Mantarlar neden bitkilerden çok insanlara yakındır? En son ne zaman fazlasıyla kök salmış yoğun bir ormanda yürüdünüz? Böyle bir ormanda tüm farklı bitki yaşamı türlerini görebilirsiniz; asma, çalı, yosun, ağaçlar ve devrilmiş kütükler. Gelişmiş bir orman, canlıların yaşam döngüsünü görmek için en güzel yerlerden biridir; yaşamın ölümle dengelendiği noktalardır.
Mantar Neden Bitki ve Hayvandan Daha Fazla İnsana Yakındır?
Doğada bir şeyler öldüğü zaman, parçalanmaya ve ayrışmaya başlar, burası mantarların devreye girdiği yerdir. Mantarlar, tıpkı hayvanlar, bitkiler, monera (bakteri) ve protista (yosun) gibi kendilerine ait bir krallığa sahip. Besinlerini diğer organik maddelerden emen bu ökaryot organizmalar, bir ağaç düştüğünde veya bir hayvan öldüğünde tipik doğal ayrışma sürecinin başladığı ilk yer olur.
Çoğu insan, mantarları bitkilerle yakından ilgisi olan bitkisel bir organizma olarak düşünür. Bununla birlikte son araştırmaların gösterdiği gibi mantarlar aslında bitkilerden daha çok insanlara yakınlar. Peki bunun sebebi nedir? Mantar aslında hayvan mıdır?
Mantar ile Hayvan Arasındaki İlişki
İnsanlar bütün yaşam formlarını daima etkileyici bulmuştur. Ancak daha binlerce yıl önce dünyadaki yaşamı sadece iki kategoriye arıyorduk: Bitkiler ve hayvanlar. Bunun için Aristo'ya teşekkür edebiliriz. Kendisi ayrıca hayvanları kanlı olan ve olmayanlara, karadaki, denizdeki ve havadakilere göre ayırırdı. Bu ilkel sistem 1600'lü yıllara kadar yerini korudu. 18. yüzyılda Carl Linnaeus, hayatı hayvanlar ve bitkilerin krallığına böldü ve daha sonra bunları farklı cins ve türlere ayırmaya başladı. Bu nedenle insan ırkının bilimdeki adlandırması iki bölümlüdür: Homo sapiens (Homo cins ve sapiens tür).
19. yüzyılın ortasına kadar tek hücreli organizmalara kendi krallıkları (Protista) verilmemişti. Yetmiş yıl sonra, tek hücreli organizmalar ökaryotlara ve prokaryotlara ayrıldı. Böylece bakteriler yaşamın 4. krallığı oldu. Bu canlılar, daima hayvanlar aleminin eşsiz bir parçası olarak kabul edilmelerine rağmen, 1969 yılına kadar kendi krallıkları yoktu. Bu beş krallık sistemi bugün dünyadaki yaşamı sınıflandırmada en yaygın şekilde kullanılan format olmaya devam ediyor
Yaşamın sınıflandırılması yakın zamana kadar o canlının görünümüne bakılarak yapılıyordu. Bu mikroskop altında dahi olsa, her şey sadece fiziksel gözlemlere dayanıyordu. Türler, cinsler, sınıflar, düzenler ve krallıklar arasındaki yakınlık ve ilişkiye bu şekilde karar veriliyordu. Bu gerçek göz önüne alındığında, çoğu insanın mantarları uzun bir süre bitki olarak sınıflandırması şaşırtıcı değildir. Çünkü mantarlar sadece küçük kırmızı beyaz ağaçları andırır…
Bununla birlikte modern teknoloji sayesinde türler ve organizmalar arasındaki genetik ilişkilerin analizi artık mümkün ve bu bize çok ilginç bir şeyi gösteriyor: Hem hayvan hem de mantar gibi farklı türlerin genleri incelendiğinde, mutasyon değişiklikleri gözlenebiliyor ve milyonlarca yıl öncesine kadar uzanan soyağacı ilişkileri belirlenebiliyor.
Buna göre anlaşılıyor ki hayvanlar ve mantarlar ortak bir atayı paylaşıyor ve yaklaşık 1,1 milyar yıl önce bir noktada bitkilerden ayrıldılar. Hayvanların ve mantarların soy ağacından ayrılmaları, mantarları insanlara bitkilerden daha yakın kıldı. Bu ortak ata, sperm benzeri özelliklere sahip (bir hayvan gibi) tek hücreli bir organizmaydı ve zamanla gelişerek hücre duvarını güçlendirdi (mantarlar gibi).
Mantarlar Sebze midir?
Basitçe cevaplarsak hayır, mantarlar sebze değiller. Bu canlılar, makroskopik (gözle görülen) filamentli mantarların meyve veren organlarıdır. Mikoloji (mantar çalışmaları) ortaya çıkmadan önce mantarlar botaniğin parçasıydı. Bu mantarlar ilkel bitkiler olarak kabul edilmişti.
Bitki (sebze) ile mantar arasındaki en büyük fark, yiyeceklerini nasıl elde ettikleridir. Bitkiler klorofil içerirler ve yiyeceklerini fotosentez yoluyla hazırlarlar. Öte yandan, mantarlar doğada çürüyen maddelerle yaşarlar. Ayrıca, yaprak, kök ve tohum gibi belirgin yapısal farklılıkları vardır. Hücre düzenleri nedeniyle mantarlar şimdi kendi bilimsel dünyalarına sahipler.
Elbette bu işlerin bilim tarafıydı. Şimdi diğer tarafa, yiyecek tarafına bakalım. Yiyecek ve beslenme açısından mantarlar genellikle sebze kategorisine konur. Bunun nedeni besin değerleridir. Mantarlar ve bitkiler benzer beslenme özellikleri sağlıyor. Mantarın sağladığı besinler et ve tahıllar gibi çeşitli ana besin gruplarını kapsar. Bütün bunlar mantarları sebzeler gibi hem tadı hem de besinleri için mutfağın popüler yiyecekleri haline getirdi.
Mantarlar ve İnsanlar Arasındaki Bağlantı
Mükemmel pişmiş bir portobello mantarını yemenin salatadan çok et yemeye benzediğini hiç fark ettiniz mi? Söz konusu ilişkinin bilimsel açıklaması elbette bu değil. Mantar ile insan arasında keşfedilen bu yeni bağlantı vücudumuzun mantar enfeksiyonlarına verdiği bir tepkide yatıyor. Viral ve bakteriyel patojenlerin aksine mantar enfeksiyonlarını tedavi etmek oldukça zordur ve bunun mantarla olan yakın genetik bağlantımızla ilgili olduğu düşünülüyor.
Mantarlar ve hayvanların her ikisi de ökaryottur, çekirdekleri ve hücre zarlarının içinde karmaşık yapılar barındırırlar. Oysa bakteri çok daha basittir, sadece genetik materyalden ve hücre duvarından oluşur. Bu nedenle bakteriyel bir enfeksiyonla savaşmaya çalıştığımızda vücudumuz tehdidi kolayca ayırt edebilir ve etkisiz hale getirebilir. Ne yazık ki mantar enfeksiyonlarında vücut bazen enfeksiyonun… "kendimiz" olduğumuzu düşünür. Mantar enfeksiyonuna yol açan hücrelere karşı savaşması için geliştirilen ilaçlar, arada çok az yapısal farklılık bulunduğundan sağlıklı insan hücrelerine de saldırır.
Bu ilginç durum mantar enfeksiyonunun tıbbi tedavisinde ciddi sorun oluşturuyor. Aynı zamanda ortak atalarımız hakkında büyüleyici bir gerçeği de ortaya çıkarır. Tabii artık bir dahaki sefere pizzanızı soğanlı yerine mantarlı istediğinizde yamyamlığa yaklaştığınızı zannetmeyin.