Freddie Oversteegen, II. Dünya Savaşı sırasında Hollanda direnişine katıldığında yalnızca 14 yaşındaydı ve direnişteki silahlı suikastçilerden biri haline geldiğinde ise yalnızca birkaç yaş almıştı. Kız kardeşi ve daha sonra Hannie Schaft adlı genç bir kadınla birlikte Alman Nazileri ve onların Hollandalı işbirlikçilerini kandırıp, pusuya düşürmeye başladı. Kız kardeşlerin savaş boyunca kaç Nazi öldürdüğünün sayısı bilinmez.
Nazi avlayan genç kız kardeşler
Freddie ve iki yaş büyük kız kardeşi Truus, Haarlem şehrinde, işçi sınıfı bekar anneleri tarafından büyütüldüler. Anneleri kendini bir komünist olarak tanımlıyor ve kızlarına adaletsizlikle savaşmanın önemini öğretiyordu. Avrupa 1939'da savaşın eşiğindeyken Yahudi mültecileri evlerine aldılar.
Annelerini örnek alan Freddie ve Truus sığınmacı gibi insanlara yardım edilmesi gerekiyorsa kişisel fedakarlık yapmaları gerektiğini öğrenmişlerdi. Bu düşünce şekli onların hayatta ana itici güçlerinden biri oldu. Annelerinden onurlu bir ahlaki ilke ve gerçekten önemli olduğunda harekete geçme yaklaşımını almışlardı.
Mayıs 1940'ta Naziler Hollanda'yı işgal ettiler ve savaşın sonuna kadar ülkede kalacaklardı. Kızlar kısa sürede direniş için Nazi karşıtı gazeteler ve broşürler dağıtan annelerinin yanında yer almaya başladılar. Bir zaman sonra sokaklarda insanları Almanya için çalışmaya çağıran posterlere uyarı işaretleri yapıştırmaya başladılar. Kızlar işareti yapıştırır ve ardından bisikletlere atlayarak hızla uzaklaşırdı.
Kızların yaptığı bu eylemler yıkıcı derecede etkiliydi ancak aynı zamanda son derece tehlikeliydi. Naziler veya Hollanda polisi kız kardeşleri yakalarsa onları öldürebilirlerdi. Yine de ikisinin de genç kız olması ve özellikle Freddie'nin örgülü saç yaptığında daha da genç görünmesi yetkililerin kızların direniş için çalıştığından şüphelenme olasılığını azaltıyordu. Haarlem Direniş Grubu'ndan bir komutanın 1941'de evlerini ziyaret ederek anneye Freddie ve Truus'u gruba alıp alamayacağını sormasının nedenlerinden biri de buydu.
Anneleri izin verdi ve kız kardeşler katılmayı kabul etti. Ancak Truus kendilerine farklı bir görev verileceğini düşünmemişti. Ne yapmaları gerektiğini daha sonra öğreneceklerdi: Köprüleri ve demiryolu hatlarını sabote etmek ve Nazileri vurmayı öğrenmek. Küçük kardeş Truus'un komutana söylediği ilk şey ilgiyle "Bu daha önce hiç yapmadığım bir şey!" oldu.
Kardeşlerin Nazi subaylarını öldürme yöntemi yaratıcıydı. Küçük kardeş Truus başlarda SS subaylarını baştan çıkarır ve ormana doğru sürüklerdi. Ardından direnişten biri çıkar ve subayı vururdu. Onları işe alan komutanın söylediği gibi, Freddie ve Truus daha sonra Nazileri vurmayı öğrendi ve kız kardeşler kendi başlarına suikast görevlerine gitmeye başladılar. Bir süre sonra ise Yahudi mültecileri ve direniş üyelerini tutuklayan veya tehlikeye atan Hollandalı işbirlikçileri öldürmeye odaklandılar.
Bu kızlar alışılmadıktı. Hollanda'da direnişe katılan pek çok kadın vardı ama hiçbiri bu kızlar kadar etkili değildi. Nazi işbirlikçilerini vuran pek fazla kadın örneği yoktu. Bu görevlerde Freddie çok genç ve şüphesiz göründüğünden özellikle bir hedefi takip etmekte veya görev sırasında gözcülük yapmakta iyiydi. Her iki kız kardeş de birçok Nazi'yi ateş ederek öldürdü ancak kaç Nazi ve Hollandalı işbirlikçiye suikast düzenlediklerini asla açıklamadılar.
Onların deyimiyle "tasfiyeleri" nasıl yaptıklarına dair çok fazla ayrıntıya sahip değiliz ancak bazen öldürmek veya pusuya düşürmek için hedefi bisikletle evine kadar takip ederlerdi. Kız kardeşlerin Haarlem Direniş Grubu'nda üstlendiği diğer görevler arasında Yahudileri (mültecileri) yeni bir saklanma yerine getirmek, Enschede'deki acil hastanede çalışmak ve Ijmuiden ile Haarlem arasındaki demiryolu hattını havaya uçurmak vardı. 1943'te başka bir genç kadın olan Hannie Schaft ile güçlerini birleştirdiler.
Hannie, Almanya'ya sadakat sözünü imzalamadığı için okuldan atılmış eski bir üniversite öğrencisiydi. Üç genç kadın birlikte bir sabotaj ve suikast grubu oluşturdular. Hannie kızların en iyi arkadaşı oldu ve 1945'te, Avrupa'da savaşın sona ermesinden sadece üç hafta önce Naziler onu tutuklayıp öldürünce kız kardeşlerin dünyası yıkıldı. Anlatılana göre idam sırasında cellatının sadece yara verebildiği Hannie'nin ona sözü "Ben daha iyi bir nişancıyım" olmuştu.
Savaştan sonra kız kardeşler hem insan öldürme hem de en yakın arkadaşlarını kaybetme travmasıyla yüzleşti. Truus heykelcilikle uğraştı ve daha sonra direnişte geçirdikleri döneme dair konuştu ve yazdı. Freddie ise evlendi ve bebek sahibi olmakla başa çıktı. Ancak savaşta yaşadığı deneyim ona uykusuzluk hastalığını vermişti. Bir keresinde bir röportajda vurduğu kişinin yere düştüğünü gördüğünde birden ona yardım etmeyi isteme dürtüsüne kapıldığını paylaştı.
Truus ise bir başka röportajda suikastları için "Bize uygun bulmadık" demiş ve eklemiştir "Gerçek suçlu olmadıkları sürece kimseye yakışmaz." Her iki kadın da 92 yaşında öldü — 2016'da Truus ve 5 Eylül 2018'de Freddie, 93 yaşına girmeden bir gün önce. Uzun ömürlerine rağmen Hollanda kız kardeşlerin başarılarını gerektiği gibi tanımada gayretsiz kaldı ve onları komünist olarak kenara itti. Ta ki 2014'te Mobilisatie-Oorlogskruis (Savaş Seferberliği Haçı) alarak ülkelerine yaptıkları hizmetler için ulusal tanınırlık kazandılar.