II. Dünya Savaşı sırasında, Birleşik Devletler ve Sovyetler Birliği, Mihver güçlerine karşı müttefik olarak birlikte savaştı. Ancak iki ulus arasında gergin bir ilişki vardı. Amerikalılar uzun zamandır Sovyet komünizmine karşı ihtiyatlı davranıyordu ve Rus lider Josef Stalin'in kendi ülkesinde sergilediği zalimce yönetiminden endişe duyuyordu. Sovyetler ise Amerikalıların onlarca yıldır SSCB'yi uluslararası toplumun meşru parçası olarak görmemesine ve II. Dünya Savaşı'na geç girişlerinin on milyonlarca Rus'un ölümüyle sonuçlanmasına kızgındı. Bu şikayetler Savaş bittikten sonra sert bir karşılıklı güvensizlik ve düşmanlık duygusuna dönüştü.
Soğuk Savaş: Sınırlama
Doğu Avrupa'daki savaş sonrası Sovyet yayılmacılığı, birçok Amerikalının Rusların bir tür dünyayı kontrol etme planından korkmasına neden oldu. Diğer taraftan SSCB, Amerikalı yetkililerin kavgacı retoriği, silahlanma ve uluslararası ilişkilere müdahaleci yaklaşımına içerliyordu. Böylesine düşmanca bir atmosferde Soğuk Savaş'ın sorumlusu tamamen tek bir taraf değildi; hatta bazı tarihçiler savaşın her halükarda kaçınılmaz olduğuna inanır.
II. Dünya Savaşı sona erdiğinde çoğu Amerikalı yetkili Sovyet tehdidine karşı en iyi savunmanın "sınırlama" adı verilen bir strateji olduğuna dair hemfikirdi. Diplomat George Kennan meşhur "Uzun Telgraf"ında bu politikayı açıklar: "Sovyetler Birliği, ABD ile kalıcı bir modus vivendi [zıt fikirdeki taraflar arasındaki anlaşma] olamayacağı inancına fanatik şekilde bağlı siyasi bir güçtür." Sonuç olarak Amerika'nın tek seçeneği yine Kennan'ın sözüyle "sabırlı ancak sağlam ve ihtiyatlı bir şekilde Rus genişleme eğilimlerini uzun vadeli kontrol altına almak"tı. 1947'de Kongre önünde, "dış baskılar yoluyla boyun eğdirme girişimlerine direnen özgür insanları desteklemek Birleşik Devletler'in politikası olmalıdır" dedi. Amerika'nın özgür insanları nasıl desteklediği artık detaylarıyla biliniyor ancak bu düşünce sonraki 40 yıl boyunca Amerikan dış politikasını şekillendirecekti.
Biliyor musunuz? 'Soğuk savaş' terimi ilk olarak İngiliz yazar George Orwell'in 1945 tarihli 'Sen ve Atom Bombası' adlı makalesinde yer aldı.
Soğuk Savaş: Silahlanma yarışı
Sınırlama stratejisi, Amerika Birleşik Devletleri'nde benzeri görülmemiş bir silahlanmanın gerekçesi oldu. Devlet Başkanı Truman komünist yayılmacılığı ortaya çıkan her yerde kontrol altına almak için askeri güç kullanma tavsiyesinde bulundu. NSC-68 olarak bilinen Ulusal Güvenlik Konseyi, Truman'ı destekleyerek savunma harcamalarının dört katına çıkarılması çağrısını yaptı.
Amerikalı yetkililer özellikle II. Dünya Savaşı'nı sona erdiren atom silahlarına benzer silahlar geliştirilmesini teşvik etti. Böylece ölümcül bir "silahlanma yarışı" başlamıştı. 1949'da Sovyetler bir atom bombası testi yaptı. Truman buna cevaben Amerika Birleşik Devletleri'nin daha da yıkıcı bir atom silahı yapacağını duyurdu: Hidrojen bombası veya "süper bomba". Stalin de aynı şeyi yaptı.
Sonuç olarak Soğuk Savaş'ın riskleri tehlikeli derecede yükselmişti. Marshall Adaları'ndaki Eniwetok atolündeki ilk H-bombası testi nükleer çağın ne kadar korkutucu olabileceğini gösterdi. Bir adayı buharlaştıran, okyanus tabanında büyük bir delik açan ve Manhattan'ın yarısını yok etme gücüne sahip 65 km karelik bir ateş topu meydana getirdi. Sonraki Amerikan ve Sovyet testleri ile atmosfere radyoaktif atıklar püskürdü.
Bir tür nükleer imha tehdidi gerçekliği Amerikan halkı üzerinde büyük etki yarattı. İnsanlar arka bahçelerine sığınaklar inşa etti. Okullarda ve diğer halka açık yerlerde saldırı tatbikatları yapıldı. 1950'ler ve 1960'larda nükleer yıkım ve mutant yaratık tasvirlerine odaklanılan ve sinemaseverleri dehşete düşüren filmler yapıldı. Dolayısıyla Soğuk Savaş, Amerikalıların günlük yaşamlarında önemli bir korku faktörü oldu. Halihazırda Japonya'ya nükleer bomba atmış Amerika karşısında Sovyet halkı da benzer duygular içindeydi.
Soğuk Savaş: Uzay yarışı
Uzay araştırmaları Soğuk Savaş rekabetinin dramatik bir şekilde ilerlediği bir başka alan oldu. 4 Ekim 1957'de Sovyet R-7 kıtalararası balistik füzesi dünyanın ilk yapay uydusunu ve Dünya'nın yörüngesine yerleştirilen ilk insan yapımı nesneyi yani Sputnik'i (Rusça "yoldaş") fırlattı. Sputnik'in fırlatılması Amerikalılar için hoş olmayan bir sürprizdi. Amerika Birleşik Devletleri'nde uzay, "büyük Amerikan keşif geleneğinin" bir sonraki sınırıydı ve Sovyetler karşısında fazla geriye düşmemek önemliydi. Ayrıca R-7 füzesinin ABD hava sahasına nükleer savaş başlığı gönderebilecek kadar ezici bir güçte olduğu anlaşılmıştı. Bu da Sovyet askeri faaliyetleri hakkında istihbarat toplamayı acilleştirdi.
ABD 1958'de roket bilimcisi Wernher von Braun yönetiminde kendi ordusu tarafından tasarlanan Explorer I'i fırlattı ve Uzay Yarışı olarak bilinen şey başladı. Dwight Eisenhower aynı yıl uzay araştırmalarına adanmış bir federal kurum olan Ulusal Havacılık ve Uzay İdaresi'ni (NASA) açtı ve uzayın "askeri potansiyelini ortaya çıkaracak" birkaç program oluşturdu. Ancak Sovyetler bir adım öndeydi ve Nisan 1961'de ilk insanı uzaya fırlattılar.
O Mayıs ayında gelen cevapla Alan Shepard uzaydaki ilk Amerikalı oldu. John F. Kennedy kamuoyuna dönerek ABD'nin bu on yılın sonunda Ay'a bir adam indireceğini iddia etti. İddiası doğru çıktı ve 20 Temmuz 1969'da NASA'nın Apollo 11 görevi Neil Armstrong'u Ay'a ayak basan ilk kişi yaptı. Uzay Yarışı'nın nihai kazananı Amerikalılar olmuştu.
Dünya kamuoyu ABD astronotlarını kahraman ilan ederken Sovyetler, Amerika'yı aşmak ve komünist sistemin gücünü tüm dünyaya kanıtlamak isteyen acımasız kötüler oldular.
Kızıl korku
Amerikan Karşıtı Faaliyetleri İzleme Komitesi (HUAC) 1947'den başlayarak yaptığı konuşmalarla komünistlerin hala ülkede olduğunu ve ABD hükümetini yıkmayı planladığını iddia etmeye başladı.
HUAC, Hollywood film endüstrisinde çalışan yüzlerce insanı solcu siyasi görüşü bırakmaya ve birbirlerine karşı tanıklık etmeye zorladı. 500'den fazla kişi işini kaybetti. "Kara listeye alınmış" yazarların, yönetmenlerin, aktörlerin ve diğer insanların çoğu en az on yıl tekrar çalışamadı. HUAC ayrıca Dışişleri Bakanlığı çalışanlarını huzur bozucu faaliyetlerde bulunmakla suçladı. Senatör Joseph McCarthy gibi antikomünist politikacılar kısa sürede bu araştırmayı federal hükümette çalışan herkesi kapsayacak şekilde genişletti.
Binlerce federal çalışan soruşturuldu, kovuldu ve hatta yargılandı. Bu antikomünist histerinin 1950'ler boyunca devam etmesiyle liberal üniversite profesörleri işlerini kaybetti, insanlardan meslektaşları aleyhine ifade vermeleri istendi ve "sadakat yemini" basmakalıp oldu.
Savaş yurtdışına sıçrar
Ülkedeki sözde komünist yıkıcılığa karşı mücadele yurtdışındaki Sovyet tehdidine dair artan endişeyi yansıtıyordu. Haziran 1950'de Soğuk Savaş'ın ilk askeri harekatı yapıldı: Sovyet destekli Kuzey Kore Halk Ordusu güneydeki Batı yanlısı komşusunu işgal etti. Birçok Amerikalı yetkili bu durumu, komünist düşüncenin "dünyayı ele geçirmek" için attığı ilk adım olduğunu söyledi ve müdahale etmemenin seçenek olmadığını savundu. Truman, Amerikan ordusunu Kore'ye gönderdi ancak Kore Savaşı çıkmaza girmişti ve 1953'te halihazırda sona erdi.
1955'te Amerika Birleşik Devletleri ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) üyeleri Batı Almanya'yı NATO üyesi yaptı ve yeniden askerileşmesine izin verdi. Sovyetler buna Varşova Paktı ile karşılık verdi: Mareşal Ivan S. Konev'in komutasında Arnavutluk, Polonya, Romanya, Macaristan, Doğu Almanya, Çekoslovakya ve Bulgaristan arasında karşılıklı savunmayı ele alan birleşik bir askeri komuta kuruldu.
Başka uluslararası anlaşmazlıklar daha yaşandı ancak 1960'lara gelindiğinde gündemde Kennedy vardı. 1961'deki Domuzlar Körfezi işgali ve ertesi yılki Küba füze krizi Amerikalılar için gerçek komünist tehdidin "Üçüncü Dünya" ülkelerinde olduğunu kanıtlamıştı.
Tehdidin en belirgin olduğu yer Vietnam'dı: Fransız sömürge rejiminin çöküşüyle güneydeki Amerikan destekli milliyetçi Ngo Dinh Diem ile kuzeydeki komünist milliyetçi Ho Chi Minh arasında bir çatışma patlak vermişti. 1950'lerden beri Amerika Birleşik Devletleri bölgede antikomünist bir hükümetin kurulması için uğraşıyordu ve 1960'lara gelindiğinde komünist yayılmacılığı "kontrol altına almanın" tek yolunun Diem'e müdahale etmek olduğu açık görünüyordu. Bununla birlikte yalnızca kısa bir askeri harekat olacağı düşünülen şey Amerikalılar için 10 yıllık büyük bir çatışmaya ve utanç verici hezimete dönüştü.
Soğuk Savaş'ın sonu
Richard Nixon göreve gelir gelmez uluslararası ilişkilerde yeni bir yaklaşımı benimsedi: Sadece "İki kutuplu" bir yer haline dönüşen dünyada artık askeri harekat değil diplomasi kullanılacak ve daha fazla kutup yaratılacaktı. ABD bu amaçla Birleşmiş Milletleri komünist Çin hükümetini tanımaya teşvik etti ve 1972'de ülkeye yapılan bir geziden sonra Pekin ile diplomatik ilişkiler kuruldu. Aynı zamanda Sovyetler Birliği'ne doğru bir sözde "gevşeme" politikası benimsendi. Nükleer tehdidi durdurmak için 1972'de Sovyet Genel Sekreteri Leonid Brejnev ile Stratejik Silahların Sınırlandırılması Antlaşması (SALT I) imzalandı.
Nixon'un çabalarına rağmen Soğuk Savaş Ronald Reagan döneminde yeniden kızıştı. Kendi neslindeki birçok lider gibi Reagan da komünizmin özgürlüğü tehdit ettiğine inanıyordu. Sonuç olarak dünya çapındaki antikomünist hükümetlere ve isyanlara mali ve asker yardım sağlamadı. Bu politika Reagan Doktrini olarak bilindi ve özellikle gelişmekte olan dünyada Grenada ve El Salvador gibi yerlerde uygulandı.
Reagan Orta Amerika'da komünizmle savaşırken Sovyetler Birliği parçalanıyordu. SSCB'deki ciddi ekonomik sorunlara ve büyüyen siyasi kargaşaya yanıt olarak Mihail Gorbaçov 1985'te göreve geldi ve Rusya'nın dünyayla ilişkisini yeniden tanımlayan iki politika sundu: "Glasnost" veya siyasi açıklık ve "perestroika" veya ekonomik reform.
Doğu Avrupa'daki Sovyet etkisi azaldı. 1989'da bölgedeki her komünist hükümet yerini komünist olmayan hükümete bırakmıştı. Onlarca yıldır süren Soğuk Savaş'ın en görünür sembolü olan Berlin Duvarı o yılın Kasım ayında Reagan'ın Berlin'deki Brandenburg Kapısı'nda Sovyet başbakanına meydan okuyan konuşmasından iki yıl sonra yıkıldı. Reagan'ın "Bay Gorbaçov, bu duvarı yıkın." sözü manşetlere taşındı. Sovyetler Birliği 1991 yılına gelindiğinde dağıldı. Soğuk Savaş bitmişti.