İstanbul'un fethi hakkında bir yazı hazırladık. Bu yazıda 1 Nisan 1453 ve takip eden günlerde yaşananları okuyacaksınız. Paskalya'ya rastlayan 1 Nisan 1453 pazar günü Konstantinopolis halkı, 11 yüzyıldan fazladır atalarının yapmakta olduğu şeyi yaparak diz çökmüş, İsa'nın dirilişini kutluyordu. Ertesi gün Osmanlı ordularının ilk birliklerini gördüklerinde dehşetten donakaldılar. Sultan II. Mehmed'in bizzat yönettiği 80.000 kişilik ordunun şehre ulaşması üç gün, mevzilerine yerleşmesi ise bir gün aldı.
İstanbul'un Fethi
Bizans İmparatorluğu'nun başkenti olan ve Batı Roma İmparatorluğu'nun yıkılışından sonra Doğu'da Hristiyanlığı ve medeniyeti yaşattığı için "İkinci Roma" diye adlandırılan Konstantinopolis şehri, üç tarafı denizle çevrili bir yarımadada yer alıyordu. Yarımadanın karaya bağlandığı batı yönünde bir hendek ve üç sıra surla korunan şehrin doğusu güneyi Marmara Denizi'ne ve kuzey surları Haliç'e bakıyordu. Denize bakan iki yöndeki surlar Venedikli denizciler ve Yunanlı keşişler tarafından korunuyordu. Haliç'in girişineyse, şehrin limanını korumak ve Osmanlı donanmasının girmesine engel olmak amacıyla zincir çekilmişti.
Dört yanı surlarla çevrili şehrin istihkamı son derece güçlüydü ama Konstantinopolis'i savunanların ellerinde yeterince ağır silah yoktu. Oysa Osmanlı ordusu, içlerinden biri, namlusu 7,5 metre uzunluğunda, 19 ton ağırlığında, 295 kg'lık granit bir topu 1,6 km'ye kadar fırlatacak güçte olmak üzere tam 70 tane ağır topla donatılmıştı.
6 Nisan'da savaş alanına gelen Sultan II. Mehmed, o sırada 21 yaşındaydı. Romanos Kapısı'nın (bugün Topkapı) karşısında otağını kurdu. Aynı gün kent, Haliç'ten Marmara'ya kadar karadan kuşatıldı. Topçu ateşi de o gün başladı. Surlara yapılan saldırı, hendekleri doldurma çabaları ve limanı Osmanlı gemilerine kapatan zinciri kırmaya yönelik gayretlerle destekleniyordu. Ancak zincire yönelik iki hücum geri püskürtüldü.
11 Nisan'da kara yönündeki surlara yapılan saldırının yoğunluğu artırıldı. Ertesi gün Osmanlı donanması şehrin önlerine karar gelerek boğaz girişinde demirledi. Surları savunanlar, tahribatı yün balyalarıyla azaltmaya çalışıyordu. Her gece, o gün oluşan delikleri tahta ve toprakla dolduruyor, hendeği boşaltıyorlardı. 12 Nisan sonrasında sürekli top ateşiyle dövülen surlarda ciddi tahribat vardı. 18 Nisan akşamı padişah, Topkapı – Edirnekapı arasındaki surlara saldırı emri verdi. Ancak Bizans İmparatoru XI. Konstantinos da iyi birlikleriyle burada mevzilenmişti. Kenti savunanlar dört saatin sonunda hücumu durdurmayı başardılar.
İstanbul'un Fethinde Gemilerin Karadan Taşınması
Doğrudan saldırarak zinciri kurmakta başarısız olan Sultan Mehmed, Haliç'i savunanları çok parlak bir stratejiyle gafil avladı. 21 Nisan'ı 22 Nisan'a bağlayan gece, 70 gemiyi karadan taşıyarak Haliç'e indirtti. Bizanslılar, sabah birdenbire kendi limanlarında gördükleri Osmanlı gemilerini dehşet içinde izliyordu. Bizans kuvvetlerinin ilk bölümünün Haliç surlarının savunmasına ayrılması, kara yönündeki savunmayı zayıflattı.
Bu arada şehir surları toplarla aralıksız dövülüyor ve yiyecek stokları giderek azalıyordu. Danışmanları XI. Konstantinos'a kaçmasını ve takviye güç toplamasını öneriyordu. Ama, morali bozulmuş şehir halkını ancak kendi varlığının bir arada tutabileceğini bilen imparator bunu reddetti. Savunmaya katılan Bizanslılar arasında kayıplar henüz pek azdı. Fakat çok yararlı vardı ve yorgunluk insanları bezdiriyordu. Meryem Ana'nın ikonunu taşıyan bir geçit alayı doluya tutulup yok olunca, halkın morali büsbütün bozuldu.
Gene de, yüzyıllardır sayısız saldırı ve kuşatmaya boğun eğmemiş, Osmanlı ordularınca 6 kere kuşatılmış ama düşmemiş şehirlerinin II. Mehmed'in eline geçebileceğini akılları almıyordu. Osmanlılar da onca çabaya rağmen şehre henüz bir asker bile sokamamışlardı. Sultan Mehmed'in bazı danışmanları, zarardan yol yakınken dönmesini ve kuşatmayı kaldırmasını öneriyordu. Ancak, diğer bazı devlet ileri gelenlerinden de destek olan padişah kararlıydı.
İstanbul'un Fethi Gerçekleşiyor
Büyük hücum 29 Mayıs gününün ilk saatlerinde ve kentin her tarafından başladı. Asıl saldırı bölgesi Topkapı'nın kuzeyindeki ağır hasar görmüş surlardı. Canlarını dişlerine takan Bizanslılar ilk hücumu püskürttüler. İkinci dalgada 300 kişilik bir grup bir gediğe ulaşmayı başardı. Ancak bizzat imparator tarafından yönetilen Bizanslılar onları da püskürttü. Artık bütün iş, Yeniçeri'nin cesaretine kalmıştı. Mehter marşı eşliğinde sıkı bir düzen içinde yürüyorlardı. Şehir halkı son bir saat daha dayandı ancak o sırada surlar birçok yerden delinirken şehri savunanlar arasında kargaşa çıktı. Konstantinos kargaşanın ortasında kaldı ve onu bir daha gören olmadı. Ancak sonradan, ona ait olduğu iddia edilen bir kesik baş padişaha sunulacaktı. Kuşatmanın 53. gününde Konstantinopolis'in düşmesiyle istediği şeyi sonunda elde etmiş olan ve bu tarihten itibaren Fatih diye anılacak olan muzaffer Sultan öğlen saatlerine şehre girdi. Yaşadığı sürece, Roma'nın yeniden doğuşunu simgeleyen bu şehrin, bu sefer de İslamiyetle beraber şan içinde yeniden doğuşu için gerekeni yapacak, İstanbul şehrini bir cihan imparatorluğunun görkemli başkentine dönüştürecekti.
Şair Bir Fatih: Fatih Sultan Mehmed
Sultan II. Mehmed Konstantinopolis'e, devletine başkent olmaya uygun bulduğu için göz diken güçlü bir lider, dönemin kültürüne geniş ölçüde vakıf aydın bir hükümdar, Avni mahlasıyla yazan bir şairdi. Daha 21 yaşında şehri ele geçirdiğinde, beyaz bir at üzerinde Kutsal Bilgeliğin Kilisesi Ayasofya'ya geldi ve burayı cami ilan etti; ama şehrin Hristiyan ahalisinin inancına saygı gösterecekti.
Konstantinopolis şehri, adını 306 ile 337 yılları arasında hüküm sürmüş olan ve şehri ikinci bir Roma olarak imar eden Roma İmparatoru I. Konstantin'den almıştır. Batı Roma İmparatorluğu 5. yüzyılda parçalandı. Ama Yunanca konuşulan Doğu topraklarındaki Bizanslılar, daha binlerce yıl için kendilerini Roma'nın yasal varisi olarak görecektir.
İstanbul'un Fethinin Sonuçları
527 – 565 arası hüküm süren ve Ayasofya'yı inşa ettiren (Birkaç aldığı hasarlar nedeniyle) Justinianus'un imparatorluğu sırasında Bizanslılar, batıda kaybetmiş oldukları topraklarını yeniden egemenlik altına almayı başarmıştı. Ancak 7. yüzyılda Lombardlar ve Slavlar İtalya ve Balkanlar'ı istila ederken, İslam orduları da Kuzey Afrika ve Ortadoğu topraklarını ele geçirmişti. 10. yüzyılda askeri reformlar ve ustalıklı diplomasi, Bulgarların ve Rusların, Ortodoks Hristiyan bayrağı altında toplanmasını sağlamıştır. Ancak 1204'te Venedikliler Haçlıları Konstantinopolis'i yağlamaya teşvik etmiş ve şehir bu saldırının etkisinden hiçbir zaman tamamen kurtulamamıştır. 15. yüzyılda, bir zamanlar Hristiyan aleminin en büyük merkezi olan şehrin çoğu harabeye dönmüş yarı kırsal bölgesinde en fazla 50.000 kişi yaşıyordu.
Osmanlılar Kimdi?
1071'de Malazgirt Muharebesi'nde Büyük Selçuklu Hükümdarı Alp Arslan'ın İmparator Romen Diyojen komutasındaki Bizanslıları yenmesi, Anadolu'yu göçebe Türk boylarının yerleşimine açmıştı. İki yüzyıl sonra Anadolu Selçuklu Devleti Moğol akınlarıyla sarsılırken, Osmanlılar, gerilemekte olan Bizans'a karşı Türk gazilerinin önderleri olarak sahneye çıktılar. Adını, tarihin en güçlü ve uzun ömürlü Türk-İslam devletine verecek olan Osman Bey, 1071'den sonra Anadolu'ya gelip yerleşmiş Oğuz Türkmenlerinden Kayı Boyu'na mensuptu. Osman Gazi'nin 1299'da Kuzeybatı Anadolu'da Söğüt'te kurduğu beylik, bir cihan imparatorluğunun nüvesi olacaktı.
Osman Gazi'nin yerine geçen Orhan Gazi (1326-1362) Bursa ve İznik'i alarak Bizanslıları fiilen Anadolu'dan çıkardı: Edirne'yi alarak Avrupa'da, sonradan I. Murad'ın (Hüdavendigar) Balkanlar'a girip 1389'da tahta çıkan Bayezid (Yıldırım) Anadolu'daki Osmanlı egemenliğini güçlendirdi, Tuna'nın güneyinde Osmanlı hakimiyetini sağlamlaştırdı. İstanbul Boğazı'nın Asya kıyısında Güzelcehisar'ı (bugün Anadoluhisarı) yaptırdı ve Konstantinopolis'i iki kere kuşattı ama 1402'de Ankara Savaşı'nda Timurlenk'e yenildi ve esir düştü. Yıldırım Bayezid'in ölümünü izleyen ve şehzadeler arası egemenlik kavgalarıyla geçen Fetret Devri, Çelebi Mehmet'in 1413'te hükümdarlığını kabul ettirmesiyle son buldu.
I. Mehmed (1413-1421) ve II. Murad (1421-1444; 1446-1451) dönemlerinde de genişleme siyaseti sürdürüldü; II. Murad Konstantinopolis'i bir kere daha kuşattıysa da başarılı olamadı. 19 yaşında tahta çıkan II. Mehmed (1451-1487) ise en başından itibaren Konstantinopolis şehrini almayı ve artık Asyalı olduğu kadar Avrupalı da olan Osmanlı Devleti'nin merkezi haline getirmeye karar vermişti. Osmanlının gücü, tebası tarafından Kanuni, gücü nedeniyle şaşkınlık içinde olan Avrupalılar tarafından ise Muhteşem diye anılan I. Süleyman devrinde (1520-1566) doruk noktasına ulaştı; 6 milyon km2'lik bir alana yayılan Osmanlı mülkü, 60 milyondan fazla insanın yaşadığı bir imparatorluk haline geldi.
İstanbul'un Fethinin Sonuçları
Avrupalıların söylediği şekliyle "Konstantinopolis'in düşüşü", aynı zamanda, "İslam dünyasının merkezi, Türk-İslam kültür ve sanatının odak noktası İstanbul'un doğuşu" demektir. Osmanlılar 1453 Mayıs ayında Bizans'tan büyük ölçüde yıkılmış, bakımsız ve nüfusu azalmış bir şehir teslim almışlardı. Ne var ki Genç Padişah en başından beri imparatorluğun merkezi haline getirmemeye kararlı olduğu kenti imar etmek ve nüfusunu artırmak niyetindeydi. Şehirden kaçmış olan Rumların hemen hepsinin geri dönmesi ve Osmanlı topraklarının dört bir yanından göt ettirilen halkın İstanbul'a yerleştirilmesiyle kent tekrar kalabalıklaşırken, Fatih'in dinsel esneklik konusundaki özeni sayesinde renkli bir etnik mozaik doğdu.
Fetih sırasında 60.000 dolayında olan kentin nüfusu sadece 25 yıl sonra 120.000'i aştı. II. Mehmed'in başlattığı bayındırlık çalışmaları çerçevesinde surlar onarıldı, saray ve kiliselerin yanına cami, külliye, han ve hamamlar yapıldı. Osmanlı egemenliğinde uzun bir barış dönemi yaşayan kent, var olan eserlere yenilerinin de eklenmesiyle zenginleşti. XVI. yüzyıl başlarında Yavuz Sultan Selim'in kutsal emanetleri getirip halife unvanını almasıyla İstanbul, hilafetin de merkezi haline geldi.
Kanuni devrinde nüfusu 600.000'i bulan İstanbul Osmanlı sanatının beşiği ve doruğu olacak, burada gelişen üslup özellikler imparatorluğun dört bir yanında etkisini gösterecekti. 300'den fazla eseriyle Osmanlı mimarlığının klasik dönemine damgasını vuran Sinan (1492-1588), başta Süleymaniye Külliyesi olmak üzere sayısız eseriyle İstanbul şehrini taçlandıracaktı.
Osmanlı Ordusunun Düzeni
Osmanlı ordusu, sefer zamanı harekete geçen eyalet askerleri ile merkezde bulunan kapıkulu askerlerinden oluşuyordu. Kapıkulu askerleri, savaşta alınan tutsaklardan ve Osmanlı egemenliğindeki topraklarda yaşayan Hristiyan ailelerden alınıp, Türk-İslam geleneklerine göre yetiştirilmiş çocuklardan oluşuyordu. Devşirmeler 3-5 yılda bir 14-18 yaş arası sağlıklı çocuklardan seçilir, sünnet edilip, Müslüman olarak eşkal defterine yazılır, sonra da çiftçilerin yanına verilir, buna "Türk'e vermek" denirdi. İçlerinden gösterişli olanlar saray hizmetlerine ayrılır, kabiliyetli olanlar devlet hizmetlerinde görevlendirilmek üzere Acemi Oğlanlar Mektebi'ne alınırdı.
Devşirmeler Türkçe'yi ve Türk-İslam geleneklerini öğrendikten sonra Acemi Ocağı'na gelir ve Yeniçeri Ocağı için askerlik eğitimi görürdü. Temeli I. Murat döneminde, Edirne'nin fethinden sonra atılan padişaha sıkı sıkıya bağlı, her an savaşa hazır, ücretli kapıkulu askeri, Osmanlı ordusunun vurucu gücü olduğu gibi, padişahlık otoritesinin imparatorluk topraklarında tesisin de büyük rol oynadı. Kapıkulu ordusu yeniçeriler, kapıkulu süvarileri, topçular, kumbaracılar, top arabacıları, lağımcılar gibi ocaklardan oluşuyordu. Yeniçerilerin sayısı, Kanuni döneminde 15.000 kişiyi bulmuştur.
Kusursuz ve Ürkütücü Savaş Düzeni
Eyalet askerleriyse tımar sistemiyle temin edilirdi. Her dirlik sahibi, 3000-5000 akçelik gelir için bir atlı asker beslemek, onun her türlü silah ve donanımını temin etmek zorundaydı. Böylece savaş zamanı sultanın emrinde, 100.000 – 200.000 kişilik güçlü ve tam donanımlı bir süvari kuvveti hazır olurdu. Sefer anında bu süvari ordusu, Anadolu ve Rumeli beylerbeylerinin emrinde savaş düzenine girerdi. Akıncılar keşif yapar, düşman ordusunun ilerleyişini engellerdi. Azaplar ise hafif piyade kuvvetleriydi.
Sefere çıkan Osmanlı ordusunun yürüyüş düzeni olağanüstüydü. Akıncılar öncü olarak ordudan iki üç günlük uzaklıkta bulunurlardı. Onları yol açan, köprü onaran kazmacılar izlerdi. Sonra da kapıkulu askerleri ortada, tımarlı sipahiler kanatlarda olmak üzere asıl ordu gelir, arkadan erzak ve mühimmatı taşıyan artçılar izlerdi. Yürüyüşe geceyarısı ya da sabaha karşı çıkılır, öğle vakti konaklama yerine varılırdı. Gece sultan ve kapıkulu askeri ortada, sipahiler sağ ve sol kanatlarda savaş düzenine geçen Osmanlı ordusu, benzersiz düzeni, akıllıca kullanılan vurucu gücü ve askerinin kararlılığı kadar ürkütücü görüntüsüyle de yüz yıllar boyunca Batı'nın kabusu olmuştur.
İstanbul'un Fethi Hakkında Sık Sorulanlar
Fatih Sultan Mehmed kimdi ve Konstantinopolis'in Fethi'ndeki rolü neydi?
Mehmed olarak da bilinen Fatih Sultan Mehmed, 1453 yılında Konstantinopolis'in fethine öncülük eden Osmanlı Sultanıdır. Kuşatmayı yönetmiş ve nihayetinde şehri ele geçirerek Bizans İmparatorluğu'nun sonunu getirmiştir.
Konstantinopolis Kuşatması neydi?
Konstantinopolis Kuşatması, Fatih Sultan Mehmed'in Konstantinopolis şehrini ele geçirmek için yürüttüğü askeri harekattır. Kuşatma 6 Nisan – 29 Mayıs 1453 tarihleri arasında gerçekleşmiş ve uzun süreli bir kuşatmayı ve şehrin savunmasına yönelik çok sayıda saldırıyı içermiştir.
Fetih sırasında Konstantinopolis Surları'nın önemi neydi?
Konstantinopolis Surları, şehri yüzyıllar boyunca istilalardan koruyan müthiş surlardı. Bu surların savunması Konstantinopolis'in Fethi'nde çok önemli bir rol oynamıştır, çünkü Mehmed'in kuvvetleri şehre girmek için bu surları aşmak veya atlatmak zorunda kalmıştır.
Konstantinopolis'in düşüşü Bizans İmparatorluğu'nun sonunu nasıl getirdi?
Konstantinopolis'in 1453'te düşmesi Bizans İmparatorluğu'nun sonunu getirdi. Bizans imparatorlarının bin yıllık hükümdarlığına son verdi ve Osmanlı İmparatorluğu'nu bölgedeki baskın güç haline getirdi.
Osmanlı donanmasının Konstantinopolis'in Fethi'ndeki rolü neydi?
Osmanlı donanması Konstantinopolis'in Fethi'nde çok önemli bir rol oynamıştır. Fatih Sultan Mehmed bir donanma inşa edilmesini emretmiş ve bu donanmayı deniz yollarını kontrol etmek ve şehre erzak ulaşmasını engellemek için kullanmıştır. Donanma aynı zamanda şehrin savunmasının denizden aşılmasında da rol oynamıştır.
XI. Konstantinos Paleologos kimdi ve Fetih'e nasıl dahil oldu?
XI. Konstantinos Palaiologos, Fetih sırasında hüküm süren son Bizans imparatoruydu. Konstantinopolis'in Osmanlı kuvvetlerine karşı savunulmasına önderlik etti ancak nihayetinde şehre yapılan son saldırıda öldürüldü.
Top bombardımanının Fetih üzerinde nasıl bir etkisi oldu?
Osmanlı kuvvetlerinin top kullanmasının Konstantinopolis'in Fethi üzerinde önemli bir etkisi olmuştur. Toplar, özellikle de "Bazilika" olarak bilinen devasa top, şehrin surlarının aşılmasında, savunmanın zayıflatılmasında ve Osmanlıların şehre girmesinde etkili olmuştur.
Fetih'ten sonra ikonik Ayasofya'ya ne oldu?
Konstantinopolis'in fethinden sonra, Bizans İmparatorluğu'nun büyük katedrali olan Ayasofya camiye dönüştürüldü. Dini ve mimari önemi dönüşüme uğradı ve Konstantinopolis'teki Osmanlı yönetiminin bir sembolü haline geldi.
Konstantinopolis'in Fethi bölgedeki güç dengelerini nasıl etkiledi?
Konstantinopolis'in Fethi bölgedeki güç dengeleri üzerinde önemli bir etkiye sahip olmuştur. Osmanlı İmparatorluğu'nun büyük bir güç olarak yükselişini sağlamlaştırmış, topraklarını genişletmiş ve Avrupa ve Akdeniz'de hesaba katılması gereken bir güç haline gelmesini sağlamıştır.
İstanbul'un Fethi'nin Osmanlı İmparatorluğu için sonuçları neler olmuştur?
İstanbul'un Fethi Osmanlı İmparatorluğu'nu bölgede büyük bir güç haline getirmiş ve Avrupa ile Asya arasında stratejik bir geçit sağlamıştır. Osmanlıların genişlemesi için fırsatlar yaratmış ve Avrupa ve Orta Doğu'da daha sonra gerçekleştirecekleri fetihlerin temelini atmıştır.