi ilerleyen zamanda 1937'de Haiti ile Dominik Cumhuriyeti arasındaki sınırın yakınında yaşayan tahmini 20.000 Haitilinin katledilmesi dahil olmak üzere on binlerce ölümden sorumlu olacaktı. O dönemde yaşanan tehlike büyüktü. İnsanlar kayboluyor, hapse atılıyor ve öldürülüyordu.
Direnişe katılmak
Hem yurtdışına sürgün edilen Dominikli gruplar hem de ülke içinde direniş gösterenler arasında rejime karşı güçlenen bir direniş vardı. Katılanların çoğu erkekti, ancak Mirabal kız kardeşler dahil olmak üzere birçok kadın harekette yer alıyordu. Minerva 1949'un sonunda muhalefet faaliyetlerinden şüphelenildiği için tutuklanmıştı. Söylendiğine göre Trujillo'nun cinsel sırnaşmalarını reddederek diktatörü kızdırdı. Salıverildikten sonra Santo Domingo Üniversitesi'nde aktivist Manolo Tavárez Justo ile tanıştı ve 1955'te evlendi.
Minerva ve kocası direniş lideri oldu ve diğer Mirabal kız kardeşler de (Patria ile Maria Teresa) kocalarını alarak kısa süre sonra onlara katıldı. 1960'ların başlarında 14 Haziran Hareketi'nin kurulmasına yardım ettiler. Hareket adını, sürgün edilmiş Dominiklilerin Küba hükümetinin desteğiyle Trujillo'ya karşı geçen yıl başlattığı başarısız bir ayaklanmadan alıyordu. Hareketin resmen başlamasından kısa bir süre sonra Trujillo, Mirabal kız kardeşler ve kocaları dahil olmak üzere direnişte yer alan isimleri topluca tutuklamaya başladı, ancak daha sonra sözde "hoşgörüsünü" göstermek için kadın mahkumları serbest bıraktı.
Venezuela Devlet Başkanı Romulo Betancourt'un Haziran ayında Trujillo'nun emriyle suikast girişimine maruz kalmasından sonra Amerikan Devletleri Örgütü (OAS) Dominik Cumhuriyeti ile diplomatik bağları kesti ve yaptırımlara başladı. ABD, rejime desteğini geri çekti. Ülkede güç sahibi olan kilisenin Trujillo hükümetinin eylemlerini kınamasıyla diktatör kendi ülkesinde de zayıflamaya başladı.
Uygun ortamı fırsat bilen Mirabal kız kardeşler hapiste olan kocalarını ziyaret etmek için 25 Kasım 1960'da Puerto Plata'ya seyahat ettiler. Ancak Trujillo'nun adamları dönüş yolunda kız kardeşlerin arabalarını bir dağ yolunda durdurdu ve şoförü Rufino de la Cruz'u öldürdükten sonra kız kardeşleri silah zoruyla kaçırdılar, dövdüler ve boğdular. Suikastçılar daha sonra dört cesedi arabaya geri koydu ve ölümlerine kaza süsü vermek için uçurumdan itti.
Mirabal kız kardeşlerin öldürülmesinin etkisi
Kelebekler olarak bilinen Miraballar derhal devrimci davanın şehitleri oldular ve hem yurtiçinde hem de yurtdışında Trujillo'ya karşı verilen direnişin pekişmesini sağladılar. Kadınları öldürmek… insanların sindirebileceğinin çok ötesinde bir şeydi ve birçok insanın harekette daha aktif hale gelmesine neden oldu. Trujillo kendini halka "kadınların ve annelerin şampiyonu" olarak resmetmiş, 1942'de kadınlara tam oy hakkı vermiş ve 1945'te dünyada ilk kadın delegelerden birini Birleşmiş Milletler'e göndermişti. Bu hareketlerini öne sürerek devamlı olarak kendini ilerlemeci gösterdi. Ancak kadının korunmasındaki bu başarısızlık ve annelere karşı yürütülen politika diktatör için ciddi bir darbe oldu.
30 Mayıs 1961'de yedi suikastçı (içinde silahlı kuvvetlerin eski üyeleri olan), diktatörün arabasını sahil yolunda pusuya düşürdü ve onu öldürdü. Trujillo'nun ölümü Dominik Cumhuriyeti'ne derhal demokrasi getirmese de — halefi Joaquin Balaguer 1970'lerin sonlarına kadar otoriter geleneği sürdürdü — ülke onun hükümdarlığında yaşanan acımasız baskı düzenine bir daha geri dönmedi.
Direnişten büyük ölçüde uzak duran dördüncü kız kardeş Dedé Mirabal, Trujillo rejiminden sağ kurtulan tek Mirabal oldu ve kız kardeşlerinin çocuklarını kendi çocuklarıyla birlikte büyüttü. Minerva'nın kızı Minou Tavárez Mirabal kongre temsilcisi ve dışişleri bakan yardımcısı olurken, Dedé'nin oğlu Jaime David Fernández Mirabal, Dominik Cumhuriyeti'nin başkan yardımcılığını yaptı (1996-2000).
Julia Alvarez'in Kelebekler Zamanı (1994) adlı tarihi romanıyla Mirabal kız kardeşlerin ünü tüm dünyaya yayıldı. 1999'da Birleşmiş Milletler, ölümlerinin yıldönümü olan 25 Kasım'ı Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü olarak belirledi. Dedé Mirabal da kız kardeşlerinin bıraktıklarını yaşatmak için çocukluk evlerini Casa Museo Hermanas Mirabal müzesine dönüştürdü. 2014 yılında 88 yaşında öldü.