Bir sanal gerçeklik simülasyonunda mı yaşıyoruz? En küçük molekülden en büyük galaksilere kadar tüm evren, her şeye gücü yeten bir varlığın sabit diskindeki bir bilgisayar bilimi projesinden mi ibaret? Yaşamın simülasyon olduğu düşüncesi inanması zor gelebilir ancak bilgisayar oyunları, sanal gerçeklik ve robotlarda kaydedilen teknolojik ilerlemeler istemeden de olsa simülasyonda yaşadığımız argümanını güçlendiriyor ve mümkün kılıyor. Peki bulgular, olasılıklar ve tersi söylemler neler?
Simülasyon Hipotezi
Bazen simülasyon argümanı olarak da bilinen simülasyon hipotezine göre gerçekte her şey, güçlü bir süper bilgisayar tarafından çalıştırılan bir simülasyondur. Oxford Üniversitesi'nden Profesör Nick Bostrom simülasyon hipotezini ilk kez 2003 yılında ortaya attı.
Sadece birkaç on yıl içinde mühendisler olarak insan aklının pek çok temel yönünü kopyalayıp öğrenebilen makineler yarattık. Bilgisayar gücü mevcut hızda artmaya devam ederse, gelecekteki insanlar (veya diğer bilinçli türler) kendi evren simülasyonlarını çalıştırabilecekler.
Çok sayıda seçkin araştırmacı ve bilim insanı simülasyon teorisini destekler. Fizikçi Neil deGrasse Tyson 2016'da evrenin bir gerçeklik simülasyonu olma ihtimalini %50 olarak belirtti. İnsanlar ve şempanzelerin DNA'sı %98 aynı olmasına rağmen aramızdaki önemli IQ farkına bakarsak bizim zekamızın kat kat üstünde zekaya sahip bir canlının var olması ve simülasyonlar çalıştırması mümkün görünüyor.
Teorik fizikçi James Gates ve filozof Nick Bostrum simülasyon hipotezi için daha fazla teori sunuyor. Bostrum henüz 2003 yılında, geniş bilgi işlem kapasitesine sahip çok gelişmiş uygarlıkların kendi atalarını yani bizleri simüle etmeyi seçebileceğini ve teknolojinin gelişmişliği nedeniyle bilgisayar programları olduğumuzu fark edemeyeceğimizi öne sürdü.
James Gates ise elektronlar ve kuarklarla ilgili denklemleri araştırırken "hata düzeltme kodları" bulduğunu keşfetti. Yani bunlar dijital evreni çalıştıran bilgisayar kodlarıydı. Evrenin simülasyon olup olmadığını göstermenin zorluğu ise herhangi bir "kanıt"ın aslında programın bir parçası olabileceğidir.
Simülasyonda Yaşama Olasılığımız
Çok uzak bir gelecekte tüm evrenimizi simüle edebilen ve doğal evrendeki tüm fizik, kimya ve biyolojiyi canlandırabilen gezegen büyüklüğünde bir bilgisayar geliştirdiğimizi düşünelim. Bu bilgisayar içinde bilinç kazanan herhangi bir simüle varlık bizimle aynı gerçekliği deneyimleyecektir. Böyle bir simülasyonda doğal olarak çok sayıda bilinçli varlık oluşturulabilir. Dolayısıyla bu varlıkların sayısı "gerçek" evrende yaşayan biyolojik beyinlerin sayısından elbet çok daha fazla olacaktır.
Yani simülasyon hipotezinin ana önermesi, simüle edilmiş beyinlerin sayısının kısa sürede gerçek beyinlerin sayısını geçeceği yönündedir. Sanal ve "gerçek" bilinçler arasında hissedilebilir bir ayrım olmayacağından bu yaklaşımla gerçekten bir simülasyonda mı yaşadığımız olasılığını hesaplayabiliyoruz. Örneğin, gelecekte her 2 milyar organik varlığa karşılık 199 milyar yapay bilinçli varlık bulunacaksa, şu anda simülasyonlardaki sanal varlıklardan biri olma olasılığımız %99 demektir.
Elbette simülasyon argümanında süper gelişmiş bilgisayarların torunlarımız tarafından üretileceği varsayılır ve olasılıklar buna göre hesaplanır. Bu simülasyon, simüle edilmiş insanlar yaratmaktan zevk alan dünya dışı yaşam formlarının ürünü de olabilir. Ancak şimdilik bunu kanıtlamanın veya kaç tane simülasyon olduğunu belirlemenin hiçbir yolu yok
Sanal bir gerçeklikte mi yaşıyoruz? Mümkün görünüyor ancak henüz bilimsel olarak kanıtlayamıyoruz.
Simülasyonda Hatalar
Eğer bir simülasyonun içinde yaşıyorsak bazı uzmanlara göre yazılım çalışmaya devam ederken hatalar ortaya çıkacaktır. David Chalmers gibi filozoflara göre dünyadaki giderek artan sayıdaki tuhaf olaylar başka biri tarafından yaratılmış bir simülasyonda yaşadığımızın kanıtı olabilir. Buna göre mevcut evren simülasyonunun dışındaki alternatif gerçekliklerde yaşanan "ayrık" olaylar, diğer evrenlerde tuhaf karışıklıklar yani hatalar meydana getiriyor.
Diğer bir teori çoklu evren teorisidir ve evrenimizin kendine özgü fiziksel kuralları ve özellikleri olan birçok evrenden biri olduğunu söyler. Her karar, ne kadar küçük olursa olsun kendi evreninde var olabilir. Hangi kararın en çok işe yaradığını anlamak için kararın çeşitli varyasyonları farklı evrenlerde simüle edilerek sonuçları görülür.
Evrenin Simülasyon Olmadığının Kanıtı var mı?
Varoluş gerçekten bir yanılsama mı? Beklenmedik olaylar ve temel matematiğin mükemmel düzeni bilgisayar tarafından üretilen bir gerçeklik olasılığını ima etse de, bazı kuantum araştırmaları evrenin, simülasyon olabilmek fazla karmaşık olduğunu ortaya koyuyor.
Oxford Üniversitesi'nden bir ekip, aksi yöndeki güçlü felsefi ve teorik iddialara rağmen, evrenin yazılımdan fazlası olduğuna dair nispeten önemli kanıtlar keşfetti. Hall etkisi gibi belirli kuantum süreçlerini tanımlamaya çalışmak oldukça zordur. Buna göre Kuantum Monte Carlo yaklaşımını kullanarak sadece birkaç yüz elektronu simüle etmeye çalışmak evrende mevcut olandan daha fazla atom gerektiriyor.
Bu konseptte tek bir elektron parçacığının sadece 20 dönüşünü saklamak için 1 terabayt hafıza gerekir. Böyle bir simülasyonu çalıştıracak bir varlığın binlerce yıl ötenin bilgisayar teknolojisine sahip olması gerekiyor.
Simülasyon teorisi henüz insan varlığı ve evren hakkında daha derin bilgiye ulaşma arayışıyla izlenen akademik bir çalışma. Hala özgür iradeye, kendi dünyamızı keşfetme yeteneğine ve (varsa) altta yatan bilimsel gerçekleri belirleme kapasitesine sahip görünüyoruz.
Eğer yalnızca bir simülasyondan ibaretsek çabalarımızın sonucu değişebilir ancak bu onların önemini azaltmaz.