Araştırmacılar, duygusal iç dünyamızın bir deneyime ilişkin anıları nasıl depoladığımızı önemli ölçüde etkilediğini keşfettiler. Duygularımız bir durumda aniden değiştiğinde hafızamız bölünme yaratma eğilimindedir. Nature dergisinde yayınlanan makaleye göre, bu mekanizma travmaların daha iyi tedavi edilmesine yardımcı olabilir.
Her gün çok sayıda durumla karşılaşırız, ancak bunların hepsi hafızamıza kazınmaz. Zihnimizdeki sınırlı alan, özellikle ilgili olayların önceliklendirilmesini zorunlu kılar. Bunlar genellikle evlilik teklifi ya da bir evcil hayvanın ölümü gibi güçlü duygular uyandıran olaylardır. Yıllar sonra bile bu tür anıları canlı bir şekilde hatırlayabilirken, son akşam yemeği ya da süpermarket gezisi gibi sıradan ve nötr olaylar silikleşir.
Beynin güçlü duygulara verdiği önem, atalarımızın hayatta kalma stratejisinden kaynaklanır. Hayatta kaldığımız bir yırtıcı hayvan saldırısını hatırlamak bize gelecekte bu tür tehlikeli durumlardan kaçınmayı öğretir. Aynı zamanda, lezzetli meyveler tüketirken hissettiğimiz sevinç, kaliteli gıda arayışımızın devam etmesine yardımcı olur.
Hafızadaki Kutular ve Bölmeler
Deneyimleri hafızamızda depolarken, tıpkı bir sitcom'daki bölümleri düzenlemeye benzer şekilde onları bölümlere ayırırız. Bu bölümleme, anılarımızı etkili bir şekilde yapılandırmaya ve geri çağırmaya yardımcı olan yönetilebilir parçalar oluşturur. Los Angeles'taki California Üniversitesi'nden David Clewett, "Bu, uzun süreli depolama için eşyaları kutulara koymak gibidir" diyor. Bir bilgi parçasını geri getirmemiz gerektiğinde, onu içeren kutuyu açarız.
Örneğin, en iyi arkadaşınızla yaptığınız esprili bir sohbet bir kutuya, birlikte izlediğiniz heyecanlı bir film ise başka bir kutuya konur. Anılar arasındaki gerçek "bölmeler" olan bu bellek parçalarının bölünmesini, bir kapıdan geçmek gibi dış bağlam etkiler.
Psikologlar uzun zamandır iç bağlamın, yani bir olay sırasında yaşanan duyguların da bireysel bölümler arasındaki ayırıcıları etkilediğinden şüphelenmektedir.
Duygu Verici Resimli Öyküler
Duyguların rolünü incelemek için Clewett ve araştırmacılar yaklaşık 70 katılımcıyla bir hafıza testi gerçekleştirdi. Katılımcılara bilgisayar ekranında bir dilim karpuz, bir cüzdan ya da bir futbol topu gibi çeşitli resimler gösterildi.
Katılımcılardan farklı görüntüleri birbirine bağlayan bir hikaye oluşturmaları istendi. Daha da önemlisi, deney sırasında neşeli, endişeli, üzgün veya sakin duygular uyandıran özel olarak bestelenmiş müzikler dinlediler. Bir gün sonra, katılımcılardan görüntülerin sırasını hatırlamaları istendi. Katılımcıların hatırladıkları ile eşlik eden müziği birleştiren araştırmacılar, duyguların hafıza oluşumunu nasıl etkilediği konusunda çıkarımlarda bulundu.
Duygusal Değişimler Yoluyla Ayırıcılar Oluşturmak
Sonuçlar, farklı duygular arasındaki geçişlerin hafıza oluşumunu önemli ölçüde etkilediğini ortaya koydu. Katılımcıların duyguları her değiştiğinde, çeşitli hafıza bölümlerini birbirinden ayıran zihinsel bir bölücü oluştu. Örneğin, üzgün müzik sırasında görülen tüm görüntüleri tek bir bölüm halinde gruplayabildiler. Melodi neşeli müziğe geçtiğinde, katılımcıların zihninde yeni bir bölüm başladı.
Katılımcıların görüntü dizilerini hatırlama becerileri de duygusal değişimlerin yönüne bağlıydı. Dikkat çekici bir şekilde, duyguları nötrden pozitife geçtiğinde dizileri daha iyi ve daha tutarlı bir şekilde hatırladılar. Tersine, nötrden olumsuz duygulara geçiş, farklı görüntüler arasında daha büyük bir zihinsel mesafe yaratarak ezberlemeyi bozdu.
Travmaya Karşı Bir Araç Olarak Müzik
Hem olumlu hem de olumsuz duygular anıların iz bırakmasına katkıda bulunurken, bunların depolanma biçimleri farklılık gösterir. Bu farklılıklar özellikle travma sonrası stres bozukluğu (TSSB) gibi psikolojik sorunlarda belirgin hale gelir. Clewett'e göre, bir kutu gibi dikkatli ve tutarlı bir şekilde saklanmamış travmatik anılar, bu anıların kasıtlı olarak geri getirilmesini kontrol etmeyi zorlaştırabilir.
Araştırmacı, "Bu nedenle havai fişek gibi sıradan olaylar, bir bombalama ya da silahlı saldırıdan kurtulmak gibi travmatik deneyimlerin geri dönüşlerini tetikleyebilir" diyor. Bununla birlikte, potansiyel bir çözüm olabilir: "TSSB'li kişilerin bu orijinal anıyı bir kutuya koymalarına ve yeniden bütünleştirmelerine yardımcı olmak için muhtemelen müzik kullanarak olumlu duyguları kullanabileceğimizi düşünüyoruz, böylece olumsuz duygular günlük hayata yayılmaz."