Aşırı anlar aşırı seçenekler getirir. Aşırı tesadüf ve garip bir tarihsel zamanlama ile 11 Eylül terörist saldırıları başladığında Amerika Birleşik Devletleri'nde pistte hazır nükleer silahlar vardı. O sırada kapsamlı bir nükleer eğitim operasyonu yapılıyordu ve kuvvetler kapsamlı nükleer tatbikatlar için hareket halindeydi. O sabah Dünya Ticaret Merkezi'ne yapılan saldırıdan sonra ABD derhal nükleer silah seçeneğini ele aldı.
Her seçenek masada
11 Eylül günü ortaya çıkan kaosun ilk anlarında kimse neler olduğunu bilmiyordu. Savaş uçakları Washington DC çevresinde dolaşıp, ticari uçaklar kıyılara indirilirken ABD'nin saldırı altında olduğu açıktı. O sırada kimse saldırıların arkasında kimin olduğunu bilmiyordu. Başka bir millet miydi? Büyük bir güç mü? Daha büyük bir planın parçası mıydı yoksa münferit bir olay mıydı? Gelen daha fazla uçak veya füzeler var mıydı?
Ülkede Air Force One'da dolaşan sorular bunlardı. Sorulan diğer sorular arasında ulusun tepkisinin ne olacağı vardı. Nükleer silah kullanımı masada mıydı?
Olasılıklar tartışıldı. Dönemin Almanya Şansölyesi'nin eski danışmanı Michael Steiner, ABD'nin ilk birkaç saat içinde nükleer bomba kullanmak dahil her seçeneği değerlendirdiğini söylemiştir.
Güvenlik prosedürü olarak saldırılardan sonra nükleer bombalar çoktan gökyüzüne çıkarılmış, kurulmuş ve kullanılmaya hazırdı. Ancak askeri konuşmalarda tam olarak ne söylendiğine dair açıklama olmadığından ve Air Force One'daki görüşmelerin hiçbir kaydı kamuoyuna sunulmadığından 9/11 sonrasında nükleer bomba kullanma konusunda ABD'nin ne kadar ciddi olduğunu bilemiyoruz. Muhtemelen ciddi olarak düşünmüyorlardı.
ABD, nükleer silahlarını saldırılar büyürse son çare olarak kullanmak üzere hazır hale getirmiş olabilir.
Nükleer düşünmek
11 Eylül ABD'nin nükleer silah kullanmayı düşündüğü son olaydı. Ancak elbette nükleer silah kullanmayı düşündüğü tek olay değildi.
Kore Savaşı sırasında nükleer silah kullanmak isteyen ordu üyeleri vardı. Bunlardan biri General Douglas MacArthur'du.
1954'teki Tayvan Boğazı krizi sırasında ABD'nin nükleer bombaları Çin'e karşı ciddi bir tehditti. Ordu çatışmayı bastırmak için Çin'e nükleer bomba atılmasını önerdi.
Küba Füze Krizi belki de dünyanın bütün bir nükleer savaşa en yakın olduğu andı. Bu kriz sırasında her türden nükleer silah gündeme geldi.
Daha sonra 1995'te, Norveç'ten yapılan bilimsel bir roket fırlatması sırasında radar gözlemcileri ABD'den Moskova'ya bir nükleer ICBM'nin fırlatıldığına inandılar. Nükleer bomba kullanımı yeniden masadaydı.
Son olarak 2001 yılında bir kez daha tartışıldı. Nükleer silah kullanmaya dair hiçbir zaman kamuya açıklanmayan başka olaylar da olabilir.
Sonuç
Neyse ki, 11 Eylül'den sonra nükleer silah kullanılmadı. Bunun yerine NATO tarafından Afganistan'da uzun bir konvansiyonel savaş başlatıldı ve kısa süre önce sona erdi. Nükleer bomba yeniden güvenli bir şekilde şişesine yerleştirildi. Ancak nükleer savaş riski insanlıktan uzak olmayacak.
Günümüzde nükleer silah kullanımı tehdidi bir kez daha artıyor. Rusya hazırlık seviyesini yükseltti ve ABD tepkileri ölçüyor.
Japonya, şimdiye kadar nükleer saldırıya uğrayan tek ülke olmaya devam ediyor. O zamanlar kendilerine ait herhangi bir nükleer silaha sahip değillerdi. Bombanın karmaşıklığı nedeniyle nükleer programlarını iptal etmişlerdi.