Savaşlar yüce değildir ve kazananı yoktur ancak yurdunuzu savunacak tek kişi daima sizsinizdir. Finlandiya ve Sovyetler Birliği arasındaki 1939-40 Kış Savaşı sırasında en az 505 doğrulanmış ölümle bilinen Simo Hayha (Häyhä) (1905–2002) tarihin en ölümcül keskin nişancısıdır. Lakabı "Beyaz Ölüm"dü. Birinci Dünya Savaşı'nda her ölüm ortalama 7.000 tüfek atışından geldi. Vietnam Savaşı sırasında bu sayı 25.000'in üzerine çıktı. Yani Birinci Dünya Savaşı'nda Simo Hayha gibi 505 kişiyi öldürmek için 3.500.000 mermi atılması gerekliydi. Kendisi yaşayan en ölümcül keskin nişancı olmaya devam ediyor.
Simo Hayha kimdi?
Simo Hayha, 17 Aralık 1905'te Rautjärvi'de Kiiskinen köyünde doğdu. Bu bölge şimdi Rus toprağı olan Karelya'nın eski Fin bölgesindeydi. Mesleği çiftçiydi ve kar kayağı, avcılık ve atıcılık gibi hobilerden hoşlanıyordu. Hayha, "Kış Savaşı" olarak adlandırılan 1939-40 kışında meydana gelen çatışmada Sovyetler Birliği'ne karşı Finlandiya için savaştı. 33 yaşındayken Kış Savaşı patlak verdi ve 17 Aralık 1939'da 34. doğum gününü Kollaa savaş alanında kutladı. 6. Tabur, Piyade Alayı 34 ile toplam 98 gün görev yaptı. Savaş yalnız 105 gün sürdü, ancak Simo Hayha sonunu görmedi – çatışmanın son haftasında yaralandı ve hastaneye kaldırıldı.
98 gün estirdiği terör boyunca Hayha bir kez tespit edilmedi ve tüm bu süre boyunca Rus askerlerini ölümcül doğrulukla hedef aldı, hatta bir günde 25 kişiyi öldürdü. Keskin nişancılar savaş alanında değerli hedefler olduğundan Simo'nun nişancı olarak ünü kısa sürede Rus cephesine yayıldı ve ona "Beyaz Ölüm" adını verdiler.
Bir keresinde Hayha bir düşman keskin nişancısını yine tek atışla öldürünce Ruslar yalnızca Hayha'yı öldürmek için atış pozisyonunun yakınına havan bombardımanı yaptı. İnanılmaz ki Hayha ölmedi veya yaralanmadı, çizik bile almadı. Benzer bir olayda top mermisi atış pozisyonunun yakınına düştü ve paltosunun arkasını yırttı. Hayha olayı sırtında küçük bir çizikle atlattı.
Hayha cephede çok zaman harcayan bir asker olarak yine de asla korku duymuyordu. İşine av hobisi gibi bakıyor ve her zaman gizli kalmanın ve düşmanı indirmenin yeni yollarını düşünüyordu. Önündeki karlara su dökmek gibi akıllı teknikler geliştirdi, böylece namludaki patlama hafif karı bozarak yerini ortaya çıkarmıyordu. Ayrıca pozisyon değiştirirken hareketini gizlemek için ses, duman ve topçu ateşini kullanmada ustalaştı. Savaş zamanında haritaların çok az olması nedeniyle, Hayha en iyi saklanma noktalarını hafızasında tutmak zorundaydı.
Hazırlık ve taktikler
Hayha'nın bir becerisi de atıştan önce yaptığı kapsamlı hazırlıktı. Gece boyunca gerekli gördüğü her türlü hazırlık ve iyileştirmeyi yaparak "favori" atış pozisyonlarını sık ziyaret ederdi. Yaptığı işe kendini adaması nedeniyle davranışı saplantılıydı: Silahını çoğu askerden çok daha sık temizlerdi ve her iki bakım işlemini görevden önce ve sonra gerçekleştirirdi. Özellikle Finlandiya kışının -20°C sıcaklığında tutukluğu önlemek için silah bakımı şarttı.
Silahı savaştan önce sahip olduğu bir M/28-30'du ve teleskopik dürbünü bile yoktu. Bu tüfek 1930'ların sonlarında Fin piyadeleri için verilen standart silahtı ve Hayha modelin çalışma güvenilirliğini ve atış tutarlılığını tercih ediyordu. Temel bir silahtı ancak yılların tecrübesiyle üzerinde ustalaşmıştı. Silahını zamanın en yaygın savaş mesafesi olan 150 metreye (görüş alanı) ayarladı. Gerektiğinde hedefine hızlı nişan almasını sağlıyordu.
Keskin nişancıları çevreleyen garip söylencelerden biri düşmanı vurmak için ağaca tırmanmalarıdır. Hayha'nın komik bulduğu bir iddiaydı. Düşmana sabit biçimde nişan almayı zorlaştırmakla kalmıyor, keşfedildiğinde kaçış şansı sunmuyordu. Hayha iyi koruma sağlayan ve sabit biçimde nişan almasına izin veren sarkan dalları daha siper olarak kullanıyordu.
Hayha'nın becerileri gençliğinde ormana av gezilerine çıktığı doğa tecrübesinden gelir. Açıklıkta ve çam ormanlarda sık sık en ufak sese, yansımaya veya ani harekete tepki veren ürkek kuşları avlamıştı. Bir avcı olarak her şey duruma, hedefe ve araziye bağlıyken Hayha'nın keskin görüşü ve hedefi tespit etme ve tanıma yeteneği vardı. Her durum ve koşul benzersiz olduğundan avcılıkta kusursuz yöntemler yoktur.
Bir avcı hedefine ateş ettiğinde ilk atış ölümcül değilse av hareket edemeyecek kadar yaralanmadığı sürece kaçmaya çalışacağını bildiğinden Hayha atışının etkisini gözlemlemesi gerektiğini biliyordu. Herhangi bir hayvan ölünceye veya hareket edemeyecek duruma gelene dek kendini savunmaya çalışır; bu acı gerçek savaş alanındaki insanlar için de geçerli. Hayha'nın avlanma deneyimi ona araziyi nasıl okuyup kullanacağını öğretti ve araziyi kendi yararına kullanmada ustaydı.
Bu becerilere ek olarak Hayha'nın babası ona çok önemli bir avcılık becerisi öğretmişti: Uzaklığı öngörme yeteneği. Bu doğuştan gelen bir beceri değildi – önce hedefe olan mesafeyi tahmin etmeyi ve ardından adım adım ilerleyerek defalarca atış yapmayı gerektiriyordu. Öngörüsü genel olarak mükemmeldi. Mesafe yaklaşık 150 metre olduğunda en çok bir veya iki adım sapardı. Gençken rüzgar ve yağmurun ormandaki atış ve koşullar üzerindeki etkisini öğrenmişti.
Savaş alanı deneyimi
Simo, eşsiz karakteri ve günler süren hazırlığı ile 6 Mart 1940'ta Kollaa bölgesindeki Ulismaa ormanlarında yaralanana dek Finlandiya'nın kış ormanlarında Sovyet birliklerine kabus oldu. Bir Rus saldırısı sırasında patlayıcı kurşunla vuruldu; komaya girdi; bir hafta sonra uyandı. O zamana dek ateşkes imzalanmıştı. Hayha yaralanmasının ardından uzun yıllar boyu yüzünde deformasyon ve neredeyse bitmeyen bir ağrıyla yaşadı.
Simo Hayha savaş bittikten sonra çiftliğine döndü. Savaş başarıları Finlandiya'da söylencesel oldu ve ünlü biri haline geldi ancak kendisiyle olmayı tercih etti. Hayha'nın arkadaşı Kalevi Ikonen şöyle söyledi: "Simo, ormandaki hayvanlarla diğer insanlardan daha fazla konuşmuştur." Ancak çenesinden toplam 26 ameliyat geçirdiği ve konuşmasının hiçbir zaman tam olarak düzelmediği düşünülürse, yalnızlığı istemesini anlamak zor değil. 2001 yılında Kymi Engelli Gaziler Enstitüsü'ne taşınana dek yalnız yaşadı. 2002 yılında 96 yaşında öldü.
Simo Hayha çevresinde olup bitenleri yorumlama yeteneğiyle gelmiş geçmiş en başarılı keskin nişancıdır. Nasıl saklanacağını tam olarak bilen yetenekli bir avcıydı. Silahı yıllardır kullandığı bir aletti ve bulunduğu ortamda nasıl tepki vereceğini iyi biliyordu. Kişiliği, yalnız olmaya istekliliği ve birçok kişinin böyle bir işe yükleyebileceği duygulardan kaçınma yeteneği ile keskin nişancılığa idealdi. Küçük boyuyla avlanmak için doğmuştu ve keskin nişancılık ona iyi geliyordu. Hayatının alacakaranlığında verdiği bir röportajda şöyle söyledi: "Savaş hoş bir deneyim değil … ama biz kendimiz yapmaya istekli olmadığımız sürece bu toprakları başka kim korur."