Bir hücre bölünene dek sizdendir. Döllenmiş yumurta önce ikiye, sonra dörde, sonra sekize ve sayısız hücreye bölünerek başta hiçbir özellik göstermezken bir deri hücresine, bir karaciğer hücresine ve vücudumuzu oluşturan bir dizi hücreye dönüşerek mucizevi bir eylem gerçekleştirir.
Hücresel büyüme ve her dokunun kendine has özellikler geliştirmesi üzerine yapılan araştırmalarda bu faaliyetlerin bazılarının kontrol altına alınması, tıp tarihinde gerçekleşmiş en büyük gelişmelerden biridir ve birçok mucizevi gelişmeye zemin hazırlamıştır.
Rita Levi-Montalcini ve Mussolini yobazlığı
1940'lı yıllarda gelişimsel embriyoloji alanında yapılan çalışmalar, sinir büyüme faktörü, ardından epidermal faktörü ve diğer birçok büyüme faktörünün (alyuvarların (eritrositler) çoğalmasını harekete geçiren eritropoietinin içinde bulunduğu sitokinler de dahil) keşfedilmesini sağlamıştır.
Bu keşiflerin başını çeken isim ise entelektüeller, sanatçı, mimar ve matematikçilerle dolu oldukça seçkin bir aileden gelen, zeki ve hoş bir kadın olan Rito Levi-Montalcini'ydi. Çocukluğundan beri yazı yazmaya olan ilgisine rağmen bir hekim olmuştu. Ancak bir şeyler keşfetmeye olan tutkusu hiç dinmemişti. Keşfetmeye olan tutkusunu şu sözleriyle açıklar:
1936 yılında Benito Mussolini, 10 İtalyan "bilim insanının" imzaladığı "Manifesto per la Difesa della Razza" adlı bildiriyi yayınlamıştı. Bildirinin ardından Ari ırkından olmayan İtalyan vatandaşlarının akademik ve profesyonel kariyerlerine yasak getiren bir dizi kanun çıkarıldı. Brüksel'de davetli olarak gittiğim bir nöroloji enstitüsünde kısa bir süre çalıştıktan sonra, ailemin yanına, Torino'ya döndüm. Bu sırada Belçika, Alman ordusu tarafından – 1940 yılının baharında – işgalin eşiğindeydi.
Ailecek önümüzde iki seçeneğimiz vardı; ya Amerika'ya taşınacak ya da Ari dünyasının uygulamalarına aldırış etmeden burada, yaşadığımız yerde kalacaktık. Ailem ikinci seçeneği tercih etti. Bu kararın ardından kendim, evde yatak odama bir araştırma laboratuvarı kurmaya karar verdim. Bu kararımda Viktor Hamburger'in "tavuk embriyolarında uzuvların yok olmasının etkileri" üzerinde 1934 yılında yazdığı makalesi büyük rol oynamıştır.
1941 yılında Torino'nun Anglo-Amerikan hava kuvvetlerince bombalanması, bizi buradan ayrılmaya ve bir köye taşınmaya mecbur bırakmıştı. Buradaki köy evinde de küçük laboratuvarını yeniden kurmuş ve çalışmalarıma devam etmiştim. 1943 yılının sonbaharında İtalya'nın Alman ordusu tarafından saldırıya uğraması, mülteci olarak sığındığımız Piedmonte adlı bu köyü de terk etmemize ve Floransa'ya taşınmamıza neden olmuştu. Savaş sona erene kadar burada gizli olarak yaşamaya devam ettik.
Floransa'da kaldığımız sırada birçok yakın arkadaşımla ve "Partito di Azione" adlı partinin cesur yandaşlarıyla iletişim halindeydim. 1944 yılının ağustos ayında Anglo-Amerikan kuvvetleri Alman işgalcileri Floransa'dan atmaya çalışıyorlardı. O sırada ben de Anglo-Amerikan kuvvetleri karargahına hekim olarak işe alınmıştım; savaşın şiddetle devam ettiği kuvvet bölgelerden Floransa'ya getirilen mültecilerin bulunduğu kampta görev yapıyordum. Bulaşıcı salgın hastalıklar ve tifüsün kol gezdiği ve oldukça fazla ölümlerin görüldüğü bu kampta hemşire ve doktor olarak çalışırken her gün onların acılarına ve ölüme duydukları korkuya ortak oluyordum.
İtalya'daki savaş, 1945 yılının Mayıs ayında son buldu. Ben de ailemle birlikte Torino'ya dönerek üniversitedeki akademik görevime kaldığım yerden devam ettim. 1947 yılı sonbaharında Viktor Hamburger'in, daha önce tavuk embriyoları üzerinde yaptığımız eski deneyleri tekrar etmek üzere beni birlikte çalışmayı davet etmesi, hayatımın seyrini değiştiren olay olmuştu.
Rita Levi-Montalcini, "Autobiography", "The Nobel Prizes, Ed. Wilhelm Odelberg / Stockholm: Nobel Vakfı 1987
Tavuk ve fare testleri
Levi-Montalcini, tavuk embriyoları üzerinde çalıştığı sırada, fare tümör hücrelerini tavuğun hücre duvarına yerleştirdiğinde, tavuğun sinir dokularının olağanüstü bir şekilde geliştiği ve çoğaldığını gördü. Sinir elementleri kontrolden çıkmışcasına fare tümörü içinde de üremeye devam ederek, aynı zamanda tavuğun sinir sisteminden böbrekleri, tiroid bezini, eşey bezlerini, dalağı ve diğer dokuları oluşturmaya başlıyordu. Yaptıkları bir dizi titiz deneyin sonucunda, Levi-Montalcini ve asistanları, fare tümörünün, kanda dolaşarak hedef doku (sinir hücreleri) oluşumunu ve çoğalmasını hareket geçiren ve bir hormon gibi faaliyet gösteren küçük bir proteinin (peptid) salgılanmasına neden olduğunu bulmuşlardı. Levi-Montalcini, bu peptide "sinir büyüme faktörü" adını vermişti.
Birlikte çalıştığı arkadaşı Dr. Stanley Cohen de aşağı yukarı aynı tarihlerde "epidermal büyüme faktörü"nü keşfetmişti. Büyümeyi teşvik eden bu hormonlar, oldukça alakasız yerlerde, yani kanserli tümörlerde, yılan zehrinde ve tükürük bezlerinde keşfedilmişlerdi. Fare sinir büyüme faktörü tavukta da etkin olduğundan, türler arası birçok aktivitenin de varlığı söz konusuydu. Çünkü biyolojik olarak aktif peptid dizileri, evrim sürecinde yok olmadan, korunarak geçmeye eğilimlidirler.
Yenidoğan bir fareye, tükürükteki sinir büyüme faktörlerini etkileyen bir antikor verildiğinde ve büyüme faktörü engellendiğinde, sempatik sinir sisteminin gelişmesi de durmuştu. Sinir hücreleri, özellikle hücre farklılaşmasının ilk aşamalarında, sinir büyüme faktörünün büyümeyi teşvik ve kontrol edici aktivitelerine karşı oldukça duyarlıdır. Yetişkin fare dokularında da aktiviteler var olsa da, yenidoğan fare dokularındaki gibi yoğun değildir.
Sitokinlerin açıklaması
Büyüme faktörleri, hedef dokuların hücre yüzeylerindeki reseptörlere bağlanıp sinyal iletimi olaylarını başlatarak hücre bölünmesi ya da farklılaşmasını etkileyen peptid hormonlardır. Birçok büyüme faktörü, çok çeşitli hücre türlerinde hücresel bölünmeye etki eden değişken etmenlerdir. Bazıları da sadece belirli hücrelere etki eder.
Sitokinler büyüme faktörleri içinde en benzersiz gruptur. Öncelikli olarak akyuvarlar tarafından salgılanan sitokinler, fagositik hücrelerle (patojenleri, ürik asit kristallerini ve birçok zararlı etmeni içine alıp yok eden akyuvarlar) birlikte hem salgısal hem de hücresel bağışıklık yanıtını harekete geçirirler. Lenfositler tarafından salınan sitokinlere '"enfokinler", monosit ya da makrofajlar tarafından salınan sitokinlere "monokinler" denir.
Büyük sitokinler ailesi, çeşitli vücut hücreleri tarafından üretilir. Lökositler tarafından salgılandıkları ve lökositlerin hücresel yanıtlarını etkileyebildikleri için birçok lenfokin, "interlökin" (IL) olarak da bilinmektedir. İnterlökinler, özellikle hematopoietik kaynaklı (kemik iliğinin kök hücrelerinden gelişen) hücreleri hedef alan büyüme faktörleridir. Şu an itibariyle tanımlanmış 22 ayrı işlevi olan interlökinlerin sayısı giderek artmaktadır.
Bazı büyüme faktörleri ve sitokinlerin listesi
- Epidermal Büyüme Faktörü (EGF)
- Trombosit Kaynaklı Büyüme Faktörü (PDGF)
- Fibroblast Büyüme Faktörleri (FGFs)
- Beta Transforme Edici Büyüme Faktörü (TGFs-β)
- Alfa Transforme Edici Büyüme Faktörü (TGF-α)
- Eritropoietin (Epo)
- İnsülün Benzeri Büyüme Faktörü-1 (IGF-1)
- İnsülün Benzeri Büyüme Faktörü-2 (IGF-2)
- İnterlökin-1 (IL-1)
- İnterlökin-2 (IL-2)
- İnterlökin-6 (IL-6)
- İnterlökin-8 (IL-8)
- Tümör Nekroz Faktörü-Alfa (TNF-α)
- Tümör Nekroz Faktörü-Beta (TNF- β)
- İnterferon-gama (IFN-γ)
- Koloni Stimülan Faktörler (CSFs)
- Beyin Kaynaklı Nörotrofik Faktör (BDNF)
Sitokinler ve büyüme faktörlerinin hücre bölünmesi üzerindeki etki mekanizmalarının bilinmesi, kontrolsüz hücre bölünmesi olarak bilinen kanserin tedavisinde geliştirilecek yöntemlere ışık tutmaktadır. Kemoterapinin ardından anemili kişilerde alyuvarların çoğalmasını harekete geçirmek gibi daha birçok benzer amaçla kullanılan büyüme faktörleri ve sitokinlerin kullanım alanları giderek artmaktadır.
Rita Levi-Montalcini hakkında sık sorulanlar
Rita Levi-Montalcini neyi keşfetti?
Rita Levi-Montalcini, sinir hücrelerinin büyümesini ve farklılaşmasını uyaran bir protein olan sinir büyüme faktörünü (NGF) keşfetti. NGF'yi keşfi, sinirlerin nasıl büyüdüğü ve geliştiği konusundaki anlayışımızı geliştirmeye yardımcı oldu ve Alzheimer ve Parkinson gibi hastalıkların tedavisi için önemli etkileri oldu.
Rita Levi-Montalcini Nobel Ödülünü ne zaman kazandı?
Rita Levi-Montalcini, biyokimyacı Stanley Cohen ile birlikte 1986 yılında Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü'nü kazandı. NGF'yi ve onun hücre büyümesi ve farklılaşmasını düzenlemedeki rolünü keşfetmeleriyle tanındılar.
Rita Levi-Montalcini başka hangi önemli başarılara imza atmıştır?
Rita Levi-Montalcini, NGF üzerine yaptığı çalışmalara ek olarak, beynin zaman içinde değişme ve uyum sağlama yeteneğini ifade eden nöroplastisite çalışmalarına da önemli katkılarda bulunmuştur. Ayrıca Roma'da, beyne ilişkin anlayışımızı ilerletmeye ve nörolojik hastalıklar için yeni tedaviler geliştirmeye adanmış Avrupa Beyin Araştırma Enstitüsü'nü kurdu.
Rita Levi-Montalcini kariyeri boyunca ne gibi zorluklarla karşılaştı?
Rita Levi-Montalcini kariyeri boyunca, bilimde kadınlara karşı ayrımcılık ve II. Dünya Savaşı sırasında çalışmalarının kesintiye uğraması da dahil olmak üzere çok sayıda zorlukla karşılaştı. Bu zorluklara rağmen azmetti ve sinirbilim alanında kalıcı bir etkiye sahip olan çığır açan keşifler yaptı.
Rita Levi-Montalcini'nin mirası neydi?
Rita Levi-Montalcini'nin mirası, NGF ve nöroplastisite hakkındaki çığır açan keşiflerinin yanı sıra bilimsel araştırma ve eğitim için yaptığı savunuculuğu da içermektedir. Bilimde kadınların yorulmak bilmeyen bir savunucusuydu ve çalışmaları sayısız araştırmacıya kendi keşiflerinin peşinden gitmeleri ve dünyada bir fark yaratmaları için ilham verdi.
Rita Levi-Montalcini'nin hayatı nasıldı?
Rita Levi-Montalcini, 22 Nisan 1909'da İtalya'nın Torino kentinde doğdu ve 30 Aralık 2012'de Roma'da 103 yaşında vefat etti. Geniş, entelektüel bir ailede büyüdü ve dönemin cinsiyete dayalı sınırlamalarına rağmen eğitimini sürdürmeye teşvik edildi. Torino Üniversitesi'nde tıp eğitimi aldı, ancak II. Dünya Savaşı'nın patlak vermesiyle çalışmaları kesintiye uğradı.
Kaynaklar: