Tarihte o kadar etkileyici hikayeler vardır ki bazıları mit statüsüne yükselir. Bu öykülerdeki olaylar o denli olanaksız, tuhaf ve mükemmel görünür ki masal dememek elde değil. Yine de bazıları kısmen doğrudur. Jeanne d'Arc'ın hikayesi böyle bir örnek. Peki Jeanne d'Arc (Joan of Arc) kimdir ve öyküsü ne anlatıyor? Hayatına dair o zamanki kayıtlar bugün okunabiliyor.
Jeanne d'Arc kimdir?
Jeanne d'Arc 1412 yılında kuzeydoğu Fransa'da belirsiz bir günde doğdu. Ailesi köylüydü ve muhtemelen Vosges sıradağlarında bulunan bir köyde doğdu. O zamanlar Fransa, İngiltere ile (daha sonra Yüz Yıl Savaşı olarak anılacak) girdiği şiddetli bir çatışmayla uzun süredir parçalanmıştı.
Kuzeydoğu Fransa'nın kırsalında yaşayan 13 yaşında bu köylü kızı 1425 yılında Tanrı'dan vahiy aldığını iddia etti. Jeanne d'Arc tüm kaynaklara göre bu noktaya kadar tamamen sıradan bir hayat sürmüştü.
O zamanlar Lorraine'den çıkıp Fransa krallığını kurtaracak bir genç kızdan bahseden halk arasında iyi bilinen bir kehanet vardı. Jeanne d'Arc muhtemelen bu hikayeyi kullandı ya da günümüz uzmanlarına göre psikoz yaşıyordu.
Aziz ve azizelerin kendisini ziyaret ettiğini söyleyip, İngilizleri Fransa'dan sürmek ve döfeyi (Fransa varisi) Reims'taki tarihi bölgede Fransa kralı yapmak için talimat aldığını iddia etti.
Sorun ise Jeanne d'Arc'ın bu iddiaları sırasında Reims'ın İngiliz kontrolü altında olması ve düşman topraklarının derinliklerinde bulunmasıydı. Ancak ister vahiy ister psikoz olsun, Jeanne tarihin akışını değiştirecek şekilde harekete geçti.
Jeanne d'Arc'ın öne çıkışı
Jeanne d'Arc Orta Çağ'ın en iyi belgelenen kadınlarından biridir. Buna göre 1428'de bir garnizonda yalnız belirir ve muhafız komutanı Robert de Baudricourt'tan onu döfene, VII. Charles'a götürmesini ister. Doğal olarak, isteğine gülüp geçilir ve eve gitmesi söylenir. Jeanne garnizon komutanını isteğine uymaya ikna etmek için antik bir sanatı kullanır: Alenen utandırma.
Jeanne, komutanın inançsızlığı ve Tanrı'nın kendisini Fransa'yı kurtarmak için gönderdiğine inanmadığını halka açık şekilde haykırarak onu utandırma yoluna gider. Taktik işe yarar ve ona döfenin ikamet ettiği Chinon'a kadar eşlik edilir.
Fransa'nın varisi VII. Charles, Jeanne d'Arc'ı memnuniyetle karşıladı ve bildirildiğine göre ilahi iddialarının gerçekliğini test etti. Bu noktadaki hikayeler farklılaşır ancak VII. Charles onu sapkın, İngiliz casusu veya büyücü bulmayarak sonunda askeri tecrübesi olmayan bu basit köylü kızına bir zırh takımı vererek istediği gibi cepheye gönderir.
Orleans Kuşatması
Jeanne d'Arc 29 Nisan 1429'da alacakaranlıkta Orleans'a büyük bir tantanayla geldi. Askerler onun geldiği konusunda bilgilendirilmiş ve karşılamaya hazırlanmıştı. Çünkü VII. Charles tarafından verilen inanç testlerinden sonra Jeanne d'Arc kraliyet kutsaması almıştı. Sıradan Fransız askerleri ve sıradan insanlar artık o eski kehaneti tümüyle Jeanne d'Arc'ta buluyordu. Ülkeyi yeni bir dini şevk sarmıştı. Toprakları İngilizlerden kurtarmak için kralın halkta uyandırmak istediği inanç belki de buydu.
Jeanne d'Arc geldiği sırada Orleans, altı aydır kuşatma altındaydı. Her iki taraftan da binlerce kişi ölmüştü ve birçoğu kuşatmanın çok daha uzun süre daha devam edeceğinden korkuyordu.
Orleans, İngiliz kontrolündeki Fransa ile Fransa'nın merkezi arasındaki sınırda önemli bir kaleydi. Orleans kırılabilirse, İngilizlerin VII. Charles'ın ikamet ettiği Chinon'a ve Fransa'nın geri kalanına ilerlemesinin yolu açık olacaktı.
Kuşatılmış Fransız kuvvetleri 1415'teki ezici askeri yenilgiden bu yana ip üzerindeydi. Orleans'ta yenilgi almak Fransız ordusu ve morali için önemli bir darbe olurdu.
Dolayısıyla Jeanne d'Arc'ın şehre gelişi hemen herkesin moralini yükseltti ve kuşatmadan kurtulmak için yeniden planlar yapıldı. Durum aylardır umutsuz olsa da, Fransızlar şimdi kuşatmaya karşı son bir hamle yapmaya inançlıydı.
Jeanne d'Arc kente geldikten sadece dokuz gün sonra, Fransızlar şehirden çıktı ve nehir kıyısındaki İngiliz kontrolündeki tahkimatları geri aldı. İngilizler geri çekilmek zorunda kaldı ve Orleans bir kez daha Fransızların eline geçti. Jeanne'ın sahneye çıkması savaşın gidişatını bir gecede değiştirdiği için zafer mucizevi görüldü.
Daha sonra, şehirde geçit töreni yapıldı ve Jeanne d'Arc tarihi Reims kentini İngilizlerden geri almakla ilgili mesajını verdi. Orleans kuşatması 8 Mayıs 1429'da kaldırıldı. Zaferlerinden iki aydan kısa bir süre sonra 29 Haziran'da Reims'a yürüyüş başladı.
Fransızlar, Jeanne d'Arc'ın misyonunu ve vizyonunu benimsemiş şekilde onun emriyle bir askeri harekat başlatmaya hazırdı.
Jeanne d'Arc'ın Dünya dışı başarı
Orleans'taki zaferden sonra, Fransızların İngilizlere karşı başarısı yeni zirvelere ulaşacaktı. Neredeyse yirmi yıldır çıkmaza girmelerine rağmen, Fransızlar artık ülkenin kuzey kesiminde yollarını açmak üzereydi.
Yeni sefer 29 Haziran 1429'da başladı ve dikkat çekici bir hızla ilerledi. Jeanne d'Arc'ın varlığıyla coşkulanan Fransız kuvvetleri yeni gönüllüler ve askerlerle dolup taştı. Fransızlar ancak ilahi hakka atfedilebilecek bir hız ve güçle Orleans'tan yürüyor ve savaş üstüne savaş kazanıyordu.
Troyes kurtarıldı. Sonra Paris izledi. Sırada ordu çok az kayıpla Reims'ın üzerine yürüdü. VII. Charles'ın ve Reims başpiskoposunun buyruğuyla şehir kapıları savaşmadan açıldı ve VII. Charles, Jeanne d'Arc ile birlikte şehre girdi.
17 Temmuz 1429'da VII. Charles, Jeanne d'Arc'ın vahiysi yerine gelir gibi Reims'ta Fransa kralı olarak taç giydi; henüz o yılın başında imkansız görülen bir başarıydı. Orleans'taki kuşatmanın kaldırılmasından sadece üç ay sonra, kral taç giydi ve Reims'tan hüküm sürdü. İngilizler on yıllardır ilk kez kaçtılar.
Jeanne d'Arc'ın ölümü
Görevinin sona ermesiyle Jeanne d'Arc Reims'ı çevreleyen kırsal kesimde İngiltere ve müttefikleriyle çatışarak Fransızlarla savaşmaya devam etti. Ne yazık ki, 1430'da bir pusuda yakalandı ve Rouen'da İngilizlere teslim edildi.
İngilizler için çarpıcı bir zaferdi. Fransa'nın kutsal perisi ellerindeydi. İngilizler Jeanne d'Arc misyonunu ve onun savaştaki dini etkisini sona erdirmek için bir plan tasarladı.
İngiliz rahipler, Fransa'ya bu kadar çok başarı kazandıran hareketini itibarsızlaştırmak için onu kafir olarak nitelendirdi ve Tanrı'ya ve kiliseye karşı suç işlemekten yargıladı. Büyücülük ve erkek kıyafetleri giyme gibi 70 farklı suça maruz bırakıldı.
Duruşma uzun ve zorluydu. Jeanne d'Arc'ı itibarsızlaştırmak ve onu küfür veya sapkınlıkla suçlamak için ellerinden geleni yapan din adamları, kilise yetkilileri ve filozoflar tarafından defalarca sorgulandı. Haftalarca kendisini oldukça iyi savunmasına rağmen, sonunda suçlu bulundu ve idam edilmesi emredildi.
Duruşma iyi belgelenmiştir ve Jeanne d'Arc'ın hayatı ve motivasyonlarına dair etkili detaylar sunar. Hayatta kalan kayıtların tamamı buradan okunabiliyor.
30 Mayıs 1431'de Jeanne d'Arc, Rouen'da bir kazığa bağlanıp yakıldı. Gerçekten öldüğünden emin olmak için cesedinin iki kez daha yakıldığı ve tamamen küle dönüştürülüp, vücudunun türbe olmasını önlemek için nehre atıldığı söylenir.
Jeanne d'Arc öldüğünde sadece 19 yaşındaydı. Ancak halka aşıladığı inanç Fransızları yaklaşık 22 yıl sonra 1453'te biten Yüz Yıl Savaşı'nda nihai zafere itti. Sahneye çıkmasıyla savaşın gidişatını değiştirdi ve o zamandan beri hatırlanıyor.
Ünü ölümünden sonra arttı. 20 yıl sonra VII. Charles tarafından yeni bir mahkeme ile adı temizlendi. Yüzyıllar boyunca sayısız sanat ve edebiyat yapıtına ilham vererek ve Fransa'nın koruyucu azizi haline gelerek efsanevi bir boyuta ulaştı.
Tanrı'nın kendisiyle Fransızca konuştuğunu iddia eden bir köylü kızı birdenbire öne çıktı, Fransa hükümdarıyla görüşmeye verildi ve o andan itibaren sanki hazırmış gibi bir orduyu yönetti.
Kulağa efsanevi veya fantezi yazımı gibi gelse de tarih kendisini kutsal ilan eden ve zaferler kazanan peygamberlerle dolu. Yalnızca 19 yıl yaşamış olmasına ve 1429'daki umutsuz, kaotik bir dönemde etkin olmasına rağmen Jeanne d'Arc geride gerçekten büyük bir hikaye bıraktı. Bu genç kadının davranışlarının tarihe etkisi şaşırtıcıdır.