Nick Bostrom'un simülasyon hipotezi: Matrix'in içinde olabilir miyiz?

Hepimiz bilgisayar tarafından yaratılmış yapay bir simülasyonun içinde yaşasaydık ne olurdu? Bu durumun neden göründüğü kadar uzak olmadığını felsefeci Nick Bostrom açıklıyor.

Yazar Ali Artur
nick bostrom

Büyük çoğunluğumuz çevremize sanki gerçekmiş gibi davranırız. Deneyimlediğimiz her şey otomatik olarak gerçekmiş ve kurgu değilmiş gibi kabul edilir. Çünkü ne de olsa bildiğimiz tek ev burası. Bilim, felsefe ve diğer çalışma alanları bu mekanizmaya açıklık getirebilmeli, değil mi? Felsefeci Nick Bostrom ilk olarak 2003 yılında, tüm dünyamızın bir bilgisayar simülasyonu olma olasılığını araştırdığı, şu anda ünlü olan "simülasyon teorisini" öne sürdü. Bostrom, gelecekteki bir uygarlığın, süper bilgisayarların yardımıyla sofistike simüle dünyalar yaratabilecek kadar ileri bir teknolojiye nasıl sahip olabileceğini açıklıyor. Eğer bu gerçekten mümkünse, hepimizin Matrix tarzı bir bilgisayar simülasyonunun parçası olmamız oldukça muhtemeldir.

nick bostrom
Nick Bostrom

Böyle bir düşüncenin sonuçları rahatsızlık vericidir. Ya kendimiz ve evren hakkında yanlış bildiğimiz her şey gerçekten doğruysa? Simülasyonun yanlışlıkla kapatılması ihtimaline karşı bir yedek plan var mı? O zaman Tanrı (tasarımcılarımızı temsil eden) gerçek midir? Bu yazı Nick Bostrom'un hipotezini ve ortaya koyduğu felsefi kaygıları daha ayrıntılı olarak inceliyor.

Nick Bostrom: İnsan sonrası ve yapay insan aklının geliştirilmesi üzerine

Bostrom simülasyon argümanını anlayabilmemiz için bize üzerinde çalışmamız gereken birkaç öncül sunuyor. Fikrinin ilk bölümünde, üstün teknolojiye sahip bir "insan sonrası" uygarlığın nasıl sentetik bir insan beyni yaratabileceğini açıklıyor. Burada post-insanlar, insanüstü zeka ve fiziksel yetenekler geliştirmiş süper varlıkların bir alt kümesidir. İnsan-sonrası varlıkların uzun ömürlülük ve psikolojik istikrar (yani mantıksız fobilere karşı bağışıklık) geliştirmiş olmaları mümkündür.

Onlarınki kadar evrimleşmiş bir kültürün çok büyük bilgisayarlar yaratması akla yatkındır. Bostrom, insan bilincini simüle etmek için muazzam hesaplama kapasitesinden nasıl yararlanılabileceğini açıklıyor. Ardından, bu tür sentetik beyinleri iyi hazırlanmış bir sanal dünyaya yerleştirmek isteyecek insan sonrası varlıkların motivasyonlarını değerlendiriyor. Akılda tutulması gereken tek şey, bu klonlanmış beyinlerin bir bilgisayar programının içinde olduklarını asla öğrenmemeleri gerektiğidir.

Video oyunları dünyasında ne kadar ilerlediğimizi düşündüğümüzde, Dünya ölçeğindeki simülasyonların bir gün bilgisayarda mümkün olabileceğini hayal etmek zor değil. Her şey 1970'lerde Pong'un piyasaya sürüldüğünde bir ekranda 2D masa tenisi oyununu simüle eden birkaç pikselle başladı. Aradan geçen yarım yüzyılda, simüle edilmiş 3D dünyaları keşfetmek ve yapay yaşam formlarıyla anlamlı etkileşimlerde bulunmak için VR gözlüklerini kullanacak teknolojiyi geliştirdik.

Uzak gelecekte, insan sonrası canlılar ayrıntılı, birbirine bağlı dünyalar inşa edecek teknolojiye sahip olabilirler. İnsanların kendilerini tamamen oluşmuş, özerk varlıklar olarak gördükleri bir yer. Görselleri o kadar keskin ve net olan bir dünya hayal edin ki, gerçeğinden ayırt edilemesin. Bizimkine oldukça benzeyen bir gezegen.

Simülasyon hipotezinin merkezindeki tartışma

Bostrom, bazı hesaplamaların ardından, insan sonrası uygarlıkların gerçekten de çok karmaşık simülasyonlar yürütmek için yeterli bilgi işlem gücü yaratabileceklerini ortaya koyuyor ki bu iddia, çalışmasının ilk bölümünün geri kalanının temelini oluşturuyor.

Bostrom'a göre atasal simülasyonlar insan sonrasının oldukça ilgisini çekecektir. Bir benzetme yapacak olursak, Roma ya da Moğol İmparatorluklarının gerçekçi bir simülasyonunu yaratmak için bilgisayar gücünü kullanmamız gerekirdi. Ancak biz kendimizi simüle edilmiş ataların rolünde buluyoruz. Evrende bir yerlerde, fütüristik soyumuz biz günlük hayatımıza devam ederken bizi gözlemliyor.

"İnsan sonrası bir uygarlığın işlem kapasitesinin, kaynaklarının yalnızca çok küçük bir kısmını bu amaca ayırsa bile, çok sayıda ata simülasyonunu yürütmek için yeterli olduğu sonucuna varabiliriz" (Bostrom, 2003). Peki, bundan sonra ne olacak? Eğer insanların bir gün atalarının simülasyonlarını yürütebilecek bir insan sonrası seviyeye ulaşacağına inanıyorsak, kendinizin de bir simülasyonda yaşamadığınızı nereden biliyorsunuz?

Simülasyon Hipotezi: Birinci ve ikinci savlar

Bostrom bize üç olası yanıt sunuyor. İlk önerme, insanlığın başlangıçta insan sonrası bir aşamaya ulaşamayacağını belirtiyor. İnsanlık tamamen yok olabilir ya da teknolojik ilerlemeyi engelleyecek büyüklükte bir felaket meydana gelebilir (örneğin dünya çapında bir nükleer savaş). Bu iki senaryoda da insan sonrası bir uygarlık hiçbir zaman gelişemeyecektir. Dolayısıyla, ata simülasyonları hiçbir zaman ortaya çıkmayacaktır.

Bir başka seçenek de insanların insan sonrası bir aşamaya ulaşması, ancak bu gelişmiş toplumda hiç kimsenin bir ata simülasyonu çalıştırmakla ilgilenmemesidir. Belki de kaynaklarını böyle bir faaliyet için kullanmak istemiyorlar ya da toplumları bu tür faaliyetleri yasaklayan yasalar çıkarmıştır.

İlk başta, bu ikinci önerme oldukça düşük ihtimalli görünüyor. Ne de olsa birçoğumuz, ister akademik amaçlarla ister sadece eğlence amaçlı olsun, tarihte en sevdiğimiz zamanın son derece ayrıntılı yapay bir simülasyonunu yaratabilmeyi çok isteriz. Ancak insan sonrası bir toplumun neye benzeyeceği konusunda hiçbir fikrimiz yok. Şu anda mümkün görünmese de, insan çıkarları gelecekte kökten değişebilir. Bostrom'un belirttiği gibi: "Belki de insani arzularımızın birçoğu insan sonrasına dönüşen herkes tarafından aptalca olarak görülecektir" (Bostrom, 2003). Bu durumda, ata simülasyonları bir kez daha başarısız olacaktır.

Üçüncü sav: Ata Simülasyonu vardır

Üçüncü olasılık ise insanların insan sonrası bir duruma evrilmesi ve sağlıklı ata simülasyonları yaratmak için bilinçli bir karar vermesidir. Bostrom, eğer son ifade doğruysa, "o zaman büyük olasılıkla bir simülasyonda yaşıyoruz" diyor.

Yaygın olarak "temel gerçeklik" olarak adlandırılan bu durum, bu son derece gelişmiş kültürün var olduğu gerçek evrendir. Eğer bir temel gerçeklik dünyası binlerce simülasyon yaratabiliyorsa, bizim gerçekliğimizin tek "gerçek" gerçeklik olma ihtimali nedir? Muhtemelen asıl gerçek dünyada bile değiliz, daha ziyade milyonlarca simüle edilmiş dünyadan birindeyiz. Aslında bu gerçekten korkutucu bir fikir. Bu, kozmos hakkındaki bilgimizin, görme yeteneğimizin ötesinde olan çok daha geniş bir gerçekliğin yalnızca küçük bir parçası olduğunu gösterir.

Bir simülasyon yaratılmasındaki motivasyon nedir?

the sims
The Sims oyunundan bir görüntü.

Eğer bir simülasyonu çalıştırmak bu kadar zorsa, bunu neden yapıyorlar? Çok sofistike yapay dünyalar dizisi oluşturmak, son derece gelişmiş bir uygarlıkta bile büyük bir zaman, enerji ve bilgisayar kapasitesi yatırımı gerektirecektir. Simülasyonun sorunsuz çalışmasını sağlamak için tasarımcının onu izlemek için önemli bir çaba harcaması gerekebilir. Öyleyse neden birileri bunu yapmayı düşünür?

Bu soruya verilecek doğal tepki "Neden olmasın?" olacaktır. Gerçek dünyada insanlar zaten zaman geçirmek için The Sims ve diğer oyunlara sahipler. Bilgisayar tarafından yaratılmış bir insan nüfusu üzerinde Tanrı'yı oynamak gayet normal ve hatta eğlenceli. Bunun değişeceği öngörülebilir bir senaryo yoktur. Bu akıl yürütme Bostrom'un ikinci tezine ve insan sonrası canlıların bir simülasyon yaratma arzusu duymayacakları ihtimaline işaret etmektedir.

Bazı düşünürler oldukça gelişmiş bir toplumun olası felaketleri test etmek için simülasyonlardan yararlanabileceğini düşünüyor. Örneğin uzun vadeli iklim değişikliklerinin olasılığını belirlemek için bir simülatör kullanabilirsiniz. Alternatif olarak, gerçekleşmesi halinde III. Dünya Savaşı senaryosunu da düşünebilirsiniz. Modelimiz bu durumda felaketin gerçekten gerçekleşeceği ana kadar çalışmaya devam edebilir. Üçüncü bir olasılık ise, bizi yaratanların bu ölçekte bir felaketten sonra insan direncini incelemek için sistemi işler halde tutmayı tercih edebilecekleridir.

Bostrom, etik kaygılar nedeniyle insan sonrası varlıkların simülasyonları çalıştırmasının yasaklanabileceğini öne sürüyor. İleri teknoloji robotlar üzerine yapılan tartışmalarda görüldüğü gibi, insan sonrası varlıklar da kendileri gibi gerçek olduklarını düşünen, acıyı hisseden ve sıkıntı çeken insanlara şiddet uygulayan bilinçli varlıklarla dolu bir dünyayı yönetmenin kötü bir şey olduğu sonucuna varabilirler.

Nick Bostrom'un simülasyon hipotezinin bazı çıkarımları

Simülasyon teorisinin potansiyel sonuçları hem ilginç hem de rahatsız edicidir. Bostrom, çalışmasında üçüncü hipotezin başlıca yansımalarını detaylandırıyor. Örneğin, ahlaki sonuçlar hakkında varsayımlarda bulunuyor. İnsan sonrası canlılar kendi türleri üzerinde yaratma ve yok etme gücüne sahip olacaktır.

Simüle edilen insanlar gelişerek insan sonrası varlıklara dönüşebilir ve bir noktada simülasyonların yönetimini devralabilir. Bostrom, yaratıcıların Tanrılar olduğu ve simülasyonlar içindeki simülasyonların ruhani varlık zincirinde daha aşağıda yer aldığı böyle bir çerçeve içinde hiyerarşik bir dinin gelişme olasılığını göz önünde bulundurmaktadır.

Tamamen gerçek olmayabileceğimiz düşüncesi bile pek çok kişide paniğe neden olmaktadır. Simülasyon teorisi sayesinde dünya hakkında bildiğimize inandığımız her şeyin bir aldatmaca olma olasılığı daha yüksek. Ancak Bostrom, üçüncü önerinin yaygın bir endişeye yol açması gerektiği görüşünde değil.

"Şu anda, (3)'ün birincil ampirik önemi, yukarıda bahsedilen üçlü sonuç içindeki işlevinde yatıyor gibi görünüyor. (3), (1)'in gerçekleşme olasılığını azaltacağından, bu bizim en büyük şansımız olabilir; yine de, hesaplama kısıtlamaları simülatörlerin bir simülasyonu insan sonrası bir seviyeye ulaşmadan önce durdurmasını olası kılıyorsa, o zaman (2) en iyi umudumuz olacaktır" (Bostrom, 2003).

Bu makaleyi 2003 yılında Nick Bostrom yayınladı. Geçtiğimiz birkaç on yıl teknolojide önemli ilerlemelere sahne oldu. İnsanlığın geleceği nükleer savaş, iklim değişikliği ve hatta yapay zeka alanındaki atılımların yarattığı riskler nedeniyle tehlike altında. İnsanlık sonrası bir aşamaya evrilmeleri halinde torunlarımızın ata simülasyonları yapmak isteyip istemeyecekleri sorusu açık kalmaya devam ediyor.

Bostrom, her üç iddiaya da aynı ağırlığı vermemiz gerektiğini savunuyor. Son olarak, "Halihazırda bir simülasyonda yaşamadığımız sürece, torunlarımız kesinlikle hiçbir zaman bir ata simülasyonu gerçekleştirmeyecektir" diyor (Bostrom, 2003). Bostrom'un hesaplamalarına göre, insanların The Sims'in devasa bir versiyonundaki masum oyunculardan başka bir şey olmaları son derece olanaksızdır.


Kaynaklar:

  • Bostrom, N. "Are You Living in a Computer Simulation?" Philosophical Quarterly, vol. 53, no. 211, Blackwell Publishing, 2016, pp. 243–55.