Hiroşima'ya atılan atom bombasının hikayesi hakkında detaylı bir yazı. Enola Gay'e verilen ölümcül görev, bir şehri haritadan sildi, daha ilk anda 78.000 Japon'u öldürdü ve nükleer silah çağını başlatmış oldu. Batı Pasifik'teki küçük Tinian Adası'nda, içi boş bir B-29 Superfortress uçağı, kuzey alan pistinden ilerliyordu. Pilot uçağa annesinin adını vermişti: Enola Gay. Koskocaman dört motorlu uçak yavaş yavaş pistten havalanıp karanlık Pasifik semalarına yükseldi. Bu uzun erimli B-29, olağan bomba ve silah yükü yerine bomba bölmesinde "Little Boy" (Küçük Oğlan) adlı, 4090 kg ağırlığındaki tek bir bombayı taşıyordu.
Atom Bombasının Hikayesi
6 Ağustos 1945 sabah 02:45'ti ve Albay Paul W. Tibbets Jr. ile mürettabatı bu görev için bir yıldır hazırlanıyorlardı. Birine kayıt cihazları, diğerine de kameralar yüklenmiş iki B-29 uçağının eşliğinde Enola Gay, altı buçuk saat uzaktaki Japonya'ya doğru kuzey rotasını tutturdu. 1430 metre yüksekte, bomba uzmanı Yüzbaşı William S. Parsons, Little Boy'u kurmak için sürünerek bombanın bulunduğu bölüme girdi. Akıllıca bir davranıştı çünkü eğer uçak içinde kurulu bir atom bombasıyla düşecek olursa Tinian Adası'nın yarısı haritadan silinirdi.
Ivocima'yı geçtikten sonra pilot Albay Paul W. Tibbets Jr. 11 kişilik mürettabatına, "Tarihe geçecek bir anı yaşıyoruz, onun için sözlerinize dikkat edin. İlk atom bombasını taşıyoruz" dedi. B-29 Superfortress 2800 metreye tırmandı ve Japonya'ya yaklaşıncaya dek o yükseklikte uçtu. Saat 07:25'te Enola Gay, hedef kentlerde keşif yapmak için önden gitmiş olan B-29 meteoroloji uçağı Straight Flush'tan şifreli bir mesaj aldı: Hiroşima üzerinde gökyüzü açıktı.
Hiroşimalılar Tepelerindeki Uçağı Meteoroloji Uçağı Zannediyordu
Tibbets 9630 metreye tırmandı ve rotasını Japon İç Denizi'nin kıyısında bulunan bu canlı kente doğrulttu. Gerçi saat 07:09'da bir hava saldırısı uyarısı veren sirenler çalmıştı ama pek az Hiroşimalı bunu önemsedi: Düzenli olarak sabahın erken saatlerinde, bu liman şehrinin üzerinden uçan Amerikan meteoroloji uçağına zamanla alışmışlardı. 22 dakika sonra da tehlikenin geçtiğini haber vererek içlerini rahatlatan düdük çalmıştı zaten. Yükseklerden uçan üç B-29 08:06'da şehrin üzerinde görülmüş olduğu halde, alarm bombanın atıldığı zamana kadar çalmadı.
Tanrım, ne yaptık biz?
Robert A. Lew,s, Enola Gay'in yardımcı pilotu
Enola Gay, dupduru bir gökyüzünde ve uçaksavar ateşine yakalanmadan Hiroşima'ya yaklaştı. Saat 08:15'te bomba uzmanı Binbaşı Thomas W. Ferebee, Ota Irmağı üzerindeki Aioi Köprüsü'nü görmüştü. Atom yükünü 17 saniye sonra bıraktı. Aynı zamanda B-29 gözlem uçağı da, patlamayı kaydedecek donanımı taşıyan üç paraşütü bıraktı. 4 ton ağırlığından kurtulmuş olan Enola Gay, birden kurşun gibi yükseldi ve Tibbets, ölümcül patlamadan kaçıp uzaklaşmak için bir pike dönüşü yaptı; eğitim sırasında talim olarak birçok kez yapmıştı aynı şeyi.
Atom Bombasıyla Buharlaşan İnsanlar
Little Boy kentin üzerinde, köprünün yakınında 565 metre yüksekte patladı. Gökyüzünü dağlayan, gözleri kör edici mavimtırak beyaz bir ışıkla parladı. Patlamanın yakınındaki zeminin ısısı 9000 dereceyi aştığı için binlerce kişi o anda buharlaşıp gitti. Patlama öylesine şiddetliydi ki kimi kurbanlardan geriye kalan tek şey, patlamanın yakınındaki beton duvarlara adeta kazınarak resmedilmiş siluetleri oldu. 3 km uzaklığa kadar, birçok Japon feci biçimde yanmıştı, giysileri de derileri de patlamanın etkisiyle soyulup gitmişti.
İlgili: Hiroşima atom bombasının bıraktığı insan gölgeleri
Ardından, saatte 800 km hızla esen bir rüzgar şiddetindeki bir sarsıntı dalgası, çapı 3 km'yi aşan bir çember içinde ne var ne yok hepsini yerle bir etti. Ofis binaları, fabrikalar, evler yamyassı oldu. Tramvaylar havada savruldu, ana su boruları paramparça oldu ve bu atom burgacında binlerce erkek, kadın, çocuk öldü. Ölenlerin sayısı tahminlere göre değişiyor ama en azından 78.000 insanın, ateş topu ve onu izleyen patlama yüzünden ilk anda öldüğü sanılmaktadır.
Atom Bombasının Radyasyon Yağmurları
Yangınlar kenti kastı kavurdu ve patlamanın noktasının çevresindeki 13 km2 alanda tek bir bina ayakta kalmadı. Patlama sırasında 15.250 metreye kadar yükselen, yıkıntılardan ve toz bulutlarından oluşan bir mantar oluşmuştu. 10.000 metre yüksekteki gözlem noktasından Albay Tibbets ürkütücü bulutun "hem yuvarlanıyor, hem kaynıyormuş gibi fokur fokur kaynamayı sürdürdüğünü" söylemişti. "Yüzeyi, zift fıçısı gibi kapkara bir şeyden ibaretti."
Kocaman buluttan kentin üzerine bilye iriliğinde kara yağmur damlaları yağmaya başladı; bu damlalar, ilk anda hayatta kalmış olanların asıl felaketini oluşturacak radyasyonu taşıyordu. Japonların yayımladığı 1968 tarihli bir araştırmaya göre, Hiroşima'da yaşayan 250.000 kişi ya hemen ölmüş ya da 5 yıl içinde radyasyon hastalığından hayatını kaybetmişti.
Bombanın 20.000 TNT'ye denk olan patlama gücü, gökyüzüne arka arkaya iki sarsıntı dalgası yaydığından Enola Gay beşik gibi sallandı. Uçak mürettebatı önce bu sarsıntının uçaksavar ateşinden ileri geldiğini sandılarsa da, bombanın olası etkileri arasında böyle sarsıntılar da olabileceği kendisine söylenmiş olan Tibbets onları sakinleştirdi. Gözlerini korumak için özel büyük gözlükler takmış olan Enola Gay mürettebatı, Little Boy'un yol açtığı yıkımı, korku ve dehşet içinde seyrettiler. Tinian'ın dönüş yolu boyunca, Hiroşima'dan 580 km uzaklaşmış oldukları zaman bile, geriye baktıkça o uğursuz mantar bulutunu görebiliyorlardı.
ABD Japonya'ya Neden Atom Bombası Attı?
Atom bombasının hikayesinin şimdi ikinci bölümdeyiz. Şimdi Hiroşima felaketine giden yolu yani Manhattan Projesi hakkında soru-cevap şeklinde ilerleyeceğiz. 1945 yazına gelindiğinde, Müttefik güçler Almanya'yı yenilgiye uğratmış ve olanca dikkatlerini Japonya'da, 2 milyonu aşkın askerden oluşan birlikler ve intihar saldırısına hazır 9000 uçak, sonuna kadar savaşmaya hazırdı. ABD'li uzmanlar Japonya'yı istila girişiminin, 500000 Amerika askeri ile birkaç milyon Japon'un ölümüyle sonuçlanabileceğini tahmin ediyorlardı.
Böylesine inanılmaz kayıpları göze alamayacak olan Amerikalılar, atom bombasını kullanmayı önerdiler. 26 Temmuz 1945 günü, ABD, İngiltere ve Çin, Japonları, kayıtsız şartsız teslim olmaya çağırdılar ve aksi halde "hemen ve toptan yok edilmek" tehlikesiyle karşı karşıya kalacaklarını bildirdiler. Atom bombasına hiç değinilmemişti.
Zaman kazanma telaşında olan Japonlar, bu isteklere kulak asmadılar. Bazı danışmanları Başkan Truman'a, atom bombasını bu yeni silahın ne denli ölümcül olduğunu göstermek üzere, insansız bir bölgede patlatılması için ısrar ettiler; bazılarıysa bombayı önceden uyarmadan kullanması için etkilemeye çalıştılar. 6 Ağustos'ta dünya, Truman'ın kararını öğrendi.
Atom bombasının Hiroşima'da ve üç gün sonra da Nagazaki'de kullanılmış olması, uzun süre tartışılagelmiştir. Savunucuları, savaşa son verdiğini ve Müttefik askerlerinin yaşamlarını kurtardığına işaret ederler. Japonların, ne denli pahalıya patlarsa patlasın pekala yenilebilecek olduğunu vurgularlar.
Atom Bombasını Kim İcat Etti?
Daha 1939'da, Albert Einstein ile bazı önemli bilim adamları, Başkan Roosevelt'e bir mektup yazarak ABD'nin bir atom bombası geliştirmek üzere özel bir araştırma programı gerektiğini önermişlerdi. Amerikalılar ancak Japonya 1941'de Pearl Harbor Saldırısı'ndan sonra böyle bir silaha gerek duymuştur. 1942'de, ilk çalışmalar Manhattan'daki Columbia Üniversitesi'nde başladığı için "Manhattan Projesi" diye adlandırılan, son derece gizli bir atom bombası geliştirme programı başladı.
Binlerce teknik adam ülkenin çeşitli yerlerinde, atom bombası yapmak amacıyla işe koyuldular. Güvenlik son derece sıkıydı; bilim adamlarından ancak birkaçı diğer meslektaşlarının neler yaptığını biliyordu. New Mexico Los Alamos'ta bu iş için özel yapılmış tesislerde, tasarının bilim yöneticisi Dr. Robert Oppenheimer, bombanın ve takılmış olan kod adıyla "canavar" ın çizimini ve hazırlanmasını denetliyordu.
Üç yıl sonra, 16 Temmuz 1945 günü sabah 05:30'da, New Mexico çölünün uzak bir köşesinde, bombanın denemesi yapıldı. Kocaman bir ateş topu çölün üzerindeki göğü aydınlattı ve bir mantar bulutu 12200 metreye kadar yükseldi. Oppenheimer olayı, bir Hindu kutsal metninden alıntı yaparak not etti: "Artık ben ölüme, dünyaları yok edene dönüşmüş bulunuyorum."
Atom Bombası Nasıl Çalışıyor?
Maddeyi oluşturan atomlar, elektronlarla çevrilmiş bir merkez çekirdekten oluşur. Çekirdek, kırılması zor, güçlü bağlayıcılarla bir arada tutturulmuştur. 1919 yılında, Yeni Zelanda doğumlu fizikçi Ernest Rutherford, Manchester Üniversitesi'nde çalışırken, bir atomun çekirdeğinin enerji veren son derece güçlü parçacıklarla bombalanması durumunda parçalanabileceğini gösterdi. Ancak çekirdeği bağlayıcı güçleri parçalamak için büyük enerji gerektiğinden, dünya üzerinde bu dönüşümü yaratabilecek bir enerji kaynağının var olabileceğinden kuşkuluydu.
Ne var ki Rutherford, uranyumu hesaba katmamıştı. Bir bakıma, büyüyüp büyüyüp sonunda ikiye ayrılan bir su damlası gibi, uranyumun çekirdeği de dengesizliğin tam ucuna geldiğinde yalpalar, onu parçalamak için bir nötronla hafif bir çarpışma yeterli olur. 1938 yılında Berlin'de Otto Hahn ile Lise Meitner tarafından keşfedilen ve nükleer parçalanma adı verilen yöntemle, böylece, tek bir ağır elementten iki daha hafifi üretilmiş olur.
"Yeterince uranyum"
Bu buluşu böylesine devrim yaratıcı bir niteliğe büründüren şey şuydu: Parçalanma sürecinde uranyum çekirdeği iki nötron açığa çıkarıyor, bunlar da iki çekirdeği daha parçalamaya yetiyor, böylece dört nötronu özgür bırakıyor ve bu böyle sonsuza dek gidiyordu. Kendi kendini destekleyen bir zincirleme tepki için tek gereken şey, üretilen nötronların, daha çok parçalanmaya yol açıncaya değin kaçmamaları için yeterince uranyumdu.
Her element için farklı olan bu miktara kritik kütle deniyordu. Parçalanmanın ilgi çekici sonucu, dağıtılmış olan ağır atomdan daha hafif iki atom üretmekti ki, bunun birleşik kitlesi dağıtılmış olandan daha hafifti. Kitle Albert Einstein'ın E=mc2 denklemi uyarınca enerjiye dönüştürülmüş oluyordu: bu denklemde E enerji, m kütle ve c de ışık hızıdır.
Bu yüzden, bir nükleer bomba yapmak için uranyum-235 diye bilinen uranyumdan kritik kütle yaratmak gerekiyordu; bu da doğal olarak bulunan uranyumun sadece yüzde 0,7'si demekti. Bombaya gidecek bir başka yol da plutonyumu, yani doğada bulunmayan ama daha bol bir uranyum biçimi olan U-238'i nötron bombardımanına tutarak üretilebilen bir element kullanmaktı. Hiroşima üzerinde patlatılan bomba uranyum kullanıyordu, Nagazaki üzerindeki plutonyum; ama ikisi de patlama anında kritik yığını birleştirme yoluyla çalışıyordu.
Hibakuşalar Kimdir?
Japonya'da "patlamadan etkilenen kişi" anlamında kullanılan hibakuşa, Hiroşima ve Nagazaki'deki patlamalardan sağ kurtulmuş olan binlerce Japon'a verilen isimdir. Radyasyonun anında etkisi yüzünden ölümler bombaların atılmasından sonraki iki ay içinde son bulmuşsa da, o sırada radyasyona hedef olan birçok hibakuşa kanser ve lösemi gibi, bombayla ilişkili hastalıklardan ölmeyi sürdürmüşlerdir. Tanınmayacak hale gelmiş olan başkalarıysa yıllar boyu acılar içinde yaşamışlar, işkence çekmişlerdir.
Hibakuşalardan kaçının bombayla ilgili hastalıklardan öldüğü kimse kesin olarak bilemediği için Japonlar hiçbir zaman atom bombasından ölenlerin tam listesini açıklayamadılar. Bu talihsiz insanların yaşadıkları, o tarihten sonra röntgen ışınlarına veya çeşitli radyasyon yayılmalarına ve uygulanan, radyasyona karşı güven sınırlarının temeli olmuştur. Kurbanların aldığı dozun ve radyasyonun yarattığı hastalıkların düzeyine bakılarak, nükleer saniyede çalışanlar ve genelde herkes için, katlanabilecek radyasyon sınırları saptanabilmiştir.
II. Dünya Savaşı Sonrası Nükleer Silahlanma Yarışı
Hiroşima ve Nagazaki şehirlerine üç gün arayla atılan atom bombaları, Japonya'yı 10 Ağustos 1945'te teslim olmak zorunda bıraktı. Beklenmedik bir radyo yayınında İmparator Hirohito sesini ilk defa duyan ulusuna şöyle seslendi: ''Çekilmez acılara katlanarak ve dayanılmaza dayanarak, gelecek kuşaklar için barış yolunu döşemeye karar verdik."
Manhattan Projesi, nükleer araştırmaları önemli ölçüde ilerleterek ve II. Dünya Savaşı'nı kesin olarak sona erdiren silahı geliştirerek dünyayı sonsuza dek değiştirdi. Bununla birlikte, Ağustos 1945'te atom bombasının kullanılması tartışmalı olmaya devam etmiştir. Eleştirmenlerin de uyardığı gibi, bu durum Amerika Birleşik Devletleri ile Sovyetler Birliği arasında bir nükleer silahlanma yarışına yol açmıştır. 29 Ağustos 1949'da Sovyetler ilk atom bombasını patlatarak Soğuk Savaş'ı önemli ölçüde güçlendirdi. 1949'dan bu yana birçok başka ülke de kendi nükleer silahlarını geliştirdi.
Elbette atom teknolojisi insanlığın yararı için de kullanılmıştır. Nükleer reaktörler dünyanın her yerinde enerji üretir ve radyoaktif izotoplar araştırma, endüstri ve özellikle de tıp alanında kullanılır.
Atom bombasının hikayesi yazısını sonlandırırken, Hiroşima'da yaşananlardan alınacak en değerli ders, nükleer silahlara gelecek savaşlarda en son başvurulacak caydırıcı gözüyle bakılması gerektiğidir. Nükleer silahlarla yapılacak bir saldırı, her iki tarafın da sonunu getirebileceği gibi, bütün dünyanın felaketi de olabilir.
Manhattan Projesi: Atom Bombasının Hikayesi Hakkında Sık Sorulanlar
Atom bombası nedir ve Manhattan Projesi'ndeki önemi neydi?
Atom bombası, yıkıcı gücünü nükleer reaksiyonlardan alan güçlü bir patlayıcı cihazdır. Manhattan Projesi'nde atom bombasının geliştirilmesi birincil hedefti ve silah teknolojisinde ve nükleer enerjiyi yıkıcı amaçlar için kullanma becerisinde önemli bir ilerlemeye işaret ediyordu.
Nükleer fisyon nedir ve Manhattan Projesi ile nasıl bir ilgisi vardı?
Nükleer fisyon, bir atomun çekirdeğinin iki veya daha fazla küçük çekirdeğe bölünerek büyük miktarda enerji açığa çıkardığı bir süreçtir. Nükleer fisyonun keşfi ve anlaşılması, Manhattan Projesi sırasında atom silahlarının geliştirilmesi için çok önemliydi.
Enrico Fermi kimdi ve Manhattan Projesi'nde nasıl bir rol oynadı?
Enrico Fermi, nükleer enerjinin geliştirilmesine ve dünyanın ilk nükleer reaktörünün inşasına önemli katkılarda bulunan İtalyan bir fizikçiydi. Manhattan Projesi sırasında Fermi, nükleer enerjinin uygulanabilirliğini gösteren ilk kontrollü nükleer zincirleme reaksiyonu gerçekleştiren ekibe liderlik etmiştir.
Robert Oppenheimer'in Manhattan Projesi'ne katılımı nasıl olmuştur?
Robert Oppenheimer Amerikalı bir teorik fizikçi ve Manhattan Projesi'nin bir parçası olarak atom bombalarının tasarlandığı ve monte edildiği Los Alamos Laboratuvarı'nın bilimsel direktörüydü. Oppenheimer, bilimsel çabaların koordine edilmesinde ve atom bombalarının geliştirilmesinin denetlenmesinde çok önemli bir rol oynamıştır.
Los Alamos'un Manhattan Projesindeki önemi nedir?
Los Alamos, Manhattan Projesi'nin ana bilimsel laboratuvarının kurulduğu New Mexico'daki yerdir. Atom bombası için birincil araştırma ve geliştirme alanı olarak hizmet vermiş ve projenin çeşitli yönleri üzerinde çalışmak üzere önde gelen bilim adamlarını, mühendisleri ve teknisyenleri bir araya getirmiştir.
Hiroşima neden Manhattan Projesi ile ilişkilendirilmektedir?
Hiroşima, II. Dünya Savaşı sırasında 6 Ağustos 1945 tarihinde ilk atom bombasının atıldığı Japon şehridir. Hiroşima'nın bombalanması, nükleer silahın savaş zamanında ilk kullanımı olmuş ve büyük bir yıkım ve can kaybına yol açmıştır.
Nagazaki ile Manhattan Projesi arasındaki bağlantı nedir?
Nagazaki, Hiroşima'nın bombalanmasından üç gün sonra, 9 Ağustos 1945'te ikinci atom bombasının atıldığı Japon şehridir. Nagazaki'nin bombalanması atom silahlarının yıkıcı gücünü daha da ortaya koymuş ve Japonya'nın teslim olmasında önemli bir rol oynayarak II. Dünya Savaşı'nın sona ermesine yol açmıştır.
Trinity testi neydi ve Manhattan Projesinde neden önemliydi?
Trinity testi bir nükleer aygıtın ilk patlatılmasıydı ve 16 Temmuz 1945'te New Mexico'da gerçekleşti. Manhattan Projesi için geliştirilen patlama tipi plütonyum bombasının fizibilitesini ve etkinliğini değerlendirmek için çok önemli bir deneysel testti.
Manhattan Projesi'nde uranyum nasıl bir rol oynamıştır?
Uranyum, nükleer fisyona uğrayarak muazzam miktarda enerji açığa çıkarabilen radyoaktif bir elementtir. Manhattan Projesi, atom bombaları için yakıt kaynağı olarak kullanılan zenginleştirilmiş uranyum üretimi için büyük miktarlarda uranyuma ihtiyaç duymuştur.
Manhattan Projesi'nde plütonyum nasıl kullanıldı?
Plütonyum, nükleer fisyona da uğrayabilen sentetik bir radyoaktif elementtir. Manhattan Projesi, bölünebilir bir malzeme olarak plütonyum-239'un üretimini ve kullanımını içeriyordu.