Denizaslanı Harekâtı başarılı olsaydı, Adolf Hitler'in Batı Avrupa'daki hakimiyetini tescillenecekti. Peki, Almanya'nın İngiltere'yi işgali nasıl planlandı, neden operasyon başlatılamadan durdu ve en önemlisi işgal başarıya ulaştığında neler olabilirdi? Tüm detaylarıyla beraber anlatmaya başlayalım.
Denizaslanı Harekâtı nedir?
Denizaslanı Harekâtı, Nazi Almanya'sının Britanya'yı kademeli işgalinin kod adıydı. Eylül 1940'ta başlaması gerekiyordu ve başarılı olsaydı, Adolf Hitler'in Batı Avrupa'daki egemenliğini tamamlayacaktı.
Önceki aylarda, Alman Ordusu halihazırda kıtanın çoğunu "temizlemişti". Batı Polonya 1939 sonbaharında kısa sürede düştü. Altı ay sonra, 1940 baharında Danimarka ve Norveç teslim oldu. Ardından Mayıs ve Haziran aylarında Belçika, Hollanda ve en önemlisi kuzey Fransa ele geçirildi. Son olarak anakaradaki İngiliz birlikleri de yenilmişti: Dunkirk'te teçhizatlarını terk etmeye ve Kanal boyunca geri çekilmeye mecbur kaldılar. Bu nedenle, kağıt üzerinde Britanya'nın işgali mantıklı final olarak görünüyordu.
Almanya İngiltere işgalini nasıl planladı?
Nazi işgal planının üç bölümü vardı: havada muharebe, denizde muharebe ve İngiliz sahillerine amfibi saldırıları.
Birinci ve en önemli adım, Kraliyet Hava Kuvvetlerini (Royal Air Force) etkisiz hale getirmekti: Önce hava komutasını ele geçirmeden yapılacak Kanallar arası bir saldırı, çok tehlikeli olurdu. Zaten Luftwaffe'nin komutanı Hermann Göring, uçaklarının RAF'ı sadece birkaç hafta içinde yok edebileceğiyle fütursuz bir şekilde övünüyordu. Bu nedenle, Temmuz ortasında, Britanya'nın kendini savunma düzeneğini yok etmek amacıyla İngiliz uçaklarına ve hava limanlarına büyük bir saldırı başlattı. Bu, Britanya Muharebesi olarak bilinen hava savaşının başlangıcıydı.
İşgal için ikinci ön koşul, denizde hakimiyeti sağlamaktı. Elbette bu koşul Almanlar için çok daha göz korkutucu bir meydan okuma gibi görünüyordu. Kriegsmarine'in (Nazi Donanması) emrinde düzinelerce U-botu olmasına rağmen, büyük gemilerinin çoğu, yılın başında yapılan Norveç seferinde zaten batmış, hasar görmüş veya yıpranmıştı. Buna karşın Britanya, hâlâ dünyanın en büyük donanmasına sahipti ve büyük olasılıkla herhangi bir işgal donanmasını daha karaya çıkma şansı bulamadan yok edecekti. Bu nedenle Kriegsmarine'in komutanı Büyük Amiral Erich Raeder, Kuzey Denizi'nde bir sahte saldırı gerçekleştirerek Kraliyet Donanması'nın dikkatini dağıtmak için planlar hazırladı. Ardından, Kanal bölgesinde geniş mayın tarlaları oluşturarak, işgalin gerçekleşmesine yetecek kadar Alman kuvvetini bir araya getirebileceğini umdu.
Planın son kısmı elbette işgalin kendisiydi. Müttefiklerin dört yıl sonra Normandiya Çıkarması'nda kullanacakları türden özel bir çıkarma gemileri Almanlarda yoktu, bu yüzden bunun yerine yüzlerce mavna topladılar ve bunları denizde bir şekilde çekerek getirmeyi planladılar. Sahillere getirilecek ilk dalga, görevi o bölgeyi kuşatmaya almak olan piyadelerden oluşacaktı. Ardından atlar, tanklar ve diğer araçlar ile sahilden geri dönüşe yardımcı olacak hayati malzemeler gelecekti. Bu arada, hava indirme birlikleri de arkadan saldırmak için İngiliz hatlarının gerisine bırakılacaktı.
Kuzey Denizi'nde sahte bir saldırı ile Kraliyet Donanması'nın dikkatini dağıtma planları vardı.
En başından beri, önemli Alman komutanları arasında bu inanılmaz sonuçları olabilecek girişimin nasıl yapılacağı konusunda büyük farklılıklar vardı. Ordu genelkurmay başkanı General Franz Halder, işgale sadece sanki bir nehir geçişi gibi yaklaşıyordu: Lyme Regis ve Ramsgate arasındaki 190 millik (305 km) kıyı şeridi boyunca 13 tümen çıkarmayı hayal etti. Büyük Amiral Raeder, Kanal'ı güvenli bir şekilde geçmenin tek yolunun kuvvetlerini Eastbourne ve Folkestone arasındaki çok daha dar bir cephede yoğunlaştırmak olduğunu öne sürerek Halder'in bu düşüncesiyle bir nevi alay etti. Halder ise tüm adamlarını Raeder'in istediği gibi sadece birkaç sahilde toplamanın "tam bir intihar" olacağını savunuyordu.
Plan neden başarısız oldu?
Sonunda bu argümanlardan ne o ne de diğerinin bir anlamı yoktu. Çünkü Almanya işgal için ön koşullarından hiçbirini gerçekleştiremedi. Göring'in övünmelerine rağmen, Luftwaffe hiçbir şekilde hava sahasının kontrolünü ele geçirmeyi başaramadı. Kraliyet Donanması'nın gücü bilinmesine karşın kısa bir süreliğine de olsa denizin kontrolünü elde etmek de boş bir hayal gibi görünmeye başladı. 17 Eylül'de, Kanal'daki mevsimler şartların çok daha belirsiz hale gelmesiyle, Hitler sonunda işgali – süresiz olarak – ertelemeye karar verdi.
Denizaslanı Harekâtı'nın gerçek bir plan olup olmadığı, yoksa sadece İngilizlere teslim olmaları için baskı yapmaya dayalı bir hile mi olduğu hala belli değil. Hitler'in daimi amacı her zaman Sovyetler Birliği'ni işgal etmek olmuştu. Bunu, aynı anda İngiltere ile savaşmanın gerginliği olmadan yapmayı tercih etti. Yani doğudaki gerçek hedeflerine odaklandı.
Almanya İngiltere'yi işgal etseydi ne olurdu?
İnsanlar savaştan beri bu soruyu soruyorlar. Senaryo yazarları, 1942 tarihli Went the Day Well? filmindeki kahramanca direnişten, karanlık bir işbirliğine yenik düşmüş bir dünyayı tasvir eden 2017 tarihli BBC draması SS-GB'ye kadar Alman işgalinin olası her sonucunu betimlediler.
Ancak gerçekte, herhangi bir işgalin sahillerden ve yakın çevresinden daha ileri gitmesi pek olası değildi. Müttefikler 1944'te Normandiya'yı ele geçirdiğinde, hem havayı hem de denizi neredeyse tamamen kontrol altına aldılar – yine de kıyıdaki mevziilerden çıkmak için mücadele ediyorlardı. Savaştan sonra Alman Büyük Amiral Karl Doenitz anılarında "Bu işgalin başarısına benim de inancım yoktu" diye itiraf ederken, Raeder'in da kendisiyle aynı fikirde olduğunu iddia etti.
1974'te İngiliz Sandhurst Kraliyet Askeri Akademisi, Denizaslanı Harekatı'nı savaş oyunu olarak oynattı ve aynı sonuca vardı: Alman birlikleri kıyıda küçük bir yeri kazanmış olsa da, çok geçmeden rahatlıkla teslim olmaya zorlanacaklardı.