Güneş sistemimizin ötesinde her türden dünya var. Ötegezegen olarak adlandırılan uzaktaki yabancı gezegenler, Jüpiter gibi gaz devleri, gezegenimiz büyüklüğünde kayalık küreler ve hatta pamuk şeker yoğunluğunda "süper puflar" olabilir.
Ancak Dünya'nın yaklaşık 1,5 ila iki katı genişliğinde gezegenlerin olması gereken yerde gizemli bir boşluk var.
Gezegenlerin Olması Gereken Yerde Gizemli Bir Boşluk
NASA'nın keşfettiği 5.000'den fazla ötegezegen arasında çok sayıda süper-Dünya (gezegenimizin 1,6 katı genişliğinde) ve çok sayıda alt-Neptün (Dünya'nın çapının yaklaşık iki ila dört katı) var, ancak bunların arasında neredeyse hiç gezegen yok.
Caltech'te araştırmacı bilim insanı ve NASA Exoplanet Archive'da bilim lideri olan Jessie Christiansen Çarşamba günü yaptığı basın açıklamasında, "Ötegezegen bilimcileri artık bu boşluğun bir tesadüf olmadığını söylemek için yeterli veriye sahipler. Gezegenlerin bu boyuta ulaşmasını ve/veya bu boyutta kalmasını engelleyen bir şeyler var," diyor.
Bilim insanları bunun nedeninin bazı alt-Neptünlerin atmosferlerini kaybederek küçülmeleri ve bir süper-Dünya kadar küçük olana kadar boyut aralığında hızlanmaları olduğunu düşünüyor.
Christiansen'in son araştırması, gezegenlerin çekirdeklerinden gelen radyasyon atmosferlerini uzaya doğru ittiği için bu dünyaların küçüldüğünü öne sürüyor.
Çarşamba günü The Astronomical Journal'da yayınlanan çalışma, kayıp ötegezegenlerin gizemini çözebilir.
Gezegenlerin Kendileri Atmosferlerini Uzağa İtiyor Olabilir
Küçülen dış gezegenler atmosferlerini yakın tutacak kütleden (ve dolayısıyla yerçekiminden) yoksun olabilirler. Bununla birlikte, atmosfer kaybının kesin mekanizması belirsizliğini korumaktadır.
Yeni çalışma, bilim insanlarının "çekirdek destekli kütle kaybı" olarak adlandırdıkları bir hipotezi destekliyor. Çekirdek destekli kütle kaybı, bir gezegenin çekirdeğinin radyasyon yayarak atmosferini alttan itmesi ve zamanla gezegenden ayrılmasına yol açmasıdır.
Foto-buharlaşma olarak adlandırılan diğer hipotez, bir gezegenin atmosferinin ev sahibi yıldızının radyasyonu tarafından dağıtıldığını söylüyor. Ancak foto-buharlaşmanın bir gezegen 100 milyon yaşına geldiğinde gerçekleştiği düşünülmektedir – ve çekirdeğe bağlı kütle kaybı gezegenin bir milyarıncı doğum gününe daha yakın bir zamanda gerçekleşebilir.
Christiansen'in ekibi bu iki hipotezi test etmek için NASA'nın emekli Kepler Uzay Teleskobu'ndan elde edilen verilere baktı.
Ekip 100 milyon yıldan daha yaşlı olan yıldız kümelerini inceledi. Gezegenlerin ev sahibi yıldızlarla kabaca aynı yaşta olduğu düşünüldüğünden, bu kümelerdeki gezegenler foto-buharlaşma yaşamış olacak kadar yaşlı, ancak çekirdek kaynaklı kütle kaybı için yeterince yaşlı olmayacaktır.
Bilim insanları, buradaki gezegenlerin çoğunun atmosferlerini koruduğunu ve çekirdek kaynaklı kütle kaybını nihai atmosfer kaybının daha olası bir nedeni haline getirdiğini buldular.
Christiansen, eskiden Twitter olarak bilinen X platformunda, Temmuz ayında çevrimiçi olarak yayınlanan bir Harvard değerlendirmesinin bağlantısını paylaşarak, "Bununla birlikte, son çalışmalar her iki sürecin de işlediği devam eden bir kütle kaybı dizisine işaret ediyor" diye yazdı.
Yani gizem henüz çözülmüş değil. Christiansen'in açıklamasına göre, çalışmaları henüz bitmedi – özellikle de ötegezegenlere ilişkin anlayışımız zamanla gelişeceği için.