Türkiye'de, İzmir'de bulunan Efes, kalıntıları iyi korunmuş antik bir liman kentidir. Şehir bir zamanlar en önemli Yunan şehri ve Akdeniz bölgesindeki en önemli ticaret merkeziydi. Tarih boyunca birçok saldırıdan kurtuldu ve defalarca el değiştirdi. Aynı zamanda erken Hıristiyan evanjelizminin yuvası oldu ve bugün bile önemli bir arkeolojik alan ve bir Hıristiyan hac yeri olmayı sürdürüyor.
Efes'in konumu
Efes, İzmir'in yaklaşık 80 kilometre güneyinde, Ege Denizi'nin eski haliç Küçükmenderes (Kaystros) Nehri ile buluştuğu Türkiye'nin batı kıyıları yakınında yer alıyor. Söylenceye göre, İon prensi Androclos, Efes'i MÖ 11. yüzyılda kurdu. Yine söylenceye göre Androclos, yeni bir Yunan yerleşim yeri ararken, rehberlik için Delphi kahinlerine başvurdu. Kahinler ona bir yaban domuzu ve bir balığın yeni yeri göstereceğini söyledi.
Bir gün Androclos açık ateşte balık kızartırken, tavadaki balık fırladı ve yakındaki çalılara kondu. Bir kıvılcım çalıları tutuşturdu ve bir yaban domuzu kaçmaya başladı. Kehanetlerin bilgeliğine inanan Androclos, yeni yerleşim yerini çalıların bulunduğu yere kurdu ve buraya Efes (Ephesus) adını verdi.
Başka bir söylenceye göre Efes, bir kadın savaşçı kabilesi olan Amazonlar tarafından kurulmuştur ve şehrin adı kraliçeleri Efes'ten gelmiştir.
Artemis Tapınağı
Efes'in antik tarihinin çoğu kayıt altına alınmadı ve taslak halinde bulunur. Efes'in MÖ 7. yüzyılda Lidya krallarının egemenliğine girerek kadın ve erkeğin eşit fırsatlardan yararlandığı gelişen bir şehir haline geldiği biliniyor. Aynı zamanda ünlü filozof Heraklitos'un da doğum yeriydi.
MÖ 560'tan MÖ 547'ye kadar beri hüküm süren Lidya Kralı Krezüs, Efes'teki Artemis Tapınağı'nın yeniden inşasını finanse etmesiyle tarihe geçti. Artemis, av, iffet, doğum, vahşi hayvanlar ve vahşi doğa ilahıydı. Aynı zamanda en saygı duyulan Yunan ilahından biriydi. Günümüz kazıları üç küçük Artemis tapınağının Kroisos tapınağından önce geldiğini ortaya koymuştur.
Herostratus adlı çılgın bir adam tarihe geçmek için 356'da Artemis Tapınağı'nı yaktı (ve başarılı oldu). Efesliler daha sonra tapınağı daha da büyüttüler. Partenon'dan dört kat daha büyük olduğu tahmin edildi ve Dünya'nın Yedi Harikası'ndan biri olarak kabul edildi.
Tapınak daha sonra yıkıldı ve asla yeniden inşa edilmedi. Bugün artık küçük kalıntılar var ve Kroisos'un imzasının bulunduğu sütun gibi kalıntılardan birçoğu 'taş' denilerek kolayca British Museum'a verilmiştir.
Adı değiştirildi
Efes, 546'da Anadolu'nun geri kalanıyla birlikte Pers İmparatorluğu'nun eline geçti. Diğer İyon şehirleri Pers yönetimine karşı isyan ederken bile Efes gelişimini sürdürdü. Büyük İskender 334'te Persleri yenerek Efes'e girdi. MÖ 323'teki ölümü üzerine generallerinden biri olan Lisimahos şehri ele geçirdi ve buranın adını Arsineia olarak değiştirdi.
Lisimahos Efes'i 3 km uzağa taşıdı ve yeni bir liman ve savunma duvarı inşa etti. Ancak Efes halkı yerinden kıpırdamayı reddetti ve Lisimahos onları zorla taşımaya kalkıştı. Lisimahos MÖ 281'de Korupedium Savaşı'nda öldürülünce şehrin adı yeniden Efes olarak değiştirildi.
Efes MÖ 263'te Seleukos İmparatorluğu'nun büyük bölümüyle birlikte Mısır egemenliğine girdi. Seleukos kralı III. Antiokhos, MÖ 196'da Efes'i geri aldı ancak 6 yıl sonra Magnesia Savaşı'nda yenilince Efes, Pergamon egemenliğine (günümüz Bergaması) girdi.
Roma yönetimi altında Efes
MÖ 129'da Bergama Kralı Attalos, vasiyetinde Efes'i Roma İmparatorluğu'na bıraktı ve şehir, bölgedeki Roma valisine ait oldu. Sezar Augustus'un reformları Efes'i en müreffeh zamanına getirdi ve bu durum MS 3. yüzyıla kadar sürdü.
Muazzam amfitiyatro, Celsus Kütüphanesi, halk meydanı (agora) ve su kemeri gibi bugün görülebilen Efes kalıntılarının çoğu Augustus'un hükümdarlığı sırasında inşa edilmiş veya iyileştirilmiştir.
Tiberius döneminde Efes bir liman kenti olarak gelişti. MÖ 43 civarında şehirde ticaret bölgesi açıldı. Amacı hem insan yapımı limana hem de muazzam miktarda malla antik Kral Yolu boyunca seyahat eden kervanlara hizmet vermekti.
Bazı kaynaklara göre Efes o zamanlar kozmopolit bir kültür ve ticaret merkezi olarak Roma'dan sonra ikinci sıradaydı.
Efes'te din
Efes, Hıristiyanlığın yayılmasında başlıca rol oynadı. MS 1. yüzyıldan itibaren Pavlus ve Yuhanna gibi Hıristiyanlar Artemis kültlerini ziyaret edip payladı ve bu süreçte birçok insan Hıristiyan dinine geçti. İsa'nın annesi Meryem'in son yıllarını Efes'te Yuhanna ile birlikte geçirdiği kabul edilir. Bu yüzden dünyadan Hıristiyanlar Meryem'in evini ve Pavlus'un mezarını ziyaret etmek için Efes'e geliyor.
Efes'ten Yeni Ahit'te defalarca bahsedilir ancak MS 60 civarında yazılan Efeslilerin İncil'inin kaynağı şüphe toplar ve Pavlus'un Efes Hıristiyanlarına yazdığı bir mektup olduğu düşünülür. Her Efesli, Pavlus'un Hıristiyanlık mesajını benimsemedi. Elçilerin İşleri isimli kitabın 19. bölümünde Demetrios adında bir adamın başlattığı bir isyandan bahsedilir. Demetrios, Artemis'in resmini taşıyan gümüş sikkeler bastırdı.
Pavlus'un, tanrıçaya saldırmasından bıkan ve Hıristiyanlığın yayılmasının ticaretini mahvedeceğinden endişelenen Demetrios bir isyan planladı ve büyük bir kalabalığı Pavlus ve müritlerine karşı dönmeye ikna etti. Ancak Efesli yetkililer Pavlus'u ve takipçilerini korudu ve Hıristiyanlık Efes'in resmi dini haline gelmiş oldu.
Efes'in çöküşü
262'de Gotlar, Artemis Tapınağı dahil tüm Efes'i yıktılar. Şehir bir miktar restore edildi ancak ihtişamını hiçbir zaman geri kazanamadı. Roma İmparatoru Theodosius, hükümdarlığı döneminde Artemis'in tüm izlerini sildi. İbadet özgürlüğünü yasakladı, okulları ve tapınakları kapattı ve kadınların daha önce sahip oldukları hakların çoğunu aldı. Artemis Tapınağı yıkıldı, kalıntıları Hıristiyan kiliseleri inşa etmek için kullanıldı.
Bizans döneminde Konstantin, Hristiyanlığı tüm Roma'nın resmi dini ilan etti ve Konstantinopolis'i Roma Doğu İmparatorluğu'nun başkenti yaptı. Bu karar, limanında biriken alüvyon nedeniyle halihazırda gerileme yaşayan Efes'i giderek daha fazla gözden düşürdü.
Şehir, zorlu ekonomisini desteklemek adına ikonik ibadethaneleri ile ziyaretçi çekmeye başladı. Yine de Efes kötüleşen limanı olan bir liman kentiydi ve şehri tam anlamıyla ayakta tutmak için yapılacak bir şey kalmamıştı.
MS 6. ve 7. yüzyıllarda yaşanan büyük deprem ve limanın devam eden gerileyişi Efes'in ününü bitirdi ve Arapların fetihleri, Efes'in nüfusunun çoğunu kaçmaya ve yeni bir yerleşim kurmaya itti. Efes, 14. yüzyılda Selçuklu Türklerinin egemenliğinde kısa bir büyüme ve yapılaşma dönemi yaşamasına rağmen bozulmaya devam etti.
Osmanlı İmparatorluğu 15. yüzyılda Efes'in nihai kontrolünü ele geçirdi ancak şehir zorlu bir boğazın içindeydi ve limanı pratikte kullanışsızdı. O yüzyılın sonunda Efes terk edildi. Bıraktıkları ise arkeologlara, tarihçilere ve her yıl antik kalıntıları görmek için bölgeye akın eden binlerce ziyaretçiye ilham olmaya devam ediyor.