Antik Mısır uygarlığı gücünün, zenginliğinin ve nüfuzunun doruğuna Yeni Krallık döneminde (MÖ 1550 ila 1070), Tutankamon, III. Thutmose ve muhtemelen İncil'deki Exodus hikayesindeki firavun olan II. Ramses gibi efsanevi firavunların hükümdarlıkları zamanında ulaşmıştır.
Mısır İmparatorluğu en güçlü olduğu dönemde günümüz Mısır'ından kuzey Sina yarımadasına ve antik Kenan topraklarına (İsrail'i, Batı Şeria ve Gazze'yi, Ürdün'ü ve Suriye ile Lübnan'ın güney alanlarını içine alan bölge) kadar oldukça devasa bir bölgeyi egemenliği altında tutuyordu.
III. Ramses'in MÖ 1155 yılında suikasta uğrayıp katledilmesiyle başlamakla beraber, bir dönemlerin muhteşem Mısır İmparatorluğu yüzyıllar süren kıtlık, ekonomik buhranlar ve fırsat kollayan yabancı müstevliler eliyle usulca çökertilmiştir.
III. Ramses: Son büyük Mısır Firavunu
III. Ramses Mısır'ı 31 yıl idare etti ve çoğunlukla "büyük" firavunların sonu olarak kabul edilir. Hükümdarlığı, "Deniz Kavimleri"nin istilasıyla bilinen antik Akdeniz tarihinin en fırtınalı ve zorlu dönemlerine rastlamıştır.
Deniz Kavimleri (Deniz Halkları)'nin asıl kökeni hala tam olarak anlaşılamamıştır, yine de akademisyenlerin pek çoğu kavimlerin kuraklık ve kıtlık yüzünden Batı Akdeniz'den kaçıp doğuya gelerek istila edebilecekleri ve kalıcı olarak yerleşecekleri yeni topraklar arayan etnik bakımdan farklılık gösteren bir göçmen grubu olduğuna kanaat getirmiştir. Deniz Kavimleri'nin akıncı filoları Merenptah ve III. Ramses zamanında Mısır'a peş peşe en az iki kez baskın düzenlemiş olabilir.
MÖ 1177'de III. Ramses ve Mısır donanması Deniz Kavimlerinin gerçekleştirdiği ikinci büyük çaplı istilayı güç bela bastırmış ve firavun bu zaferi Medinet Habu'daki tapınak ve mezar yapılarının duvarlarına nakşetmiştir.
Ancak 1177 B.C.: The Year Civilization Collapsed (MÖ 1177: Uygarlığın Çöktüğü Yıl) kitabının yazarı, arkeolog ve Tunç Çağı uzmanı Eric Cline'a göre bu kutlama oldukça erken gerçekleşmiştir. III. Ramses, Deniz Kavimleri ile savaşmayı bildi ama haremindeki bir kıskanç kraliçenin suikast planını bertaraf edemedi. III. Ramses'in mumyasının bilgisayarlı tomografi sonuçlarına göre firavun M.Ö. 1155 yılında boğazından bıçaklanarak öldürülmüştür.
III. Ramses'in ardından, hepsi bu kadardı. Mısır bir daha asla eski Mısır olmadı.
Tunç Çağı'nın Çöküşü ile Başlayan Yıkım
MÖ 12. yüzyılda tüm Akdeniz bölgesi "Tunç Çağının Çöküşü" olarak bilinen korkunç bir olaya sahne oldu. Deniz Kavimlerine ya da kuraklık ve kıtlık gibi diğer eş zamanlı musibetlere yenik düşen krallıklar için çöküş hızlı ve katiydi. Mesela Yunanistan'daki Mikenler ve Anadolu'daki Hititler kentlerinin, uygarlıklarının ve hatta kullandıkları yazılı dillerinin ortadan kalktığını gördüler.
Mısır, biraz da III. Ramses'in Deniz Kavimleri'ni geri püskürtebilmesinden faydalanarak daha uzun süre varlığını sürdürdü. Yine de sonunda tüm bölgeyi etkileyen aynı sorunların pençesine düştü: Yaklaşık 150 yıl veya biraz daha fazla süren bir "mega kuraklık" ve bir zamanlar oldukça canlı olan Akdeniz ticaret ağının dağılması.
Geç Tunç Çağı boyunca çok önemli ve baskın olan ülkelerarası bağlantılar tümüyle kesildi. Mısır'da, III. Ramses sonrasındaki 12. yüzyıla yiyecek kıtlığı ve siyasi çekişmelerle girerken, Mısır'ın büyük bir küresel güç olarak üstlendiği rolde de hızlı bir düşüş yaşanıyordu.
Hastalık, Kaybedilen Kaynaklar ve Lahit Soygunları
Mısır III. Ramses'in ölümünün ardından, yine Ramses isimli bir sıra yetersiz firavun tarafından yönetildi. (MÖ 1070 civarında ölen XI. Ramses, Yeni Krallık'ın son firavunuydu). Dönemin arkeolojik kayıtları Mısır'ın böylesine hızlı bir düşüşe neden ve nasıl girdiğine dair önemli ipuçları sunmaktadır.
Örnek olarak, V. Ramses'in mumyasının yüzünde çiçek hastalığı yaraları olduğu görülmektedir. Ancak tarihçiler onun çiçek hastalığından ölüp ölmediğini tam olarak bilemeseler de, kayıtlar V. Ramses ve ailesinin yakın zamanda açılmış mezarlara defnedildiklerini ve ayrıca defin işlemlerinden sonra Krallar Vadisi'ni kimsenin ziyaret etmemesi için altı aylık bir moratoryum uygulandığını doğrulamaktadır.
Bunun kayıtlara geçen ilk hastalık kaynaklı tecrit uygulamalarından biri olabileceği ve Mısır'ın o dönemde bir çiçek hastalığı salgınıyla mücadele ettiğinin muhtemel bir işareti olduğu düşünülmektedir.
Ayrıca V. Ramses ve VI. Ramses'in hükümdarlıkları zamanında Mısır, Sina yarımadasındaki önemli bakır ve turkuaz madenlerindeki hakimiyetini yitirmiş gibi görünmektedir, keza onların isimleri bu madenlere kazınan son Mısır firavunlarıdır. Mısır büyük olasılıkla MÖ 1140 yılında Sina ve Kenan'dan tümüyle çekilmişti.
Daha sonra, MÖ 12. yüzyılın sonunda hüküm süren IX. Ramses yönetimindeki Mısır, zincirleme mezar soygunlarıyla çalkalandı. Mısır'daki ekonomik koşullar o kadar vahim ve firavunun saygınlığı o kadar azalmıştı ki, hırsızlar ölen firavunların mezarlarını altın ve hazine için pervasızca soydular.
Bu korkunç bir suç, fakat IX. Ramses'in hükümdarlık dönemi, kraliyet mezar soygunlarının sürdüğü bir dönemin henüz başlangıcıydı. IX. Ramses'in hükümdarlığı sırasında bir süre sonra kraliyet mumyalarından bazılarını korumak için nakletmek zorunda kaldılar.
Mısır'ın Yabancılar Tarafından Yönetilmesi
Mısır, Yeni Krallık'tan sonra, yabancı güçler tarafından yönetilmeye başlanmış, bu da bağımsız bir imparatorluk olarak düşüşünün bir başka delili olmuştur.
Önce, Mısır'ın batı sınırından gelen göçebe bir halk olan Libyalıların etkisi ve kültürü giderek egemenlik alanlarını sarmıştır. Libya kökenli bir firavun olan I. Shoshenq (Şeşonk), MÖ 10. yüzyılda Ramses III'ün görkemli günlerini İsrail ve Yahuda krallıklarını istila ederek canlandırmaya çalışan 22. Hanedan'ın ilk firavunuydu.
Ardından, MÖ 8. yüzyılda, Nubyalılar ya da Kuşitler siyasi çalkantılar sırasında barış içinde Mısır tahtını elde ettiler. Kuşit firavunları Asurlu istilacılar tarafından ülkeden çıkarılmadan önce 25. Hanedanlık olarak neredeyse bir yüzyıl boyunca Mısır'ı idare etmişlerdir.
Kuşit kralları yönetimi ele geçirdiğinde, bağımsız bir güç olarak Mısır'ın gerçekten de sonuna gelinmiş oldu. Ardından Asurlular, daha sonra Persler, Yunanlılar, Romalılar ve nihayetinde Müslümanlar geldi. Antik Mısır'ın bağımsız bir güç olmasından ve Mısırlılar tarafından yönetilmesinden söz edecek olursak, bir daha asla böyle bir şey olmadı.
Büyük İskender'in ölümünden sonra Mısır'ı yöneten Makedonyalı Yunan firavunlar topluluğu olan Ptolemaios Hanedanlığı (M.Ö. 305-30) döneminde Mısır son büyük atılımını gerçekleştirmiştir. İskenderiye'de görkemli bir Helenistik başkent kuran VII. Kleopatra, Ptolemaios firavunlarının en ünlüsüdür.
Kleopatra ve Marcus Antonius, MÖ 30 yılında Roma İmparatoru Octavian (Augustus) karşısında Aktium Muharebesi'inde yenilgiye uğrayınca Mısır, Antik Mısır hanedanlarının sonuncusunun da sonunu getirerek Roma Cumhuriyeti'nin bir eyaleti haline gelmiştir.