Samurayların nasıl yok olduğu ile ilgili anlamlı bir yazı hazırladık. Sekiz ay süren Satsuma Ayaklanması, feodal Japonya'nın son önemli ayaklanmasıdır. Bu olay gerçekten de, Meiji Restorasyonu tarafından inşa edilen yeni imparatorluk sistemine karşı öfke duyan samurayların son direnişidir. Ayaklanma yıllarında, Japonya feodal düzeni terk ederek modern bir devleti benimsemeye çalışıyordu.
Satsuma Ayaklanması'nın sonuca ulaşamamış olmasında, yetersiz katılım, artık geçerliliği olmayan samuray etiği ve elbette silah tedariğinin yetersizliği gibi farklı nedenleri vardı. Ayrıca: Japon yeraltı dünyası: Samuray'dan Yakuza'ya
Samuray savaşçıları kimdir?
Feodal Japonya'nın en ön plandaki kişileri samuraylardan oluşan savaşçı sınıftır. 1180'li yıllarda Samuray ahlakı, bağlılık ve cesaret faziletleri etrafında biçimlenmişti. Özellikle kişilerin onuru, seppuku aşamasına gelene kadar çok önemli bir yere sahipti. Bun durum net bir biçimde şöyle tanımlanıyor:
Samuray'ın Yolu ölümde bulunur. Kaçınılmaz ölüm üzerine her gün meditasyon yapılmalıdır. Her gün, kişinin bedeni ve zihni huzur içindeyken, oklar, tüfekler, mızraklar ve kılıçlar tarafından parçalanmak, dalgalar tarafından sürüklenmek, büyük bir ateşin ortasına atılmak, büyük bir depremle ölümüne sarsılmak, binlerce metrelik uçurumlardan düşmek, hastalıktan ölmek veya ustasının ölümü sonrasında hara-kiri (seppuku ritüelinin parçası) yapmak için meditasyon yapılmalıdır. Ve her gün, hiç aksatmadan, kişi kendini ölü olarak kabul etmelidir. Samuray Yolu'nun özü budur…
Yamamoto Tsunetomo, Hagakure
Ölümü basitleştiren bu yönlendirme, samuray savaşçılarının kurallarından bahseden Buşido (Bushido)'da yer almaktadır. Bu kurallar Satsuma Ayaklanması sırasında birçok açıdan soruna neden oldu. Mesela ayaklanma sırasında samurayların katana kullanmaları gibi.
Japonya'yı dış dünyadan tamamen izole eden 1635 Sakoku Fermanı (veya Kapalı Ülke Fermanı) ile paralı samurayların yurt dışına çıkması yasaklandı. Daha sonraki çatışmalar bölgesel ve kısa süreli olarak yaşandı. Görünür de barışçıl günlerden oluşan bu dönem, Buşido'nun merkezinde yer alan çelişkiyi açığa çıkardı; samuray savaşçılarının ahlaki değerleri (ethos), hayatta kalmaları için kişinin kendi yaşamından daha öncelikli hale gelmişti. Çünkü bir samurayın bu barış döneminde yaşamını sürdürebilmesi için, savaş dışında önemli bulduğu bir şeye ihtiyacı vardı. Samuraylar bunu kendilerine öğretilen ahlaki değerlerde bulmaya başladılar. Bu ahlaki değerler (ethos), 19. yüzyılın Japon modernleşmesine yönelik başlatılan Satsuma Ayaklanması'na neden olacak ve son samuray Saigō Takamori ölene kadar etkisini sürdürecekti.
Son samuray Saigō Takamori
Saigō Takamori son samuray olarak tarihteki yerini aldı. Son denmesinin nedeni, son nefesini verene kadar samuray savaşçısının ahlaki değerlerinin nasıl olduğunu tamamen somutlaştırmış olmasıdır. Takamori 1827 yılında doğdu. Yaşamı boyunca bir samuray olarak bağlılık, onur ve elbette görev üçgeninden dışarı çıkmamaya dikkat etmiştir. Henüz genç zamanlarından itibaren, Mito eğitiminin etkisinde kaldı. Bu eğitim özet olarak Batılılaşmaya dair bir öfke biriktirmesini sağlamıştı. Fakat yaşı ileriledikçe öfkesi de azalmıştı. Fakat azalmayan iki şey vardı; Takamori'nin Japon ulusuna ve samuray yaşamına olan saygısı.
Satsuma feodal (daimyo) yapısının asker tarafının başında olan Takamori, 1868'de Meiji Restorasyonu'nun ortaya çıkmasında önemli bir rol sahibidir. Ayrıca Tokugawa şogunluğunun yıkılmasında da ön plandaydı. Bu olaylardaki rolü ve samuray savaşçı karakterini eksiksiz olarak göstermesi sayesinde kurulan hükümette görev aldı (1873'te istifa etti). Diğer yandan Japonlar arasında da hızlıca yayılan bir ünü vardı. Dönem tarihçisi E. Herbest Norman kendisini şöyle tanımlıyor:
Bu durum onu, savaşçı sınıfın kendilerinden altta olanlara hükmettiği eski rejim dönemlerine dönmeyi hayal eden gericilerin doğal lideri yapmakla kalmamış, samurayların ahlaki değerlerinin de bir simgesi haline getirmişti.
Tarihçi E. Herbest Norman
Kısacası sahip olduğu ün Takamori'yi Satsuma Ayaklanması'nın lideri olarak seçilmesine neden oldu.
Meiji Restorasyonu ve Satsuma İsyanının Başlaması
Şu ilginç noktanın altını çizmeliyiz; Meiji Restorasyonu'nun tamamı samuraylar tarafından yönlendiriliyordu. Fakat yeni sistemde eski feodal sınıf artık yoktu. Dolayısıyla samuray sınıfı da kaldırıldı. Arkasından 1870'lerde yeni yasalar eşliğinde samurayların maaşı durduruldu. En kötüsü ise bir hakaret olarak katanaları elinden alındı ve saçları kestirildi. Asırlardık süren gelenekçi savaşçı sınıfı yok edilmek üzereydi. Sosyal reformlar, batılı yasalar, ekonomik sıkıntılar ve orduda yer alabilecek samuraylara sınırlama getirilmesi her şeyi aleve vermek üzereydi. Orduda artık samuraylar değil köylerden getirilen yeni askerler ön plandaydı. Diğer yandan Satsuma bölgesi Meiji Restorasyonu'na direnç gösteriyordu. Hatta Japonya'daki tek bölge diyebiliriz. Satsuma samurayları, kendilerini toplumdan silen yeni sisteme destek verdikleri için kendileri başta olmak üzere hükümete öfke duyuyordu.
Saigō Takamori'nin ayaklanmada liderliği ele alması iki olay tarafından tetiklendi. İlk olarak Şubat 1877'de Shi-gakkō samuray akademisindeki öğrenciler Kagoshima'daki silahları ele geçirmişti. Bu durumda isteksiz de olsa Takamori öğrencilerin arkasında durdu. Daha sonra ikinci olarak, kendisine yönelik hükümetin planladığı bir suikastın bilgisini aldı. Bu suikast planıyla yeni yönetimin şüpheli davranışlarını da kendine göre açıklamış olacaktı. Demek ki kendisi ve tüm samuraylar imparatora karşı bir tehdit olmalıydı. Bu olaylarla başlayan ve sekiz ay süren Satsuma Ayaklanması'nın temel hedefi, sadakatlarını kanıtlamak için imparatorla konuşma çabasıydı. Elbette işler hiçbir zaman yoluna gitmedi.
Yeni İmparatorluk ordusundan General Yamagata Aritomo, Takamori'nin az sayıdaki kuvveti için üç olasılıklı bir hamle planı düşündü. İlk olarak, vapur yoluyla Tokyo ya da Naniwa'ya gidebilirdi. İkincisi, Nagasaki ve Kumamoto garnizonlarına baskın yapmak, Kyūshū'yu geçmek ve anakaraya ilerlemek. Sonucusu ise Kagoshima'dan ayrılmadan beklemek, halkın tamamının desteğini toplamak ve anakaraya geçmek. Takamori kendinden beklendiği gibi saldırı içeren ikinci tercihi seçti.
Kumamoto Kalesi Kuşatması
Takamori, Japonya'nın en büyük üç savunma yapısından birisi olan Kumamoto Kalesi'ni kuşatmaya aldı. Japonların geleneksel kuşatma savaşı taktiği, düşman samuraylar iile karşı karşı gelerek savaşmayı içeriyordu. Fakat Japon ordusu Batılı silahlarını kullanmaya başlamıştı. Buna rağmen Takamori ve ordusu samuray ahlakının dışına çıkmayarak bu yöntem üstünden ilerlemeye çalışacaktı.
Kalenin aşılması gereken duvarları 20 metre olup 49 tareti ve 6 kulesi vardı. En önemlisi savunma hendeği olarak kullanılabilen iki akarsuyun yanıbaşında bir kayalıktaydı. Kumamoto daha önce hiç ele geçirilmemişti ve aylardır asker tayınını depoluyordu. Bu durumda kaledekilerin yapması gereken imparatorluğun destek kuvvetlerini beklemekti. Satsuma ayaklanmacıları kaleyi 55 gün boyunca kuşatmada tuttu.
En kritik çatışma Tabaruzaka kalesinde başladı ve sekiz gün sürdü. Samuraylar burada imparatorluğun gönderdiği kuvvetleri engellemeye çalıştı. 10.000 ayaklanmacı ve altı top Komamoto yolundaki ağaçlıklarda saklanmıştı. Bu durum imparatorluk askerlerini tepedeki üç ayrı alanı ele geçirip güvenliğini sağlamaya itti. İmparatorluk ele geçirdiği 1 metre için 9 askerini kaybediyordu ve her gün neredeyse 300.000 mermi ihtiyacı vardı. Ortaya çıkan zaiyatın oranı, tek bir muharebedeki en kötü çarpışma arasındaydı.
Samuray sınıfının sonu
Kumamoto Kalesi'ni işgal edemeyen ayaklanmacılar Kiyama Köyü'ye doğru çekildi. Burası da 21 Nisan'da düşecekti. Takamori daha da güneye çekilirken, Kumamoto'da yaşadığı kayıplar nedeniyle gerilla savaşını sürdüremeyeceğini anlamıştı. Anlatımlar değişiklik içerse de, Ağustos ortalarında ayaklanmacıların sayısı 3.500 ila 10.000 kişiden ibaretti. İmparatorluk güçleri samuray ayaklanmacıların merkezi olan Nobéoka'da kesin bir zafer elde etti. Takamori'nin askerlerinden yalnızca küçük bir bölümü Nagai'ye ulaşabilmişti.
Savaşın sona erdiğini gören Takamori, adamlarına onurlu bir seçilde ayrılma imkanı sağladı. Yalnızca Shi-gakkō samuray okulundaki 600 kadar kişi bu seçeneği reddetti ve Eno Dağı üzerinden Kagoshima'ya çarpışarak illerlediler. Takamori'nin 350 civarı adamı vardı ama yalnızca 150 silahı ve bunlara ait sınırlı bir cephanesi kalmıştı. İmparatorluk ordusunun toplarına karşı savunma pozisyonu almak zorundaydılar. Bunun için Shiroyama Dağı'nın yakınlarda oyukları kazdılar.
Sürekli devam eden bombardıman nedeniyle, 23 Eylül'de Takamori'nin yalnızca 40 adamı hayattaydı. Samurayları kaçarken tepelerde yakalandılar. Kurşunlara hedef olan Saigō Takamori kalıcı olarak sakatlandığında, yardımcısı Beppu Shinsuke'den başını kesmesini istedi. Takamori'nin ölümü hem Satsuma Ayaklanması'nın hem de samurayların gerçek bir sonuydu.
Samuraylar neden kaybetti?
Başından beri ayaklanmacılar sayıca zayıf, saldırı gücü ve finansman olarak da yetersizdi. İmparatorluk askerlerinin elinde dakikada altı mermi atabilen Snider tüfekleri vardı. Diğer yandan on sekiz topçu bataryası ve bir savaş gemisi filosunun desteği vardı. Takamori'nin samurayları hala geleneksel silahları olan kılıçlarla savaşmayı tercih ediyordu. Bir rapora göre, imparatorluk ordusu savaşın ilk günlerinde yaklaşık 59.000.000 daha fazla mermi stoğuna sahipti. Bu nedenle, Saigō Takamori'nin en iyi başarı şansı, hükümetin planladığı ayaklanmadan olabildiğince geç haberdar olmasında yatıyordu. Ancak, ciddi bir harekat için gerekli kaynakları bir araya getirebilecek ne zamanı ne de nüfuzu vardı.
Takamori'nin ikinci hatası ise ayaklanmacıların elindeki en büyük güç olan diğer bölgelerdeki mutsuzluğu kendi yararına kullanacak şekilde organize etmemesiydi. Oysa diğer ayaklanmacıları hareketin içine eklemiş olsaydı, sahip olduğu itibar ve deneyim imparatorluk ordusu karşılık veremeden bir karşı devrimi başlatabilirdi. Ayrıca öfkeli savaşçılar Takamori'nin ordusuna takviye edilebilir ve imparatorluğun elindeki insan gücü etkisini düşürebilirdi. Takamori'nin bunu yapmamasının nedeni, muhtemelen samuraylar dışındaki askerlerin küçümsenmesi olarak görülüyor. Yazının başında da yazdığımız gibi, samuraylar imparatorluğa dışarıdan getirilen askerleri sevmiyordu. Yani köylü askerlere öfkeliydiler.
Takamori'nin en büyük diğer hatası Kumamoto Kalesi'ni hedefe koymasıdır. Göğüs göğüse çarpışmanın onurunu yaşamak yapılan bu tercih, insan gücü ve modern mmühimmatların gücü karşısında faciayla sonuçlandı. Ayaklanmacılar 5300 adamını kaybetti. O andan itibaren bütün muharebelerden kaçınarak gerilla savaşına döneceklerdi.
Şimdi gelelim Takamori'nin en önemli hatası olan savaşın teknolojik yapısının görmezden gelinmesine. Sürekli olarak batılılaşmaya karşı duran samuraylar, geleneksel ahlak ve diğer modası geçmiş değerler uğruna mermi yerine katanayla savaşmayı seçtiler. Görünürde, ayaklanmacıların kaybetmesinin en büyük nedeni silahlara karşılık verememeleri olmuştu. Buşhido kanunları (yasaları) ve samurayların bir amaç uğruna kolaylıkla ölmeye yatkın olmaları, askeri strateji yapmalarını engelledi. Örneğin samuraylar bazı noktalarda sayıca üstün olmalarına rağmen, kişisel onurları uğruna kendilerini kolayca imparatorluk silahlarının önüne atıyordu.
Son samuray savaşçılarının yıkımı
Satsuma Ayaklanması kesin olarak başarısızlığa uğramıştır. Çünkü samurayların savaşta bir önemli olmayan ahlaki değerleri her şeyin sonu olmuştur. Saigō Takamori buşido'nun onur ve bir amaç uğruna ölmeye hazır olma ilkelerine şüphesiz bağlıydı. Pek çok kaynak, Takamori'nin Satsuma Ayaklanması'nın liderliğini kabul etmesinin altında, bir savaşta gururlu bir şekilde ölebilmek olduğunun yattığına inanmaktadır.
Tarihçilerinin anlattığına göre, ayaklanmanın liderleri herhangi birisinin savaşın gidişatını değiştirebileceğine yönelik şüphe duyuyordu. Fakat Takamori savaşta zafer elde etmeyle değil, bir amaç uğruna ölme şansının olmasıyla ilgilendi. Onun ve samurayların askeri stratejileri tamamen bu hedeften ibaretti. Buşido'nun sürekli olarak kılıç odaklı vurguları, insan gücü ve batılı silahları göz ardı etmelerine neden oldu. Artık etkisiz olan değerleri, başarıya ulaşmak için gerekli olan unsurları önemsemiyor olmalarına neden olmuştur.