Katarakt nedir? Nasıl keşfedilmiştir? Retina cerrahisinin binlerce yıllık hikayesini anlatalım. Körlük, insanı en zayıf bırakan engellerden biri olmuştur. Görme yeteneğini kaybeden biri, toplum içinde varlığını korumak ve hatta hayatta kalmak için sürekli başkalarına bağımlı hale gelir. Bu gerçek, görme yeteneğinin iyileştirilmesi konusundaki tüm gelişmeleri en önemli gelişmeler arasında ilk sıraya koyar.
Katarakt ve Diyabetik Retinopati
Çalışmalar MÖ yaklaşık 1200 yıllarında Çinlilerin ve Avrupalıların ilk gözlükleri geliştirmesiyle başladı. Benjamin Franklin ve diğer birçok bilim insanı, yaptıkları gözlük buluşuyla bu alana sayısız katkılar sağlamışlardır; fakat uygulama alanında, mercekler, ancak 19. yüzyılın sonlarına doğru halkın kullanımına sunulmuştur. Sürekli olarak korneanın dışına takılan ve görme yeteneğini iyileştiren kontak lensler gibi en büyük buluşlar işte bu tarihten sonra gerçekleşmeye başlamıştır. Geliştirilen tüm bu yöntemler, körlüğü önleyemeyen, sadece gözün görme yeteneğini güçlendiren buluşlardı. Bu bölümde, en yaygın ve tedavi edilebilir iki göz hastalığı olan katarakt ve diyabetik retinopati üzerinde duracağız.
Katarakt Cerrahisinin Tarihi
Katarakt cerrahisi, en güvenli ve en etkili ameliyatlardan bir tanesidir ve sadece Amerika'da yılda 1,5 milyondan fazla insan üzerinde uygulanmaktadır. Ameliyatın tüm süresi günümüzde on dakikadan bile az sürmekte ve hasta hemen normal yaşantısına dönebilmektedir. Fakat katarakt geçmişte bu kadar kolay tedavi edilebilen bir hastalık değildi ve hatta tedavisi yoktu. Hastalığın belirtilerini hafifletmek için kullanılan yöntemler acıdan ve riskten başka bir şey içermiyordu. 60 yaşın üstündeki insanların yarısından fazlasında katarakt görülmesine rağmen, bu hastalığın tedavisine ilişkin yöntemler ilk olarak ancak 1980'lerde ortaya çıkabilmiştir.
Katarakt Nedir?
İrisin arkasında yer alan ve keskin bir görüntü oluşturmak üzere ışığı retinaya odaklayan saydam lensin matlaşması sonucu katarakt gelişir. Bu içteki lens, su ile proteinden oluşur ve ışığı geçirir. Yaş ilerledikçe, ne yazık ki, proteinin bir kısmı küme küme yığılarak lensi sislendirmeye ve görme yeteneğini etkilemeye başlar. Katarakt lensin büyük bir bölümünü kapladığından lensin ameliyatla alınması gerekir.
Antik Mısırlılar, bu hastalığı tedavi etmede "Mil Çekme" yöntemini kullanıyorlardı. Hekim bu yöntemde saydamlığını kaybetmiş göz merceğini arkasındaki boşluğa iterek döndürmeye çalışır. O nedenle "oyuk açma" olarak da adlandırılabilirdi.
Mil çekme yöntemi, Dr. Jacques Daviel'in bir hastanın kataraktını ameliyatla aldığı 1748 yılına kadar tam 1500 yıl kullanıldı. Ne yazık ki o tarihlerde hiçbir anestezi olmadığından kataraktı alınan hasta acıdan ölürdü. 19. yüzyılın sonlarına doğru kokainin lokal anestezi olarak kullanılmasıyla oftalmoloji (gözbilim) için yeni bir dönem başlamıştı. Bu dönemlerde katarakt ameliyatla alınabiliyor fakat ameliyatın ardından hasta başı iki kum torbasının arasında iki hafta hiç kımıldamadan bekliyordu. Dahası bir kez göz yarılıp iç taraftaki kataraktlı lens alındıktan sonra, hasta oldukça kalın mercekli gözlükler takmak durumunda kalıyordu.
Savaş Pilotları
1949 yılında göz cerrahisi alanındaki her şey, Dr. Harold Ridley'in II. Dünya Savaşı'nda avcı uçağı pilotlarının gözlerini muayene etmesiyle iyi yönde değişmeye başlamıştır. Bu pilotların gözlerine tuzla buz olmuş ön camın küçük plastik parçaları takılıp kalıyordu. Fakat pilotların hiçbirinde bu durum yan etkilere yol açmıyordu. Bu olağanüstü olaydan yola çıkan Ridley, pilotların gözlerine takılıp kalan aynı plastik materyali kullanarak dünyanın ilk göz içi lensini icat etmişti.
Oysa bu konuda asıl yapmak istediği, kataraktlı lensi alıp yerine plastikten yaptığı saydam lensi koymaktı. Hekimler camiası onun bu önerisini baştan reddetmişlerdi. Fakat 1970'lerde mikroskopların cerrahi uygulamalara girmesi, Ridley'in bu fikrinde haklı olduğunu göstermiştir. Günümüzde göz cerrahlarının kullandığı yapay göz içi lensler oldukça esnek, katlanabilen, çok küçük bir kesiyle yerine oturabilen ve milyonlarca insana görme kolaylığı sağlayan bir nimettir.
Diyabetik Retinopati
Kataraktlar dışında körlüğe neden olan başka göz hastalıkları da günümüzde tedavi edilebiliyor. Katarakt yaşlı insanlar arasında en yaygın göz hastalığı olma özelliğini korusa da, diyabetik retinopati, Amerika'da 65 yaşın altındaki kişilerde körlüğe neden olan hastalıkların başında gelmektedir. Amerika'da yaklaşık on dört milyonun üzerinde kişinin diyabet hastası olduğu tahmin ediliyor. Bu kişilerin yaklaşık olarak yarısı, henüz teşhis konulmadığı hastalıklarından habersizdirler.
Diyabetik retinopati, retina içindeki kan damarlarının hasar görmesinden kaynaklanan diyabet hastalığının bir komplikasyonudur. Diyabetin ilk safhalarında hasar görmüş kan damarları, kanın ve sıvıların damarlardan sızmasına ve bunların retinaya akmasına neden olur. Bu sızıntı retinadaki hassas sinir dokularının kabarmasına yol açarak retinanın beyne bozulmuş şekiller göndermesine neden olur ve görmeyi bulanıklaştırır. Kan damarlarındaki hasar büyüdükçe, retinayı besleyen bazı damarlar kapanır ve gerekli oksijen ile besinler retinaya gidemez.
Hastalık lazerle tedavi edilebilir. Lazer tedavisinde, hekim, sızdıran anormal damarların kapanması ya da kan gitmediği için işlevini yitiren retinanın bazı bölümlerini kapatmak için gözün retina tabakasına yüksen enerjili lazer ışığı gönderir. Bu tedavi yöntemiyle, kör olabilecek milyonlarca insanın görme yeteneği korunmaktadır.