Beynimiz düzgün çalıştığında, nöronlarımız arasında gerçekleşen enerji yoğun süreçler nedeniyle biriken fazla miktarda protein vardır. Beynin düzgün çalışmaya devam edebilmesi için bu proteinlerin uzaklaştırılması gerekir. Bu yapılmadığında, Alzheimer hastalığının ayırt edici özelliği olan beta amiloid ve tau protein yumaklarına ya da Parkinson'a eşlik eden alfa-sinüklein birikimine yol açarak işleri berbat edebilirler.
2012 yılında Danimarkalı sinirbilimci Maiken Nedergaard, beyindeki atıkları uzaklaştırmak için beyin omurilik sıvısını (BOS) kullanan sistemi ilk kez tanımladı ve buna glimfatik (glymphatic) sistem adını verdi. Şimdi Nedergaard ve meslektaşları, lenfanjiyon adı verilen lenf damarlarına odaklanarak glimfatik sistemi daha derinlemesine incelediler. Bunlar boyundaki bir dizi küçük pompa olup kirli BOS'un beyinden çıkıp lenf sistemine taşınmasından sorumludur ve nihayetinde işlenmek üzere böbreklere ulaşır.
Fare modellerinde gelişmiş parçacık takibi kullanarak, kemirgenler yaşlandıkça bu pompalardaki kasılmaların azaldığını buldular. Sonuç olarak, yaşlı farelerin beyinlerinden genç farelere kıyasla %63 daha az kirli BOS aktığını ve bunun da kemirgenlerin bilişsel gerileme yaşamasına zemin hazırladığını tespit ettiler.
Pompaları yeniden çalıştırıp çalıştıramayacaklarını merak eden Nedergaard, lenfanjiyonların düz kas hücreleriyle kaplı olduğu gerçeğine odaklandı. Bu nedenle, bu tür hücreler üzerinde çalışan ve genellikle hamile kadınlarda doğumu tetiklemek için kullanılan prostaglandin F2α adlı bir ilaca baktılar. İlacın yaşlı farelere topikal bir kremle uygulanması pompaların yeniden çalışmasını sağladı ve ekip kirli BOS'un beyinden dışarı akışının genç farelerde görülen aynı verimlilik düzeyine döndüğünü gördü.
Sonuçların insan deneylerinde de geçerli olması halinde, bu bulgu bilişsel bozukluk ve beyinle ilgili hastalıkların etkileriyle mücadele etmek için yepyeni bir yol sunabilir.
Rochester Üniversitesi Hajim Mühendislik ve Uygulamalı Bilimler Okulu'ndan çalışmanın eş yazarı Douglas Kelley, "Bu damarlar cilt yüzeyinin yakınında elverişli bir şekilde bulunuyor, önemli olduklarını biliyoruz ve artık işlevi nasıl hızlandıracağımızı biliyoruz" dedi. "Bu yaklaşımın, belki de diğer müdahalelerle birlikte, bu hastalıklar için gelecekteki tedavilerin temelini nasıl oluşturabileceği görülebilir."
Araştırma Nature Aging dergisinde yayımlandı.