Tarih bize pek çok ünlü kayıp hazineden söz eder ve hazineler insanlar için daima ilgi çekici olmuştur. Bu paha biçilmez hazinelerin bazıları yalnızca söylencelerden ibaretken diğerleri güvenilir kanıtlara sahip. Ortak noktalarıysa hiçbirinin resmi olarak bulunmamış olması. Aztek altınlarından Tapınak Şövalyeleri'nin hazinesine ve Amber Odası'na dek hala bulunmayı bekleyen birbirinden ilginç kayıp hazinelere göz atalım.
Cengiz Han'ın Mezarı
Cengiz Han'ın ölümünün gerçek nedeni bilinmez. Büyük han 1227'de Yinchuan'da, Sarı Irmak'ın yukarısına çıktığı bir seferde öldü. Marco Polo savaşırken değil, avlanırken atından düşmesiyle aldığı yaralardan öldüğünü söyledi. İddiaya göre Cengiz Han istediği gibi Moğolistan'daki Burhan Haldun Dağları'nda gizli bir yere gömülmüştür. Cenazesine katılan askerler bile mezarın yerini gizli tutmak için öldürüldüler. Dahası, mezarın bulunduğu bölgeyi yaban kılmak için 1000 at salınmış ve hatta bir ırmağın akışı mezara verilmiştir. Yüzyıllarca süren araştırma ve kazılardan sonra herhangi bir mezar izine rastlanmadı. Serveti milyar hatta trilyon dolarla ifade edilen Cengiz Han'ın mezarı ve potansiyel hazineleri yüzlerce yıldır aranıyor.
Kral John'un Hazinesi
İngiltere Kralı John (1166 – 1216) mücevher ve altın tabak toplamayı severdi ve koleksiyonunun büyüklüğü hesaplanamazdı. Bataklıklar bakteriyle dolu olduğundan hastalık için uygun yerlerdir ve kral 1216'da Lynn kentine yolculuğunda böyle bir bataklık bölgesinden geçerek dizanteri oldu.
Tedavi olmak için Newark Kalesi'ne dönmeye karar verdi. Kendisi daha yavaş ve güvenli bir yoldan gitmek zorunda kalırken mücevherleri, kişisel eşyaları ve hatta büyükannesi Almanya İmparatoriçesi'nin mirası taçlarla dolu arabalarını askerleri eşliğinde daha kısa ancak tehlikeli bataklık rotasından göndermek zorunda kaldı.
Tüm birlik orada kayboldu. Hazine arabası kayboldu ve bir daha asla bulunamadı. Kral John günler sonra öldü ve öykü burada bitti. Kral John'un hazinesi tarihteki en büyük kraliyet hazinesi kabul edilir. Gerçekten bataklıkların arasında mı kayboldu yoksa ani bir gelgite mi yenildi ya da kraliyet ailesinden biri tarafından mı çalındı belki asla bilinmeyecek.
Tapınak Şövalyeleri Hazinesi
1119'da kurulan Tapınak Şövalyeleri küçük bir dindar savaşçı ve koruma birliğinden yüzlerce yıl içinde Dünya'nın en güçlü organizasyonlarından birine dönüştüler. Resmi adları "Mesih'in Yoksul Askerleri" olsa da bu tarikat, gemi filoları, çiftlikler, su değirmenleri, üzüm bağları gibi çok geniş arazileri kontrolüne alan çok uluslu bir ticaret imparatorluğu oldu. Zamanla çok geniş bir etkiye ve zenginliğe ulaştılar.
İddiaya göre Kutsal Topraklar'ın antik hazineleri onların elindeydi. Üslerini Kral Süleyman'ın Tapınağı'nın bulunduğu Kudüs'teki Tapınak Tepesi'ne kuran şövalyeler tapınağın altını kazmış ve söylenceye göre Kutsal Mızrak ve Ahit Sandığı gibi paha biçilmez dini hazinelere ulaşmışlardır. Viktorya dönemi arkeologları tapınağı kazdığında şövalyelere ait kılıç ve haçlara rastlamışlardır.
Tapınakçıları tehdit gören IV. Philip, 1307'de Papa'nın desteğiyle oluşumu dağıttı. Bir amacı da hazinelere el koymaktı ancak hazineler görünürde yoktu. Şövalyelerin büyük hazinesinin nereye saklandığı yüzlerce yıldır çözülemedi.
Hollandalı'nın Saklı Altın Madeni
Hollandalı'nın saklı altın madeni, kayıp hazineler arasında en ünlülerden biri. Altına Hücum'un bittiği 1800'lerin sonunda Jacob Waltz adlı bir Alman yanında çok fazla altınla ABD'nin Phoenix eyaletine geldi. Jacob Waltz gerçek biridir ancak altınının miktarı kaydedilmemiştir. İnsanlara altınının Batıl Dağlar'daki (Superstition Dağları) gizli bir madenden geldiğini söyler. Bazı insanlar bu madenin ilk kez 1800'lerin başında Meksikalı Peralta ailesi tarafından kazılan ve sonra Apaçilerin eline geçen ve tüm ailenin ölümüyle sonuçlanan ünlü altın madeni olduğunu düşünür. Ne de olsa Jacob Waltz bir yabancıdır. Kendisine Hollandalı veya ses çağrışımı yakın olan "Deutsch man (Alman)" denilen bu adam madenin yerini asla söylemez ve 1891'de ölür.
Yaşarken Phoenix'te bulunmuş ve iddiaya göre toprak sahibi arkadaşı Julia Thomas'a madene dair ipuçları vermiştir. Pastanesini satan 29 yaşındaki Julia bir grup toplayarak madeni aramak üzere yola çıkar. Hollandalı'nın saklı altın madenini arayan grup ne onu bulur ne de yanlarından geçtikleri iki altın madenini fark eder. Eli boş dönen Julia zararını karşılamak için civardaki madenleri gösteren haritalar satar. Tahmin edeceğiniz üzere haritalar sahtedir. Hollandalı'nın kayıp altın madeni 1895'te gazetelerde yer alacak kadar ses getirdi.
Korkunç İvan'ın Kayıp Kütüphanesi
İlk adı Moskova Çarları Kütüphanesi olan ve Korkunç İvan'ın ölümünden sonra ortadan kaybolduğu için Korkunç İvan'ın kütüphanesi denilen bu yerde ertingü bir antik kitap koleksiyonu bulunduğuna inanılıyor. Kütüphane bu yüzden daima tarihçiler ve arkeologların ilgisini çekti ancak varlığı asla kanıtlanamadı. Kütüphaneyi Roma'dan Moskova'ya Korkunç İvan'ın büyükannesi Sofia getirdi ve Yunan ve Roma yazınının eşsiz yapıtları dahil 800'den fazla kitap içeriyordu.
Zalim bir hükümdar olan Korkunç İvan hem kütüphaneyi miras aldı hem de içini Avrupa'nın dört bir yanından nadir el yazmalarıyla zenginleştirdi. İçeride bugün yalnızca 35'i bilinen Titus Livius'un Roma Tarihi'nin 142 cildi, Cicero'nun günümüze yalnızca küçük bölümlerinin ulaştığı "De Re Publica" adlı incelemesinin tamamı ve çok sayıda başka antik el yazması vardı. Söylenceye göre Korkunç İvan tüm kütüphaneyi Moskova'ya sakladı ve 1584'teki ölümünden itibaren kayıtlardan silindi. Bu kütüphane eğer keşfedilirse tarihe dair pek çok gerçeği kökten değiştirme potansiyeline sahip.
Amber Odası
Hem Rus hem de bir Alman başyapıtı olan Amber Room, Romanov Hanedanı için oldukça önemliydi. II. Dünya Savaşı sırasında ortadan kayboldu ve o zamandan beri yeri bilinmiyor. Rus ustalar ve bilim adamları son yıllarda bu muhteşem yerin replikasını oluşturdular ve asıl oda hala merak ediliyor.
1682'den 1721'e dek hüküm süren ve ilk Rus imparatoru olan I. Petro benzersiz nesnelerden oluşan sıra dışı koleksiyonları ile bilinir. Minerallerden deforme olmuş insan embriyolarına dek olağanüstü şeylerle dolu Kunstkamera adlı bu odası St. Petersburg'da sergilenir. Petro'nun zamanında Avrupa'daki her hükümdar güçlü Rus çarını memnun etmenin yolunun ona olağanüstü hediyeler vermekten geçtiğini biliyordu.
Prusyalı I. Friedrich Wilhelm, Petro'nun beğenisini kazanmak için tam olarak bunu yaptı. 1716'da en iyi Prusyalı Barok mimarlar ve heykeltıraşlar tarafından tasarlanan, kehribar ve altınla dekore edilmiş bir odayı Rus imparatoruna hediye etti. Bu oda Amber (Kehribar) Odası'ydı ve o denli güzeldi ki Dünyanın Sekizinci Harikası denilerek övüldü.
Adolf Hitler döneminde Almanya, Amber Odası dahil önceki yüzyıldan birçok sanat yapıtının Almanlar tarafından çalındığını resmen açıklamıştır. Amber Odası çalındıktan sonra bakımını üstlenen kişi olan Alman sanat eleştirmeni Alfred Rode'a göre oda 1944'teki Königsberg bombalamasından bile sağlam çıktı. Ancak kenti ele geçiren Sovyet birlikleri Amber Odası'na rastlamadı. Böylece belki de dünyanın en ayrıcalıklı hazinelerinden biri ortadan kaybolmuş oldu.
Ahit Sandığı
Ahit Sandığı en mistik ünlü dini nesnelerden biridir. İncil'de bahsedilir ve Indiana Jones bile paha biçilmez yapıtı keşfetmek için büyük maceralara atılmıştır. İncil'deki açıklamalara göre, Tanrı'nın insanlar arasındaki varlığını simgeleyen akasya ağacından altın kasalı bir sandıktır. Söylencede, içinde "cennetsel kudret helvası" bulunan altın bir kap, Harun'un asası ve Musa'nın Sina Dağı'nda aldığı üzerinde Tanrı'nın emirlerinin yazdığı iki tablet vardır.
Yahudiler Ahit Sandığı'nı Vaat Edilen Topraklar'a getirdiler ve doğaüstü güçleri Yehova halkını yenilmez kıldı. Ahit Sandığı gücüyle Ürdün Nehri'ni kurutarak İsraillilerin geçmesini sağladı ve Tanrı'nın seçilmişleriyle savaşmaya cüret eden Filistinlilere hastalık saldı.
Sandık MÖ 7. yüzyılda Kral Yoşiyahu'nun saltanatı sırasında hala ortalıktaydı. Babil Kralı Nebukadnezar MÖ 587'de Kudüs'ü fethettiğinde Süleyman'ın tapınağından yağmalanan kalıntılar ve hazineler arasında adı geçmediğinden o tarihte veya öncesinde kaybolduğu düşünülür. İsrailliler için yeni bir Ahit Sandığı yapmak Tanrı'nın emrine karşı gelmek olduğundan sandık sonsuza dek yok oldu.
Faberge Yumurtaları
Peter Carl Faberge, Fransız asıllı bir Rus mücevher ustasıdır. İşinin olağanüstü kalitesi ve güzelliği ve özellikle popüler Faberge Yumurtaları ile tanınırdı. Kraliyet geleneği üzere, Çar III. Aleksandr 1885'te karısı İmparatoriçe Maria Feodorovna için Faberge'den dekoratif bir Paskalya yumurtası sipariş eder. Maria Feodorovna onu beyaz altından yapılmış sıradan bir yumurta sanır.
Ancak imparator yumurtanın içine matruşka benzeri sürprizler yerleştirmişti. Açtığında içinde altından yumurta sarısına rastladı. Yumurta sarısını açtığında yakut gözlü altından tavuk ortaya çıktı. Altın tavuğun içinden imparatorluk tacının altın ve elmastan yapılmış bir minyatürü ve İmparatoriçe'nin boynuna asması için küçük bir yakut çıktı. Bu yumurtaya tarihte "Tavuk" denilir.
Bu günden sonra Faberge, III. Aleksandr için ölümüne dek her yıl yumurta yaptı. Bu gelenek toplamda 44 yumurta sipariş etmiş halefi II. Nikolay ile sürdü. Zengin Rus aileler için de yumurtalar yaptığından toplam sayı bilinmiyor ancak tahminler 70 yönünde. Burada yatan gizemse Rus kraliyet yumurtalarından 8'inin kaybolmuş olmasıdır. Bugün eldeki Faberge yumurtalarının her biri milyonlarca dolar değerinde ve kayıp olanlar daha da yüksek değer taşıyor.
Saklanan İnka Altınları
Kayıp kent Paititi birçok söylencede yer alan bir ad. Öyküye göre Avrupalılar Güney Amerika'yı işgal ederken antik İnkalar hazinelerini Paititi'ye saklamak zorunda kaldı. Paititi'nin bilinmeyen konumu ve onu çevreleyen söylenceler kenti El Dorado ile bir kılmıştır.
Araştırmacılara göre bu altın kent Peru ormanlarında bulunuyor. Aramalarda Paititi'nin varlığına dair net bilgiler sunan birçok başka yerleşim yeri bulundu. El Dorado gibi bir söylence olup olmadığı ve hatta var olup olmadığı belki yakın zamanda ortaya çıkarılacak.
Ölü Deniz Bakır Tomarındaki Hazineler
Ölü Deniz'in (Lut Gölü) kuzey ucunda Filistin'in Kalya kasabası yakınlarındaki Kumran arkeolojik alanı bulunur. 1946'da bir Bedevi ünlü Ölü Deniz Parşömenleri'ni buradaki mağaralarda keşfetti. Arkeologlar 11 mağarada yaptıkları kazılarda 972 parşömen ve papirüs metni ve de muhtemelen tek bir nesneye ait iki sıra dışı bakır tomar ortaya çıkardı.
Söz konusu Bakır Tomar 1952'de 3 numaralı mağaranın arkasında keşfedildi ve yalnızca bakır olmasıyla değil dini metin içermemesi yönüyle de farklıydı. Bu tomarın aslında önemli miktarda altın ve gümüşün saklandığı 64 yerin ayrıntılı bir listesi olduğu anlaşıldı. Ne yazık ki verilen talimatlar okuyucu bahsedilen yerleri tanıyacakmış gibi kesince yazılmadığından Bakır Tomar hazinelerinin gizemi bugün de sürüyor.
Tomar MÖ 1. yüzyılda oluşturulmuş görünür. Birçok tarihçi bazı hazinelerin bölgeyi işgal eden Romalılar tarafından bulunduğuna inansa da en azından bazı noktalardaki hazinelerin hiç keşfedilmemiş olması gerek.