Totaliter tiranlığın en büyük sembolü Berlin Duvarı yıkılmadan, Sovyetler Birliği dağılmaya doğru yol almadan ve Sovyet uydu devletleri Polonya, Macaristan, Çekoslovakya, Doğu Almanya ve Bulgaristan komünist yöneticilerini defetmeden önce Romanya halkı belki de tüm komünist devletler arasında tarihin en dramatik zamanlarından geçiyordu. Romanya'nın diktatörü Nikolay Çavuşesku ve eşi Elena Çavuşesku tarafından yürütülen acımasız totaliter yönetim, 24 yıllık iktidardan sonra adaletle yüz yüze geldi.
Çavuşesku'nun yükselişi
Nikolay Çavuşesku komünist gençlik hareketinin bir üyesiydi. Birçok kez tutuklandı ve hapsedildi. Ülkesi yıllar içinde geleneksel monarşiden sıkıntılı bir demokrasiye, ardından kraliyet diktatörlüğüne ve son olarak askeri yönetime geçti. Romanya Birinci Dünya Savaşı'nda parçalanan Avusturya-Macaristan ve Rus İmparatorluklarından bir takım topraklar kazandı. 2. Dünya Savaşı yaklaştıkça Romanya bu toprakları kaybetti. İlk olarak Nazilerle ittifak yapan Bükreş 1944'te taraf değiştirdi, ancak hala Sovyetler Birliği hâkimiyetinden kalan komünist bir hükümete sahipti.
Çavuşesku bu sistemin içinde yükseldi, 1965'te parti genel sekreteri ve 1967'de cumhurbaşkanı oldu. İlk başta liberalliğe yöneldi, sansürü hafifletti ve Sovyet önderliğindeki Çekoslovakya işgalini kınadı. Ancak 1971'e gelindiğinde tamamen yön değiştirecekti: Çinli komünistleri örnek alarak "Sosyalist Hümanizm"i vurgulayan "Temmuz Tezleri"ni yayımladı. Aynı dönemde yükselen Arnavutluk lideri Enver Hoca'ya benzer şekilde en totaliter Avrupa komünist devletlerinden birini kurma yoluna girdi. Çavuşesku'yu farklı yapansa kendi halkı üzerinde yıkım yaratırken Batı'nın en sevdiği komünist haline gelmesiydi.
Ekonomik politikaları felaketle sonuçlandı; kendisinin olmasa da halkının yaşam standardını yok etti. Avrupa komünist devletleri arasında nadir görülen bir kişilik kültü oluşturdu. "Lider" ve "Karpatların Dehası" unvanları arasındaydı. Kendisini eğitimli bir bilim adamı gibi gösteren karısı Elena yüksek profilli bir siyasi role bürünmüştü. Buna halef olması beklenen oğlu Nicu da dahildi. Rumenler Romanya'daki genel durumu "ülkede değil bir ailede sosyalizmin gelişimi" şakasıyla özetliyordu.
Aile gözü doymazlığını 1978'de Fransa'ya yapacakları devlet ziyaretinde de gösterecekti. Élysée Sarayı'nda ağırlanan Çavuşeskular odalarındaki eşyaları tıpkı bir "hırsız" gibi yağmalayarak Fransa'nın durumdan yakınmasına yol açtı. Çavuşesku ve eşi lambalar, vazolar, kül tablaları, hatta banyo armatürleri de dahil olmak üzere çivilenmemiş her şeyi çalmıştı (saray her ihtimale karşı bazı eşyaları saklamıştı). Fransa cumhurbaşkanı Valery Giscard, Çavuşeskular'ın seyahat programındaki bir sonraki durak olan Kraliçe Elizabeth'i konuya dair uyardı. Kraliçe Elizabeth, Buckingham Sarayı'ndaki gümüş saç fırçalarını ve çok daha fazlasını sakladı.
Çavuşesku'nun İngiltere ziyaretinde yalnızca ilkokul eğitimi almış Elena, İngiliz üniversitelerinden mezun ödüllü bir kimyager olarak tanıtıldı. Ziyaret İngiltere için utanç vericiydi ancak en azından bir havacılık anlaşması yapıldı. Çavuşesku'nun ödemenin bir kısmını dondurma, yoğurt ve çilek ile yapıp yapamayacağını sorması ise Kraliçe Elizabeth ve hükümette büyük hayal kırıklığı yarattı.
Batı Çavuşesku'nun ılımlı olduğunu düşünürken, ironik şekilde Çavuşesku da Sovyetler'in fazla yumuşadığını ve sosyalizme ihanet ettiğini savundu. Devlet güdümlü ekonomi ve kişilik kültü yoluyla Stalinizm'i inşa etmeye çalışıyordu. Ayrıca doğum kontrolü ve kürtajı yasaklayarak genç neslin artmasını istedi. Kadınların hamile olup olmadıkları düzenli olarak kontrol ediliyordu.
Ancak 1970'lerin sonlarında Nikolay Çavuşesku'nun parası bitti ve diğer Sovyet ülkelerinin yaptığı gibi reforma gitmek yerine, sert bir kemer sıkma politikası başlattı. Hastaneler güç kaybetti ve yetim çocuklar bir deri bir kemik kaldı. Bunlar olurken Bükreş'in merkezini neoklasik çizgilerle yeniden inşa etmek için para döktü. ABD'li Dallas dizisinin ülkede yayımlanmasını sağlayarak Rumenlere kapitalizmin çöktüğü algısını vermek istedi.
Doğu Avrupa'nın en kalabalık gizli polisi Securitate, iş yerlerine dinleme cihazı yerleştirerek casusluk yapmaya başladı. Hatta jinekoloji servislerinde devriye gezerek kadınların ulusal görevleri olan çocuk doğurmaktan kaçınmadıklarından emin oldu. Üst üste eşik sayıda çocuğa gebe kalmayan kadınlardan aylık maaşlarının yüzde 10'u kadar "bekârlık vergisi" ödemesi alınıyordu. Ancak program istendiği sonucu vermedi; çocuklar düşük ağırlıkta doğuyor, sütler kara borsadan alınıyor veya anneler rahim hastası oluyordu. Buna rağmen yasa dışı kürtaj yapanların maaşlarına 2 ila 4 aya kadar el konuldu.
Komünizmin çöküşü
Romanya'nın aksine tüm Sovyet uyduları barışçıl şekilde çöktüler. Nikolay Çavuşesku diğer Doğu Avrupa liderlerinden farklıydı. İnsani maliyeti ne olursa olsun Çavuşesku için hiçbir şey kontrolü korumaktan önemli değildi. Bölgenin ilk modern serbest seçimini yapan ve Varşova Paktı saldırısını öneren Polonya'daki reform kendisini dehşete düşürmüştü. Mihail Gorbaçov'un Çavuşesku'ya "Rumen führer" demesi bu nedenle şaşırtıcı değildi.
Komünizmi bir hükümet sistemi olarak sona erdiren en kritik faktör Gorbaçov'un Kızıl Ordu'yu daima kışlada tutmasıydı. Zira Doğu Avrupa komünist liderleri genel olarak kullanılmaya müsait, korkak "aparatçıklar"dı ve kirli işlerini başkalarının yapmasını bekliyorlardı. Protestoları bastırmada kendi uluslarının askerlerine dahi güvenleri yoktu. Ancak Çavuşesku o kadar çaresiz değildi. Sovyetler Birliği'nin Glasnost ve Perestroyka'larının Romanya'da hiçbir rolü olmayacağını açıkça belirtti.
Sahip olduğu diktatör gücünü muhalif düşünceyi bastırmak için de kullanıyordu. Komünizmi eleştiren bir papazı işinden ve evinden etti. 15-16 Aralık'ta kabalıklar papaz için toplandı ve slogan attı. İnsanlar ekmek ve özgürlük çağrısı yaptı. Securitate müdahale edemedi. Çavuşesku bunun üzerine sopalı işçiler gönderdi ancak işçiler taraf değiştirdi. Tamışvar şehri tümüyle ayaklanmıştı.
Aralık 1989'un ortalarında çoğunluğu etnik Macar olan Tamışvar'da başlayan gösterilerde Nikolay Çavuşesku gerçek acımasızlığını gösterdi. İnsanlar, rejimi eleştirdiği için tehdit edilen bir papazı savunmak için toplanmıştı ancak protestolar Çavuşesku'yu hedef alacak şekilde genişlemişti. 17. gün güvenlik güçleri göstericilere ateş etmeye başladı. Çok sayıda vatandaş öldü, yüzlercesi yaralandı ve zulüm haberleri ülke geneline yayıldı.
Kontrolü yeniden sağlamak isteyen kibirli ve de bihaber Çavuşesku hala popülerliğini koruduğunu düşünerek 1968'deki numarasını tekrarladı; 21. gün Bükreş'te büyük bir miting düzenledi (miting "içten gelen destek hareketi" adıyla lanse edildi). Kendisine ve Elena'ya pankartlar ve resimler tutan uysal görünümlü kalabalığa her zamanki konuşmasını yapmaya başladı. Ancak TV'den canlı verilen mitingde beklenmedik bir şey oldu: İnsanlar Çavuşesku'ya bağırmaya ve onu şiddetli bir şekilde yuhalamaya başladılar.
Yüzünde şok ifadesi oluşan Çavuşesku sağ elini kaldırıp "sakin olun" diye bağırarak kalabalığı sessizleştirmeyi denedi. Emri önce işe yaradı ancak hemen ardından daha da şiddetli protestolar baş gösterdi. Kamera yayını kesildi ve milliyetçi müzik çalındı. Çavuşesku balkondan çekildi ve Komünist Parti Merkez Komitesi karargahına sığındı.
Çavuşesku ve idamı
O gece güvenlik güçleri Bükreş sokaklarına çıkarak halkla savaştı. Ertesi gün protestolar ülke geneline yayılmıştı. Çavuşesku, toplanan kalabalığa tekrar hitap etmeye çalıştı ancak tümüyle taş yağmuruna tutuldu. Kalabalığın karargah binasına girmesiyle Çavuşesku asansöre binerek çatıdaki helikoptere ulaşmaya çalıştı. Asansör arızalandı ve gizli servis kapıyı zorla açarak çifti yukarı taşıdı. İkili başkenti geride bıraktı ve Snagov'daki gösterişli saraylarından birine uçtu. Çavuşesku telefonla ordudan yardım istedi ancak ordu tek başına olduğunu söyledi.
Artık aranan bir adamı taşıdığını anlayan pilot, helikopteri indirmek ve onlardan kurtulmak için bahane yarattı. Korumalardan biri kaçtı. Diğer koruma bir doktorun arabasını durdurarak Çavuşesku ve Elena'yı bindirdi. Doktor yolcuların kim olduğunu fark ettiğinde şok geçirdi. Birkaç kilometre sonra arabanın arızalandığını söyleyerek durdu ve kaçtı. Koruma, arabasını yıkayan yakındaki bir adamı Çavuşeskuları taşımaya mecbur etti.
Elena adamın kafasına silah tutarken koruma yol sormak üzere arabadan çıktı. Asla geri dönmedi. Artık herkes tarafından terk edilen ikili, bir rahibe manastırının kapısını çaldı ve sığınma istedi; ancak reddedildiler. Parti oteline geldiklerinde görevli otelde yer olmadığını söyledi. Bir tarım bölgesine vardıklarında şoför de onları terk etti. Nikolay Çavuşesku iki polis memuru tarafından tutuklanmaya razı oldu ve geceyi kışlada geçirdi. İkili yemekten şikayet ettiler. Yetkili isimlerden biri Çavuşesku rejiminin dağılmasıyla göstericilerin "neşeye boğulduğunu" açıklasa da Securitate yani gizli polis kontrolü yeniden ele geçirmeye çalıştı. Ancak ordu gerçeği gördü ve Çavuşeskulara karşı gelerek polise karşı savaştı.
Mücadelenin gerçek bir devrim mi yoksa iktidarı ele geçirmeye çalışan diğer komünist parti liderleri tarafından düzenlenen bir kurgu mu olduğu belirsizdi. (Romanya'nın seçilmiş ilk cumhurbaşkanı ve eski komünist yetkilisi 89 yaşındaki Ion Iliescu, ikinci senaryo üzerine, insanlığa karşı işlediği suçlardan 2019'da mahkemeye verildi). Ülke çapında günlerce süren bu kafa karıştırıcı iç savaşta yaklaşık 1.000 vatandaş öldü ve 3.000 kişi yaralandı.
Ancak Nikolay Çavuşesku'nun iktidardaki zamanı sona ermişti. Noel günü Nikolay ve Elena askeri mahkemeye çıkarıldılar. Kasete alınan mahkeme 55 dakika boyunca sürdü. Çift, duruşmada soykırım yapmak, devlet iktidarını yıkmak, kamu mülkiyetini yok etmek, ulusal ekonomiyi zayıflatmak ve kamu paralarıyla Romanya'dan kaçmaya çalışmaktan suçlu bulundu.
Küçük kanıtlar sunuldu, ancak yönetimlerinde neden oldukları dehşet yeterli bir kanıttı. Çavuşeskulara zorla atanan avukatlar onları savunmak yerine işledikleri suçların ölüm cezası olduğunu söyledi. Çavuşeskular idama mahkum edildiler. Elena duruşma boyunca yalnızca şikayet etti. Bunun bir darbe olduğunu ve arkasında yıllarca ülkeyi yönetmesine izin verdikleri bir adamın olduğunu ortaya attı.
Çavuşesku'nun neden köylülerin kasabalarını yerle bir etme emri verdiği, TV kameralarının gösterdiği gibi saraylarında altın tabakları olduğu veya tüm yiyeceklerini ithal ettiği bilinemedi. Elena duruşmada tüm bunlara saçmalık dedi; "diğer herkes gibi" mütevazı bir evde yaşamışlardı.
Karar önceden belirlenmişti. General Victor Stanculescu infaz timini ve idamın gerçekleşeceği yeri halihazırda seçmişti. Mahkumlar bağlandı; Elena "yazık" diye bağırarak askerleri anneleri gibi yetiştirdiğini söyledi. Yüzlerce asker infaz ekibine gönüllü oldu; yetkililerden biri "herkesin ateş etmek istediğini" bildirdi. Seçilenler ateş emrini beklemedi ve yoğun şekilde ateş ettiler. Eski diktatör ve diktatör eşi 120 kurşun aldı. Cesetleri 2010 yılında yeniden bir aile mezarına gömüldü.
Politikacı Ion Iliescu göstermelik duruşma için "oldukça utanç verici ama gerekliydi" açıklamasını yaptı. General Stanculescu da benzer şekilde duruşmanın "adaletli değil, ama aynı zamanda gerekli" olduğunu söyledi. Stanculescu, Çavuşesku'nun halk tarafından linç edilmesinin uygun olduğuna inanıyordu. Ancak birçok yetkili Çavuşesku'nun, kendisinin de umduğu gibi, Securitate gizli servisi tarafından kurtarılmasından çekindi.
On yıllar sonra ilk kez Rumenler yılbaşını kutlayabildi ve bu kez kutlayacak büyük şeyleri vardı. 24 yıllık korku, zulüm, felaket dolu saltanat aşağılayıcı bir sonla bitmişti.
Yaşananların üzerinden otuz yıl geçti, ancak erkeklerin ve kadınların işleyebileceği kötülükleri asla unutmamak oldukça önemlidir. Gücün ve özellikle de mutlak gücün insanların nasıl en kötü eğilimlerini açığa çıkardığını iyi anlamak gerek. Her zaman söylendiği gibi, ebedi uyanıklık özgürlüğün bedelidir.