Herodot (y. MÖ 484 – 425/413) bugün "tarih" olarak bilinen çalışma alanını icat eden bir Yunan yazardır. Ünlü eseri Histories (Tarihler veya "Herodot tarihi") için Romalı yazar ve hatip Cicero tarafından Tarihin Babası olarak adlandırıldı ancak bu "tarihlerin" yalnızca uzun masallardan biraz fazlası olduğunu iddia eden eleştirmenler ona Yalanların Babası dediler. Peki Herodot kimdir?
Herodot'un yaşamı ve yolculukları
Herodot'un hayatına dair ayrıntılar hakkında çok az şey bilinse de Anadolu'daki eğitimini karşılayabilecek zengin, aristokrat bir aileden geldiği kesindir. Yazma becerisinin, zamanının en iyi okullarında aldığı kapsamlı kursun kanıtı olduğu düşünülüyor. İyon Yunancası ile yazdı ve iyi okurdu. Görünüşe göre istediği gibi seyahat etme imkanı vardı. Savaş tanımlamaları oldukça kesin olduğundan ve savaşı her zaman bir piyadenin bakış açısından sunduğundan orduda Hoplit (zırhlı, kargılı, seçkin ağır piyade) olarak görev yaptığı düşünülür.
Herodot'un erken yaşamını inceleyen bazı tarihçiler Atina yerlisi olmadığını söyler. MÖ 5. yüzyıldaki Pers-Yunan Savaşları zamanında Halikarnas'ta (Bodrum) doğdu. Halikarnas, Yunan, Karya ve Pers nüfusu arasında hatırı sayılır derecede evlilikler yapılmış bir Dor kasabasıydı. Bugüne ulaşan antik raporlar doğruysa, ailesi Pers-Yunan Savaşları'ndan sonraki sıkıntılı yıllarda sürgüne gönderildi.
Herodot henüz çok gençken Samos adasında yaşamış olabilir. Tarihler eserinde ara sıra yaptığı yorumlar, bize Doğu Akdeniz dünyasını geniş çapta gezdiğini gösteriyor. Tarihler kitabını ilk olarak ne zaman ve nasıl yazdığı bilinmiyor. Ancak büyük olasılıkla çeşitli Yunan kentlerinde ve Atina'da birkaç yıl boyunca yaptığı okumalar sırasında ortaya çıkmış olabilir.
Herodot güvenilir bir kaynak mı?
Herodotus veya Herodot'un bazen yanlış bilgiler verdiği ya da sonuçta abarttığı doğru olsa da, anlatılarının sürekli olarak az ya da çok güvenilir olduğu görülmüştür. Çalışmalarına yönelik en sık öne sürülen eleştiriler bugün arkeolojik kanıtlarla çürütüldü. Bu da Herodot'un sunduğu çoğu bilgilerin aslında doğru olduğunu veya en azından zamanın kabul edilmiş bilgilerine dayandığını kanıtlıyor. Günümüzde tarihçilerin çoğu Herodot'u Tarihin Babası olarak anıyor ve antik dünyaya dair güvenilir bir bilgi kaynağı olmaya devam ediyor.
Herodot'un çalışmalarına yöneltilen eleştirilerin başta Atinalılardan geldiği görülüyor. Atinalılar onun Maraton Savaşı'nı (MÖ 490) ele alış şeklinden ve özellikle de Perslere karşı kazanılan zaferde "en şerefli" dediği ailelerden hoşlanmadı. Çalışmalarına yönelik daha ciddi eleştiriler ise yolculuklarına dair anlatıların güvenilirliğidir.
Bunun bir örneği onun İran'da yuva kazarken dışarı altın tozu yayan tilki büyüklüğünde karıncaların olduğu iddiasıdır. Fransız yazar ve kaşif Michel Peissel, 1984 yılında Himalayalar'da tilki büyüklüğündeki dağ sıçanının yeri kazarken gerçekten altın tozu yaydığını doğrulayıncaya kadar bu açıklama yüzyıllar boyunca reddedildi ve kaynaklar hayvanın bunu antik çağda da yaptığını gösterdi. Köylülerin bu tozu toplama konusunda uzun bir geçmişi var.
Herodot çalışmalarında kültürler arasında akışkan hareket eder, ve her zaman hikayeyi en iyi şekilde anlatmakla ilgilenir. Bu anlatı tutkusu birçok şüphenin ana nedeni oldu.
Peissel ayrıca Farsça dağ sıçanı kelimesinin "dağ karıncası" kelimesine çok yakın olduğunu ve bu nedenle Herodot'un dev karıncaları uydurmadığını, Farsça da konuşmadığını ve çevirmenlere güvendiğini açıklar. Herodot'un geçmişinde buna benzer gözlemler ve iddialar olsa da elbette hepsi için geçerli değil. İyi bir hikaye anlatmak adına Herodot bazen spekülasyonları öne çıkardı ve bazen de duyduğu hikayeleri kendi deneyimiymiş gibi anlattı.
Herodot'un Histories kitabı
Herodot'un çalışmalarında bazı hatalar yaptığı inkar edilemez olsa da, Tarihler kitabı genellikle güvenilir kabul ediliyor ve çalışmalarını kapsayan disiplinlerde (arkeolojiden etnolojiye ve fazlasına) yapılan bilimsel çalışmalar bize en önemli gözlemlerinin doğru olduğunu göstermiştir.
Herodot, eserinin önsözünde kendisini Halikarnas'ın yerlisi olarak tanımlar Bununla birlikte Aristoteles ve Suda, onun Thurii'nin (günümüz İtalya'sında Yunan kolonisi) yerlisi olduğunu iddia etmiştir. Bu tutarsızlığın antik bir kaynakta (muhtemelen Herodot'un çalışmasının bir çevirisi) yapılan bir hata olduğu düşünülür çünkü Herodot Thurii'de yaşamış ancak orada doğmamış olabilir.
Herodot Mısır, Afrika ve Anadolu'da geniş çapta seyahat etti ve deneyimlerini ve gözlemlerini yazarak önemli tarihi olayların ayrıntılı açıklamalarını sonraki nesillere aktardı (MÖ 490'daki Maraton Muharebesi ve MÖ 480'de Termopylae Muharebesi ve Salamis Deniz Muharebesi gibi). Ayrıca Yunanistan'da, Mısır'da, Anadolu'daki günlük yaşam ve seyahatlerinde gözlemlediği çeşitli "Harikalar" üzerine yazdı. Babil kentini bu harikalar arasında tanımlaması, çalışmalarının neden sık sık eleştirildiğinin bir örneğidir. Herodot şöyle yazar:
Babil, büyük bir düzlükte yer alır ve boyut olarak her iki yüzü 22½ km'dir, bütünün şekli kare şeklindedir; dolayısıyla çevresi 90 km'dir. Babil kentinin büyüklüğü böyledir ve bizim bildiğimiz diğer tüm kentlerden daha büyük bir ihtişama sahiptir. Önce etrafını su dolu derin ve geniş bir hendek koşar; sonra elli metre kalınlığında ve yüz metre yüksekliğinde bir duvar […]. Duvarın tepesine, kenarlar boyunca birbirine bakan bir kattan odalar inşa ettiler; ve oda sıraları arasında dört atlı bir arabayı sürecek kadar boşluk bıraktılar. Duvarın çemberinde tunçtan yapılmış yüz tane kapı vardır.
(Histories, s. 178-179)
Çeşitli antik tanımlar ve bulunan arkeolojik kanıtlar Babil'in Herodot'un tarif ettiği kadar büyük olmadığını ve 100 kapıya yakın hiçbir yeri olmadığını gösterdi (yalnızca sekiz kapısı vardı). Böylelikle, Herodot alanı bizzat ziyaret etmiş gibi yazsa da, bu açıklamanın kişisel bir ziyaretten ziyade kulaktan dolma bilgilere dayandığı tespit ediliyor. Herodot, Homeros'un eserlerini büyük bir takdirle karşıladığı için (Tarihler -Histories- kitabının düzenlemesinde Homeros'u örnek aldı) Babil'e dair pasajının Homeros'un Mısır'daki antik Yunan kenti Tebai'yi anlatmasına dayandırdığı düşünülüyor.
Herodot'un hikaye anlatma tutkusu ve bu konudaki bariz yeteneği, antik çağlardan beri eleştirmenleri kışkırttı ancak bu yönü aynı zamanda Tarihler'deki çalışmasının bu kadar büyük beğeni toplamasını da sağlayan şeydir. Herodot, ilginç karakterlerle ve hatta bazen diyaloglarla canlı sahneler yaratarak, okuyucuyu anlattığı hikayelerin içine taşır.
Bahsettiği dünyaya dair tarafsız da değildi. Çoğu zaman çeşitli insanlar, gelenekler ve olaylar hakkında uzun uzadıya kişisel fikirler veriyordu. Homeros'a olan hayranlığı her zaman açık olsa da, İlyada'nın tarihsel gerçekliğini de sorgulamıştır ve Akaların neden bir kadın için Truva Savaşı gibi uzun ve maliyetli bir savaş başlatmış olduğunu sorar. Herodot'un, eserinde kişiliğini gösterdiği pek çok örnekten biridir.
Herodot, doğa ve kültürün karşılıklı etkileşiminden etkilendi: Ağaçsız bir ülkede yaşayan İskitler'in, hayvanın kemiklerinin ve yağının ateş, midenin de etin pişirildiği tencere olduğu bir et pişirme yöntemi icat ettiğini söyler (4,61). Ayrıca zeki bireyleri ve büyük başarıları da seçer. Bir şeyin veya özellikle çarpıcı bir binanın, teknenin, geleneğin veya diğer kültürel başarıların "ilk mucidine" dikkat çekmekten hoşlanır.
Herodot'un sonraki yaşamı ve ölümü
Diğer antik yazarların aksine (daha önceki Homeros veya sonraki Vergilius gibi), Herodot anlatısını ilahi kaynaklara atfetmedi ve eserinin kendi işi olduğunu açıkça belirtti. Kendisine dair yüksek görüşü, Tarihler eserini Olimpiyat Oyunları'nda yayımlaması ile görülür.
Bu dönemdeki eserler halka yüksek sesle okunarak "yayımlanırdı" ve Yunanlı yazar Samsatlı Lukianos (MS 125-180) Herodot'un eserinin tamamını tek bir oturuşta dinleyicilere okuduğunu ve büyük alkış aldığını aktarır. Bununla birlikte Herodot bir keresinde yapıtın başka bir sürümünün yayımlanması esnasında büyük bir bulut parçası sahneyi gölge yapana dek kitabını kalabalığa okumayı reddetmiştir. O beklerken seyirciler ayrılır ve bu olay en uygun koşulları bekleyerek fırsatı kaçıran birini ima eden "Herodot ve gölgesi gibi" özdeyişine yol açar. Tüm bunlar Herodot'un biraz kibirli olduğunu da açıklıyor.
Herodot o zamanki dünyayı gezdikten sonra şimdiki İtalya'daki Yunan kolonisi Thurii'de yaşamaya başladı ve burada Tarihler'i düzenledi ve geliştirdi. Aynı zamanda Atina'da yaşadı ve bir ara oraya geri döndüğü tahmin ediliyor. Bilim adamları Herodot'un ölümünün Atinalı devlet adamı Perikles'i MÖ 425 ile 413 yılları arasında öldüren aynı vebadan kaynaklandığını düşünüyorlar.
Herodot'un şöhreti o kadar büyüktü ki birçok farklı kent (aralarında Atina ve Thurii) cenazesine sahip olduğunu iddia etti ve onuruna anıtlar dikti. Çalışmalarının kalıcı önemi bugün milyonlarca insan tarafından takdir edilmeye devam ediyor ve gözlemlediği ve hakkında yazdığı antik dünyaya dair sunduğu güvenilir bilgiler birincil kaynak olarak kabul edilmeyi sürdürüyor.