Doğum kontrol hapı haklı olarak toplumsal bir devrim olarak görülmüştür. Düzenli olarak alındığında, istenmeyen gebeliklere karşı yüksek düzeyde koruma sağlayarak birçok kadına cinsel bağımsızlık kazandırır. Zaman içinde eski formülasyonlar iyileştirildi ve yenileri geliştirildi, uygulamalar doğum kontrolünün ötesine geçerek çeşitli durumları ele aldı.
Ancak, diğer ilaçlar gibi bunların da yan etkileri olabilir. Hormonal bantlar ve vajinal halkaları içeren kombinasyon kontraseptifleri söz konusu olduğunda, bunların kan pıhtılaşması riskini artırdığı uzun zamandır bilinmektedir. Söz konusu trombozlar üç kat daha sık meydana gelebilmekte ve bazı analizlerde riskin yedi kata kadar arttığı bildirilmektedir.
Yakın zamanda yapılan bir çalışmada, bu hormonal kontraseptifler kesildiğinde bu riskin hızla azaldığını gösteren kanıtlar bulunmuştur. Cenevre Üniversite Hastaneleri'nden Marc Blondon liderliğindeki bir araştırma ekibi, "Blood" dergisinde, kombine kontraseptiflerin kesilmesinden sonraki iki ila dört hafta içinde riskin önemli ölçüde azaldığını bildirdi. Bu ilaçlar yumurtlamayı önlemek için hem östrojen hem de progesteron salgılamaktadır. Bu umut verici sonuç, sonraki çalışmalarda daha fazla teyit edilmeyi beklemektedir.
Amaç, kontraseptiflerin kesilmesinden sonra tromboz riskinin ne kadar hızlı normalleştiğini belirlemekti. İsviçre'deki araştırma ekibi, altı farklı zaman noktasında hormonal kontrasepsiyonu gönüllü olarak bırakan 66 kadından alınan kan örneklerini analiz etti. Pıhtılaşma faktörleri gibi belirli kan belirteçlerinin seviyeleri zaman içinde analiz edildi ve hormonal kontraseptif kullanmayan bir kontrol grubundaki 28 kadının kan değerleriyle karşılaştırıldı.
Pulmoner Emboli Riski
Beklendiği gibi, pıhtılaşma işaretleri hormonal kontrasepsiyon kullanan kadınlarda kesilmeden önce yükselmiştir. Bıraktıktan iki hafta sonra, toplam düşüşün yüzde 80'i ve dört hafta sonra yüzde 85'i oranında önemli ölçüde azalmışlardı. Uzmanlara göre, kan pıhtısı oluşma olasılığı, doğum kontrol hapını bıraktıktan sonraki ilk birkaç hafta içinde neredeyse normal seviyelere ulaşıyor. On ikinci hafta itibariyle, test grubundaki kadınların kanlarında kontrol grubundakilerle benzer belirteç seviyeleri vardı.
Kombine kontraseptifler Avrupa ve Kuzey Amerika'da en yaygın kullanılan doğum kontrol yöntemleridir. Sadece gebeliği önlemek için değil aynı zamanda pelvik ağrıyı hafifletmek ve anemi, yumurtalık ve rahim kanseri riskini azaltmak için de reçete edilirler.
ABD Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezlerine (CDC) göre, her yıl östrojen içeren doğum kontrol hapı kullanan yaklaşık 10.000 kişiden onunda tromboz görülmektedir. Bu durum genellikle venöz tromboembolizme (VTE) yol açar; derin bacak damarlarındaki pıhtılaşmış kan akciğerlere giderek daralmaya veya tıkanmaya neden olabilir ve bu da hayatı tehdit eden bir durumdur. Genetik yatkınlığın yanı sıra çeşitli yaşam tarzı faktörleri ve ilaçlar kanın pıhtılaşmasını etkiler ve riskin daha yüksek veya daha düşük olmasına katkıda bulunur.
İlacı Bırakmayı Bir Doktorla Görüşün
Blondon, "Doğum kontrol hapının potansiyel zararlarının, hap bırakıldığında hızla ortadan kalktığını bilmek güven verici" diyor. Ancak kombine kontraseptif yöntemlerin artı ve eksilerini tartmak çok önemlidir. Çalışma, (geçici) bir süre için kesmeyi planlarken göz önünde bulundurulması gereken hususlar hakkında yeni bilgiler sağlamaktadır. Örneğin, yönergeler büyük ameliyatlardan önce kombine kontraseptiflerin kesilmesini önermektedir. Çalışma sonuçlarına göre, doğum kontrol yönteminin ameliyat tarihinden iki ila dört hafta önce kesilmesi genellikle yeterli olabilir. Bu hususlar, uzun bir sınırlı hareketlilik dönemi bekleniyorsa veya antikoagülan ilaçlar kesilirken de önemli olabilir.
Ancak bu kararlar tıp uzmanlarıyla görüşülmelidir. Bir kişide zaten tromboembolizm varsa ve antikoagülan kullanıyorsa, uzmanlar hormonal kontrasepsiyona devam edilmesini önermektedir. Doğum kontrol hapının aniden kesilmesi anormal uterus kanamasına yol açabilir.
Sonuçları doğrulamak için daha fazla çalışmaya ihtiyaç vardır. Araştırma ekibi, sadece pıhtılaşma belirteçlerinin değil, aynı zamanda gerçek pıhtılaşma olayları riskinin de azalıp azalmadığının incelenmesini önermektedir. Daha geniş çaplı çalışmalarda, yaşlı kadınlar ya da obezite hastaları gibi farklı alt gruplarda benzer bir örüntü olup olmadığı analiz edilebilir; zira bu çalışmada sadece normal kiloda olduğu düşünülen 66 genç Avrupalı kadın test edilmiştir.
Özellikle kombine kontraseptif kullanan obez bireylerde tromboz riski nispeten yüksektir: geçen yıl "Heart Failure" dergisinde yayınlanan bir inceleme, riskin 24 kata kadar arttığını öne sürmüştür. Çalışmanın başyazarı Giuseppe Rosano, tromboz açısından daha yüksek güvenlik sağladıkları için obezite hastası kadınlarda kombinasyon hapları yerine sadece progestin içeren ürünlerin tercih edilmesini önermektedir.