II. Viyana Kuşatması Nasıl Başladı ve Neden Başarısız Oldu?

II. Viyana Kuşatması (1683), Osmanlı İmparatorluğu ve Avusturya Arşidüklüğü arasında gerçekleşen bir askeri çatışma ve kuşatma girişimiydi. Kuşatmanın nasıl başladığı ve neden başarısız olduğu bu yazıda özetlenmiştir.

King-Jan-Sobieski-battle-of-Vienna-jan-matejko
King-Jan-Sobieski-battle-of-Vienna-jan-matejko

II. Viyana Kuşatması üstüne detaylı bir yazı okuyacaksınız. Yazının ilk kısmında Osmanlı'nın gerilemesine neden olan II. Viyana Kuşatması'nın sebeplerini ve neden başarısız olduğunu detaylıca anlatıyoruz. İkinci kısmında Osmanlı'nın gerileme dönemine geçişi anlatılıyor. Batı'da en geniş sınırlarına ulaşmış olan Osmanlı İmparatorluğu Avrupa'daki son hedefine yönelmişti; ancak Kara Mustafa Paşa'nın yenilgisi Gerileme Devri'nin başlangıcı olacaktı.

Polonya Kralı Jan III. Sobieski 1683 yılında, Habsburg hanedanının bir üyesi olan Kutsal Roma-Cermen İmparatoru I. Leopold'la karşılıklı bir yardım antlaşması imzalamıştı. Viyana veya Krakov'un yani iki başkentten birinin, Osmanlıların saldırısına uğraması durumunda, diğer ülkenin hükümdarı bütün gücüyle müttefikinin yardımına koşacaktı. Bu antlaşmanın gereği imzalanmasından çok da uzak olmayan bir gelecekte uygulamaya kondu. Antlaşma imzalandığı gün Osmanlı Sultanı IV. Mehmed komutasındaki Osmanlı ordusu Edirne'den ayrıldı.

II. Viyana Kuşatması Başlıyor

İkinci Viyana Kuşatması  / Osmanlı stratejik bir hata yaparak saldırıyı geciktirdi
Osmanlı stratejik bir hata yaparak saldırıyı geciktirdi

Sefere çıkan ordunun bu defaki hedefi Viyana'ydı. Kanuni Sultan Süleyman'ın Avusturyalılara ve Kral Ferdinand'a Orta Avrupa'da Osmanlı üstünlüğünü kabul ettirmek üzere yola çıkışının ve Birinci Viyana Kuşatması'nın üzerinden tam 154 yıl geçmişti. Bir kez daha bir Osmanlı Padişahı bu defa, Macaristan'ın Habsburg'ların egemenliğindeki bölgesinde ayaklanan ve Sultan'dan yardım isteyen İmre Tököli'yi Macaristan tahtına oturtmak için Avusturya'ya savaş açmıştı.

Avcı Mehmed 400 topla donatılmış 200000 kişiden oluşan ordusunu Belgrad'a kadar getirdikten sonra geri döndü. Harekatın komutasını Sadrazam Kara Mustafa Paşa'ya (Merzifonlu) bıraktı. Paşa zafer konusunda istekliydi ve Viyana'nın ele geçirilmesinin, domino taşı yaratarak imparatorluğun Avrupa'daki tüm düşmanlarının devrilmelerini sağlayacağına inanıyordu.

Temmuz 1683 tarihinde Viyana surlarının önüne varmış olan Osmanlı ordusu, Belgrad'tan itibaren Kırım Han'ı, Eflak ve Boğdan voyvodaları, Erdel Beyi, Budin Beylerbeyi ve İmre Tököli'nin askerlerinin de katıldığı, toplam sayısı 350000 kişiyi aşan bir kuvvetti. Kurdukları ordugahın yıkıntılarının Viyanalılarca temizlenmesi bir hafta alacak ve askerin çekilmiş olduğu arazide en az 25000 çadır ve 50000 civarı da at arabası bulunacaktı.

Leopold'un kayınbiraderi Lorraine Dükü Charles'ın komuta ettiği, şehri korumakla görevli Habsburg ordusu yaklaşık 40000 askerden oluşuyordu. Dolayısıyla üstlerine yürümekte olan düşmanı sadece biraz geciktirmekten başka ümitleri yoktu. Osmanlı kuvvetleri başkente doğru yaklaştıklarında Leopold, ailesi ve bakanlarıyla birlikte nehrin yukarısındaki daha güvenli bir yer olan Passau'ya kaçtı. Fakat Viyana'nın savunmasını komutanı Rudiger von Starhemberg ve sadece 15000 kişiden oluşan garnizonuna bıraktı.

Osmanlı'nın Kuşatmadaki En Önemli Hatası

İkinci Viyana Kuşatması
Yaklaşık 400 topçu gücü Viyana ordusuna ciddi kayıplar verdirdi

Kara Mustafa Paşa şehre hemen hücum etseydi, Viyana'yı fethedebilirdi. Emrindeki dünyanın en büyük askeri gücünün caydırıcılığına güvenen Paşa, bunun yerine geleneksel teslim olma koşullarını önermeyi yeğledi. "Kaleyi teslim edin ve Sultan'ın hükmü altında Hristiyan olarak yaşamaya devam edin" önerisinde bulundu. "İsteyenlerin eşyalarıyla barış içinde ayrılmasına izin verin. Eğer direnirseniz, hepinizin kaderi yağma ve esaret olacaktır." dedi.

Bu teklif geri çevrildiğinde Paşa alışılagelmiş bir kuşatma oluşturdu; mayınlar, bombardıman ve abluka şehri mutlaka dize getirecekti. Eylül başına doğru Osmanlı komutanları Viyana'nın fethinin zamanının geldiği konusunda Paşa'yı sıkıştırmaya başladılar. Şehrin dış surlarını ele geçirmiş, oralarda birçok gedik açmış, Viyana'nın dış mahallelerinde son saldırıya geçerken kullanacakları birçok askeri nokta oluşturmuşlardı. Bu esnada şehri savunan garnizon ağır kayıplar vererek gücünün yarısını kaybetmişti.

Fakat kuşatmanın kesin bir sonuç alınamadan 2 ay sürmesi, Leopold'a yardım sağlamaya çalışan Papa'ya zaman kazandırdı. Kuşatma altındaki kent tüm umutlarını yitirmişken, 335 km'lik yolu 15 gün içinde kat ederek şehre ulaşan Jan Sobieski komutasındaki 25000 kişilik süvari birliği imdada yetişti.

Sobieski Habsburg ordusunun Saksonya, Bavyera ve diğer 30 Alman eyaletinden gelen birliklerle buluşmuş olduğunu gördü. Kendisi Leopold'un çağrısı üzerine gelmişti. Diğer liderler ise Papa XI. İnnocentius'un ricaları ve ödediği paralar sayesinde toplanmıştı. Sobieski artık 76000 kişi olan birleşik Hristiyan güçlerinin komutasını üstlendi. Onlar yardım için yürüyüşe geçtikleri sırada Osmanlılar genel bir saldırıyla tabyaları ele geçirdiler. Viyana önündeki çarpışma tüm hızıyla devam ederken, Sobieski'nin ordusu Tuna'yı geçti.

II. Viyana Kuşatması ve Kahlenberg Muharebesi

İkinci Viyana Kuşatması  / Kahlenberg'de yapılan savaş Osmanlı'nın büyük bir yara almasına neden oldu
Kahlenberg'de yapılan savaş Osmanlı'nın büyük bir yara almasına neden oldu

7 Eylül'de Haçlı Ordusu'na karşı saldırı düzenine geçen Kara Mustafa Paşa, Kahlenberg ya da Alameu Dağı diye bilinen çarpışmada ağır bir yenilgiye uğradı (12 Eylül). Paşa'ya kırgın olan Kırım Hanı Murat Giray ve Budin Beylerbeyi Koca İbrahim Paşa onu yalnız bırakmışlardı. Eflak, Boğdan ve Erdel askerleriyse, karşıdaki kuvvetin bir Haçlı Ordusu olması nedeniyle katılmadılar. Merzifonlu ordugahtaki bütün değerli eşyayı bırakarak çekilmek zorunda kaldı. Bunu bir askeri hile sanan Sobieski, 60000 şehit vermiş, bunun iki misli yaralısı olan Osmanlı birliklerini izlemeye cesaret edemedi.

Merzifonlu Kara Mustafa Paşa Budin üzerinden Belgrad'a geri döndü. Burada, sonraki yıl gerçekleştireceği Viyana seferinin hazırlıklarıyla uğraşırken, Sultan'ın emriyle boğularak öldürüldü. Ancak Avusturya ve Polonya'nın oluşturduğu ittifaka 1684'te Venedik ve 1686'da Rusya'nın da katılmasıyla Osmanlı Devleti çok geniş bir cephede savaşmak zorunda kaldı. Birbirini takip eden yenilgilerin ardından tahtan indirilen IV. Mehmed, ömrünün kalanını Edirne Sarayı'nda geçirdi.

II. Viyana Kuşatması ile başlayan süreçte, Osmanlı Devleti'nin kuruluşundan itibaren 4 yüzyıl boyunca sürmüş olan yayılma son bulurken, bu tarihte başlayan Gerileme Devri'nde Osmanlı topraklarının Avrupa'daki sınırları adım adım daralacaktı.

Osmanlı'nın Gerilemesi ve Habsburglar ile Türk modası

Jean Baptiste Van Mour'un 1724'te İstanbul'da çizdiği III. Ahmed'in Avrupalı elçileri kabulü
Jean Baptiste Van Mour'un 1724'te İstanbul'da çizdiği III. Ahmed'in Avrupalı elçileri kabulü

Osmanlı'nın gerilemesi Viyana bozgunundan sonraki dönemle başladı ve Osmanlı Avrupa'daki topraklarını elinde tutmak için inatla savaştı. Ancak karşısındaki Avrupa güçleri Viyana yenilgisinden umutlanarak daha güçlü ittifaklar kurdular. Ve ilerleyen yıllarda Osmanlı neredeyse girdiği bütün savaşlarda toprak kaybetti. Bu dönemlere kadar Avrupa'da Türk modası hakim olmayı sürdürüyor ve Habsburg Hanedanı altın çağını yaşıyordu.

Osmanlı Devleti Avrupalı güçler karşısında gerilerken, yöneticiler yenilgilerde ve gerilemede batı teknolojisine sahip olmamanın, yenilenmekte olan dünyanın koşullarına ayak uyduramamanın etkili olduğunu görmeye başladılar. Bu tarihten itibaren Osmanlı Devleti, her türlü yenilginin karşısında cephe alan ve şiddete başvurmaktan çekinmeyen tutucu güçler ile yenilik ve ilerleme yanlıları arasında 200 yıldan fazla sürecek bir mücadelenin sıkıntılarını yaşayacak, reform gayretleri ve atılım dönemlerini, tutucuların eylemleri izleyecek, bu inişli çıkışlı mücadele devleti içten de zayıflatacaktı.

1703'te tahta çıkan III. Ahmed, Avrupa'daki gelişmeleri örnek alarak bazı yeniliklere girişti. İbrahim Müteferrika ile ilk Osmanlı matbaası kuruldu ve ilk Türkçe kitaplar basıldı. Ancak 1730'daki Patrona Halil Ayaklanması'yla, Lale Devri olarak bilinen yenilikçi dönem sona erdi. 1789'da tahta çıkan III. Selim, 1793'de, Avrupalı uzmanlar tarafından eğitilen ve Nizam-ı Cedid olarak adlandırılan yeni ve modern bir ordu kurdu. Osmanlı tersanelerini ve donanmasını yenileme yoluna gitti. Nizam-ı Cedid girişimi 1807 Kabakçı Mustafa Ayaklanması'yla son buldu. III. Selim öldürüldü.

II. Mahmud (1808-1839) dış ilişkilerde sağladığı göreceli barış ortamından sonra, kendisinden önceki padişahların yarım kalmış reform girişimlerini sonuçlandırmaya karar verdi. Ancak yaptığı yeniliklerde muhafazakar çevrelerin direnişiyle karşılaşınca, bu gerici çevrenin en önemli dayanağı ve silahlı gücü olan Yeniçeri Ocağı'nı kaldırmaya karar verdi. 1826'da tarihe karışan Yeniçeri Ocağı'nın yerine modern bir ordu olarak Asakir-ı Mansure-i Muhammediye kuruldu.

II. Mahmud'un oğlu Abdülmecid (1839-1861), padişah olduğu yıl yönetim, maliye ve askerlik alanlarında da yeni düzenlemeler öngören Gülhane Hatt-ı Hümayunu veya Tanzimat Fermanı diye bilinen belgeyi yayınladı. Osmanlı uyruklarına yasalar önünde eşitlik tanıyan Tanzimat Fermanı'nın oluşturduğu ortam, kurumların ve toplumsal yaşamın yanı sıra düşünce ve edebiyat alanında etkili oldu. Daha sonraki yıllarda hukuk alanında yeni düzenlemelere gidildi. 1850'de Ticaret Kanunnamesi, 1858'de Ceza Kanunnamesi çıkarıldı. Özel hukuk işlerini düzenleyen Mecelle yayımlandı.

II. Abdülhamid ile Başlayan Osmanlı Çöküş Süreci

John Frederick Lewis tarafından 1838'de çizilen resimde Sultan II. Mahmud'un Cuma Selamlığı'nda
John Frederick Lewis tarafından 1838'de çizilen resimde Sultan II. Mahmud'un Cuma Selamlığı'nda

Mısır sorunu, Kırım savaşı, Balkanlar'da birbiri ardına patlayan milliyetçilik hareketleri gibi ağır dış sorunlarla karşı karşıya kalan Osmanlı Devleti'nin bunu aşması için yeni reformlar yapması gerektiği düşüncesi giderek ağırlık kazanmaya başladı. Dönemin aydın devlet adamları bir an önce Meşrutiyet yönetimine geçilmesini savunuyorlardı. II. Abdülhamid (1876-1909) ilk Osmanlı Anayasası Kânûn-ı Esâsî'yi yürürlüğe koydu. Anayasanın yürürlüğe girmesinden birkaç ay sonra iki meclisli parlamento oluşturuldu.

Ancak Abdülhamid, tarihe "93 harbi" diye geçecek 1877-1878 Osmanlı Rus harbini gerekçe göstererek parlamentoyu kapattı; anayasayı yürürlükten kaldırdı. Birinci Meşrutiyet dönemi böylece sona ermiş oldu. Bu tarihten itibaren baskıcı bir yönetim uygulayan II. Abdülhamid, Tanzimatla başlayan reformları yine de sürdürdü. Haberleşme, eğitim ve ulaşım gibi alanlarda önemli yenilikler gerçekleştirildi, Bağdat Demiryolu ve Hicaz Demiryolu gibi büyük projeler uygulamaya kondu.

Ancak Sultan'ın baskıcı yönetimi muhalif örgütlenmeleri önleyemedi. 1889'da, Osmanlı Devleti'nin son dönemine damgası vuran İttihat ve Terakki cemiyeti kuruldu. Çaresiz kalan II. Abdülhamid 1908'de Kânûn-ı Esâsî'yi yeniden yürürlüğe koyarak ikinci Meşrutiyet'i ilan etti. Meclis-i Mebusan ve Meclis-i Ayan'dan oluşan Parlamento yeniden toplandı.

Çok geçmeden 31 Mart diye bilinen meşrutiyet karşıtı bir ayaklanma patlak verdi ve bu hareket bastırıldıktan sonra II.Abdülhamid tahtan indirildi. Böylece iktidarı fiilen ele geçiren İttihat ve Terakki Cemiyeti 1913-1918 yılları arasın diğer partileri dışlayarak baskıcı bir yönetim kurdu. Osmanlı devleti böyle gergin bir siyasi ortamda, Almanya'nın safında I. Dünya Savaşı'na girdi.

Habsburglar Kimdi?

habsburg bayrağı habsburglar
Habsburglara ait olduğu bilinen resmi bayrak

Habsburglar 500 yıl boyunca Avrupa'da hüküm süren en seçkin ve güçlü hanedan oldu aslında İsviçre kökenli olan bu hanedan 13. yüzyılda Avusturya'yı, sonra da Bohemya ve Macaristan'ı fethederek 1918 yılına kadar yönetti.

Hünerli bir diplomasi ve iyi seçilmiş evlilikler Habsburglar için büyük kazanımlar getirdi. 1438'den 1806'daki ilgasına kadar hemen hemen bir aile tekeli haline gelen Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu sıfatını, İtalya'nın büyük bölümünü, Benelüks ülkelerini, İspanya'yı ve İspanya'nın Yenidünya'daki sömürgelerini elde ettiler. 1519-1556 yılları arasında Kutsal Roma-Cermen İmparatoru olarak hüküm süren V. Karl öyle büyük toprakları yönetir hale gelmişti ki, eski aile düsturu olan "Avusturya dünyaya hükmedecek" cümlesinin gerçekleşmiş olduğuna inanıyordu.

Orta Avrupa'daki Habsburglar, dindar biri olan I. Leopold döneminde daha da güçlenmişti. Başkent Viyana Avrupa'nın kültür merkezi olmak amacıyla kurtuluşunu, yüzyıl boyunca, savurgan barok stilinde kilise ve saraylar inşa ederek kutladı. Versailles'ya rakip olmak üzere inşa edilen görkemli Schönbrunn Sarayı'nın 1500 odası, tiyatrosu ve hayvanat bahçesi vardı.

18. yüzyılda Viyana Haydn, Mozart, Beethoven ve Schubert gibi bestecilere ev sahipliği yaparken, reformcu hükümdarlar Fransa'dan gelebilecek darbelere dayanabilecek sağlam bir imparatorluk yönetimi kurdular. Yaklaşık 50 milyon kişinin yaşadığı bir alana yayılmış olan Habsburg topraklarının kalbinde yer alan Viyana, 19. yüzyılda da Strauss, Brahms ve Freud gibi dev isimler sayesinde kültürel üstünlüğünü korudu. İmparatorluğun giderek yayılan milliyetçi hoşnutsuzluklar ve ekonomik geri kalmışlık nedeniyle zayıflamış olmasına rağmen, hanedanın alaşağı edilmesi hala bir dünya savaşına mal olabiliyordu.

Avrupa Osmanlılardan Neler Öğrendi?

türk çiçeği lale avrupa habsburglar
Türk çiçeği lalenin hemen her noktada resmedildiği bir çizim

Türk çiçekleri: 17. yüzyılda Hollanda'da lale soğanlarına olan talep patlamasını hicveden bir karikatürde tüm yeşeren bitkilerin tanrıçası Flora elinde bir demet değerli laleyle tasvir ediliyor. Lale 1554'te Türkiye'den Batı Avrupa'ya getirildi; adının, çiçeğin türbana benzemesi nedeniyle Farsça tülbent kelimesinden kaynaklandığı sanılır.

Osmanlı dünyasından gelen yeni bir güzellik olan laleler de Avrupa'ya, 1550'li yıllarda Kanuni Sultan Süleyman'ın sarayında büyükelçi olarak bulunan Flaman soylu Ogier Ghiselin de Busbecg tarafından tanıtıldı. 1630'lu yıllarda, Hollanda'da lale yetiştirmek birdenbire moda olunca, tüccarlar renk biçim açısından daha değerli yeni bir ürünü üretebilmek ümidi içinde lale soğanlarını astronomik ücretlerle birbirlerinden satın alıyorlardı.

Osmanlı Türkleri yüzyıllar boyunca Avrupa'ya korku salmış ama bir taraftan da zenginlik ve ihtişamın simgesi haline gelmişti. Avrupalılar Osmanlı kültürüne ait bir çok şeyi ithal etmekle meşguldü. Osmanlı camilerinin ve saraylarının zeminini kaplayan halılar Avrupa'da o denli pahalıydı ki duvarlara asılıyor veya masa örtüsü olarak kullanılıyordu. İznik çinileri, benzersiz motiflerle bezenmiş tabak ve kaseler, çok değerli sayılıyordu, çünkü renklerinin parlak güzelliği taklit edilemiyordu.

Avrupa'daki Türk Giyim Modası

Jean de Dinteville ve Georges de Selve'nin ikili portresi
Jean de Dinteville ve Georges de Selve'nin ikili portresi, ön planda, eğik bir bakış açısından insan kafatası olduğu anlaşılan bir mürekkep balığı kemiğini çağrıştıran muhteşem bir anamorfoz içermesiyle ünlüdür.

Türk modası: Bir erkeğin kültürel kazanımlarının tasvir edildiği Holbein'ın Büyükelçiler adlı tablosunda masanın bir Türk kilimiyle örtüldüğü görülüyor. Diğer parçalar Avrupa'ya İslam dünyasınca tanıtılmış bilimsel aygıtlardır. Avrupalılar arasında kahve içme modası da Osmanlılardan yayılmıştır. 1660'lı yıllarda Londra ve Paris'te kahvehaneler oldukça popüler olmuştu.

1683 yılında Viyana dışında Türklerin kurmuş oldukları ordugahlardan elde edilen ganimet arasında hayvan yemi olarak bile kullanılamayan esrarlı yeşil fasulyelerle dolu çuvallar bulundu. Avusturyalı bir casus onların kavrulması, toz haline getirilmesi ve suyla kaynatılmasının gerektiğini ifade ederek garip bir öneride bulundu. Viyananın kahveyle olan aşkı başlamıştı.

Avrupa'da ilk kahvehanelerden biri, modernliği ile dikkat çekiyor
Avrupa'da ilk kahvehanelerden biri, modernliği ile dikkat çekiyor

18. yüzyılda Avrupa'da Binbir Gece Masalları'nın Fransızca çevrisi bulunabiliyordu. İnanılmaz derecede zengin sultanların, şeytani vezirlerin ve haremdeki güzel kızların öyküleri Avrupalı okuyucuları büyülüyordu. Birçok Avrupalı Osmanlı Sarayı'nı, çok gerilerde kalmış olan Harun Reşit zamanın bir uzantısı olarak görüyordu. Wolfgang Mozart bu egzotik tadı, bir haremden kaçış öyküsünü ilk operalarından birinin teması olarak seçerek ve en iyi bilinen kompozisyonlarından biri olan Türk Marşı'nı besteleyerek ölümsüzlüğe taşıyacaktı.

II. Viyana Kuşatması Hakkında Sık Sorulanlar

1683'teki Viyana Kuşatması'ndan hangi imparatorluk sorumluydu?

Kara Mustafa Paşa liderliğindeki Osmanlı İmparatorluğu 1683 yılında Viyana Kuşatması'nı başlatmıştır. Osmanlı İmparatorluğu, Güneydoğu Avrupa, Küçük Asya ve Orta Doğu'da önemli toprakları kontrol eden güçlü bir İslam devletiydi.

1683 Viyana Kuşatması sırasında Viyana'yı hangi imparatorluk savunmuştur?

Kutsal Roma İmparatorluğu, Habsburgların önderliğinde, 1683 Viyana Kuşatması sırasında Viyana'yı savundu. Kutsal Roma İmparatorluğu, Orta Avrupa'da çok etnikli bir topraklar kompleksiydi.

Viyana Kuşatması bağlamında Yeniçeriler kimlerdi?

Yeniçeriler Osmanlı İmparatorluğu'nun seçkin piyade birlikleriydi. Aralarında 1683 Viyana Kuşatması'nın da bulunduğu çeşitli askeri seferlerde önemli rol oynamışlardır.

Kara Mustafa Paşa kimdi ve Viyana Kuşatması'ndaki rolü neydi?

Kara Mustafa Paşa, Viyana Kuşatması sırasında Osmanlı İmparatorluğu'nun Sadrazamıydı. Şehri ele geçirme girişimlerinde Osmanlı kuvvetlerine liderlik etti.

1683'te gerçekleşen Viyana Muharebesi neydi?

Viyana Muharebesi, 1683 yılında Viyana Kuşatması sırasında gerçekleşen önemli bir askeri çatışmadır. Kutsal Roma İmparatorluğu ve aralarında Polonya-Litvanya Birliği'nin de bulunduğu müttefikleri Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savaşmıştır. Savaş Hristiyan güçler için kesin bir zaferle sonuçlanmıştır.

III. John Sobieski kimdi ve Viyana Kuşatması'na nasıl dahil oldu?

III. John Sobieski, Viyana Kuşatması sırasında Polonya-Litvanya Birliği'nin kralıydı. Savunmacılara yardım etmek için bir Polonya birliğine liderlik ederek Viyana'nın kurtarılmasında çok önemli bir rol oynadı ve liderliği Osmanlılara karşı kazanılan zaferde etkili oldu.

Viyana Kuşatması ile ilgili olarak Habsburglar kimlerdi?

Habsburglar, Kutsal Roma İmparatorluğu'nu ve diğer bölgeleri yöneten önde gelen bir Avrupa hanedanıydı. Habsburglar, 1683 Viyana Kuşatması sırasında Viyana'nın Osmanlı İmparatorluğu'na karşı savunulmasında merkezi bir rol oynamışlardır.

Polonya-Litvanya Birliği'nin Viyana Kuşatması'ndaki rolü neydi?

Orta ve Doğu Avrupa'da çok etnikli geniş bir devlet olan Polonya-Litvanya Birliği, Viyana Kuşatması sırasında Kutsal Roma İmparatorluğu'na önemli bir askeri destek sağlamıştır. Kral III. John Sobieski liderliğindeki Polonya kuvvetleri kuşatmanın kaldırılmasında belirleyici bir rol oynamıştır.

"Viyana'nın Kurtarılması" terimi neyi ifade eder?

Viyana'nın Kurtarılması, 1683 yılında Hristiyan koalisyon güçleri tarafından kuşatmanın başarılı bir şekilde kaldırılmasını ifade eder. Bu, Büyük Türk Savaşı (Osmanlı-Kutsal İttifak savaşları)'nda bir dönüm noktası ve Osmanlı İmparatorluğu için önemli bir gerileme olmuştur.

Büyük Türk Savaşı'nın 1683 Viyana Kuşatması ile ilişkisi nedir?

Büyük Türk Savaşı (Osmanlı-Kutsal İttifak savaşları), Osmanlı İmparatorluğu ile çeşitli Avrupalı güçler arasında yaşanan bir dizi çatışmadır. Bu savaşın en önemli olaylarından biri olan 1683 Viyana Kuşatması, Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu ve müttefiklerinin Viyana'yı başarılı bir şekilde savunmasının savaşın sonucu üzerinde önemli etkileri olmuştur.