Babil nasıl yıkıldı? Büyük Kiros (II. Kyros veya Kuraş) önderliğindeki Ahameniş (Persler) ordusu bütün ilkbahar ve yaz boyunca kentin kıtlığa boyun eğmesi umuduyla Babil'in muhteşem surlarının önünde bekledi. Ahameniş (Persler), ezeli rakipleri olan Medleri ve zenginlikleri dillere destan olan Lidya ülkesini bir dizi muzaffer hareketin sonucunda fethetmişti. Kiros, Babil'i de ele geçirdikten sonra yalnızca Mezopotamya'ya değil Babillilerin egemenliği altındaki Suriye ve Filistin'e de hükmedecekti. Peki, Babil'in yıkılışı nasıl gerçekleşti?
Görkemli Babil'in Beklenmedik Sonu
Kiros'un ihtirasını iyi bilen Babilliler akıllıca bir önlem alarak kendilerine yıllarca yetecek yiyecek depolamışlardı. Ancak en büyük savunma zaaflarından biri olan kentin tam ortasından geçen Fırat Irmağı'nı hesaba katmamışlardı. Kiros nehrin, askerlerini Babil'in tam göbeğine götürecek yol olduğunu anlamakta gecikmedi.
Kiros, Babil şehrinin biraz yukarısında ırmağın kıyısından bir kanal kazılarak yakınlardaki bataklıklara bağlanmasını emretti. Böylece kanaldan bataklığa akan Fırat'ın suları çekildi ve diz boyuna indiğinde Persler atlayıp nehir yatağı boyunca şehre yürüdüler. Babilliler o gün bir bayram kutlamasındaydılar ve Persler'in yaklaştığının bile farkında olmadan şehir düşmanın eline geçti. Babil'in yıkılışı başlıyordu.
Kiros, çağdaşlarının aksine merhametli bir kumandandı. Babilliler tarafından sıcak karşılandı ve kente girerken önüne yeşil dallar serildi. O da Babillilere iyi davrandı ve en büyük tanrıları olan Marduk'a tapınma törenlerine katılarak iyi niyetini gösterdi.
Antik Yunanlı tarihçiler Herodot ile Ksenofon'a göre dillere destan olan Babil şehri işte böyle düştü. Ancak orada yaşayan Danyal Peygamber şehrin düşman eline geçmesini bir ilahi intikamın ifadesi olarak görmeyi tercih eder. Tevrat'ın Daniel'in Kitabı bölümünde Danyal Peygamber babası Nabunaid'in yokluğunda naiplik yapmaktadır. Bölümde kral olarak tanınan Belşazzar'ın soylular için bir ziyafet verdiği bildirilir.
Konuklar, bu geceden 47 yıl önce II. Nebukadnezar kumandasındaki Babillilerin Kudüs'ten yağmalayıp getirdiği Yahudilerin kutsal kaplarından şarap içiyorlardı. Şölen devam ederken bir el belirdi ve duvara şu sözcükleri yazdı: "Mene, mene, tekel, ufarsin." Babil'in kaybedileceği ve yıkılacağı kehaneti verilmişti.
Sürgünden Kudüs'e dönüş
Danyal Peygamber ya da Tevrat'taki adıyla Daniel bu sözcükleri şu şekilde yorumladı; "Tanrı senin krallığının günlerini saydı ve krallığına son verdi; krallığın ikiye bölünerek Medler ile Perslere verildi." Danyal Pergamber'in kehaneti doğru çıktı, Pers ordusu kente daldı ve Belşazar büyük olasılıkla Kiros'un askerleri tarafından değil de, isyan eden kendi adamlarınca o sabahtan önce öldürüldü.
Kiros'un yaptığı ilk işlerden biri Yahudilerin Babil'deki uzun sürgününe son vermek, onları Kudüs'ü ve Hazreti Süleyman'ın kutsal tapınağını yeniden inşa etmek üzere Yahuda'ya geri göndermek oldu. Yahudiler bütün bu olan bitende Yehova'nın elini gördüler. Yahudilerin önderi Ezra, Kiros'un nasıl İsrailoğulları'nın Tanrısı'ndan esinlenip Yahudileri ülkelerine gönderdiğini, yanlarında Belşazzar'ın şöleninde kullanılan, tapınaktan yağmalanmış "beş bin dört yüz" özel kupayı götürmelerine izin verdiğini anlatır.
Yunanlı tarihçiler ile Yahudi peygamberler Babil'in gücü ve büyüklüğü konusunda görüş birliği içindedirler. Babil adı "Tanrı'nın kapısı" anlamına gelir. 4000 hektarlık araziye yayılmış olan Babil o zamanlar dünyanın en büyük kentiydi ve hala kral Nebukadnezar'ın kazandırdığı ihtişamı sürdürüyordu. Kentin çifte surlarının dış halkası 17 km uzunluğundaydı ve düzenli aralıklarla dizilmiş burçlarla korunuyordu. Nehir boyundaki işlek rıhtımın tepesinde bir Ziggurat ya da Tekvin'de sözü edilen "Babil Kulesi" yükseliyordu. Söz konusu kule 90 m'ye yükselen, kerpiç tuğladan örülmüş insan yapımı bir tepeydi ve dümdüz uzanan Fırat ovasında kilometrelerce uzaklıktan görülebiliyordu. Merdivenlerle bağlı birçok platformdan oluşan kulenin en tepesinde bir tapınak vardı. Babilliler buraya Etemenanki diyorlardı. Onun yanı başındaysa Esagila denen bir tapınak kompleksi vardı. Pers kralı Kiros'un Marduk'a tapınarak Babillilerin güvenini kazandığı yer işte burasıydı.
Babil'deki Bahçeler ve Pırıltılı Bir Saray
Belşazzar o kader gecesinde şölenini eski şehrin kuzey tarafında, Fırat'a bakan ışıltılı sarayda vermiş olmalı. Ünlü "Babil'in Asma Bahçeleri" de uzakta değildi. Kente sekiz kapıdan giriliyordu ve bunların en görkemlisi İştar Kapısı'ydı. Buradan başlayan 20 metreden fazla genişlikteki tören yolu kentin içinden güneye, tapınak bölgesine gidiyordu.
Babil'in Kiros'a teslim olması, her ne kadar kent bu kralın halefleri zamanında Ahameniş Pers İmparatorluğu'nun en zengin eyaletlerinin başkenti olsa da, Babil'in dillere destan ihtişamının sonunu getirdi. Babil'in yıkılışı başlamıştı. MÖ 482'de Babil halkı I. Serhas (Kserkses veya Xerxes)'a karşı ayaklanınca o da surlar ve tapınakları yıktırdı ve Marduk'un altından heykelini erittirdi. MÖ 331'de Babil şehri Büyük İskender'e teslim oldu ve MÖ 275'te nüfusunun büyük bölümü Dicle üzerinden yeni başkent Seleukia'ya taşındı. Irak lideri Saddam Hüseyin'in 1990'da "Yeni Babil"e yer açmak için büyük bir kısmını buldozerlerle yıktırmasına kadar, rüzgarın kasıp kavurduğu Babil harabeleri 2000 yıldan uzun bir süre ayakta kalacaktı.