Yaşlandıkça Zaman Daha mı Hızlı Geçiyor?

Görünüşe göre zaman algımız 50 ile 60 yaşları arasında pek değişmiyor.

Yazar Burcu Kara

Çoğu insan yaşlandıkça zamanın daha hızlı geçtiğine inanır. Özellikle geriye dönüp bakıldığında durumun böyle olduğu orta gibidir. Hayatımızın ilk beş yılı bize sonsuzluk gibi gelirken, son birkaç yılımızın çok hızlı geçmiş olduğuna inanırız. Ancak, yaşlandıkça zaman gerçekten daha hızlı mı geçiyor, yoksa sadece zihinsel bir kırılma mı yaşıyoruz?

Çoğu zaman yılbaşı gecesi yaklaştığında, bir önceki yeni yılı kutladığımız günler daha dün gibi geliyor. Yetişkinlikten itibaren zaman genellikle uçup gidiyor gibi görünür. Yine de gençliğimizi düşündüğümüzde, ilkokulun ya da liseye başlamadan önce yaptığımız mezuniyet etkinliklerinin sonsuza kadar sürmüş gibi göründüğünü fark ederiz. Aynı şey tanıdıklarımızla konuştuğumuzda da sık sık yaşanıyor. Yaşlandıkça zamanın nasıl geçtiğini görme şeklimiz değişiyor olabilir mi?

Değişen zaman algımız

Araştırmalar, yaşlandıkça zaman algımızın değiştiğini ortaya koymuştur. Ancak zaman dilimi de bir faktördür. Her yaştan insan, haftalar, aylar veya bir yıla kadar olan kısa zaman dilimlerinin süresine ilişkin tutarlı bir algıya sahiptir.

Teste katılanlardan son on yıl içinde zamanın ne kadar hızlı geçtiğini tahmin etmeleri istendiğinde ise belirgin bir örüntü ortaya çıkmıştır: Yaşlı bireyler zamanın daha hızlı geçtiğini öne sürmüştür. Görünüşe göre kişinin zaman algısı 50 ile 60 yaşları arasında pek değişmiyor. Yaşın, zamanın geçişini nasıl algıladığımızı şekillendirmede şüphesiz bir rolü vardır.

Tatil Paradoksu

Çeşitli etkilerin bir sonucu olarak, aynı zaman aralıklarının her zaman aynı süreye sahip olduğunu iddia edemeyiz. Geçmiş deneyimlerimizin kapsamı bir faktörken, geçmiş olaylar üzerinde ne ölçüde düşündüğümüz veya mevcut süreye ilişkin tahminlerde bulunduğumuz da diğer faktörlerdir.

Bir psikolog olan Claudia Hammond, bu olguyu tanımlamak için "tatil paradoksu" terimini ortaya atmıştır. Bu teoriye göre, belirli bir zaman dilimi içinde çok sayıda yeni veya ilginç deneyim yaşarsak, bu zaman dilimini gerçekte olduğundan daha uzun olarak hatırlarız. Bu dönemde zaman hızla akar. Sabah kalktığımızda gün kısa ve dikkat çekici görünmez, ancak o gece üzerinde düşündüğümüzde uzun ve tıka basa dolu olduğunu hissederiz.

Tersine, sıkıldığımızda veya rutin işler yaptığımızda, etki bunun tam tersidir. Tren beklerken ya da işyerinde sıradan işler yaparken bir yaş yaşlanmış gibi hissedebiliriz. Ancak genel olarak o günle ilgili çok az şey hatırlarız. Geriye dönüp baktığımızda, bu durum zaman diliminin daha kısa görünmesine neden olur.

Daha fazla bilgi ve bilgelik

İnsan beyninin nörobiyolojisi buna bir cevap veriyor. Beyin, yeni ya da duygu yüklü karşılaşmaları rutin olanlara kıyasla daha derinlemesine kaydeder. Aynı durum anılarımız için de geçerlidir; benzersiz olayların yeniliği ve önemi daha yüksek bir hafızada tutma oranıyla ödüllendirilir. Geçmişimizdeki zaman dilimleri her zaman sahip olduğumuz anıların sayısına göre göreceli olacaktır.

Geriye dönüp baktığımızda gençliğimizi bu kadar uzun olarak hatırlamamızın nedeni de budur. Basitçe söylemek gerekirse, o dönemde hayatımızın diğer anlarından daha fazla bilgi edindik ve daha fazla şeyi ilk kez deneyimledik. Bu yüzden ilk okul gezisi her zaman çok uzun gelirken, sonuncusu bir çırpıda geçip gitmiş gibi görünür.

Normal rutininize ara verin

Bununla birlikte, görünüşte çelişkili olan bu beyin aktivitesi, zamanın nasıl geçtiğini kontrol etmemize olanak tanıyan bir faydaya sahiptir. Basit bir nedenden ötürü, konfor alanlarımızın dışına çıkıp yeni bir şey denediğimizde, bu deneyim beynimize silinmez bir şekilde kazınır.

Bu nedenle, yaşlılıkta uzun ve verimli bir yaşamın güzel anılarına sahip olmak istiyorsak şimdiden önleyici tedbirler almak faydalı olabilir. Oturup Netflix izlemek yerine dışarı çıkıp etrafı gezebilir, yeni bir hobi öğrenebilir ya da paraşütle atlamayı deneyebiliriz.