Dünya'nın karasal alanının yaklaşık yarısı insanlar tarafından nispeten el değmemiş durumda tıpkı yollar, ışık kirliliği veya ormansızlaşma gibi. İnsanların dünyadaki farklı ekosistemlerdeki ortalama etkisini hesaplamak için küresel insan etkisi haritaları kullanılıyor. Uydu verilerine dayanan son bulgular, Dünya'nın şu anda nispeten 'yaban' kalan bu %50'lik bölgesini koruma ve muhafaza etmede hala şansımız olduğu yönünde.
Dünya'nın Kalan Yarısının Korunması
Dünya'da insan eli değmemiş kalan %50'lik kısmı korumanın faydaları büyük. Çünkü havayı ve suyu arındırmaya, besin maddelerini geri dönüştürmeye, toprak verimliliğini ve muhafazasını artırmaya, bitkileri tozlaştırmaya ve atık ürünleri parçalamaya yardımcı oluyorlar. Şu anda Dünya'nın karasal yüzeyinin %20'si ya yerleşik kentsel alan ya da ekili alan olarak sınıflandırılıyor ve küresel nüfus arttıkça bu oran da artacak.
Bununla birlikte kalan %50'lik kısımdaki geniş ormanlar altta yatan ekosistemi incelemeyi zorlaştırır. Yaklaşık 7.500 hayvan türü üzerinde yapılan araştırmalar 1500'den beri Dünya'da ciddi miktarda türün yok olduğunu gösteriyor. Aşağıdaki haritada renkli kısımlar kaç türün soyunun tükendiği gösteriliyor. Toprakların sadece yüzde 3'ünde herhangi bir canlı yok olmamış.
İnsanların doğal çevreyi derinden etkilediği açık olsa da bunu ölçmek zordur. İnsan uygarlığının Dünya'yı ne ölçüde etkilediğini küresel ölçüde belirlemeye yönelik ilk çabalar "yaban" alanların haritalandırıldığı 1980'lerde başladı ve hala devam ediyor.
Bugün dünyanın farklı bölgelerindeki küresel insan etkisini gösteren dört farklı harita var. Haritaların her biri farklı metodolojiler kullansa da insanın Dünya'daki etkisi hakkında benzer sonuçlar veriyor: Dünya'daki kara yüzeyinin %50'sinden fazlası (kullanılan endeksin türüne göre %48-56 aralığında değişir) tamamen el değmemiş durumda.
İnsanlar var olduğu günden bu yana çevrelerini şekillendirdi. İnsan egemenliğindeki şu anki çağa Antroposen Çağı deniliyor ve Sanayi Devrimi'nden bugüne insanların doğa ve doğal süreçler üzerindeki ezici etkisini ifade ediyor. Antropojenik iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri dünya çapında görülmeye başladıkça bu görüşe inanmamak elde değil.
El Değmemiş Toprakların Dünya İçin Önemi
İnsanın doğadaki izi biyomdan biyoma önemli ölçüde değişir. Boreal ormanlar ve tundra gibi soğuk alanlar 'çok düşük' ila 'düşük' insan etkisine sahipken, ılıman çayırlar, tropik iğne yapraklı ormanlar ve tropik kuru ormanlar çok daha yüksek düzeyde insan etkisi altında. Bu bölgelerin yalnızca %1'inden azı "çok düşük" insan etkisi gösterir. Bu veriler insan uygarlığının doğal çevreyi nasıl yok ettiğini korkunç şekilde ortaya koyar.
İnsanlar tarafından dokunulmamış ekosistemler bizleri hem iklim değişikliğinin etkilerinden koruyor hem de temiz su temini ve doğal taşkın kontrolü gibi yaşama dair faydalı işlevler sunuyor. Bunun bir örneği, Laos gibi kentsel alanlarda aşırı hava olayları ve taşkınlar için inşa edilen kentsel sulak alanlardır. Bu ekosistem hizmetleri genel insan refahını iyileştiriyor.
Önemli düzeyde insan etkisi altındaki ekosistemler için tüm umutlar yok olmuş değil. Topraktaki organik maddenin yenilenmesine ve toprak biyoçeşitliliğinin artırılmasına yardımcı olan "karbon akıllı" çiftçilik gibi tarımsal uygulamalar biyolojik çeşitliliği tehdit etmek yerine teşvik eder, tıpkı kentsel alanlarda tozlayıcıların artması gibi. Bu nedenle, insan egemenliğindeki bu araziler, etkili şekilde yönetilirse iklim krizini hafifletmek ve biyolojik çeşitliliği desteklemek hala mümkün.