Birinci Haçlı Seferi savaşlarının yaşandığı dönemi anlatan yazımızı buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. İkinci bölümümüzde Haçlı Seferleri ile ilgili nedenleri, Ortadoğu bölgesine olan etkisini ve elbette İslam dünyasının Avrupa toplumlarına neler kattıklarını anlatacağız.
Haçlı Seferleri Nasıl Devam Etti?
Haçlılar 1095'ten 1272'ye, Hristiyanlık ile İslam dini arasındaki bin yıllık çekişmenin bir parçası olmuşlardır. 1000 yıllarında, İspanya'nın Araplardan geri alınması (bkz: Reconquista) sırasında başlayan çatışma Avrupa'nın doğusunda Osmanlılarla sürdürülen uzun mücadelelerle devam etti.
- 1095'te başlatılan Birinci Haçlı Seferi, Akdeniz kıyısı boyunca dört küçük Hristiyan devleti yarattı. Çoğu, 12. yüzyılda hacıları korumak ve Hristiyanlığın sınırlarını muhafaza etmek için kurulmuş bir savaşçı keşişler kardeşliği olan Tapınak Şövalyeleri gibi askeri tarikatlardan gelme Haçlılar, onları savunmak için koştu.
- İkinci Haçlı Seferi, 1145 yılında kutsal topraklardaki Hristiyan devletlerden biri olan Edessa'nın (bugün Urfa) düşmesinden sonra başladı. Alman Kralı III. Konrad ile Fransa Kralı VII. Louis'nin yönettiği bu sefer inanılmaz başarısızlıkla sonuçlandı.
- Üçüncü Haçlı Seferi Kudüs'ün Selaheddin Eyyubi'nin eline geçmesi nedeniyle 1189'da başlatıldı. İngiltere Kralı Aslan Yürekli Richard'ın komutasındaki Haçlılar Filistin kıyısını geri aldılar, ama sefer Kudüs'ü geri almakta başarılı olamadı.
- 1202 ile 1204 arasındaki Dördüncü Haçlı Seferi'ni Venedikliler ustalıkla kendi lehlerine kullandılar, bu sayede Macar şehri Zara'yı ele geçirdiler. Haçlılar daha sonra Konstantinopolis'i yağmaladılar ve imparatorluğun bir kısmını 50 yıl boyunca ellerinde tuttular. Bu da Haçlılık idealinin ne denli yozlaştırılabileceğinin bir göstergesi oldu.
- 1219'da Beşinci Haçlı Seferi dönemin en güçlü Müslüman devleti olan Mısır'a yöneltildiyse de, öncülerinin arasındaki kavga yüzünden yarıda kaldı.
- Altıncı Haçlı Seferi 1227'de başladı ve Kudüs'ü pazarlık yoluyla geri almayı başardı, ama şehir 1244'te yeniden yitirilmişti bile.
- Yedinci ve Sekizinci Haçlı Seferleri 1248 ile 1272 arasında yapıldı. Fransa Kralı IX. Louis'nin Mısır ve Tunus'a yaptığı seferler felaketle sonuçlandı ve 1291'e gelindiğinde, Doğu'daki son Hristiyan kalesi Akra limanı yeniden Müslümanların elindeydi.
XIV. yüzyılda Avrupa vebadan, açlıktan ve Yüzyıl Savaşı'ndan bitkin düşmüş, Doğu'ya yeni bir sefer düşünemeyecek derecede zayıflamıştı ve bambaşka kaygılar içindeydi. Giderek yükselen Osmanlı gücünün karşısında Hristiyanlık, bir kez daha savunmaya geçmiş durumdaydı.
Haçlı Seferleri ve halkın ilgisi
Haçlı seferleri aç gözlüye parasal olanaklar, idealist dindara ruhsal çıkarlar ve huzursuza da saygıdeğer serüvenler sunuyordu. Krallar ve baronlar kutsal savaş sayesinde övgü ve saygınlık kazanacaktı. Vatansız küçük oğullar doğdukları yerlerde ağabeylerine kaptırmış oldukları mal sahipliğini ve efendiliği ancak Yakındoğu'da kılıç marifetiyle kazanmayı umut edebilirdi. Denizlerin ötesindeki topraklar, tıpkı yüzyıllar sonra Amerikan rüyasında da olacağı gibi yola çıkanlara göz kamaştırıcı olanaklar vaat etmekten öte, zengin bir kültürün cazibesini ve Hazreti İsa'nın yaşamıyla sıkı sıkıya bağlı olmanın üstünlüğünü sunmaktaydı. Ayrıca her yaş ve sınıftan Hristiyan zamanın en inandırıcı, ağzı laf yapan vaizlerinin çağrısıyla büyülenmişlerdi. Kapıldıkları heyecan, birinden diğerine hızla bulaşıyordu. Dönemin en ilgi çekici olaylarından biri 1212'deki Çocuk Haçlı Seferi'ydi. Fransa ve Almanya'dan başlatılan görünürde apayrı iki akım, binlerce, belki de on binlerce genci, o masum inançlarıyla önlerine çıkacak her engeli silip süpüreceklerine inanarak kutsal topraklara doğru bir yürüyüşe geçmeye yöneltmişti.
Ne var ki, Fransa ve İtalya'da Akdeniz kıyılarına varabilenler ya gemileri batınca denizde boğulmuşlar ya da köle olarak satılmışlardı. Haçlı seferlerinin başarılı olduğu XII. yüzyılda bile duyulan, şenlik ertesinin umutsuz ruh hali, zamanın bir şiirinde dile getirilmişti:
İnsanlar şarap için coştuklarında
Ve ocakbaşına uzandıklarında
Haça heves ve gururla sarılırlar
Büyük bir Haçlı olmak için.
Ama sabah günün ilk ışıklarıyla birlikte
Tüm haçlı seferi uçarak kaçar gider.
Avrupa, İslam dünyasından neler öğrendi?
Haçlı seferlerinin yüksek maliyeti bazı Haçlıları iflas ettirdi, ama ticareti geliştirdi. İtalyan ticaret şehirleri Venedik ile Cenova gemileri donatmaktan, silah ve kumanyadan inanılmaz kazanç sağladılar. Bankacılığı icat ettiler ve Doğu Akdeniz'de Haçlıların krallıklarından çok uzun zaman sonra varlığını sürdürebilen bir ticaret merkezi ağı kurdular. Batı'dan çok çok ileride olan İslam medeniyetiyle temas Avrupalıları kağıt, cam ayna, terlik, halı, posta güvercini ve Arap (gerçekte Hint) rakamları gibi yeniliklerle tanıştırdı. Yeldeğirmeni ilk kez VII. yüzyılda İran'da, rüzgarla çalışan dua değirmenlerinden esinlenilerek kullanılmaya başlamıştı. 12. yüzyıl sonlarındaysa Fransa'ya getirildi. Bunca kumaş ve yiyecek türünün Avrupa dillerindeki sherbet, spinach ve lemon gibi Arapça kökenli isimleri, Haçlı seferlerinden sonra gündelik yaşamda oluşan devrimi yansıtıyordu: Haçlı seferlerinin kültürel etkisi derindi. 13. yüzyıl halk şairlerinden tutun da 20. yüzyıl Hollywood yapımcılarına varıncaya kadar, her türden masalcılar Aslan Yürekli Richard ve Salaheddin'in hikayelerini anlata anlata bitiremediler.
Haçlılar Ortadoğu'yu nasıl etkiledi?
Hristiyanlar ile Müslümanlar arasında Doğu Akdeniz kıyılarında iki yüzyıl boyunca süren çatışmalar her iki tarafa da çok acı getirdi. Bununla birlikte, Hristiyan saldırılarının İslam dünyası üzerindeki etkisi XIII. yüzyıl başlarında Cengiz Han'ın Moğol akıncılarının yarattığı yıkım yanında hiç kalır. 1240'lara gelindiğinde Moğollar Doğu Avrupa, İran ve Yakındoğu'da pek çok yeri ele geçirmişlerdi. 1258'de Bağdat kentini yağmaladılar ve şehir halkından 80.000 kadar insanı kılıçtan geçirdiler.
O tarihlerden itibaren bölge Memlüklerin denetimi altına girdi; özellikle Türk asıllı hükümdarların dönemini yaşayan Memlükler Haçlı krallıklarının geri alınması işini tamamladılar; Filistin'de Suriye'de Moğolları bozguna uğrattılar. Memlük hanedanı yaklaşık üç yüzyıl, 1250'den 1517'ye, Yavuz Sultan Selim Mısır'ı fethedinceye kadar Mısır ve Suriye'ye egemendi.
Birinci Haçlı Seferi sözde Doğu Roma'nın savunulması için düzenlenmişti. Ancak Bizans İmparatorluğu Haçlılardan gördüğü "yardım" yüzünden neredeyse yıkılıyordu. 1204'te yağmalanan ve 1261'de yeniden toparlanan imparatorluk iki yüzyıl daha dayandı. 1300'lere gelindiğinde Osmanlı gücü artık Selçukluları iyice gölgede bırakmıştı. Kaderin cilvesi, Bizans 1453 yılında Fatih Sultan II. Mehmed tarafından kuşatıldığında, Venedikliler ve Cenovalılardan başka hiçbir Avrupa devleti son savunmaya katkıda bulunmamıştı.