Şüpheli birinin sorgulanması sırasında önlüklü bir kimse içeri girerek elindeki şırıngayı şüpheliye enjekte eder ve konuşmasını sağlar. Bu ilaçlardan genellikle hoş bir bilimsel adla bahsedilir: Sodyum pentotal. Şu var ki Sodyum pentotal aslında gerçekten vardır. Kendisi "Sodyum tiyopental"ın marka adı ve gerçekten de "ilaç" olarak adlandırılıp kullanıldı. Peki nedir ve nasıl çalışıyor?
Doğruluk Serumunun Tarihi
İnsanlar Roma'dan beri psikoaktif ilaçlarla hedef bireylerden bilgi edinmeye çalıştı ve ilk yöntemler düpedüz alkoldü. Hatta şarabın doğruluk etkisi için Latince "in vino veritas" yani şarapta doğruluk vardır denildi.
Bununla birlikte doğruluk serumunun asıl tarihi 20. yüzyılda başlıyor. O zamanlar, bitkilerden elde edilen skopolamin doğumda anestezi için kullanılıyordu. Skopolamin ile anestezi edilmiş hastaların uyuşukken geçmiş anılarını anlattığını fark eden doktorlar "doğruluk serumu" fikri üzerinde araştırma yapmaya başladılar ve bugün en önemlilerinden olan sodyum pentotal ve sodyum amital barbitüratları keşfedildi.
Sodyum Pentotal Nedir?
Diğer adıyla Sodyum tiyopental 1936'da Ohio'da yeni ağrı kesici bulmaya çalışan iki kimyager Ernest H. Volwiler ve Donalee L. tarafından icat edildi. Kimyagerler ilacın gerçekten yüksek dozlarda verilmediği sürece ağrıyı durdurmada etkili olmadığını görünce hayal kırıklığına uğradı. Ancak bir noktada hasta tamamen bayılıyordu. İlaç bu yüzden günümüzde hala genel anestezinin ilk aşamasında hızlı bir bayıltıcı ve başka amaçlar içinse zehirli iğne olarak kullanılıyor.
Ancak, ilginç bir kullanımı daha var: Kimyagerler daha küçük dozlarda verilen Sodyum pentotalin insanları oldukça gevşettiğini ancak uyanık tuttuğunu fark etmiştir. Bunun nedeni Sodyum pentotalin bir barbitürat olmasıdır: Merkezi sinir sistemini baskılayan ve beyin aktivitesini yavaşlatan bir ilaç sınıfı. O zamanlar psikiyatristler hastaları konuşturmak için sodyum amital gibi diğer barbitürat türlerini kullanıyorlardı.
Sodyum amital I. Dünya Savaşı sırasında askerlerin savaş alanından kalan travmatik anılarını veya histeriyi yatıştırmak için yaygın olarak kullanıldı. Ancak nispeten küçük dozlarda bile ilaç güçlü bir yatıştırıcıydı. Bu yüzden konuşkan olanlardan çok uykulu hastalar üretme eğilimindeydi.
Yeni Bir Doğruluk İlacı Sahneye Çıkar
II. Dünya Savaşı'nda psikiyatristler benzer tedavileri bu kez sodyum pentotal ile denediler. Küçük dozlarda verildiğinde travmalı hastalar trans benzeri bir duruma geçiyorlardı. Bu haldeyken, bilinçliyken hiç yapmayacakları biçimde samimi konuşmaya başladılar.
Bazı bilim adamları eğer bu kimyasal şok geçirmiş askerlerin konuşmasına yardımcı oluyorsa, belki suçlu şüpheliler üzerinde de aynı etkiye sahip olabilir diye düşündü. Yıllarca süren araştırmalar ile bazı bilim adamları gerçekten de bir "doğruluk serumu" veya gerçeği söyleten ilaç bulduğunu düşündü. Neden böyle düşündüklerini anlamak zor değil.
Nasıl Çalışıyor?
Sodyum pentotal enjekte edildiğinde beyne ulaşır. Burada, beyin kendisini yavaşlatmak istediğinde doğal olarak ürettiği kimyasallardan birini taklit eder. Kimyasalın adı "Gaba" (Gama aminobütirik asit). Sodyum pentotal, tıpkı Gaba gibi beyin hücrelerinin reseptörlerine bağlanıyor. Bu durum hücrelerin milyonlarca nöronla ilişkisini kesiyor ve üst beyin işlevlerini azaltıyor. Sonuç olarak korku ve endişeden kaynaklanan ajite durumlar azalıyor.
Bununla birlikte beynin karmaşık düşünce süreçlerini yürütmesi de zorlaşıyor. Örneğin, hangi soruların cevaplanacağına karar vermek ve yalanlar uydurmak gibi. Bilim adamları yalan söylemeyi sağlayan beyin işlevlerini kaybettiğinizde, yapılabilecek tek şeyin doğruyu söylemek olduğuna inandılar. Ancak görünüşe bakılırsa beyin bundan biraz daha karmaşık çıktı ve bu yüzden Sodyum pentotal bir Veritaserum olmadı.
Nasıl Çalışmıyor?
Sodyum pentotal ile ilgili ilk sorun, insanların karmaşık düşünme yeteneklerini azaltarak her şey hakkında çok konuşmalarını sağlamasıydı. 1950'lerde John MacDonald adlı bir adli tıp psikiyatristi, bu ilaçların etkisi altındaki kişilerin oldukça telkin edilebilir olduğunu ve karşısındakilerin duymak istediğini düşündüğü her şeyi söyleyeceğini, hatta bazen işlemedikleri suçları itiraf edeceklerini bildirdiler.
MacDonald ve diğerleri ayrıca ilacın isteksiz denekleri istemedikleri şeyler hakkında konuşturamadığını buldu. Dahası, kendi yalanlarına gerçekten inanan insanlar, ciddi kişilik bozukluğu olanlar gibi, kendilerine ne kadar sodyum pentotal verilirse verilsin yalan söylemeye devam ediyordu. Sonuç olarak bugün hala doğruluk serumu veya gerçeği söyleten ilaç diye bir şey bulunmuyor.