Karınca toplumlarının ortaya çıkan karmaşıklığı, doğal dünyadaki en büyüleyici fenomenlerden biridir: Bu küçük yaratıklar nasıl bu kadar karmaşık sosyal ağlar oluşturur? Bu ağlar o kadar inceliklidir ki, koloninin kendisi bazen kendi başına bir organizma —ya da "süperorganizma"— olarak adlandırılır ve bireysel karıncalar onun bileşen parçalarıdır.
PNAS Nexus dergisinde bu ay yayınlanan bir makale, karıncaların davranışlarının sosyal bulaşmadan nasıl etkilendiğini inceliyor. Sosyal bulaşma, belirli bir davranışın bir gruba yayılarak "kitlesel davranış" olarak adlandırılan durumla sonuçlanması sürecidir.
Sosyal bulaşma, karıncalardan balıklara, kuşlardan insanlara kadar her türlü sosyal hayvan arasında yaygındır. Ancak çalışma, işbirliği ve kolektif eyleme yol açtığında faydalı olabilse de, yarattığı kitlesel davranışların "kitlesel panik ve izdiham gibi felaket sonuçları" da olabileceğine işaret ediyor. Bu nedenle, sosyal bulaşmanın olumlu takviyesi, hayvan toplumlarında genellikle yazarların "ters sosyal bulaşma" olarak adlandırdıkları durumla dengeleniyor.
Sosyal bulaşma, bir bireyin komşuları tarafından gerçekleştirildiğini gördüğü bir faaliyeti taklit etme dürtüsünden kaynaklanırken, ters sosyal bulaşma, bireylerin komşularının zaten aynı şeyi yaptığını gördüklerinde bir şey yapma olasılıkları azaldığında ortaya çıkar. Bu durum, faaliyetin faydası ne olursa olsun, tüm grupların aynı faaliyeti gerçekleştirdiği durumları önler.
Makalenin de işaret ettiği gibi, sosyal bulaşmanın olumsuz sonuçları karıncalar arasında çarpıcı bir şekilde nadirdir, bu da ters sosyal bulaşmanın karınca toplumlarında önemli bir rol oynadığını düşündürmektedir. Ters sosyal bulaşmanın karınca davranışını nasıl düzenlediğini ölçmek için araştırmacılar, 12 hasatçı karınca kolonisi arasındaki bireysel karınca faaliyetlerini inceledi. Bu kolonilerin büyüklüğü birkaç düzine karıncadan birkaç yüze kadar değişiyordu.
Deney, bir koloninin büyüklüğünün işçilerinin aktivite seviyesini nasıl etkilediğini belirlemek için yola çıktı: karınca davranışı yalnızca pozitif sosyal bulaşmaya bağlı olsaydı, daha büyük bir kolonide daha fazla karıncanın aktif olması beklenirdi, çünkü diğer karıncalarda belirli bir davranışı gözlemlemek için daha fazla fırsata sahip olacaklardı.
Çalışma, koloninin daha büyük olmasının, daha fazla karıncanın aynı davranışı sergilediği anlamına gelmediğini ortaya koymuştur. Farklı gruplar çeşitli davranışlarda bulunduğu için, gözlemler ters sosyal bulaşmanın da söz konusu olduğunu göstermektedir.
Bu durum, toplum nüfusu arttıkça bireylerin faaliyet düzeyinin daha hızlı artma eğiliminde olduğu insan toplumlarıyla da tam bir tezat oluşturuyor. Makaleye eşlik eden duyuruda, aradaki farkı göstermek için genel bir yiyecek toplama örneği kullanılıyor: Bir karınca birden fazla işçi arkadaşının yiyecek topladığını görürse, kendi enerjisini koloni için daha faydalı olabilecek başka bir görev için saklıyor. Ancak bir insan tüm komşularının yiyecek topladığını görürse, kendisine hiç yiyecek kalmayacağından endişe eder ki bu endişe nüfus arttıkça daha da artma eğilimindedir.
Makalenin başyazarı ve New Jersey Teknoloji Enstitüsü'nde Biyolojik Bilimler Doçenti olan Simon Garnier'in duyuruda açıkladığı gibi, "İnsan davranışları genellikle kişisel kazanç tarafından yönlendirilir, [ancak] karıncalar … koloninin ihtiyaçlarını kendilerininkinden daha öncelikli tutma eğilimindedir. Bunun, insan ve sosyal böcek toplumlarının örgütlenmesi arasındaki farkları anlamak için büyük etkileri vardır." Elbette bu biraz genelleme, çünkü kolektife bireysel çıkarlardan daha fazla değer veren pek çok insan topluluğu var, ancak bu davranış biliminden ziyade bir sosyoloji ve kültür meselesi olabilir.
Ne olursa olsun, yazarlar büyüleyici bir sonuca varıyor: karınca kolonilerinin "süper organizmalar" olduğuna dair sıkça duyulan metaforlar aslında oldukça doğru. "Makale şu sonuca varıyor: "Bu çalışma, bir karınca için uygun atomik birimin, tek bir organizma olarak kendisi değil, kolonisi olduğunu göstermektedir."