Bilim insanları 1950'lerden bu yana genlerin insan sağlığı üzerindeki etkilerini incelemektedir. Bu durum tıp uzmanlarının, araştırmacıların ve politika yapıcıların hastalıkların teşhis ve tedavisini kişiselleştirmek için hassas tıbbın kullanılmasını savunmalarına yol açarak hastaların refahında daha hızlı iyileşmelere yol açmıştır.
Ancak genlerin psikoloji üzerindeki etkisi göz ardı edilmiştir.
Bu araştırma genlerin insan psikolojisini ve davranışını nasıl etkilediğini ele alıyor. İşte psikologların insan davranışını daha iyi anlamak ve potansiyel olarak psikolojik sorunların tedavisini ilerletmek için genetik çatışma teorisini kullanabilecekleri bazı özel yollar.
Genlerin Bununla Ne İlgisi Var?
Genetik çatışma teorisi, genlerimizin bizi biz yapmak için bir araya gelmesine rağmen, anneden mi yoksa babadan mı geldiklerini gösteren işaretleri koruduklarını öne sürer. Bu işaretler, biz büyüyüp geliştikçe genlerin birbirleriyle işbirliği yapmasına ya da savaşmasına neden olur.
Genetik çatışma araştırmaları öncelikle hamileliğe odaklanır, çünkü bu, insan gelişiminde farklı gen kümelerinin etkisinin tek bir bireyde açıkça gözlemlenebildiği birkaç zamandan biridir.
Tipik olarak, anne ve babadan gelen genler büyüme ve gelişme için farklı ideal stratejilere sahiptir. Anne ve babadan gelen genler nihayetinde normal büyüme ve gelişmeyle sonuçlanacak şekilde birbirleriyle işbirliği yapmanın yollarını bulurken, bu genler fetal gelişimi geldikleri ebeveyn için en uygun olanla biraz daha uyumlu hale getirerek fayda sağlar.
Anneden gelen genler anneyi sağlıklı tutmaya ve başka bir hamilelik için yeterli kaynak bırakmaya çalışırken, babadan gelen genler fetüsün annenin tüm kaynaklarını kendisi için almasından fayda sağlar.
Ancak genler uzlaşamadığında, bu durum bebek için fiziksel ve zihinsel eksiklikler ve hatta düşük gibi istenmeyen sonuçlara yol açabilir.
Genetik çatışma normal bir durum olsa da, psikolojide etkisi büyük ölçüde göz ardı edilmiştir. Bunun bir nedeni, araştırmacıların genetik işbirliğinin bireyin sağlığı ve refahı için gerekli olduğunu varsaymalarıdır.
Diğer bir neden ise çoğu insan özelliğinin birçok gen tarafından kontrol edilmesidir. Örneğin, boy uzunluğu 10.000 genetik varyantın kombinasyonu ile belirlenirken, ten rengi 150'den fazla gen tarafından belirlenmektedir.
Psikoloji ve davranışın karmaşık yapısı, hangi ebeveynden geldiği bir yana, tek bir genin benzersiz etkisini saptamayı bile zorlaştırmaktadır.
Örneğin depresyonu ele alalım. Depresyon geliştirme olasılığı sadece 200 farklı genden etkilenmekle kalmaz, aynı zamanda çocuklukta kötü muamele ve stresli yaşam olayları gibi çevresel girdilerden de etkilenir. Araştırmacılar benzer karmaşık etkileşimleri stres ve kaygı ile ilgili bozukluklar için de incelemişlerdir.
Prader-Willi ve Angelman Sendromları
Araştırmacılar genetik çatışmayı incelediklerinde, genellikle hastalıkla olan bağlantısına odaklanmış ve istemeden de olsa genetik çatışmanın psikoloji üzerindeki etkisini belgelemişlerdir.
Özellikle araştırmacılar, Prader-Willi sendromu ve Angelman sendromu olan kişiler üzerinde çalışarak, genetik çatışmanın uç örneklerinin– – örneğin bir ebeveyn gen setinin etkisi tamamen ifade edilirken diğer setin tamamen susturulması gibi — davranış değişiklikleriyle nasıl ilişkili olduğunu incelemişlerdir.
Prader-Willi ve Angelman sendromları, dünya çapında sırasıyla 10.000 ila 30.000 kişiden 1'ini ve 12.000 ila 20.000 kişiden 1'ini etkileyen nadir genetik bozukluklardır. Şu anda her iki durum için de uzun vadeli bir tedavi mevcut değildir.
Bu sendromlar, dengeli büyüme ve gelişme için gerekli olan kromozom 15 üzerindeki bir genin bir kopyasının eksik olduğu hastalarda gelişir. Genin sadece babadan gelen versiyonunu alan kişilerde Angelman sendromu, anneden gelen versiyonunu alan kişilerde ise Prader-Willi sendromu gelişir.
Angelman sendromunun fiziksel özellikleri arasında büyük gelişimsel gecikmeler, zihinsel engeller, hareket etme güçlüğü, yeme güçlüğü ve aşırı gülümseme yer alır.
Prader-Willi sendromunun fiziksel özellikleri arasında kas tonusunda azalma, beslenme güçlükleri, hormon eksiklikleri, boy kısalığı ve çocuklukta aşırı yemek yeme yer alır.
Bu sendromlar, tek bir eksik genin etkisinin açıkça gözlemlenebildiği birkaç örnekten birini temsil etmektedir. Hem Angelman hem de Prader-Willi sendromları dil, bilişsel, yeme ve uyku sorunları ile ilişkilendirilirken, aynı zamanda psikoloji ve davranışta belirgin farklılıklarla da ilişkilendirilmektedir.
Örneğin, Angelman sendromlu çocuklar gülümser, kahkaha atar ve genellikle sosyal etkileşimlerde bulunmak isterler. Bu davranışlar, çevrelerindeki kişilerden kaynak ve yatırım elde etme becerilerinin artmasıyla ilişkilidir.
Prader-Willi sendromlu çocuklar ise öfke nöbetleri, kaygı ve sosyal ortamlarda zorluklar yaşarlar. Bu davranışlar, bireyin hayatının erken dönemlerinde anneler için artan zorluklarla ilişkilendirilir ve potansiyel olarak annenin başka bir çocuk sahibi olacağı zamanı geciktirir.
Dolayısıyla bu durum, çocuğun yiyecek ve ebeveyn ilgisi gibi kaynaklara erişimini artıracaktır.
Psikoloji ve Davranışta Genetik Çatışma
Angelman sendromu ve Prader-Willi sendromu, genetik çatışmanın psikoloji ve davranış üzerindeki etkisini araştırmanın önemini vurgulamaktadır. Araştırmacılar bu bozukluklarda mizaç, sosyallik, ruh sağlığı ve bağlanma konularında farklılıklar olduğunu belgelemiştir.
Bu sendromlar arasındaki psikolojik süreçlerdeki farklılıklar, genetik çatışmanın önerilen etkileriyle benzerlik göstermektedir. Genetik çatışma, davranış ve kaynak ihtiyaçlarındaki farklılıklar yoluyla ebeveyn-çocuk ilişkisinin duyarlılığını ve hassasiyetini belirleyerek bağlanmayı etkiler.
Bu ilişki, çocuk henüz rahimdeyken oluşmaya başlar ve farklı sosyal durumlara karşı ne kadar tepkisel olacaklarının kalibre edilmesine yardımcı olur. Tepkilerin bu kalibrasyonu anne karnında tamamen biyolojik bir düzeyde başlarken, stresle başa çıkma şeklimizden kişiliğimize kadar her şeyi etkileyen benzersiz sosyal davranış kalıplarıyla sonuçlanır.
Çoğu bilim insanı genetik çatışmanın insan davranışı üzerindeki etkisini dikkate almadığından, bu araştırmanın çoğu hala teoriktir. Araştırmacılar, genetik çatışmanın biyolojik sürecinin psikolojik süreçleri nasıl etkilediğini görmek için disiplinler arasında benzerlikler bulmak zorunda kalmıştır.
Angelman ve Prader-Willi sendromları üzerine yapılan araştırmalar, genetik çatışma çerçevesini psikolojik araştırmalara entegre etmenin araştırmacılara biyolojimizin bizi nasıl benzersiz bir şekilde insan yaptığını incelemek için bir yol sağlayabileceğinin yalnızca bir örneğidir.