Tarihteki en ünlü asi kadın savaşçılar

Tomoe Gozen'in vahşi bir tasviri onu tam zırh içinde yakalar.
Tomoe Gozen'in vahşi bir tasviri onu tam zırh içinde yakalar.

Tarihi kaynaklar büyük oranda erkek komutan ve savaşçılardan bahseder. Dolayısıyla eline mızrağını, kılıcını veya belki de sopasını almış savaşçı kadınlarla pek fazla göz göze gelmeyiz. Fakat klasik antik dünya, yaşamış olan Kelt kraliçelerinin güçlerini biliyor ve onlara saygılarını sunuyordu. Doğu'da ise, efsanevi kadın savaşçılar rakibini devirip, en güçlü olanlarına boyun eğdirirken, Orta Afrika kraliçesi zekasını ve askeri altyapısını Portekizli köle tacirlerini engellemek için kullanmaktan korkmadı. Yerli Amerikalı kadınlar, evlerini ABD işgalci askerlerine karşı korumak için savaşırken, Amerikalı kadın vatanseverler İngiliz Kraliyetine karşı savaş verdi. Bu yazıda tarihteki en ilginç kadın savaşlarını bulacaksınız.

Ayrıca bkz: Afrika, Antik Yunanistan, Orta Asya ve uzaklardaki savaşçı kraliçeler

Boudica

Boudica, arabasının tepesinde güçlerine sesleniyor
Boudica, arabasının tepesinde güçlerine sesleniyor

Doğu Anglia'nın Iceni kraliçesi Boudica'nın asla bir savaşçı olma niyeti yoktu. Fakat Iceni kralı olan kocası MÖ 60'ta öldükten sonra, Romalılar kendisini kırbaçlayıp kızlarına cinsel saldırıda bulundu. Artık bu zalimliğe karşı koymaktan başka seçeneği kalmamıştı. Boudica bir ordu topladı ve Camulodunum (Colchester), Londinium (Londra) ve Verulamium'u (St. Albans) aleve vererek yok etti. Romalı tarihçi Cassius Dio onu şu şekilde anlatıyor: "Boyu çok uzundu, görünüşü ve bakışları çok korkunçtu, sesi etkileyiciydi; koyu sarı saçları kalçalarına kadar uzanırdı."

MÖ 60 ya da 61 yılında, Romalı general Suetonius ile Boudica savaşta karşı karşıya geldiler. İngilizler intikamlarını almak için hazırdı. Kraliçe Boudica, birliklerini savaşarak ölmeleri ya da köle olarak yaşamaları arasında karar vermelerini emrederek savaş arabasından indi. Fakat sayıca üstünlüğe karşın o ve ordusu yenildi. Tarihçi Tacitus, Boudica'nın daha sonra zehir içtiğini yazsa da, bu asla kanıtlanmadı. Ayrıca bkz: Boudica: Antik Britanya'nın Roma karşıtı savaşçı kraliçesi

Tomoe Gozen

Tomoe Gozen'in vahşi bir tasviri onu tam zırh içinde yakalar.
Tomoe Gozen, bu etkileyici tasvirinde zırh içinde görünüyor.

Japonya'nın sabırlı ve şüphesiz çok disiplinli olan samuray savaşçılarının büyük kısmı erkekti. Fakat bu samurayların en ünlü olanlarından birisi bir kadındı. Tomoe Gozen'in (Leydi Tomoe) tarihteki yeri ilk olarak, 12. yüzyıl Genpei Savaşı'nın derlenmiş bir anlatısı olan The Tale of the Heike'den bilinir. Bu savaş Taira (Heike olarak da bilinir) ve Minamoto aileleri arasında geçmiştir.

Kumandan kocası ya da sevgilisi Kiso no Yoshinaka'ya hizmet eden (Minomoto no Yoshinaka) bir samuraydı. Tomoe, "ne en vahşi atın ne de en sert şartların engelleyemeceği korkusuz bir at biniciydi. Kılıcı ve okunu o kadar muntazam kullanır ki, adeta bin savaşçıya denk olurdu. Yani bir tanrı ya da şeytanla karşılaşmaya uygun bir savaşçı."

Kumandan Yoshinaka, Tomoe'nin desteğiyle Taira'ya karşı galip geldi ama sonra ailesi ona arkasını döndü. Bu nedenle 1184'te Awazu Savaşı'nda kuzeniyle savaşmak zorunda kalacaktı. Tomoe, savaş meydanında tam beş asker kalana kadar onun yanında oldu. Yoshinaka, can vermek üzereyken ona savaşı terk etmesini emretti. Fakat bir düşman askerini "güçlü bir kavramayla yakaladı, onu atının kabzasına kadar kaldırdı, orada bir süre bekletti ve kafasını kırarak fırlattı". Sonra zırhını yere bırakarak ve tarih sahnesinden ayrıldı.

Jeanne d'Arc (Joan of Arc)

Joan of Arc, 1431'de kazığa bağlanarak yakıldığı için din adamlarından önünde bir haç tutmasını istedi

Fransa ve İngiltere arasındaki 15. yüzyıl Yüz Yıl Savaşı'nın doruk noktasında, genç bir köylü kızı Fransa'yı ateşlemeye yetecekti. Jeanne d'Arc (Joan of Arc), 1429'da henüz taç giydirilmemiş olan Fransız tahtının varisi Dauphin Charles'ın huzuruna geldiğinde çok gençti (İngilizler, Fransa'nın tarihsel taç tören yeri olan Reims'i ele geçirmişti). St. Michael, İskenderiyeli St. Catherine ve Antakyalı St. Margaret'in kutsal seslerinin kılavuzluğunda ona şöyle seslendi: "Ben geldim ve Tanrı adına size ve krallığınıza yardım getirmek için gönderildim." Kilise görevlileri tarafından bir süre sorguda tutulmasının alınmasının ardından, bu genç kıza asker toplama ve ileri at sürme izni verildi.

Aziz Michael, İskenderiyeli Aziz Catherine ve Antakyalı Aziz Margaret'in aziz seslerinin rehberliğinde ona şöyle dedi: "Ben geldim ve Tanrı adına size ve krallığınıza yardım getirmek için gönderildim." Kilise yetkilileri tarafından sorgulandıktan sonra, kendisine asker toplama ve at kullanma imkanları sağlandı.

Joan ve askerleri etrafı sarılmış olan Orléans şehrini özgürlüğüne kavuşturdu ve bu sayede II. Charles'ın taç giymesini kolaylaştırarak Fransa'nın başına yasal bir kralın oturması sağlandı. Fakat İngilizler 1430'da Jeanne'yi ele geçirdi, onu aykırı fikirlerinden dolayı yargılayarak mahkum etti. 30 Mayıs 1431'de Rouen'de yakılarak idam edildi. Savaş ilerledikçe Fransızlar toprak kazanmayı sürdürdü ve en sonunda İngilizlerin elindeki bölgelerin çoğunu ele geçirmişti. VII. Charles, Joan'a atfedilen suçlamaları iptal etti. 1920'de Katolik Kilisesi Joan'ı azize ilan etti ve Fransızlar da koruyucu azizeleri olarak görmeye başladı.

Tang Sai-er

Çin'in 15. yüzyıl Ming Hanedanlığı döneminde, Putai kentinde yaşayan (bugünkü Shandong eyaleti) genç bir kız olan Tang Sai-er, babasının elinden dövüş sanatları eğitimi aldı. Lin San adında bir gezginle aile kurdu ve gizli bir dini ve siyasi tarikat olan White Lotus'a (White Lotus Society) dahil olarak bölgesel bir lider haline geldi.

Tang Sai-er'in yaşamı arka arkaya anne, baba ve kocasını kaybettiğinde değişecekti. Bir yandan da ülkesi imparatorluğun ağır vergileri ve doğal afetler altında alt üst olma dönemini yaşıyordu. Artık harekete geçmesi gerektiğini anlamıştı. 1420'de Ming hanedanıyla savaşabilecek bir köylü birliği kurdu. Bazı rivayetlerde, kağıttan yapılmış uçan bir iblis ordusu kurarak savaşı kazandığı yazılıdır.

Son savaşında yenildiğinde kaçarak izini kaybettirdi. Bazı anlatırlarda yakalandığını fakat herhangi bir şekilde zarar verilmediği belirtiliyor. Diğer yandan Budist rahibelere giyinip yaşadığı da söylenir. Bu nedenle bölgedeki rahibelerin hepsi tutaklanmış ancak bu asi lider bulunamamıştı.

Nzinga Mbande

1830'lardan kalma elle boyanmış bir litografi, Ambundu Ndongo ve Matamba Krallıklarının lideri Kraliçe Nzingha Mbande'nin portresini gösteriyor

Kraliçe Nzinga Mbande, idrak kabiliyeti, politik marifetleri ve Portekizce bilmesiyle tanınmış ve 17. yüzyıl Angola tarihinin büyük bölünümü belirlemişti. Portekiz'den gelen köle tüccarları, Angola'nın topraklarının egemenliğine yönelik bir tehdit olarak ortaya çıktı. Bu süreçte kral olan erkek kardeşi, 1622 yılında kendisinden bir barış anlaşması için görüşme yapmasını istedi. Müzakereler başlarken Portekizliler, kraliçenin oturması için paspas benzeri bir şey verdi. Yani kendisine sömürge valisinden daha düşük statüsünün olduğu gösteriliyordu. Mbande yanındaki yardımcısından yere diz çökerek sandalye pozisyonu almasını istedi. Böylece "bir şekilde" eşitliği sağlamıştı.

Mbande 1624'te erkek kardeşinin ölümü üzerine Ndongo Kraliçesi oldu (yalnızca erkeklerin lider olabileceği bir geleneği de bozmuştu). Ardından Mbundu halkının krallığını ve devamındaki Matamba krallığını ele geçirdi. Çok geçmeden etkili bir hükümdar olduğunu gösterdi. Bundan sonra Portekizlilerle 30 sene savaşı sürdürecek ve daha önce düşmanı olan çevre devletlerle ortaklıklar kuracaktı. Mbande yalnızca bir ülke lideri değildi. Gençlere ok ve mızrak savaşlarına yönelik eğitim aldırarak, onları çarpışmalara hazırladı. Hayatının son yıllarına kadar general unvanını sürdürdü ve tüm savaşları kendisi yönetti.

Prudence Cummings Wright

Lexington Muharebesi, 1775
Lexington Muharebesi, 1775

Prudence Cummings Wright, 18. yüzyılda Massachusetts'te "Krala sadık" bir ailede yetişti. Fakat kolonilerin bağımsız olmasına inanıyordu. Kocası, Nisan 1775'te Lexington ve Concord Muharebeleri'nin ardından İngilizlere karşı savaşmak için Pepperell'den yola çıkarak diğer birliklere katıldı. Wright ise bölgeyi savunma arzusuyla, daha sonra Mrs. David Wright's Guard (Bayan David Wright'ın Muhafızları) olarak bilinecek olan bir milis topluluğun başına getirildi.

Kral yanlısı kardeşlerinin ve diğer arkadaşlarının Kanada'dan Boston'a casusluk yaptığını duyduğunda derhal bir askeri hamle başlattı. Casuslar kasabanın köprüsünden geçmek üzereyken bölgedeki kadınların belgelerini el koyarak bu kişileri tutuklamalarına yardım etti. Böylece Boston'daki İngilizler, Amerikan askerlerinin planlarına erişemeyecekti.

Buffalo Calf Road Woman (Cheyenne halkının savaşçısı)

Charles Marion Russell'ın "The Custer Fight" adlı eseri, George Armstrong Custer'ın Little Big Horn Muharebesi'ndeki son çarpışmasını Hindistan gözüyle betimliyor.
Charles Marion Russell'ın "The Custer Fight" adlı eseri, George Armstrong Custer'ın Little Big Horn Muharebesi'ndeki son çarpışmasını Hindistan gözüyle betimliyor.

Little Bighorn Muharebesi, Yarbay George Custer'ın ölümüyle sonuçlandı. Bu olay ABD'nin 7. Süvari Alayı'nın Büyük Ovalar'daki Kızılderili birlikleriyle karşı karşıya gelerek, ağır bir yenilgi aldığı muharebe olarak hatırlanır. Çarpışmayla ilgili daha az bilinen şey ise Cheyenne savaşçısı Buffalo Calf Road Woman adlı bir kadının üstlendiği sorumluluktur.

1876'daki Siyu Savaşları sırasındaki Rosebud Muharebesi'nde, küçük kardeşini korkusuzca kurtaran gözüpek bir savaşçı olarak çoktan ön plana çıkmıştı. Cheyenne halkı bu savaşa –Kızın Kardeşini Kurtardığı Yer– adını verdi. Takip eden dönemde kocası Siyah Çakal'ın yanında Little Bighorn Muharebesi'nde savaştı. Kulaktan kulağa dolaşan bir hikayeye göre; Yarbay Custer öldürülmeden önce Custer'ı atından düşüren kişi bu kadındı.