Tarih kitapları son vahşi Nubiya aslanının (Panthera leo leo) 1922 yılında Fas'ta bir Fransız avcı tarafından Marakeş kenti yakınlarında öldürüldüğünü yazar. Tarih bu ölümü iyi belgelemişti çünkü Nubiya aslanı zamanın en ünlü hayvanlarından biriydi. Berberi, Nubiya ya da Atlas aslanları bir zamanlar Sahra altı kuzenlerinin çok kuzeyinde, Fas'tan Mısır'a kadar kuzey Afrika çöllerinde ve dağlarında yaşadılar.
En büyük aslan alt türlerinden biri olan Nubiya aslanlarının boyu 1 metrelik kuyruğu hariç 2 metreyi geçer ve omuzdan 1.2 metre yüksekliğe ulaşıyordu.. Ortalama bir hayvan 270-300 kg ağırlığındaydı. En tüylü ve koyu renkli aslan türü olarak Afrika aslanından çok Asya aslanına yakındı ve Asya aslanları bazen vücudunun altına dek uzanan aynı koyu yele özelliğini gösterir.
Büyüklükleri ve koyu renkli yeleleri ile hayranlık uyandırmış ve Fas ve diğer kuzey Afrika ülkelerinin kraliyet aileleri tarafından beslenmiştir. Bu iki özellik zaman içinde büyük ölçüde şişirildi ve neredeyse kutsal hale getirildi. Eski zamanlarda Etiyopya ve Fas kraliyet ailelerine vergi yerine ve hediye olarak verildi.
Onlara hayranlık duyanlar sadece Afrikalılar değildi: Nubiya aslanları Roma Kolezyumu'nda gladyatörlerle dövüştürülmüş, Avrupa hayvanat bahçelerinde ve parklarında sergilenmiş ve hatta kısa bir süre Londra Kulesi'nde yaşamışlardır. Esaret altındaki en popüler Nubiya aslanı 1896'da Londra Hayvanat Bahçesi'nde ikamet eden "Sultan"dı.
Ancak tüm bu sömürü korkunç bir sonuç doğurdu: Romalılar gladyatör oyunlarında binlerce Nubiya aslanını öldürdü, ardından gelen Arap İmparatorluğu kalan hayvanları daha küçük bir bölgeye hapsetti ve 19. yüzyılda Avrupalı avcıların gelişiyle yok oldular. Avrupalılar bu hayvanları o kadar çok öldürdü ki 1901-1910 yılları arasında hiç Nubiya aslanı görülmedi. 1920'lere gelindiğinde Batılı bilim insanları onların yok olduğunu varsayıyordu. Bir zamanlar Atlas Dağları'nda yaşayan Kuzey Afrika'ya özgü hayvanların şimdi doğada soyu tükenmişti.
Ancak Nubiya aslanları Cezayir ve Fas'ın vahşi doğasında – çoğu insanın gözünden saklı ve güvende – birkaç on yıl boyunca, muhtemelen 1965'e kadar hayatta kalmış olabilir. Sözde yok oluşlarından sonraki yıllarda aslanların görüldüğüne dair yayınlanmış ilk elden kayıtlar vardır.
Ayrıca aslanları 1922'den çok sonra gören birçok insan bulundu. Cezayir'in ücra köşelerinde yaşayan bu yaşlı insanlardan bazıları Nubiya aslanlarını çocukluklarında gördüklerini hatırlar. Diğerleri ise ebeveynleri ya da diğer aile üyelerinin hikayelerini anlatır.
Bilim insanları bu tanıklıklardan yola çıkarak Nubiya aslanının soyunun gerçekten ne zaman tükendiğini araştırdı. Bir canlı türünün soyunun tükenme anına neredeyse hiç tanık olunmadığından kolay bir iş değildir. Buna göre Fas'taki Nubiya aslanları muhtemelen 1948'de yok oldu ve son Nubiya aslanının soyu 1958'de Cezayir'de tükendi. Yok oluş tarihinin biraz daha erken veya 1965 kadar geç olabileceğine dair sapma payı var.
Ne zaman yok olduğu bir yana bugün Nubiya aslanının soyu vahşi doğada kesin olarak tükendi. Peki esaret altında hala var olabilirler mi? Dünya çapında birçok hayvanat bahçesi Nubiya aslanına sahip olduğunu iddia eder. Ancak bu büyük kedilerin çoğu gerçek Nubiya aslanı değiller, Sahra altı Afrika'dan gelen aslanlarla melezdir. Yani saf Kuzey Afrika aslanlarının esaret altında yaşadığına inanılmıyor.
Peki ya 30'dan fazla safkan Nubiya aslanına sahip olduğunu iddia eden Fas'taki bir hayvanat bahçesine ne demeli? Aslanları, ülkenin sultanları ve kralları tarafından bir asırdan uzun süredir tutulan bir grubun soyundan geliyor. Uzmanlar bu kraliyet kedilerinden bazılarının safkan olabileceğini düşünmüş ancak anne tarafından Berberi kökenli olmadıkları ortaya çıkmıştır. Bir zamanların efsanevi aslan türü dünyadan işte böyle geldi ve geçti.