Eski bir sözün dediği gibi, "Eğer ilk seferde başaramazsan, dene, tekrar dene" başarısızlık nihai değildir. Ne yazık ki, ne kadar uğraşırsak uğraşalım, her konuda başarılı olamayız. Elimizden gelen tüm çabayı göstersek bile, bazı hedeflerimizde başarılı olamama şansımız hala vardır. Bir konuda başarısız olmuş herkes bunun ne kadar cesaret kırıcı, aşağılayıcı ve hayal kırıklığı yaratıcı olabileceğini bilir. Hatta sizi endişelendirebilir de. Peki tüm bunlara rağmen, zorlukların insanı güçlendirdiği doğru mudur?
Başarı ve başarısızlığın her ikisi de ölçülebilir fizyolojik tepkiler ortaya çıkarır ve ikincisi birincisinin ayna görüntüsü olarak hizmet eder. Ancak bilim insanları, başarısızlığın değerli bir öğrenme deneyimi olabileceğini savunuyor. İkinci seferde daha iyi bir başarı şansına sahip olmak için, başarısız olduğumuzda meydana gelen zihinsel ve fizyolojik süreçler hakkında biraz fikir sahibi olmak yardımcı olur. Bir dizi başarısızlık karşısında kendinizi yenilmiş hissediyorsanız, bilimsel araştırmalar beyninizi yeniden eğitebileceğinizi, kendinizi toparlayabileceğinizi ve birkaç temel adımı izleyerek yeniden deneyebileceğinizi gösteriyor.
Kazanan Etkisi (The Winner Effect)
Başarısızlığın vücut üzerindeki etkilerini daha iyi anlayabilmek için öncelikle başarının fiziksel tezahürlerini tanımak gerekir. Forbes, Ian Robertson'ın 2012 tarihli "The Winner Effect: How Power Affects Your Brain" adlı kitabına göre bu fenomenin bilimsel literatürde bir adı olduğunu bildiriyor. Forbes, hedeflerimize ulaştığımızda beynimizin ve vücudumuzun dopamin, serotonin ve endorfin gibi iyi hissettiren kimyasallarla dolduğunu açıklıyor. Kısacası, bizi tekrar zorlayıcı bir şey yapmayı arzulayacak kadar iyi hissettiren her şey. Başarı bizi devam etmek ve gelişmek için motive ettiğinden, yaptığımız da tam olarak budur.
Net düşünme, sağlıklı beslenme ve hedeflerimize ulaşma becerimiz diyetimizdeki glikoz miktarı tarafından etkilenmektedir. Evrimsel bir bakış açısıyla, bu tamamen mantıklı. Doğamız gereği, yetenekli olduğumuz işleri arar ve tekrarlarız. Zaman içinde bu işlerde daha iyi hale geliriz. Bunu yapmak beyinde sinirsel bağlantıların kurulmasına ve güçlendirilmesine yardımcı olur, bu da kendine güven duygusunu artırır. Bu, gelişimimiz ve eğitimimiz için gereklidir ve hayatta kalmamızı sağlamak için gereken sayısız görevi tamamlamak için yerleşik bir motivasyon kaynağı olarak hizmet eder.
Ancak işler beklediğiniz gibi gitmezse ne olur? Tıpkı başarıya ulaştığımızda olduğu gibi, başarısız olduğumuzda da beynimiz farklı da olsa bir kimyasal kokteyl ile dolup taşar.
Başarısızlık Neden Kötü Hissettiriyor?
Başarısız olduğumuzda, beyin iyi hissettiren kimyasallar yerine stres hormonu olan kortizol salgılar. Bir başarısızlığın ardından hayal kırıklığına uğramış ve utanmış hissetmemiz şaşırtıcı değildir; kortizol bu ve diğer tipik duyguları kontrol eder. Yoğun baskı altında üst düzey düşünme yetimiz kapanır ve ilkel, sürüngen beynimiz devreye girer. Sonuç olarak, duygusal tepkiselliğimizde istemsiz bir artış yaşarız. Bu duygular bazıları için ilham kaynağı olsa da, çoğumuz gerçek ya da hayali başarısızlıklarımız üzerinde durma eğilimindeyizdir, bu da beynimizdeki ve vücudumuzdaki kimyasal tepkiyi yeniden yaratır ve bu sinirsel yolları daha da güçlendirir.
Başarısızlıkları aşmak için en iyisi bu duygularımızı beynimizde yeniden yapılandırmaktır. Bir dizi küçük hedef belirleyip başararak ve bunun sonucunda dopamin ödüllerini toplayarak kendinizi bu fizyolojik tepkiden kurtarabilirsiniz. Bir aksilikten sonra duygularınızı kabul etmek ve kendinize acımak yerine onlardan içgörü kazanmaya çalışmak çok önemlidir. Nörolog Dr. Judy Willis, "Hedeflediğiniz şeyi, ne kadar zor olursa olsun ilerleme kaydedeceğinize inanması için beyninizi yeniden eğitecek kadar çok istemeniz gerekir. Kendinizi yapmanız gerektiğini bildiğiniz ama şu anda keyif almayacağınız bir şeyi yapmanın stresine sokmamalısınız. Yolda giderken ve tamamlandığında takdir edeceğiniz bir hedef seçin" demektedir.