Bazı insanlar bazı sesleri rahatsız edici bulur. Peki, belirli seslerin diğerlerinden daha rahatsız edici olmasını sağlayan nedir? İnsanın sese verdiği psikolojik tepkiler işitsel hafıza ve psikoakustik kategoriler altında incelenir ve görünüşe göre bilimin bu duruma bir yanıtı var. Tıpkı frekans aralığı ve savaş ya da kaç tepkisi gibi.
Biyoloji ve Davranış
İnsanın sesleri nasıl algıladığını iki şey belirliyor. İlki kulakların tuhaf şeklidir. Kulağımızın şekli bizi özellikle 1 ve 5 kilohertz (kHz) arasındaki seslere son derece hassas kılıyor. Konuşma dilindeki çeşitli sesler bu frekans aralığındadır ve ünlüler ve ünsüzleri ayırt etmemizi sağlayan özelliktir. Evrimimizin ve hayatta kalmamızın temel bir unsurudur.
İkincisi ise doğuştan değil ve öğrenmeyi içeriyor. Büyüdükçe geliştirdiğimiz sosyal bağlamlar belirli seslere karşı duygusal tepkimizi etkiliyor. Uykudan uyanmayla ilgili bir alarm sesi can sıkıcı bulunabilir.
Psikolojik stres teorisi tam da bu konuyu ele alır: Yüksek sesle çiğneme ya da araba alarmı gibi kontrol edemediğimiz ve öngöremediğimiz sesler karşısında savaş ya da kaç tepkisi veririz ve tepkimiz bazen güçlü olabiliyor.
İlginç olan şeyse, bu iki işitme yolunun kendi vücudumuzdan gelen sesleri de kapsıyor olması: Bedenimizin ürettiği sesler yalnızca 1–5 kilohertz (kHz) frekans aralığını kapsamaz aynı zamanda öğrenilmiş sosyal utançla ilişkilidir. Bu yüzden derhal iğrenme duygusu yaratıyorlar. Kusma sesi iyi bir örnek.
Her ses beynin ön tarafındaki öz farkındalık ve empatiyle ilgili insular korteks adlı bölgeyi tetikler. İnsular korteks bir kez tetiklendiğinde iğ (spindle) nöronlarına sinyal gönderir. Bu nöron hücreleri sosyalleşmede kilit rol oynuyor.
Tiz Seslerin Daha Fazla Rahatsız Etmesinin Nedeni
Peki en rahatsız edici seslerden olan tırnağın kara tahtaya sürtülmesi ile bebek ağlaması veya gıcırdayan fren sesinin ortak noktası nedir? Hepsi tiz sesler. Bilim adamları birbirinden farklı bu rahatsız edici sesler için eşit ses yüksekliği konturu kavramını geliştirdi. Bu kavram müzikal akustik ve mikrofon tasarımında kullanılıyor ve insan kulağının biyolojik duyarlılığını açıklıyor
Kontur kavramına göre insanlar seslerin hacmini farklı algılar: Derin bir bas gitar veya gök gürültüsü gibi düşük frekanslı seslerin insanlarca duyulması için yüksek desibelde olması gerekir. Ancak yüksek frekanslı sesleri düşük desibelde duyabiliyoruz: 12 desibeldeki 200 Hz'lik bas sesi, 3 desibeldeki 1000 Hz'lik bisiklet zili kadar yüksek seslidir.
İnsanlar için dayanılmaz düzeyde rahatsızlık veren bu sesler konturda 2 ile 5 kHz'lik ani düşüşe sahiptir. Örneğin, 4 kHz'deki tiz bir çığlık veya enstrümanı -2 desibel gibi düşük bir düzeyde hala duyabiliriz. Tırnağın kara tahtaya sürtülmesiyle çıkan 12 desibellik ses aynı desibeldeki bir gök gürültüsünden çok daha yüksek seslidir.
Hayvanlar da Sesten Rahatsız Oluyor
İnsanlar sesle hassas ilişkiye sahip tek canlı türü değil. Balina ve yunus gibi diğer sosyal memeliler belirli bir frekans aralığında iletişim kuruyor ve onlar da belirli sesler karşısında yüksek sinirsel aktivite sergiliyor. Buna karşın rahatsız edici sesler onlar için hafif bir sıkıntıdan daha fazlasına neden oluyor.
Balık bulucu sonarlar ve petrol deliciler, balina ve yunusların iletişim frekanslarıyla çatışan radyo sinyalleri üretir. Bu gürültü, hayvanların sosyal davranışını bozuyor ve onları normal sularından uzaklaştırıyor. İnsan yapımı sesler bu hayvanlarda rahatsızlık ve de hayati tehlike yaratıyor.
Kaynaklar: