Dünya üzerindeki tüm insanlar arasında ortak bir dilin var olduğunu öne süren çeşitli teoriler bulunmaktadır. Sıklıkla atıfta bulunulan bir referans, Babil Kulesi'ni ele alan İncil'in Eski Ahit'indeki teoridir. Bu teoriye göre, ilahi güç tarafından yaratılan tüm insanlar aynı dili konuşuyordu. Ancak bu dilin adı verilmediği için bilim adamlarının gözünde bir efsanedir.
Bu nedenle, somut bir kanıt olmadan tüm insanların aynı dili konuştuğunu iddia etmek oldukça riskli olacaktır. Bununla birlikte, yapılan diğer çalışmalar ilk tarih öncesi insanların, özellikle de Homo habilis'in, beyinlerinde dil merkezlerine sahip olduğunu göstermiştir.
Dil Merkezi Nedir?
Anatomik olarak, "Broca alanı" olarak da bilinen dil merkezi, beynin ön lobunun arka kısmında, dil ve çene hareketlerinden sorumlu beynin yakınında bulunan bir bölgedir. Bu bölge, konuşulan kelimelerin üretilmesinden sorumludur ve kelimeler "dilin motor bileşenini" oluşturur. Bu bölgenin yanında, "Wernicke alanı" adı verilen başka bir alan, kelimelerin ve dil sembollerinin anlaşılmasına yardımcı olur. Yani bu bölge algılanan konuşmayı işler. Bilim insanlarına göre bu iki bölge, etkileşimler sırasında iletişimi ve anlamayı kolaylaştıran bir tür kavisli fasikül olan sinir lifleri demetleriyle birbirine bağlıdır.
Tarih Öncesi İnsanlar Konuşuyor muydu?
Dilbilimci ve Belçika Kraliyet Akademisi üyesi Guy Jucquois, "Hominidler Arasında Dil ve İletişim" konulu bilimsel makalesinde, ilk insanların beyinlerinde doğal olarak bir dil merkezine sahip olduğunu belirten bir dizi paleontolog ve nöroantropologa atıfta bulunuyor. Bu yazarlar arasında en tanınmış olanı, yüksek primatlarda beyin evrimi ve biliş konusunda uzmanlaşmış Amerikalı bir akademik nöroantropolog olan Dean Falk'tır. Tarih öncesi insanların yukarıda tanımlanan dil merkezi sayesinde konuşabildiğini ortaya koymuştur. Peki ama bu insanlar hangi dili kullanıyordu?
Tarih Öncesi İnsanlar Hangi Dili Konuşuyordu?
Birçok teorisyen, tarihin potansiyel karmaşıklığı göz önünde bulundurulduğunda tarih öncesi dilin muhtemelen işaret dili olduğu konusunda hemfikir. Paleoantropolog Henry de Lumley tarafından öne sürüldüğü gibi dil "fosilleşmez". Bu, dilin iz bırakmadığı anlamına gelir. Bu nedenle, tarih öncesi insanların dilini kesin olarak belirlemek kolay değildir. Dahası, birçok dilbilimci ve paleoantropolog için, ilk insanlar tarafından kullanılan dili belirlerken bazı faktörler göz önünde bulundurulmalıdır:
- Biyolojik hususlar: Tarih öncesi insanlarda organların gelişimi (ağız boşluğu, serebral korteks, farinks -yutak-)
- Sosyal ve teknolojik karmaşıklık: Farklılıklar ve teknolojinin yokluğu nedeniyle iletişim zorluğu.
Yukarıda da açıklandığı üzere, insanlar bu kritere her zaman sahip olduğu için ilk kriter dışlanmalıdır. Ancak ikinci kriter olan sosyal ve teknolojik karmaşıklık göz ardı edilmemelidir. Bu faktör, tarih öncesi insanların işaret dili kullandığı savını desteklemektedir. Buna ek olarak, ilk kriter göz önünde bulundurulduğunda, bazı çalışmalar gırtlak ve vücudun kademeli olarak dönüştüğünü göstermiştir. Bu durum, erken insanlarda konuşma artikülasyonunu potansiyel olarak geciktirebilir. Bu nedenle konuşmaya dair en eski kanıtlar yaklaşık 250.000 yıl öncesine, Neandertallerin zamanına kadar uzanıyor. Hatta bazı çalışmalar bu hominidlerin "a, o, i" gibi belirli sesli harfleri telaffuz edebildiğini ortaya koymaktadır.
Dünya Üzerinde Konuşulan İlk Dil Neydi?
Dünyada konuşulan ilk dil sorusu, daha önce de belirtildiği gibi çok karmaşıktır. Uzmanlar bu konuda yoğun tartışmalar yürütmektedir. Konuşulan ilk diller yazılı kayıt bırakmadıkları için tanımlanmaları son derece zordur. Bu da birçok araştırmacının ilk dilin bir işaret dili olabileceğini öne sürmesine neden olmaktadır. Buna ek olarak, dil sürekli evrim halinde olan kültürel bir eserdir ve bu da kesin bir "başlangıç noktası" belirlemeyi zorlaştırmaktadır. Bazı düşünce okulları, konuşulan ilk dilin, yukarıda bahsedilen bazı primatlarda gözlemlendiği gibi, eylemleri veya nesneleri taklit eden bir tür mimetik dil olabileceğini öne sürmektedir.
Diğer Kaynaklar Dünyada Konuşulan İlk Dil Hakkında Ne Söylüyor?
Diğer araştırmacılar kökenlerinin izini sürmek için mevcut dilleri incelemeye yönelmişlerdir. Örneğin, dilbilimciler Franz Bopp ve Tamaz V. Gamkrelidze, kökleri Mezopotamya'da olabilecek ortak özellikleri paylaşan geniş bir dil grubu olan Hint-Avrupa ailesinin keşfine katkıda bulunmuştur. Coğrafya da dillerin ortaya çıkışında ve çeşitlenmesinde önemli bir rol oynamaktadır. Örneğin, 2011 yılında yapılan bir çalışma, dünya çapında 504 dildeki fonemlerin sayısını ve çeşitliliğini haritalandırıp karşılaştırarak insan dilinin kökenini Afrika'ya kadar takip etmiştir.