Dünyayı değiştiren kadınları tanıyalım. Bir Hollywood yıldızı mucitten bir politik öncüye ve ilk kadın savaş pilotuna kadar bazı en cesur kadınların dünyaya bıraktıklarını keşfedin.
Sabiha Gökçen: Savaş uçağı pilotu oldu
Tarihte uçak kullanmış ilk kadın 1910'da zeminde sürmesi gereken uçağın aniden havalanmasıyla uçan ABD'li Blanche Scott ve ilk lisanslı kadın pilot 1911'de Harriet Quimby olabilir ancak içlerinden biri var ki hiçbir kadın pilot onun cesaretine sahip değildi: Sabiha Gökçen 1937'de dünyanın ilk kadın savaş pilotu oldu. Bundan önce gözcü kadın pilotlar vardı ancak savaş pilotu ilkti.
Atatürk onu savaş pilotu olmanın tehlikesine karşı uyardı ancak Sabiha asla tereddüt etmedi. Bir modern Türk kadını olarak Sabiha Gökçen modern dünyada kadının başarabileceklerine dair tüm kadınlara rol model oldu. Bundan sonra Leman Altınçekiç 1958'de dünyanın ilk kadın jet pilotu olmuştur. Birçok ülke ancak 1990'larda kadın savaş pilotlarına sahip olacaktı.
Hedy Lamarr: Wi-Fi'ın arkasındaki teknolojiyi icat etti
Sık sık film dünyasının en güzel kadını olarak anılan Hedy Lamarr görünenden çok daha fazlasına sahipti. Lamarr'ın beyazperdedeki varlığı onu en popüler aktrislerden biri yapmıştı ancak aynı zamanda keskin bir zekası olan bir mucitti. Avangart besteci George Anthiel ile birlikte Lamarr yeni bir "frekans atlama" yöntemi geliştirdi. Sinyalin farklı kanallar arasında önceden düzenlenmiş şekilde geçmesini sağlayarak radyo yayınlarını maskelemeye yarayan çığır açıcı bir teknolojiydi.
"Gizli İletişim Sistemleri" adlı proje II. Dünya Savaşı sırasında Nazilerle savaşmak için oluşturuldu ancak ABD Donanması ikilinin bulgularını görmezden geldi. Diğer mucitler çalışmanın ne kadar çığır açıcı olduğunu yıllar sonra anladılar. Bugün bir akıllı telefon veya bilgisayar kullanıyorsanız Lamarr'a teşekkür edebilirsiniz çünkü icat ettiği iletişim sistemi Bluetooth ve Wi-Fi gibi kablosuz teknolojilerin öncüsüdür.
Rosalind Franklin: DNA'nın yapısını açıkladı
Rosalind Franklin 15 yaşındayken bir bilim insanı olmak istediğini biliyordu. Babasının itirazlarına rağmen üniversiteye kaydoldu ve sonunda kimya doktorası aldı. Üç yılını X-ışını tekniklerini inceleyerek ve İngiltere'ye geri dönüp bir araştırma ekibini DNA'nın yapısını incelemek üzere yönetmekle geçirdi. Bunları kadınların üniversite kafeteryasında yemek yemesine bile izin verilmediği bir zamanda yaptı.
Aynı dönemde Maurice Wilkins de başka bir DNA araştırma ekibine katıldı. Gruptaki bilim adamları James Watson'a ve Francis Crick'e giderek onlara Franklin'in Fotoğraf 51 adındaki DNA'nın çığır açıcı X-ışını görüntüsünü gösterdi ve Franklin'e ihanet etti. Watson, Crick ve Wilkins fotoğrafın ardından DNA'nın yapısını belirlediklerini açıkladılar.
Franklin, 1958'de 38 yaşında vefat edene dek modern virolojinin temelini oluşturan tütün mozaik virüsü ve çocuk felci üzerine çalışmaya devam etti. Watson, Crick ve Wilkins ise 1962'de Nobel Ödülü kazanacaklardı.
Katharine Hepburn: Kadınların nasıl giyindiğini değiştirdi
Katharine Hepburn tam anlamıyla bir moda ikonuydu ve dünyada kadınlar için feminin görünmenin ne demek olduğunu değiştirerek tarihe geçti. Bunu kadınların nasıl giyinmesi gerektiğine meydan okuyarak yaptı. 1930'larda ve 1940'larda Hollywood'da ve diğer ülkelerde kadınların elbise ve etek giymesi daha uygun bulunurdu. Ancak Katharine pantolon giymeyi sevdi ve bununla tanınır hale geldi.
Son derece bağımsız bir kadındı ve kendi oyunculuk kariyerinin kontrolü kendi elindeydi—yine o zamanlar kadınlar için pek alışılmadık bir şey. Bir keresinde şöyle demişti: "Oldukça olağanüstü bir hayatım oldu, ancak annem ve babamla karşılaştırıldığında, sıkıcıyım." Tabii onun hayranı olan milyonlarca insan böyle düşünmüyordu.
Jeannette Rankin: Kadına oy hakkı engelini aştı
1916'da Kongre'ye seçilen ilk kadın olan Jeannette Rankin siyasette yer almak istediğini her zaman bilmiyordu. Siyasi ilgisi, 1910'da Seattle'daki Washington Üniversitesi'ne döndüğünde ve eyalet oy hakkı organizasyonuna katıldığında başladı. Sonraki dört yıl boyunca kadınların oy hakkı kazanması için konuştu ve lobi yaptı.
Nihayetinde mecliste iki dönem hizmet veren Rankin iki Dünya Savaşı için de Kongre'de ABD'nin savaşa katılmaması için oy kullanan tek kişi oldu. Kadın odaklı bir uluslararası barış ve özgürlük topluluğunda görev yaptı ve anne ve çocuk sağlığı ile kadın işçilerin çalışma saatlerinin ve ücretlerinin düzenlenmesi için kampanya yürüttü.
Pasifist geleneklerini sürdüren Rankin, "Jeannette Rankin Tugayı" denilen beş bin kadar feminist, pasifist, öğrenci ve Vietnam Savaşı'na karşı çıkanlardan oluşan bir topluluğun kurulmasını sağladı.
Kadına oy hakkını Mustafa Kemal Atatürk döneminde 1930'da veren Türkiye ilk ülkelerden biri arasına girmiştir.
Chien-Shiung Wu: 30 yıllık doğa yasasını çürüttü
Liu Ho adıyla 1912'de Çin'de doğan Chien-Shiung Wu, Manhattan Projesi'nin parçası olarak Columbia Üniversitesi'ne alındı. 1943'te atom bombası konusunda kıdemli bilim insanı olarak görev aldı, radyasyonun tespiti üzerinde çalıştı ve uranyum zenginleştirmesi hakkında araştırmalar yaptı.
1950'lerin ortalarında iki teorik fizikçi, Tsung-Dao Lee ve Chen Ning Yang, Wu'ya ulaşarak ona katılmak istediklerini söylediler. Eşitliğin korunumu yasasını çürütmek için Wu'ya yardım ettiler (yasa, atomlar gibi iki aynalı bir fiziksel sistemin aynı şekilde davrandığını ve sol ile sağ arasında ayrım olmadığını belirtir).
Wu, kimyasal izotop kobalt-60'ı kullanarak, doğa yasalarının her zaman simetrik olmadığını tüm dünyaya gösterdi ve 30 yıldan uzun süredir kabul edilen bir yasayı çürüttü. Wu'nun bulgudaki kilit katkısına rağmen, keşfe dair 1957 Nobel Ödülü'nü sadece Yang ve Lee Nobel aldı.